Değişim İhtiyacı
Global tehditler
- Turkish
- Bulgarian
- Czech
- Danish
- German
- Greek
- English
- Spanish
- Estonian
- French
- Hungarian
- Icelandic
- Italian
- Lithuanian
- Latvian
- Dutch
- Polish
- Romanian
- Russian
- Slovenian
- Ukrainian
Henning Riecke uluslararası örgütlerin değişim ihtiyacını ele alıyor ve NATO’nun dönüşümünün sağlam bir siyasi temele dayanması gerektiğini ileri sürüyor.
Her yıl yapılan Münih Güvenlik Konferansı’nınbu yıl Şubat ayında yapılan toplantısında Almanya BaşbakanıNATO’nun artık “transatlantik ortakların stratejilerini tartışıpkoordine ettikleri temel mekan olmaktan çıktığını” ifade ederkensadece gayet açık olan bir duruma işaret ediyordu. Ancak esasendişe verici nokta bu iş için başka bir mekanın bulunmayışıdır.Gerhard Schröder’in İttifak’ın kaderini vurgulamayı seçmesinin birnedeni NATO’nun kısmen Avrupa ve Kuzey Amerika arasında güvenlikalanında fikir birliği oluşturmak için tasarlandığına ve daha iyiolması gerektiğine inanmasıdır. Schröder konuşmasında transatlantikilişkilerin nasıl geliştirileceğini tartışacak üst düzeyli birpanel oluşturulmasını önerdi. Bu panelin amaçlarından biri deİttifak içinde stratejik diyalog kültürünün yeniden oluşturulmasıolacak.
Tabi ki İttifak bugünün değişken ve karmaşık güvenlik ortamınauyum sağlamak zorunda olan tek uluslararası örgüt değildir. AvrupaBirliği ve Birleşmiş Milletler de zamana ayak uydurmak ve dahaistikrarlı bir dünyaya katkıda bulunmak istiyorlarsa, reformkonusunda aynı şekilde istekli ve iddialı olmalıdırlar. Ayrıca NATOkendisini ilk defa böyle bir durumda bulmuş da değildir. İttifak’ınkendisini yeniden yaratma sürecinde olmadığı bir zaman hiçolmamıştır.
Zaman içinde eleştirmenler tarafından sık sık gereksiz veya ölübir örgüt olarak gözden çıkarılmışsa da, yeni sorunlara uyumsağlamak NATO’nun özelliği haline gelmiştir. Ancak değişim herzaman kolay olmamıştır. Nitekim bu süreç içinde çoğu zaman hayalkırıklıkları, sürtüşmeler ve bitmek bilmeyen görüşmeler yaşanmış,bu da zaman zaman İttifak’ın fikir birliğine ulaşılmasını sağlayanbir örgüt yerine, iç çatışmalarla kaynayan bir örgüt gibigörünmesine neden olmuştur. Ancak bu tartışmalar ne kadar sertolursa olsun uzlaşmayla sonuçlanmış, ve adaptasyon NATO’nun evrimiaçısından olduğu kadar geniş çapta istikrar açısından da son dereceönemli olmuştur. Ayrıca NATO halen son derece dinamik bir askeridönüşüm süreci içindedir. Öyleyse İttifak politik açıdan neden bukadar bölünmüş görünüyor?
NATO’nun adaptasyonunu anlayabilmek için İttifak’ın bütünlüğününarkasındaki itici güçlerin incelenmesi gerekir. Güvenlik ortamınındeğiştiği dönemlerde, müşterek tehditlerle ilgili algılamalar,Avrupa’da ABD varlığının mevcudiyetinin korunmasındaki müşterekçıkarlar, ve ortak değerler gibi konular kaçınılmaz olarakincelemeye alınır. Örneğin, 1960’larda Sovyetler Birliği’ninkıtalararası füzeler geliştirmesi nedeniyle ABD’nin ilk defa olarakçok hassas bir duruma düşmesinde de aynı şey olmuştu. O tarihteİttifak bu duruma stratejik doktrinini toptan mukabeleden esnektepkiye çevirerek, ve 1967’de Harmel Raporu’nunbenimsenmesini takiben de gelecekteki amaçlarını hem caydırıcılıksağlamak hem de detantı teşvik etmek şeklinde yeniden tanımlayarakcevap vermişti.
Böylece adaptasyon sadece İttifak’ın kullandığı araçlarla değil,aynı zamanda bir bütün olarak NATO’nun amacı ile ve işbirliğiniyönlendiren kurallarla ilgilidir. Soğuk Savaşın sona ermesindenberi geleneksel tehditlerden başka tehditlerin de ortaya çıkması,güvenlik konusunda ortak bir görüş oluşturabilmesinizorlaştırmıştır. Ancak bu tehditlere tepki vermek de aynı zamandaİttifak’ı daha geniş bir görev yelpazesine hazırlayabilmekaçısından daha fazla açıklık ve esneklik gerektirmiştir.
Global tehditler
Bugünün global güvenlik tehditleri önceden tasarlanmış araçlarınetkili biçimde kullanılabilmelerini çok zor hale getiren ikiniteliğe sahiptir. Öncelikle, alışılmışın dışındaki tehditlerhükümetler tarafından alınan kararlardan değil, toplumsalgelişmelerden kaynaklanmakta, ve dolayısıyla strateji uzmanlarınıaskeri müdahale ve caydırıcılık gibi geleneksel araçlar konusunuyeniden göz önüne almaya zorlamaktadır. İkinci olarak, belirsizlikbugünkü güvenlik politikasının tanımlayıcı özelliğidir, çünküdevlet dışı düşmanların amaçları, niyetleri ve yeteneklerigenellikle bilinmemektedir. Ayrıca dünyanın bir köşesindeki olay veeylemlerin dünyanın diğer bir tarafı üzerindeki etkisinihesaplamanın zorluğu da bir tehdidin abartılmasını da en azumursanmaması kadar olası hale getirmektedir.
Bu belirsiz şartlar altında NATO üyeleri gerek duyulan her yerdehızla konuşlandırılabilecek kuvvetler oluşturmak zorundakalmışlardır. Müttefikler bir taraftan da kriz bölgelerinde politikistikrar ve şeffaflık oluşturulmasına yardımcı olarakbelirsizlikleri azaltmaya çalışmışlardır. Bu ikili yaklaşımNATO’nun Soğuk Savaş sona erdiğinden beri geçirmekte olduğu dönüşümsürecine yön vermiştir. Bu süreç içinde her biri kendi amaç veitici gücüne sahip üç unsur tanımlanabilir.
Bu üç unsurdan ilki Avrupa içindeki istikrar bölgesinigenişletmeyi amaçlayan güvenlik ortaklıkları kurulmasıdır. VarşovaPaktı’nın dağılmasıyla ortaya çıkan boşluk karşısında NATO çeşitliişbirliği yapıları önermiştir. Bu öneriler, eski düşmanlarlaarasında bir bağ kurmayı, bu ülkelerin sonuçta İttifak’akatılmalarına imkan sağlayacak mekanizmaları, ve Ortak ülkelerinaskeri kuvvetlerinin Avrupa’daki kriz yönetimi operasyonlarınadahil edilmelerini kapsamaktadır. İkinci unsur, NATO’nun krizyönetimi ve istikrar konusunda kuvvet kullanmakta (önceBalkanlarda, şimdi de Orta Asya’da) giderek daha istekli olması ileilgilidir. Avrupa’da güvenliği korumak üzerinde odaklanan bir örgütolarak başlayan NATO’nun amaçlarının ve operasyon alanınıngenişlemesi, zaman zaman bazı üyelerin sürece karşı çıkmalarına yolaçmış, örgüt içinde bölünmeler yaşanmıştır.
Üçüncü unsur, 1990’larda Soğuk Savaş kuvvetlerinin yenidenşekillendirilmesiyle başlayıp, bugünkü iddialı kuvvet dönüşümprogramı haline gelmiştir. İttifak’ın yeni operasyonlarının askeriihtiyaçları başlangıçta yapılan reformları zorlamaktadır. Bunakarşılık esneklik, konuşlandırılabilme, idame ettirilebilme,teknolojik üstünlük, etkinlik, ve en önemlisi de birlikteçalışabilme gibi ilkeler, NATO’nun bir güvenlik örgütü olarakgerekliliğinin temel taşları olmuştur.
Askeri dönüşüm
ABD bu alanda gündemi ileriye taşıyan politik bir girişimci rolünüoynamaktadır. Nitekim, NATO’nun askeri dönüşümü büyük ölçüdeABD’nin askeri operasyonlarındaki değişimi sağlayan askeri devrimi,yani teknolojik, doktriner ve yapısal yenilikleri İttifak’ın gerikalanına transfer etmesinden oluşmaktadır. George W. Bush’un ilkgörev dönemi sırasında ivme kazanan bu süreç, koalisyonoperasyonları için birlikte çalışabilir kuvvetler geliştirmeninyolu olarak tanımlanabilir. Böylece Müttefiklerin askerikuvvetlerinin gelecekte ABD kuvvetleri ile bir arada operasyonlarakatılabilecekleri garanti edilecektir.
Askeri dönüşüm sonu öngörülemeyen, dinamik bir süreçtir; askerler,teçhizat ve teknolojinin yanı sıra yapılar ve kuvvetlerinkonuşlandırılması ve askeri operasyonların yönetimi ile ilgilikaçınılmaz sonuçları vardır. Bu şekilde, NATO sadece üyelerininaskeri kuvvetleri içindeki dönüşüme nezaret etmekle kalmamakta,kendisi de dönüşüm geçirmektedir.
NATO’nun askeri dönüşümünün en gözle görünür göstergeleri Norfolk,Virginia’da (ABD) Müttefik Dönüşüm Komutanlığı’nın kurulması veNATO Mukabele Gücü’nün geliştirilmesidir. NMG bugün kuvvetdönüşümünün odak noktasıdır ve yeni teknoloji, doktrin veyöntemlerin denendiği yer olarak hizmet vermektedir. Kuvvetler NMGiçinde düzenli olarak ve sık sık rotasyona tabi oldukları için,geri dönen birlikler NMG içinde geliştirilen uzmanlık ve becerilerihemen geri getirmekte ve bunları kendi ulusal kuvvetlerineaktarmaktadırlar. NMG ağırlıklı olarak Avrupalılardan oluştuğu içinaynı zamanda Avrupa içinde daha uyumlu satın alma politikalarıbenimsenmesine de aracı olmaktadır. Açıkçası dönüşüm artık sadeceNATO’nun gündemindeki bir madde değildir; İttifak’ın belirleyiciniteliği haline gelmiştir.
Ancak dönüşüm kendi başına Müttefikleri bir arada tutmaya,NATO’nun bütünlüğünü korumaya yetecek kadar inandırıcı bir ortakamaç da değildir. Değişen dünyada İttifak’ın bütünlüğü, güvenliktehditlerinin nitelikleri ve bunlarla mücadele konusundakiyaklaşımlar konusunda daha köklü bir fikir birliği gerektirir.Ancak gözlemcilerin çoğu İttifak’ın 1999 Stratejik Kavramının(stratejik ortamı ve ittifakın karşısındaki tehditlerle baş etmeyollarını inceleyen, onaylanmış belge) artık modasının geçtiğinidüşünseler de, geçtiğimiz iki yıl içindeki transatlantikanlaşmazlıklar bu belgenin güncelleştirilmesi olasılığını dazayıflatmıştır. Nitekim, dönüşüm sürecine stratejik destek sağlayanStratejik Vizyon belgesi İttifak tarafından kabul edilmişresmi bir belge değil, Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı GeneralJames L. Jones ve Müttefik Dönüşüm Komutanı Amiral Edmund P.Giambastiani tarafından yayınlanmış bir belgedir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, reforma ihtiyacı olan tek güvenlikörgütü NATO değildir. İttifak ile yakın bağları olan iki başkaörgüt de güvenlik ortamındaki değişikliklere uyum sağlamakta, ancakfarklı sonuçlar almaktadır. Bir Avrupa Güvenlik ve SavunmaKimliği’nin (AGSK) hızla geliştirilmesi Avrupa Birliği’ne başlıbaşına bir güvenlik kimliği sağlamıştır. Bunun aksine, BirleşmişMilletler’deki reformun yavaşlığı ve sadece idari nitelikte oluşu,uluslararası istikrar çalışmalarının yasal desteğinizayıflatmaktadır. NATO ile bu iki örgüt arasındaki ilişkilerdolayısıyla bu örgütlerin geçirmekte olduğu reform süreçleriniincelemekte yarar vardır.
AB’nin Evrimi
Avrupa Birliği halen sahip olduğu ekonomik güce askeri bircanlılık kazandırmak için AGSP’yi dış politikasının önemli birunsuru olarak geliştirmektedir. Aşırı uçlar, göçler ve örgütlüsuçlar gibi unsurların oluşturduğu tehditlerin kökünde yatansebepleri ortadan kaldırmak amacıyla Avrupa Birliği uzun süredirAvrupa dışında istikrarı desteklemek için askeri olmayan bazıaraçlar üzerinde odaklanmaktadır. Ortak Dış Politika ve GüvenlikPolitikası’nın askeri unsuru bu yaklaşımı yeniden dengelemeyeyardımcı olmakta ve Avrupa Birliği’ne daha fazla politikaseçenekleri sunmaktadır. Ancak Avrupa Birliği’nin kendisini biraskeri oyuncu olarak görme isteği çok yavaş gelişmektedir.
Yıllar boyunca ciddiye alınmayan NATO yenisorunlara uyum sağlamayı bir niteliği halinegetirdi.
Avrupa Birliği’nin Konsey Sekreteryasıtarafından tasarlanan ve müzakere edilen 2003 Güvenlik Stratejisidahili güvenlik tartışmalarına yeni bir dinamizm getirmiştir. Bubelge hem meşru olarak kuvvet kullanımı konusundaki farklı görüşlerarasında bir uzlaşma, hem de Avrupa’nın daha çok ve daha erkenmüdahalesi ve Avrupa dış politika araçlarının daha tutarlı halegetirilmesi için çalışılması yönünde bir eylem çağrısıdır. Bu yeniyaklaşımlar hem Bosna ve Hersek’te hem de başka yerlerdedenenmektedir. Ayrıca uyum sorunlarının bir çoğu da AB Anayasasıkonusundaki görüşmeler sırasında ele alınmıştır. Bu şekilde Anayasaonaylanmasa bile bu önlemlerin bir çoğu devam edecektir; bunaaskeri satın almanın koordinasyonuna yardımcı olacak Avrupa SavunmaAjansı’nın yaratılması da dahildir.
Eski Yugoslavya’daki operasyonlar sonucunda Avrupa Birliği ve NATOAvrupa Birliğinin NATO varlıklarını kullanımına açan Berlin-Plusdüzenlemeleri uyarınca birlikte verimli biçimde çalışmaktadırlar.Bu pratik işbirliğine rağmen birçok analist bu iki kurumun zamaniçinde birbirlerine rakip olacaklarını öngörmektedirler. BirçokAvrupalı, AB dış politikası için oluşturmaya çalıştıkları çeşitliçok boyutlu aracın modern güvenlik sorunlarının ele alınmasındaaskeri güce dayanan bir yaklaşımdan daha uygun araçlar olduğunuinanmaktadırlar. Ancak hem Avrupa Birliği hem de NATO içindekistratejik fikir birliği aslında birbirine çok benzemektedir. Ayrıcaüyelerin çoğu Avrupa Birliği’ni Amerika’nın karşısına rakip olarakçıkarmak istemezler. Çoğunluk Avrupa’nın güçlenmesini sadeceAmerika açısından daha güçlü ve dolayısıyla daha cazip bir ortakhaline gelmesi için istemektedir. AGSP’nin arkasındaki amaçlarfarklı olsa da bunun altında yatan inanç, bu süreci ileriyetaşıyacak kadar güçlüdür.
BM reformu
Birleşmiş Milletler’deki reform süreci, bir siyasi itici güçgörevi yapacak bir ülkenin ve üye ülkeler arasında kesişen çıkarlarolmadığı durumlarda örgütsel uyumun bir örneğidir. Bu durumda GenelSekreter ve ekibi etkili oyuncular olmakla beraber BM yönetimindeetkinlik açısından bir kazanç sağlama dışında bir şey başaracakağırlığa sahip olmadıkları gibi, BM örgütünde tümden bir dönüşümbaşlatmaya muktedir değildirler.
Soğuk Savaşın bitişi uzun süredir paralize durumda olan BMGüvenlik Konseyine yeni olanaklar açmıştır. 1992 BarışGündemi Birleşmiş Milletler’e barışı koruma ve barışa destekgörevleri için cesur bir plan sunmuş ve BM Barışı KorumaOperasyonları Dairesinin yönlendirilmesine yardımcı olmuştur.Ayrıca daha sonraki yıllarda sekreterya daha etkili ve verimli halegetirilmiştir. Ancak hem fikir birliği hem de üye devletlerintaahhüdünü gerektiren değişiklikleri başarmak çok zorolmuştur.
Bu karmaşık çalışmaların bir unsuru bizzat BM Güvenlik Konseyi’ndeyapılan reform olmuştur. Güvenlik Konseyi’nin dünyadaki gerçeknüfus ve güç dağılımını doğru olarak yansıttığı takdirde dahainanılır bir kurum olacağı konusunda genel bir görüş varsa da, bukurumda yapılacak reformlar konusunda henüz bir fikir birliğiyoktur. Bu açmazdan çıkmak için Genel Sekreter Kofi Annan geçen yılüst düzeyli bir komite oluşturdu. Bu Komite, Güvenlik Konseyi’ndeyapılacak reform konusunda sunduğu raporun yanı sıra BirleşmişMilletler’de birçok radikal değişiklikle ilgili öneriler getirdi veönleyici askeri harekat konusundaki kriterleri belirledi. Bunedenle söz konusu rapor geniş kapsamlı reform konusundaki baskıyıarttırdı. Rapor bugün bu konudaki tartışmalarda kaynak olarakgösterilmektedir.
Birleşmiş Milletler’in gelecekteki şekli ve dönüşümü NATO’nunkendi dönüşümü açısından çok önemlidir. Çünkü Güvenlik Konseyiyönergesi gibi uluslararası hukuka dayanan meşruiyet, Avrupalımüttefiklerin çoğu için kuvvet kullanmanın gerekli olmasa da önemlibir ön şartıdır. Dolayısıyla NMG’nün konuşlandırılması gerektiğindeNATO ile Birleşmiş Milletler arasındaki yakın bağlar daha güçlüpolitik fikir birliği ile İttifak’ın dönüşümünügüçlendirecektir.
NATO’nun geleceği
Soğuk Savaştan sonra, 1990’larda NATO Avrupa’da kriz yönetimiüzerinde odaklanarak hayatta kalmayı ve işlerini sürdürmeyibaşardı. Bu çalışmalar geniş Avrupa güvenlik ve istikrarı için çokönemli olmakla beraber, siyasi bağları ve ortak bir İttifakkimliğini destekleme konusunda Sovyetler Birliği’nin geçmişteoluşturduğu tehdidin yerini alamadı. Aynı şekilde 11 Eylül’den beriİttifak’ı etkili biçimde ileri doğru itmiş olan dönüşüm gündemi veözellikle de 2002 Prag Zirvesi, Müttefikler arasındaki bölünmeleriengelleyemedi.
Bazı analistler bugünkü dönüşüm gündeminin bugün NATO’dasağlanabilecek en güçlü fikir birliği olduğu kanısındalar. Bunedenle İttifak kuvvet kullanmak veya kullanmakla tehdit etmek,insani müdahale, veya daha uzak bir stratejik bölgede operasyonkonusunda karar vermek durumunda kaldığı anda bu fikir birliğininortadan kalkacağından, ve dolayısıyla NATO’nun varlığının bir keredaha tehlikeye düşeceğinden korkmaktadırlar. Bir başka olasılık daİttifak’ın ancak ABD ve gelecekte Avrupa tarafından yürütülenkoalisyon operasyonlarına yetenek tahsis eden bir hizmet kurumuolarak hayatta kalabilmesi olabilir.
İşte Schröder NATO’daki stratejik tartışmaların yokluğuna dikkatçekerek Schröder işte bu konuları masaya yatırıyor. Aynı zamandatransatlantik ilişkilerin canlanması için gerekli olduğunudüşündüğü diyalogu da başlatmış olabilir. Üst düzeyli bir paneloluşturulması konusundaki önerisi kabul edilmemişse deAmerikalıtemsilciler kendilerinin de bu tür bir diyaloğa sıcakbaktıklarını ve NATO için bir amaçları olduğunu ifade etmektegecikmediler. ABD’nin NATO eski Büyükelçisi Nicholas BurnsBrüksel’den ayrılmadan önce bir gazeteye yaptığı röportajda“NATO’nun amacının artık özgürlük, güvenlik, ve barış bayrağınıdaha güneydeki ve daha doğudaki halklara taşımak olması gerekmezmi?” diye sormuştu. Mesele bu bayrağın Avrupalıların takipedebilecekleri bir bayrak olup olmadığında.
Henning Riecke Berlin’deki DeutscheGesellschaft für Auswartige Politik’de Avrupa ve transatlantikgüvenliği konusundaki uzmanlardandır.