Güvenlik Politikaları 2.0 –Facebook, Twitter ve diğerleri etkili olur mu?
NATO’dan bir enstantane
- Turkish
- English
İnternet adeta 21. yüzyılın bir sanal meydanı oldu. İnsanlara, arkadaşlarıyla özel sohbetler yapmaktan iş aramaya, tanıtım reklamlarından gösteri düzenlemeye kadar sayısız faaliyetler için birçok olanaklar sunuyor. Ayrıca Facebook ve Twitter gibi sosyal medya kanalları veya YouTube gibi paylaşım sitelerinin, kullanıcıların uluslararası politika konularını şekillendirebilmelerine olanak sağladığı da görülüyor.

Siber eleştirmenler buna itiraz ediyorlar ve sosyal medya ağlarının insanları politik süreçler üzerinde etkili kılmaktan ziyade özel hayatların gözler önüne serildiği bir oyun parkı haline geldiğini ve onları sadece yüzeysel olarak bir araya getirdiğini söylüyorlar. Bazı eleştirmenler ise, özel şirketler, hükümetler ve seçimle iş başına gelmiş liderlerin Facebook sayfalarını halkla ilişki kurmak için kullanmak yerine bu araçları sadece bir pazarlama aracı olarak gördüklerini söylüyorlar. Bir üçüncü grup ise, Facebook ve diğer sosyal medya sitelerinin stratejik mesajlaşma üzerindeki kontrollerini ciddi şekilde sınırlayacağı korkusu içinde.
Şimdi bir de gerçeklere bir bakalım.
2011 yılında iki milyar insan – neredeyse dünya nüfusunun üçte biri – çevrimiçi. En popüler sosyal medya sitesi Facebook, 750,000 aktif kullanıcısı olduğunu bildiriyor. 70 dilde hizmet sunan ve ayda 700 milyar dakika kullanılan bu site dünyada en fazla giriş yapılan web sitesi. İkinci sırada gelen mikro blog platformu Twitter’ın da 200 milyon kayıtlı kullanıcısı var. Albay Kaddafi’nin medyadaki asabi çıkışlarından birini izlemek isteyenler video paylaşım sitesi YouTube’a girerek saniyeler içinde son 20 video’ya ulaşabiliyorlar.
Ancak sosyal medya sadece kullanıcı sayısından ibaret değil. ABD Başkanı Facebook ve Twitter’ı 2008 seçim kampanyası için kullandığından beri sosyal medya siteleri milyonlarca değilse bile, binlerce insanı nasıl harekete geçirebileceklerini gösterdiler. Bu da uluslararası haberlerin hazırlanma şeklini değiştirdi ve hükümetleri harekete geçmek zorunda bıraktı.
Örneğin 2009’da İran’dan 250,000 Twitter mesajı yazılmasaydı, haber kanalları ve hükümetler ülkedeki öğrenci protestoları konusunda pek fazla bilgi sahibi olamayacaklardı.
Ve, artan sayıdaki Rus blogcuları ve onların takipçileri olmasaydı, Devlet Başkanı Medvedev ve Başbakan Putin belki de bu insanlarla bir araya gelip Rusya’da demokrasinin durumu1 üzerinde konuşmak için vakit ayırmayı kabul etmeyeceklerdi. Ama bu yılın ilk aylarında bu görüşmeyi yaptılar.
Bu konuda Arap Baharı bir başka güçlü örnek. 28 Ocak 2011’de “Hepimiz Khaled Said”iz ibaresiyle Facebook sayfasına konan protesto eyleminin 43,000 kayıtlı katılımcısı vardı. Kısa bir süre sonra, ve Mısır’daki İnternet erişimini bloke etme çabalarına rağmen bu haber 1,5 milyon “beğendim” aldı, ve başkentten çok uzak şehirlerde de Mubarek rejimine karşı protestoları tetikledi.
Facebook, Twitter, ve YouTube gerek gösterilerin organizasyonunda gerek her an güncellenen haberleriyle bu yılın başlarında Arap dünyasında yaşanan olaylarda çok önemli rol oynadılar. İnsanlar haberleri takip etmek, kendileri gibi düşünen insanlarla bağlantı kurmak, yerel ve bölgesel olaylarla ilgili bilinci arttırmak, siyasi konuları tartışmak, ulusal hükümetler lehine veya aleyhine protesto gösterileri düzenlemek, ve gerektiği zaman devlet sansürünü atlatabilmek için diz üstü bilgisayarları, blackberry ve İphone’larını kullandılar. Orta Doğu’nun büyük bölümünde özellikle genç eylemciler, akademisyenler, sosyal toplum örgütleri, gazeteciler ve politika belirleyicileri zaman içinde İnternet’in demokratik yapısından yararlandılar. Dubai School of Government2 tarafından hazırlanan Arap Sosyal Medya Raporu, Arap dünyasında sosyal ağların sivil hareketler üzerindeki giderek artan etkisini gözler önüne seriyor. Bazı ülkelerde internet trafiğini yasaklamak veya kesintiye uğratmak için yapılan girişimlere rağmen sosyal ağların kullanımı giderek artmaktadır.
Twitter’daki yerel görüntüler insanların ülkelerinin geleceği ile ilgili siyasi ve açık tartışmalara ne kadar ihtiyaç duyduklarını gösteriyor. Mısırlı @sandmonkey, isimsiz blogcu @zeinobia veya Birleşik Arap Emirliklerinden @SultanAlQuassemi gibi “Twitter”cılar siyasi tartışmalara verilebilecek en iyi örnekler. Bu liste daha uzayabilir ama bu kısa haliyle de Facebook ve Twitter’ın sadece aile resimleri alışverişi için kullanılmadığını açıkça göstermektedir.
Burada ikinci bir önemli nokta var. İnternet, tüketicileri için haberleri hem çeşitlendirdi hem de daha katılımcı hale getirdi. Amatör gazeteciler birçok haber kuruluşu için kaynak oluşturmaya başladılar. Bu kişiler bilgilerini bu kuruluşlara gönüllü olarak doğrudan veriyorlar veya İnternete yorumlar, resimler veya videolar koyuyorlar. Bugün haberler büyük ölçüde profesyonel olmayan kişilerce filtreleniyor ve dağıtılıyor. CNN’in “iReport” web sitesi buna güzel bir örnek. 750,000 den fazla kişi gönüllü olarak “iGazeteci”lik (iReporters) yapıyor ve raporlarını dünyanın hemen hemen her yerinden gönderiyorlar. El Cezire de ayni modeli takip etti. Bu kanal, Arap Baharı’ndan bir ay önce, Arap ve İngiliz haber ekibinin sosyal medya eğitimini güçlendirmeye karar verdi. Bu stratejini bir parçası olarak da güvenilirlikleri kanıtlanmış olan bazı muhabirleri Libya, Mısır, Tunus, Suriye ve diğer yerlerdeki olayları takip etmek üzere işe aldı. Bir başka örnek ise 2005 yılında kuruluşundan beri ayda 26 milyon kullanıcıyı çekerek en sık ziyaret edilen blog web sitesi haline gelen Huffington Post. Bu arada birçok basılı yayın ve televizyon yayını da belirli ölçüde blogları haberler ve yorumlarında kullanır hale geldiler. Ancak profesyonel editörler ve gazeteciler ile blogcuların sorumluluklarını ayıran çizginin giderek netliğini kaybetmesi bu yaklaşımın olumsuz yanlarından biri oldu.
Bütün bunların arasında NATO’nun konumu nedir? Şüphesiz NATO da küresel çevrimiçi dünyaya kayıtsız kalmadı. Bu olgunun gelişimini yakından izlemekte ve potansiyeline duymaktadır. Çevrimiçi dünyayı desteklemeye kararlıyız ve dijital dünyanın faal bir katılımcısı olmak istiyoruz. Ancak siber dünyanın bazı riskler ve sorunları da beraberinde getirdiğinin ve sosyal ağlarla iletişimin demokrasinin temel kurallarına saygılı olması gerektiğinin de bilincindeyiz.
Gerek İttifak’ın 28 üye ülkesindeki gerek ortak ülkelerimizdeki güvenlik ve savunma konularını tartışmak isteyen insanlarla temasa geçmek arzusundayız. Bu tür tartışmaları teşvik etmek, mümkünse kolaylaştırmak ve bu tartışmaların bir parçası olmak istiyoruz. İnsanların hepimizin karşı karşıya olduğu önemli güvenlik sorunları hakkındaki görüşlerini öğrenmek istiyoruz. Facebook, YouTube ve Twitter gibi siteler ve Global Voice ve Huffington Post gibi uluslararası bloglar ve diğer birçok site insanları birbirleriyle buluşturmak ve onlarla temasa geçmek için mükemmel dijital forum örnekleridir.
Genel Sekreterimiz Anders Fogh Rasmussen dijital dünyanın takipçisi ve sosyal medya kullanıcısıdır. Bay Rasmussen’in, ister savaş alanında askerleri ziyaret ediyor, ister NATO Karargahı’nda3 üst düzeyli yabancı yetkililerle görüşmeler yapıyor olsun, personeli tarafından daima güncellenen şahsi Facebook ve Twitter hesapları vardır.
Rasmussen’in dijital faaliyetleri bir örgüt olarak NATO’nunkilerle aynı doğrultudadır. NATO’nun tüm siyasi ve askeri gündemi ile ilgili basın bildirileri, haberler, ve ilginç videolar günlük olarak Facebook, Twitter ve YouTube sitelerine verilmektedir. Bugün kimse NATO’nun diploması perdesi arkasına saklandığını iddia edemez. Ne yapıyoruz, ne düşünüyoruz ve kimlerle iş yapıyoruz – hepsi çevrimiçi. Ve, bizi izlemek isteyen ve vakti olan herkese açık.
Daha da fazlasını yapmaya başladık. Blogcuları Brüksel’e davet ettik, ve davet etmeye devam edeceğiz. Uluslararası bloglarda sistematik olarak görüş bildiren makaleler ve geri plandaki gelişmeleri anlatan yazılar koymaya başladık. Artık bütün önemli resmi NATO toplantıları ve kamu faaliyetleri sosyal medya ağlarına veriliyor. http://www.atlantic-community.org/ gibi mevcut çevrimiçi toplumları desteklemeye devam ediyoruz ve onları NATO’nun Afganistan’daki rolü, halen Libya’da sürmekte olan operasyon, Rusya ile ilişkiler veya askeri operasyonlarda cinsiyet eğitimi gibi konular üzerinde tartışmalar yapmaya teşvik ediyoruz.
Çalışmalarımızı daha da ileri taşıyarak İnternet toplumunu yeni Stratejik Kavramı çevrimiçi olarak tartışmaya davet ettik. Geçen yılın ilk altı ayında, gelecekteki Stratejik Kavramımızın nasıl şekillendirilmesi gerektiğini ve hangi önemli konuları ele alması gerektiği konusunu tartışmak için NATO ailesinden kişilerle çevrimiçi konuşmalara ev sahipliği yaptık. NATO’nun yeni Stratejik Kavram ile ilgili çevrimiçi tartışmaları geniş yankı yarattı ve transatlantik güvenliği ile ilgili konuların sadece “movers and shakers” diye adlandırdığımız, savunma ve güvenlik sektörüne yön veren küçük bir toplum tarafından tartışılmaması gerektiğini gösterdi.
Gelecek Mayıs ayında Şikago’da yapılacak olan NATO zirvesini heyecanla beklerken, NATO’nun aynı yaklaşımı sürdürerek bu zirvede neler başarmamız gerektiğini tartışmak üzere insanları çevrimiçi toplantılara davet edeceğimizden eminim.
NATO aynı zamanda diğerlerinin de siber konuşmalara katılmalarını sağlamak için çalışmaktadır. Son birkaç senedir “Afganistan İpek Yolu” dediğimiz ve Afganistan’ın uzak köşelerindeki üniversitelere İnternet bağlantısı sağlayacak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bu projenin gerisindeki mantık son derece basit: Afgan öğrencilerin İnternet’i kullanmalarını istiyoruz; dünyanın geri kalan bölümüyle bağlantı kurmalarına yardımcı olmak istiyoruz. Bu nedenle NATO, onların dijital dünyanın üyeleri olabilmeleri için gerekli teknoloji ve eğitimi sağlamaktadır.
Dürüst olmak gerekirse, NATO ülkelerinin hepsi sosyal medyanın potansiyel gücünü kavramış değildir. NATO ailesinde halâ Facebook ve Twitter’ın uluslararası diplomasiye tamamen yabancı olduğu ve siber sohbetlerin transatlantik tartışmalara bir katkısı olmadığını düşünenler var. ABD ve birkaç ülke böyle düşünmeyenlerden. ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton “dijital diplomasi”” ve “İnternet Özgürlüğü”nü savunmaya devam ediyor. Hilary Clinton’un yenilikler ve iletişim konusundaki baş danışmanı Alec Ross, kendi dijital erişimlerini güçlendirmek, yenilikler, ve dünyanın diğer yerlerindeki İnternet özgürlüğünü desteklemek amacıyla Dışişleri Bakanlığının 28 milyon Amerikan doları harcama yaptığını bildiriyor. ABD’nin büyükelçileri ve üst düzeyli diplomatlarının dış ülkelerde ABD’nin dış politikalarını açıklamak ve savunmak için artık Twitter ve Facebook’u kullanmalarına izin veriliyor. Dışişleri Bakanlığı Arapça, Farsça, Urduca, Çince dahil dokuz dilde toplam 288 Facebook sayfası, 125 YouTube kanalı ve “tweet”lere ev sahipliği yapıyor. Askeri personele de verilen “Sosyal Medya Kılavuzu” ile operasyonlarda konuşlanmış olanlar da dahil, ABD ordusu personeli de belirli sınırlar dahilinde sosyal medyayı kullanabiliyor. Tüm bu atılımlar ABD yönetiminin sosyal medyaya yönelik çalışmalarını güçlendiriyor.
Sosyal medyanın avantajları ve sorunları konusundaki tartışma şüphesiz devam edecektir. Ancak, İttifak açısından Facebook ve diğerleri konusunda “ya bu ya o” gibi durum yoktur; sosyal medya insanları bilgilendirmek ve konunun içine çekmek daha geleneksel yolları tamamlayan bir araçtır. Dijital ağlardan daha iyi yararlanmak için örgütlerin yeterli personel, maddi kaynaklar ve en önemlisi doğru tanımlanmış bir sosyal medya stratejisini sağlaması gereklidir. Biz de bunu yapmaya başladık ve kullanırken öğrenmeye ve uyarlamaya devam edeceğiz – çünkü NATO vatandaşlar neredeyse orada olmak istiyor.
1. TND Digital Life 2010 istatistiklerine gör Rusya’daki İnternet kullanıcılarının % 85’i haftada en az bir kere sosyal ağlara giriyor. Daha fazla bilgi için: http://www.global/voiceonline.org/russia-socail-networks2. http://www.ArabSocialMediaReport.com
3.Genel Sekreter’in halen Facebook’ta 70,300, Twitter’da 72,000 takipçisi var.