NATO’nun 2022 Stratejik Kavramı iklim değişikliğini bir “kriz ve tehdit çarpanı” olarak tanımlar; bu NATO’nun caydırma ve savunma yeteneği açısından gerçekte ne ifade ediyor?
NATO’nun 2021 Brüksel Zirvesinde Müttefikler, çağımızın en önemli olayı olan iklim değişikliğinin etkisini anlamak ve bu doğrultuda uyarlanmakta başı çeken uluslararası örgüt olma çabasıyla iklim değişikliği konusunu NATO gündeminin en üst sırasına yerleştirmeye karar verdiler. 2022 Madrid Zirvesinde üzerinde anlaşmaya varılan yeni Stratejik Kavram da bu taahhüdü teyit eder. NATO, o zamandan beri iklim değişikliğinin günlük hayatta yaptığı muazzam etkileri gösteren birçok önemli raporlar hazırladı. Ancak, iklim değişikliğinin NATO’nun çeşitli alanlarda yürüttüğü operasyonları nasıl etkilediği konusunda yapılacak araştırmalara hâlâ ihtiyaç var.
Bu makale, iklim değişikliğinin daha şimdiden NATO açısından deniz güvenliğini nasıl şekillendirmekte olduğu ve İttifakın deniz güvenliği alanındaki hazırlıklılık ve dirençliliğini sürdürmek için ne yapmayı düşündüğü üzerinde duruyor. Makale İtalya’da üslenen ve NATO’nun tek araştırma merkezi olan NATO Bilim ve Teknoloji Organizasyonu (BOT) Deniz Araştırma ve Deney Merkezi’nin (DADM) İklim Değişikliği ve Güvenlik Dairesinde yürütülmekte olan çalışmalardan bazılarını sunuyor.
Denizcilik alanındaki iklim değişikliğine bağlı güvenlik riskleri
Jeopolitik, askerî, ekonomik, sosyal, iklimsel ve teknolojik durumlar değiştikçe potansiyel NATO operasyonlarının çeşitliliği de artıyor ve gelişiyor. Özellikle uzay, enformasyon alanı ve şehirlerle ilgili alanlar en hızla gelişen alanlar. Ancak, NATO’nun Bilim ve Teknoloji Eğilimleri: 2023-2043 konusundaki raporunda vurgulandığı gibi, deniz alanındaki rekabet yakın gelecekte daha fazla önem kazanacak. NATO’nun denizde karşılaşacağı sorunlar arasında kritik öneme sahip deniz altı altyapısı, tedarik yolları ve özellikli ekonomik bölgelerin korunmasını da kapsayacak. Ancak, NATO’nun deniz alanındaki hazırlıklılık durumuna ve dirençliliğine yönelik çeşitli olası tehditler arasında en önemlisi tartışmasız iklim değişikliğidir. İklim değişikliği daha şimdiden NATO doktrinini, operasyonlarını, varlıklarını, üslerini ve altyapısını etkilemeye başladı; bu durum gelecekte de devam edecek.
Doktrin
İklim değişikliğinin, az bulunur kaynaklar için rekabet ve çarpışmalar dâhil, diğer güvenlik olayları üzerinde de bir “çarpan etkisi” vardır. Doğal afetlerin ve iklime bağlı krizlerin sıklığındaki artış, silahlı kuvvetlerin daha yaygın şekilde konuşlandırılmalarını ve insansız deniz altı araçları gibi, çift kullanımlı ve otonom platformların benimsenmesini gerektirecektir. İklim değişikliğinin neden olduğu çevresel değişiklikler doğrusal veya kademeli değildir ve “kritik noktalarla” ilgili olarak ortaya katlanarak artan ani istikrarsızlıklar çıkması riski vardır. Değişen çevre şartlarına zamanında ve başarıyla uyum sağlayabilmek için NATO Müttefiklerinin hızla askerî doktrinlerine alışmaya başlamaları şarttır.
Orduların savaşma şekilleri kültür (bağlı oldukları bölümün ve söz konusu ülkenin kültürü), askerî kurumların nasıl tasarlandığı, acil tehditler ve operasyonun yapıldığı çevre de dâhil birçok faktöre bağlıdır. İklim değişikliğinin, bu faktörler ve dolayısıyla askerî doktrinler üzerinde derin, uzun vadeli ve somut etkileri olacaktır. İklim konuları üzerinde giderek artan farkındalık, silahlı kuvvetlerin nasıl, neden ve nerede operasyon yapacaklarını şekillendirecektir. Bu nedenle iklim değişikliği, silahlı kuvvetlerin ele almak zorunda kalacakları beklenmedik durumlara göre tasarlanmasını da etkileyecektir. Neticede, özellikle yeni teknolojilerin ve yeteneklerin entegre edilebilmesi için önemli ölçüde doktriner adaptasyonun gerçekleşmesi ve hatta gerekli hale gelmesi muhtemeldir.
Operasyonlar
Değişen çevresel koşullar ve artan insan faaliyetleri operasyonları etkileyecek ve tüm alanların jeostratejik önemini yeniden şekillendirecektir. Örneğin, küresel ortalamadan üç kat daha hızla ısınan Arktik bölgede deniz buzunun erimesi bölgedeki kaynakların kullanılmasını kolaylaştırıyor ve mevsimlik yeni deniz yolları açılmasına yardımcı oluyor. Operasyonel açıdan bakıldığında, bu NATO’nun navigasyon ve bu sorunlu ortama bölgeye ulaşım özgürlüğünü serbest bırakmayı garanti etmek zorunda kalabileceğine işaret ediyor olabilir. Müttefiklerden bazıları Arktik bölgede önemli ölçüde operasyonel deneyime sahiptir. Gerçek şu ki Kuzey Kutbuna en yakın bölgelerde askerî faaliyetlerinin artması NATO için ortaya bir yetenek boşluğu çıkartabilir. Nitekim bugün itibarıyla, sadece az sayıda Müttefik Kuzey Kutbuna en yakın bölgelerle ilgili stratejiye ve önemli Arktik yeteneklere (bir buz kırıcı filosu gibi) sahiptir. Dondurucu kış aylarındaki deniz buzu, kısa süren yaz ayları, bir hayli değişken hava şartları, yüksek enlemlerde sınırlı lojistik destek ve uydu yayını – bunların hepsi de bu tür şartlara alışık olmayan insanların sağlığı ve platformlar/teçhizat açısından ilave riskler oluşturur.
Varlıklar
Deniz varlıkları, platformlar ve sensörler, çevre şartlarından etkilenmektedirler. İklim değişikliği, atmosfer yoğunluğundaki değişmeler ve de şiddetli yağmurlar çevre şartlarını iyice kötüleştirmekte ve deniz radarlarının performansını bozarak durum farkındalığını doğrudan etkilemektedir. Aynı şekilde okyanusta artan ısı su altında sesin yayılmasını değiştirir ve sonar (denizaltılarını saptamaktaki temel alet) performansını etkiler. Denizler tarafından emilen karbondioksit fazlasının neden olduğu okyanus asitlenmesinin bir sonucu olarak gemiler için daha sık bakım döngüleri bekleniyor. Deniz tahrik sistemleri görülmemiş yükseklikte ısı ve tuz oranına sahip sularda veya denizanalarının filtreleri tıkaması sonucunda soğutulmamış sularda çalıştırılmaya zorlanırsa, motorlarının aşırı ısınması ve tamamen devreden çıkması tehlikesine maruz kalırlar.

Danimarka Müşterek Arktik Komutanlığının bir parçası olan Danimarka Kraliyet Deniz kuvvetlerine ait HDMS Triton fırkateyni, balıkçılığın kontrolü, arama-kurtarma ve çevre izlemeden sorumludur ve Kuzey Kutbuna en yakın bölgelerin güvenliğine ve savunmasına katkıda bulunur. © NATO
Üsler
Bazı bölgelerde en yüksek hava sıcaklıklarının 40 dereceye yaklaşması, hatta aşması, havanın daha incelmesine neden olacak, deniz helikopterlerinin kaldırma kapasitesini azaltacak ve sahil üslerinden kalkışlarını sınırlayacak. Ayrıca yüksek hava sıcaklıkları ve bağıl nemin bir araya gelmesi, “Siyah Bayrak Günlerinin” artmasına neden olacak, ve böyle günlerde beden eğitimleri ve ağır eksersizler askıya alınacak. Deniz tesisleri de artan kuraklıklar, deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklanan su baskınları, fırtına dalgaları ve diğer aşırı hava olaylarından etkilenecek ve bu tesislerin hazırlıklı olma durumlarında ve çalışabilme düzeylerinde düşüş olacak. RESİM: Bir arama ve kurtarma görevlisi ABD Deniz Kuvvetleri SH-60F Deniz Hawk helikopterinden atlıyor. © ABD Deniz Kuvvetleri

Bir arama ve kurtarma görevlisi ABD Deniz Kuvvetleri SH-60F Deniz Hawk helikopterinden atlıyor. © ABD Deniz Kuvvetleri
Altyapı
Küresel veri trafiği ve enerji ikmalinin büyük çoğunluğunun bel bağladığı kritik su altı altyapısı giderek kötü niyetli faaliyetlerin hedefi oluyor - örneğin, kısa süre önce Nord Stream 2 boru hattına ve Svalbard kablolarına yapılan saldırılar gibi. Bu altyapı ayrıca okyanusların ısınması nedeniyle gittikçe daha şiddetlenen ve daha sıklaşan kasırgalar ve fırtınalara da daha fazla maruz kalıyor.

Kısa süre önce Baltık Denizindeki deniz altı altyapısının hasar görmesini takiben, deniz devriye uçakları, mayın arama gemileri ve dronlar da dâhil olmak üzere bölgeye ilave gözetleme ve keşif uçakları sevk edildi. © NATO
BTO/DADM’da Yeni İklim Değişikliği ve Güvenlik Programı
Yukarıda bahsedilen etkilerin hepsinin hem nitelik hem nicelik açısından değerlendirilmeleri gerekir; Deniz Araştırma ve Deney Merkezinin (DADM) bugünkü ve gelecekteki araştırma çalışmalarının esası budur. DADM, deniz araştırmaları ve Arktik çalışmalardaki uzmanlığına nedeniyle Bilim ve Teknoloji Organizasyonunun (BTO) Baş Bilim İnsanı Ofisi tarafından iklim değişikliğinin neden olduğu güvenlik sorunlarını ve gelecekte İttifak yetenekleri üzerinde görülecek etkilerini araştırmakla görevlendirildi. Aşağıdakiler DADM’nin başlattığı çalışmalardan bazı örnekler:
- DADM, iklim değişikliği ile güvenlik arasındaki bağlantıya ışık tutmak ve bu konuyu daha iyi anlamak için farklı iklim olaylarını inceliyor (örneğin, El Niňo-Güney Salınımı).
- DADM ekibi aynı zamanda denizcilik alanına ağırlık vererek iklim değişikliğinin NATO’nun operasyonları ve sistemleri üzerindeki etkilerinin derinlemesine bir analizini yapıyor. Bu araştırmalar arasında şunlar var:
-
Operasyonlar: İklim değişikliğinin deniz operasyonlarını kısıtlayabilecek deniz durumu şartları üzerinde etkisi var. Helikopterler konusuna gelince, kısıtlamalardan biri Arama ve Kurtarma operasyonları sırasında kazazedelerin kurtarılması için görevliler konuşlandırmanın zorluğu (hatta ihtimali) ile ilgilidir. -
Sistemler: Çalışmalardan bazıları iklim değişikliği ile küresel ısınmanın sonarların performansını ve su altında doğrudan akustik iletişimi nasıl etkilediği konusundaki araştırmaları kapsıyor. DADM ekibi bunların elektromanyetik spektruma dayanan sensörlerin performansı ile ilgili etkileri üzerinde çalışmalar yaptı. -
-
- DADM ekibi aynı zamanda denizcilik alanına ağırlık vererek iklim değişikliğinin NATO’nun operasyonları ve sistemleri üzerindeki etkilerinin derinlemesine bir analizini yapıyor. Bu araştırmalar arasında şunlar var:
Büyük Veri analizi (yani, çok büyük miktarlardaki verinin algoritmalar ve görselleştirme teknikleriyle işlenerek anlamlı hale getirilmesi) gerektiren çalışmaların yanı sıra, saha denemeleri de yapıldı. Örneğin, Temmuz 2023’te NATO araştırma gemisi Alliance, Arktik denizlerde derinlere palamar yerleri (yani su sütunu boyunca dikine dağıtılmış, oşinografik ve akustik kayıt sistemlerine sahip birçok şamandıralar) konuşlandırdı. Bu faaliyetin amacı Arktik bölgede, özellikle de Fram Boğazı ve Norveç Denizinin kuzeyinde uzun vadede ısı, tuzluluk, ve çevre gürültüsünün gelişimini izleyecek ilk NATO Arktik İklim Gözlemevini kurmak. Bu bölgeler küresel ısınmadan en çok etkilenen, daha büyük ısı artışları ve tüm okyanus su sütunu boyunca önemli değişiklikler sergileyen alanlar olarak en çok ilgi çeken yerlerdir. Elde edilen veriler NATO için çok kritik olan operasyon alanlarını destekleyecek, üzerinde daha henüz çok az çalışma yapılmış araştırmalara destek sağlayacak.

RESİM: NATO Araştırma Gemisi (NRV) Alliance Temmuz 2021’de NREP23/ACO23 seyir testi sırasında deniz buzu sınırında faaliyet gösteriyor. © NATO BTO-DADM
DADM aynı zamanda Veri İşleme Çerçevesi Stratejik Planının stratejik hedefleri ve orada belirlenen öncelikli kullanım vakaları ile uyumlu olarak, iklim değişikliği araştırmaları ile yeni teknoloji uygulamaları - özellikle Yapay Zekâ destekli karar verme ve bulut tabanlı ürünler gibi - arasındaki bağlantı üzerinde odaklanıyor. DADM, erişimini genişletmek ve farkındalık yaratmak için aynı zamanda ortaklar arasında bir ağ kuruyor ve İttifaka bu son derece önemli alanda uzmanlar sağlayacak yeni eğitim yolları tasarlıyor. Nitekim, Müttefikler 2023 Vilnius Zirvesinde, Kanada’nın ev sahipliğinde NATO İklim Değişikliği ve Güvenlik Mükemmeliyet Merkezinin kurulmasını memnuniyetle karşıladılar. Merkezin amaçlarından biri iklim değişikliğinin deniz alanındaki etkileri konusunda bilgi eksikliklerini tamamlamak.
Sonuç
Kuvvetlerin kapasitelerinin zaten zorlandığı ve küresel istikrarın Soğuk Savaşın bitiminden beri görülmemiş şekilde tehdit altında olduğu bir tarihsel dönemde, iklim değişikliğinin getirdiği yeni sorunlar ve bunların deniz alanındaki güvenlik konusundaki etkileri, NATO ve Müttefiklerini çok sayıda araştırma yapmaya zorlayacak. Aman zaten “dirençlilik” teriminin de tam anlamı kriz ve şok zamanlarında reaktif ve proaktif olmaktır. DADM İklim Değişikliği ve Güvenlik Programının vizyonu, disiplinler arası çalışmalarla bilimsel, akademik, askerî ve siyasi katkıların bir araya gelebileceği, iklim değişikliğinin NATO’nun deniz yeteneklerini nasıl etkilediği konusunda en iyi değerlendirmeleri sunabileceği ortak bir zemin oluşturmaktır.
Neyin tehlikede olduğunun daha iyi anlaşılması, çözümlerin sadece işbirliği ve inovasyon ile elde edilebileceğinin evrensel boyutta anlaşılmasını sağlayabilir. Bu çok karmaşık bir sorun olsa da, NATO bunu başarıyla yönetebilecek tüm yeteneklere sahiptir ve bu değişikliğe öncülük etmek İttifakın temel görevlerinin ve değerlerinin yerine getirilmesini sağlamanın en iyi güvencesidir.