İklim değişikliği bugün NATO’nun karşısındaki en önemli sorunlardan biridir ve NATO yarın bu sorunla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Uzay teknolojisi [hızla gelişen çevresel değişiklikleri izlemekte] (https://www.skyatnightmagazine.com/space-science/climate-change-satellites-earth/) ve [konuyla ilgili tehditleri] (https://www.nato.int/docu/review/articles/2021/04/01/nato-is-responding-to-new-challenges-posed-by-climate-change/index.html) belirlemekte giderek daha önemli bir rol oynamakta.

NATO, zaten çevre izleme, meteorolojik tahminler ve NATO misyonları ve operasyonlarının planlama ve yönetimi alanlarında uzay yeteneklerinin ne derece önemli olduğunun [bilincindedir] (https://www.nato.int/cps/en/natohq/official_texts_190862.htm). Ancak, operasyonel etkinliğin güçlendirilmesi konusunda uzay teknolojisinden hâlâ yeteri kadar yararlanılamıyor.

NATO, Haziran 2021’de Brüksel Zirvesinde kabul edilen iddialı bir İklim Değişikliği ve Güvenlik Eylem Planının bir parçası olan ilk [İklim Değişikliği ve Güvenlik Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesini] (https://www.nato.int/cps/en/natohq/news_197241.htm) (CCSIA), Haziran 2022 Madrid Zirvesinde açıkladı. Bu değerlendirmenin amacı Müttefiklerin iklim değişikliğinin güvenlik üzerindeki etkileri konusundaki bilincini arttırmaktır. Değerlendirme aynı zamanda hava, deniz ve kara alanlarının yanı sıra iklimle bağlantılı tehlikelerin uzayın operasyonel alanı üzerinde oluşturduğu tehdidin altını çiziyor. Ayrıca, yeni onaylanan [NATO Stratejik Kavramı] (https://www.nato.int/strategic-concept/) uzaya serbestçe erişim ve güvenli kullanımının etkili bir caydırıcılık ve savunmanın anahtarı olduğunu kabul ediyor ve Müttefiklerin uzay yetenekleri konusundaki dirençliliklerinin güçlendirilmesini öneriyor.

Uzay ve iklimle bağlantılı konular doğalarından ötürü iç içe geçmiş olduğundan, dirençlilik 21. yüzyılda NATO’nun, gerek iklim gerek uzay konusunda, caydırıcılığı ve savunması için son derece önemlidir. Bu makale iklim ve uzay teknolojilerinin kesiştiği iki durumu inceleyecektir.

Değişen iklimi daha iyi anlamak

Satellites are providing NATO Allies with invaluable data about the Earth’s climate and weather patterns, and a better understanding of a changing climate overall. Closely monitoring various natural hazards, such as landslides, floods and large forest fires, aids in disaster relief operations by making it possible to identify the events early on, recognise their extent, and reduce overall damage by responding swiftly and effectively. Satellite data is also being used to develop more accurate climate models, which are essential for predicting future climate risks and their impacts.

Şekil 1: Avrupa Uzay Ajansı (ESA) izniyle
)

Şekil 1: Avrupa Uzay Ajansı (ESA) izniyle

Uzay merkezli gözlem sistemleri aynı zamanda sera gazı emisyonlarının ve atmosferin yapısındaki genel değişikliklerin de takip edilmesine yardımcı oluyor. Bu sistemler iklim değişikliği ile ilgili tahminleri daha iyileştirmekte ve olayların etkisini hafifletme ve onlara uyum sağlama stratejileri geliştirmekte son derece önemlidirler. 2009’dan beri “Ibuki” olarak da bilinen Sera Gazı Gözlem Uydusu (GOSAT), atmosferdeki karbon dioksit ve metan konsantrasyonları ile ilgili ayrıntılı bilgi vermekte ve küresel ısınmanın nedenlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktalar.

Uzay teknolojileri aynı zamanda uluslararası iklim anlaşmalarına uyulup uyulmadığını izlemek ve doğrulamakta önemli bir rol oynayabilir. NASA, kâr amacı gütmeyen bir örgüt olan Carbon Mapper ve konsorsiyum ortaklarına destek vermek amacıyla nokta kaynaklı emisyonları izleyecek, ölçecek ve “süper yayıcıları” belirleyecek bir [öncü programa] (https://www.nasa.gov/feature/jpl/nasa-built-instrument-will-help-to-spot-greenhouse-gas-super-emitters/) katılmakta. Bu arada da emisyonlarla ilgili toplanan bilgiyi kamuoyunun erişimine açmıştır. İlk Carbon Mapper uydusunun 2023’te fırlatılması hedefleniyor. Avrupa Birliği’nin Copernicus Projesinin bir parçası olarak, 20021-2023 yılları arasında CoC02 projesi yeni bir Avrupa antropojenik C02 emisyonlarının takibi ve doğrulanmasına destek olacak prototip sistemler geliştirecek. NATO artık [askerî kaynaklı sera gazı emisyonlarını] (https://www.nato.int/cps/en/natohq/197168.htm?selectedLocale=en) azaltmaya başladığından, bu yetenekler Müttefik silahlı kuvvetlerinin afet yardımını daha hızla ve hedefe yönelik olarak yerine getirmelerini mümkün kılacak ve emisyon tahminlerine yardımcı olacaktır.

Güçlendirilmiş operasyonel etkinlik

Sivil uzay yetenekleri daha ziyade dünyanın gözlemlenmesi, çevresel izleme ve hava şartlarının gözlemlenmesi üzerinde odaklanıyordu. Uydu teknolojisindeki gelişmeler sayesinde küresel iletişim üzerindeki sınırlamalar azaldı ve uzak bölgelere de internet erişimi sağlanmaya başladı. Ancak, uydu teknolojisi ve diğer uzay teknolojilerinin potansiyeli sadece iklim izleme ve gelişmiş iletişim için kullanılmasının çok ötesinde.

Başlangıçta hava olaylarını izlemek amacıyla geliştirilen ve kullanılan teknolojiler bugün Müttefiklerin silahlı kuvvetlerine savaş yeteneklerini, operasyonel etkinliklerini ve savaş alanındaki durum bilinci yeteneklerini iyileştirmelerinde yardımcı oluyor. Bunu Ukrayna’da halen sürmekte olan savaşta açıkça görmek mümkün: radar verileri ve uydu görüntüleri Ukrayna kuvvetlerinin Rus askerlerinin hareketlerini izlemelerinde yardımcı oluyor.

Örneğin, Avrupa uydusu Sentinel’den (önceleri bitki örtüsünün büyüme hızını izlemek için kullanılıyordu) alınan veriler [bina hasarlarının] (https://www.nytimes.com/interactive/2022/world/europe/ukraine-maps.html) ve Rusların kazanımları ve Ukrayna’da ne kadar ilerledikleri gibi bilgilerin değerlendirilmesine yardımcı oluyor. Aynı araçlar işgalden önce belirli askerî radarların konuşlandırılmasını izlemeye yardımcı oluyordu. Bu da Rusya’nın batısında askerî birliklerin ve teçhizatın hareketliliği hakkında ipuçları veriyordu. Sentinel-2’nin yanı sıra, orman yangınlarını neredeyse gerçek zamanlı belirlemek amacıyla geliştirilen NASA Kaynak Yönetimi Sistemi için Orman Yangıları ile İlgili Bilgi (Fire Information for Resource Management System - FIRMS), yoğun savaş ve yakıt depolarındaki patlamaların yanı sıra Çernobil civarındaki kirlenmiş alanlarda çıkabilecek kontrolü güç yangınları belirlenip izlenmeye başlanmasına yardımcı oluyor.

Şekil 2 :  NASA’nın Dünya Gözlemleme Sistemi Verileri ve Enformasyon Sistemi (EOSDIS)  ve onun bir parçası olan NASA’nın Kaynak Yönetimi  Sistemi için Yangın Bilgisi (FIRMS) izniyle.
)

Şekil 2 : NASA’nın Dünya Gözlemleme Sistemi Verileri ve Enformasyon Sistemi (EOSDIS) ve onun bir parçası olan NASA’nın Kaynak Yönetimi Sistemi için Yangın Bilgisi (FIRMS) izniyle.

İleriye bakacak olursak, uzay merkezli gözlem sistemleri İttifak üyelerinin operasyonlarını daha etkili olacak şekilde planlamalarına yardımcı olacak. Örneğin, güzergâh ve lojistiklerini en iyi şekilde kullanarak masraf ve yakıt kullanımından tasarruf edebilmelerini sağlayacak. Yapılacak en doğru şey, NATO silahlı kuvvetlerini saldırılara karşı zayıf düşüren katı yakıt bağımlılığını azaltmaktır.

Bir diğer örnek de NATO Barış ve Güvenlik İçin Bilim programının bir parçası olarak başlatılan birkaç yıl sürecek olan Cube4EnvSec projesidir. Bu proje, büyük yeryüzü gözlem verilerini (yani Landsat ve Sentinel uydu verileri) yapay zekâ ve bir görüntüleme ile entregre ederek bir Askerî Tanımlanmış Çevre Resmi (REP) oluşturmayı amaçlamaktadır.

Telekomünikasyon uyduları ve ileri düzeydeki kriptolama yöntemleri ile birlikte 5G teknolojisinin gerek askerî operasyonlar ve muharebe alanı açısından gerekse stratejik açıdan önemli sonuçları olacaktır. Müttefik silahlı kuvvetleri 5G ve yeni veri bağlantısı teknolojileri ile savaş alanı ve yukarısındaki çeşitli sensörleri entegre edebilmenin yanı sıra gerçek zamanlı iletişimde bulunabilecek ve uzaktan algılamayı gerçekleştirebilecektir. Bu da hem askerî hem de sivil sektörün lojistiklerinin ve durum bilinçlerinin en iyi düzeye gelmelerine yardımcı olacaktır.

Uzay yetenekleri iklim değişikliğinden muaf değildir

Müttefik silahlı kuvvetlerinin NATO üyelerine temel istihbarat ve iletişim yeteneklerini sağlayan uzay varlıkları, NATO’nun güvenliği ve dirençliliği açısından büyük öneme sahiptir. İklim değişikliği, uzayda operasyon yürütme yeteneğini giderek daha fazla etkilemekte, dolayısıyla da uzay yeteneklerinin Müttefik silahlı kuvvetlerine katabileceği potansiyel değeri sınırlamakta ve NATO’nun operasyonel etkinliğini çeşitli şekillerde tehlikeye atmaktadır.

Öncelikle, iklim değişikliği, uzay operasyonları için büyük önem taşıyan fırlatma rampaları, iletişim kuleleri ve diğer tesisler gibi karadaki altyapıyı etkiler. Bu durum Rusya ve Çin’in uzay yeteneklerinden ziyade Batılı ülkelerin uzay yetenekleri açısından çok endişe vericidir. NATO üyelerinin birincil fırlatma rampaları - Kaliforniya’daki Vandenberg Uzay Kuvvetleri Üssü, Florida’daki Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu ve Fransız Guyanası’ndaki Uzay İstasyonu – sahil kesiminde yer alırlar; bu nedenle deniz seviyelerinin yükselmesi, kıyıların erozyonu ve seller gibi risklere maruz kalma olasılıkları giderek artmaktadır. Örneğin, NASA’nın tahminlerine göre Kennedy Uzay Merkezinde deniz seviyelerinin 2050 yılına kadar 5 ile 8 inç arasında yükselmesi bekleniyor.

İkinci olarak, bir roketin tüm fırlatılma süreci boyunca güvende olmasını garanti edebilmek için [14 hava durumu kriterinin]https://www.nasa.gov/sites/default/files/atoms/files/falcon9_crewdragon_launch_weather_criteria_fact_sheet.pdf) karşılanması gerekmekte. Yıldırım ve gök gürültülü fırtınalar, şiddetli yağış, yoğun bulut örtüsü, dondurucu ısı dereceleri gibi olumsuz hava koşulları veya kuvvetli rüzgar kırılması ve türbülans hem uyduların hem de füzelerin fırlatılma yörüngelerini etkileyebilir, güvenliklerini tehlikeye atabilir ve fırlatmanın ertelenmesine neden olabilir. Hatta başarılı bir fırlatmadan sonra bile yağmur, rüzgâr veya kaba dalgalı deniz gibi hava olayları bir kereden fazla kullanılabilen roketlerin – hemen hemen her büyük şirket bu tür roketler geliştiriyor veya kullanıyor – inişlerini zorlaştırabilir ve gelecekte yeniden kullanılmalarını etkiler. İklim değişikliğine bağlı olarak hava modellerinde giderek daha sık ve daha şiddetli olacağı tahmin edilen değişiklikler, gelecekte belirli bölgelerde uzay operasyonlarının uygulanabilirliğini zorlayacaktır.

Buna karşılık, Çin’in fırlatma sahalarının çoğunluğu, Rusya’nın güney doğusundaki Vostochny Uzay Üssü ve Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü iç kısımlarda yer almaktadır. Bu nedenle daha istikrarlı hava koşullarından yararlanır ve iklim değişikliğinden daha az etkilenirler.

Şekil 3:   ESA/A. Baker, CC BY-SA 3.0 IGO izniyle
)

Şekil 3: ESA/A. Baker, CC BY-SA 3.0 IGO izniyle

Üçüncü olarak, uzaydaki hava koşulları ile ilgili olgular Müttefiklerin hem yeryüzündeki hem de uzaydaki kritik altyapıları açısından önemli ölçüde tehlike oluşturur. Bu yılın başlarında 40 kadar SpaceX Starlink internet uydusu, fırlatılmalarından sadece bir gün sonra meydana gelen bir jeomanyetik fırtına sebebiyle kayboldu. Güneş olaylarından kaynaklanan sıkıntılar iklim değişikliğinin doğrudan sonucu olmasalar da, Müttefiklerin uzay teknolojilerinin hassasiyetini arttırmakta ve askerî etkileri açısından sorun yaratmaktadırlar. Orta ilâ şiddetli uzay hava olayları radyo iletişimini kesintiye uğratabilir, enerji şebekelerini ve küresel navigasyon uydu sistemlerini etkileyebilir, veya büyük ölçekli bir jeomanyetik fırtına durumunda uyduların tamamen devre dışı kalmasına neden olabilir. Örneğin, 2002 yılında Afganistan’daki “Anaconda” askerî operasyonu sırasında yaşanan bir iletişim kesintisinin plazma kabarcıkları denilen önemli bir uzay hava olayı ile bağlantılı olduğuna inanılıyor.

Küresel ısınma nedeniyle mezosfer (stratosferin hemen üstünde, atmosferin üçüncü katmanı) soğuyor ve küçülüyor. Mezosfer küçülünce üstündeki katmanlar da onunla beraber çöker; böylece atmosferin üst katmanlarının yoğunluğu azalır. Bu da uydu sürüklenmesini azaltır. Neticede, uzay aracının yeterince yavaşlamaması alçak-Dünya yörüngesine daha çok uzay çöpü bırakır. Oysa uzay aracı yeterince yavaşlasa bu çöp aşağı itilir ve yanardı. Bu durum uydu operatörleri, regülatörler ve uydulardan mega takımyıldızlar inşa etmeye çalışan diğer şirketler için büyük bir sorun yaratır. Özellikle de yeni küçük ve minyatür uyduların (cubesats) planlama ve konuşlanma sürelerini etkiler. Bu nedenle uyduları ve uzay çöplerini yörüngeden çıkarmak için daha çok çalışmak gerekmekte.

Bilinmeyene hazırlık konusunda öneriler

Şekil 4:  Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) izniyle
)

Şekil 4: Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) izniyle

Dirençlilik NATO'nun caydırma ve savunma yeteneğinin temelidir. İklim değişikliğinin Müttefiklerin güvenliği üzerindeki etkileri belirginleştikçe NATO’nun bunlarla başa çıkmak için elindeki tüm araçlardan yararlanması gerekiyor. Bu çalışmalarda uzay teknolojileri önemli bir rol oynuyor ve önümüzdeki yıllarda bunlar daha da önemli olacaklar. NATO’nun değişen iklim koşullarında çalışmaya hazırlanmanın yanı sıra, uzay hizmetleri, ürünleri ve yeteneklerine güvenli ve kesintisiz erişim sağlayabilmek için iklimin uzay yetenekleri üzerindeki etkilerini ele alması gerekiyor.

Uzay teknolojilerine daha fazla yatırım yapılmasına ihtiyaç var ve bu yatırımların NATO’da sağlam bir programlamayı hayata geçirilebilmesi için yeterli personel kapasitesi ile birlikte sağlanması gerekiyor. Finansman kaynaklarından bir tanesi yeni başlatılan 1 milyar Avroluk İnovasyon Fonu, olacak; bu fon uzay üzerinde (diğer çift kullanımlı yeni teknolojilerin yanı sıra) odaklanmak amacıyla oluşturuldu. NATO’nun 2023’te başlatılacak olan Kuzey Atlantik için Savunma İnovasyon Hızlandırıcısı (DIANA) vasıtasıyla NATO – özellikle de Bilim ve Teknoloji Örgütü (STO) ve NATO Uzay Merkezi – askerî uygulamalar için uzay teknolojisinin geleneksel olmayan kullanımı konusunda tüm İttifak çapında inovatörler ile yaptığı çalışmalarını yoğunlaştırabilir. Uzaydan bilgi ve hizmet akışı sektörü olarak adlandırılan sektörün geliştirilmesi özellikle önemlidir – uzay verilerini ve teknolojiyi iş dünyası ve toplumun yararına kullanan uygulamalar (örneğin, uzay navigasyonu, uzay telekomünikasyonu ve uzay görüntüleri) NATO’nun Uzay Politikası ve Uzay Durum Bilincinin sürekli olarak uyarlanması ve adaptasyonu da eşit derecede önemlidir.

Son olarak, İttifak üyelerinin iklimle ilgili tehlikelere karşı daha iyi hazırlanmaları, uzay yeteneklerini bu tehlikelere karşı daha iyi korumaları şarttır. İklimle ilgili riskleri ele almanın bir yolu da karada dirençli ve hareketli altyapıya yatırım yapmak veya İttifakın fırlatma yeteneklerini çeşitlendirmektir. Diğer bir yol da uyduları uzay çöpünden korumak amaçlı yeni teknolojiler konusundaki araştırmaları desteklemek ve daha sıkışık ve çekişmeli bir uzay ortamında çalışmak için yeni stratejiler geliştirmektir. Kıyılar boyunca bariyerler inşa etmek gibi mühendislik çözümleri de kısa vadeli, yararlı stratejilerdir. Hava tahminlerini ve uzaydaki hava ile ilgili araştırmaları daha da geliştirmek de aynı derecede önemlidir.

NATO’nun teknolojik üstünlüğünü ve operasyonel avantajını sürdürebilmesi için sahip olduğu uzay yetenekleri üzerindeki iklimle bağlantılı etkileri ele alması bir seçenek değil bir zorunluluktur.