9 Kasım 2020’de ilk kez yapılacak olan Gençlik Zirvesi öncesinde Johns Hopkins Üniversitesindeki mühendislik öğrencileri ve bilim insanlarının NATO’nun yenilikler arayışına (İttifak için öncelikli bir konu) nasıl katkıda bulunduklarına bakıyoruz.

Haziran 2020’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “…giderek rekabetçi hale gelen dünyamızda İttifakı güçlendirmek […] askerî açıdan güçlü, siyasi açıdan daha güçlü ve daha küresel hale getirmek” amacıyla NATO 2030 girişimini başlattı. Bu girişim kısmen sivil topluma, özel sektöre ve genç liderlere ulaşmayı kapsamaktadır: “Barış, özellikle genç insanlar için önemlidir çünkü genç insanların ne tür bir hayat sürmek istediklerine kendilerinin karar vermesi ancak NATO’nun temel sorumluluğu olan barış ve özgürlüğün sağlanmasıyla mümkündür…”

Johns Hopkins Üniversitesinde öğrenciler neredeyse iki yıldır İttifak Dönüşüm Komutanlığı’ndaki (Norfolk, Virginia)İnovasyon Merkezi ve Brüksel’deki NATO’daki Yeni Güvenlik Sorunları Dairesinin İnovasyon Birimi ile çalışmaktalar. Bu öğrencilerin hiçbirinin askerȋ ve güvenlik konularıyla ilgili bir geçmişi yoktur. Çoğu üniversitenin Whiting Mühendislik Fakültesi’nde olmak üzere çeşitli konularda eğitim gören 19-20 yaşlarındaki bu gençler lisans veya Yüksek lisans öğrencileridir.

NATO ile birlikte çalışmalarımız 12 Kasım 2018’de Berlin, Almanya’da yapılan NATO İnsansız Sistemlerde İnovasyon Sorunları toplantısında öğrencilerin oluşturduğu inovasyon ekibinin havadan dron savunması konusundaki bulgularını sunmalarıyla başladı. Çeşitli rastlantılar soncu gerçekleşen bu davet sırasında gelişen ilişkiler bizleri üniversite öğrencileri ile İttifak’ı yakınlaştırmanın en iyi yollarını araştırmaya sevk etti. En basit yol öğrencilerin önlerine problemler koymaktı – üniversite öğrencilerinin özellikle ilgisi çekecek türden problemler.

12 Kasım 2018’de Berlin, Almanya’daki NATO İnsansız Sistemlerde  İnovasyon Sorunları toplantısında öğrencilerin oluşturduğu inovasyon ekibi dronları etkisiz hale getirecek tasarımlarını sundu. Foto: Johns Hopkins Üniversitesinin izniyle.
)

12 Kasım 2018’de Berlin, Almanya’daki NATO İnsansız Sistemlerde İnovasyon Sorunları toplantısında öğrencilerin oluşturduğu inovasyon ekibi dronları etkisiz hale getirecek tasarımlarını sundu. Foto: Johns Hopkins Üniversitesinin izniyle.

Problemlere yaklaşımlar

Johns Hopkins Üniversitesi olarak problemleri “tanımlarına” göre düzeylere ayıran bir model geliştirdik. Bunlar “iyi tanımlanmış”, “kötü tanımlanmış” ve tanımlanmamış” düzeylerdi. Farklı problemler – ve bir üniversite ortamında farklı etkinlikler, konferanslar, projeler, ve dersler – farklı düşünce şekilleri ve farklı araçlar gerektirir.

İyi tanımlanmış problemlerin tipik olarak gayet açık gerekleri ve bulması zor da olsa, net çözümleri vardır. Örneğin, daha önceden birbirine bağlanmamış veri setlerinin bütünsel ve ayrıntılı coğrafi haritalar yapılabilmesi için entegre edilmesi gibi.

Kötü tanımlanmış problemler tipik olarak “bundan sonra ne olacak, hangi problemler çözümlenmeye değer?” sorusunu sorarlar. Örneğin, gençlerin doğru ve yanlış bilgiyi ayırt edebilmelerine yardımcı olacak araçlar geliştirebilir miyiz?

Bunlara karşın tanımlanmamış problemler tipik olarak bir senaryo planlamasını içerir ve “gelecekte ne gibi problemlerle karşılaşabiliriz?” sorusunu sorar. Örneğin, bilişsel savaş nedir ve önümüzdeki 20 yılda demokrasilerimizi ve özgürlüklerimizi nasıl etkileyebilir?

Bu üç gruptaki problemler birbirleriyle ilişkilidir. Tanımlanmamış problemler senaryolar yaratır ve şimdiden bütün senaryolara veya sadece bir tanesine karşı alınacak önlemleri araştırır. Bu da çözümlenmeye değer problemleri tanımlamak için belirli bilimsel alanları daha fazla inceleme ihtiyacını doğurur.

Senaryolar “çözümlenemez”, sadece incelenebilirler. Aynı şey kötü tanımlanmış senaryolar için de söylenebilir. Bu senaryolar çözümlenmeye değer problemleri bulmak için araştırılması gereken alanları temsil ederler. Bunların hepsi dışarıdan uzmanlar ve ilgili kişilerle konuşulmasını gerektirir. Ancak, günün sonunda sadece iyi tanımlanmış ve sınırları net olarak belli olan problemler çözümlenebilir. Öğrencilerin çeşitli becerilerinin geliştirilmesine yönelik bir üniversite müfredatında bu üç problem türü de yer alır.

Problemlerin akışının iki yöne de gidebileceğinin anlaşılması önemlidir. Senaryo analizi alan araştırmasına yol açabilir ve bu da problemin dikkatli şekilde tanımlanmasına ve çözümüne yol açmalıdır. Diğer yandan, iyi tanımlanmış bir problem karşısında radikal bir çözüme gitmek daha fazla araştırılması gereken alanları belirleyebilir ki bu da gelecek konusunda ortaya çok farklı bakış açıları çıkarabilir.

Johns Hopkins Üniversitesi öğrencilerin problem çözümleme  becerilerini geliştirmek için özel bir yaklaşım geliştirmiştir. Foto: Johns Hopkins Üniversitesinin izniyle.
)

Johns Hopkins Üniversitesi öğrencilerin problem çözümleme becerilerini geliştirmek için özel bir yaklaşım geliştirmiştir. Foto: Johns Hopkins Üniversitesinin izniyle.

Öğrencilerimiz NATO’nun sürmekte olan birçok projesinde bu problem tanımlama yaklaşımını kullanarak çalışmaktalar. Bu projelerin her biri İttifak açısından çeşitli alanlarda yararlı olacak potansiyele sahipler:

İyi tanımlanmış

Bilgisayar mühendisliği öğrencilerinden oluşan bir ekip “iyi tanımlanmış” problemler grubunda kullanıcılara entegre bir platformda coğrafi konumlar hakkında ayrıntılı bilgi sağlayabilmek amacıyla üç veri setini – Open Street Map, (Açık Sokak Haritası),Wiki data ve GEOnet Alan Adı Sunucusu – birbirine bağlayacak belirli bir teknik problem üzerinde çalıştılar.

Kötü tanımlanmış

Kötü tanımlanmış problemler üzerinde birçok ekip çalıştı ve daha iyi tanımlanmış problem formülasyonları oluşturdular:

  • Bir inovasyon ve tasarım ekibi savaş tıbbını gözden geçirme görevini üstlendi. Öğrenciler uzmanlar ile – Müttefik Dönüşüm Komutanlığı’nın Tıbbi Kolundaki tıbbi personel, ABD silahlı kuvvetlerindeki ve Johns Hopkins Hastanesindeki uzmanlar dâhil — görüşmeler yaptıktan sonra savaş alanlarında ve kitle saldırıları senaryolarında ölü sayısını azaltma konusu üzerinde durmaya karar verdiler. Bu çabalar onları yapay zekâya dayalı bir tıbbi triaj (öncelik belirleme) sistemi tasarlama ve kurma konusunda daha iyi tanımlanmış probleme götürdü. Bu yıl Prag’daki Çekya Teknik Üniversitesi’nden uzaktan çalışacak öğrenciler bu projede ekibe katılacak.

  • Bir strateji ekibi Bilişsel Bioteknolojik İlerlemeleri araştırdı. Ekip, bu ilerlemelerin kullanımı ve NATO operasyonları üzerindeki potansiyel etkilerine ilişkin senaryolar yaratmak için mevcut ve yeni ortaya çıkmakta olan ilerlemeleri gözden geçirdi. Bir sonraki adım araştırmanın hangi yönlerinin İttifak açısından daha verimli sonuçlar getireceğini anlamak olacak.

Bir ekip de ilk başlarda “iyi tanımlanmış” gibi görünen ama araştırma ilerledikçe ortaya beklenmedik problem alanları çıkaran bir problem üzerinde çalıştı. NATO’nun Yıkıcı Teknik Deneyi (DTEx) için çalışmakta olan bu teknik danışmanlık ekibi yanlış bilgiyi tespit edecek ve yayılmasını yavaşlatacak teknolojik çözümleri seçecektir. Bu çalışmanın sponsorluğunu Müttefik Dönüşüm Komutanlığı Inovasyon Merkezi yapmaktadır. Bu teknolojiler üzerinde araştırmalar yapan ekip, çalışmaları sırasında hiç değinilmemiş birçok senaryolar ve ihtiyaçlar tespit etti ve dolayısıyla araştırma alanlarını genişletti. Bu çalışma NATO’ya teknolojik yatırım seçeneklerini daha iyi analiz edebilecek ve yanlış bilgilerin zararlı etkilerini ortadan kaldıracak bir strateji oluşturmak için gerekli zemini hazırlayacaktır.

Tanımlanmamış

Bir başka strateji ekibi Bilişsel Savaşın “tanımlanmamış” problemi üzerinde çalıştı. Bu ekip konuyu tanımlamak, konturlarını, olası hedeflerini ve genel olarak metotlarını araştırmak üzerinde odaklandı ve bu konudaki literatürü gözden geçirerek farklı türdeki psikolojik operasyonlar ile aradaki farkı belirledi. Örneğin, düşmanı saldırı hedefleri konusunda yanıltmak için kasıtlı olarak yanlış bilgi yaymak, düşman ülkenin kamu oyunu etkilemek için orada radyo yayınları yapmak, veya düşman askerlerinin moralini bozmak için uçaktan broşürler atmak gibi daha geleneksel metotlar kullanmak. Bir sonraki adım, bir milletin bilişsel bir saldırı altında olup olmadıklarını en iyi ne şekilde saptayabileceğini, ve belki de bu saldırının nereden geldiğini ve çapını belirlemeye çalışmak olacaktır.

Bu ekipler lisans ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşur. Bütün öğrenciler bulgularını NATO sponsorlarına (Müttefik Dönüşüm Komutanlığı İnovasyon Merkezi ve NATO’nun İnovasyon Birimi) sundular ve şimdi daha yeni hedefler tanımlama aşamasındalar. Bu öğrencilerin projelerini sürdürmek konusunda istekli olmaları çok sevindirici bir haber. Öğrenciler, bu projelerin son derece ilginç olduğunu ve önemli problemlerin çözümüne – sadece NATO İttifakı ve siyasi liderlik açısından değil, kendi özel hayatları açısından da – katkıda bulunduğunu düşünüyorlar.

Bugüne kadar iki önemli sonuç gördük. Birincisi, öğrenciler NATO’nun kendilerine getirdiği sorunlara bazı ilginç ve yenilikçi çözümler bulmuşlardır. İkincisi, öğrenciler NATO’yu, karşısındaki sorunları ve NATO’nun barış ve demokratik değerleri korumaktaki rolünü takdir etmeye başlamışlardır. Hatta bazıları NATO için “çok havalı” diyerek kendi nesillerinin en büyük iltifatını yapmışlardır. Bu tür bir angajman, belki de Genel Sekreter’in dediği gibi çabalarımızın en önemli sonucudur – NATO konusunda artan farkındalık ve NATO’nun genç insanların hayatıyla bağlantısı.

Öğrenciler insanı hayrete düşürecek fikirler buluyorlar. Üniversitedeki biyoteknolojiler ve tedarik zincirini izleme konusunda yaptıkları çalışmaları aydınlatıcı ve yaratıcı.

Rob Murray, NATO Yeni Güvenlik Sorunları Bölümü, İnovasyon Birimi Başkanı

Johns Hopkins ve NATO arasındaki bu işbirliğinin olumlu sonuçlar devam edeceğine inanıyoruz. Bugüne kadarki çabalarımız sonucunda bu işbirliğinin getireceği yüksek hedefler daha da netlik kazanmıştır:

  • Öğrenciler açısından, güzel projeler

  • NATO açısından, farklı düşünce şekilleri ve (ideal olarak) yenilikçi çözümler

  • Her iki taraf için, daha iyi ilişkiler

  • Ve belki, bunların sonucunda ortaya somut bir şey çıkar.

İttifak’ın avantajlarını arttırmak

NATO’nun sunduğu büyük avantajlardan biri de önemli hale gelecek problemler üzerinde kapsamlı düşünebilme yetisidir. Johns Hopkins gibi bir araştırma üniversitesinin rolü de bu problemlere yararlı perspektif ve çözümler sağlamaktır. Rob Murray NATO Dergisinde yakın zamanda çıkan “İttifak için Dayanıklı bir İnovasyon Havuzu Kurmak” başlıklı makalesinde İttifak’ın sahip olduğu “dünya çapındaki akademik kurumlarını, en iyi bilimsel araştırmacılarını, insanı şaşırtacak kadar yaratıcı start-up’larını ve gelişmiş, iyi donanımlı finansal ekosistemini” geliştirmenin önemini vurgulamıştır. Bu doğrultuda gösterilen çabalarda bizim de rolümüz olacağını umuyoruz.

Bugün amacımız bu tür bir işbirliğini diğer üniversitelere yaymak (bu bağlamda ilk çalışmamızı Çekya Teknik Üniversitesi ile yukarıda sözü geçen savaş alanı tıbbı projesi üzerinde yapmayı planlıyoruz) ve bu tür problemler üzerinde birlikte çalışmak isteyen okullar, akademisyenle ve araştırmacılar için bir tür “küresel konsorsiyum” yaratmaktır. Küresel çalışmalar bu problemler üzerindeki düşünce şekillerinin çapını ve çeşitliliğini genişletebilir ve araştırmacı öğrencileri hem en acil sorunlara yöneltebilir hem de NATO’yu ve çalışmalarını takdir eden ve anlayan genç insanların sayısını arttırabilir.