Vilnius’ta yapılan NATO zirvesi gündeminde bulunan strateji ve güvenlik konusunda hayati önem taşıyan önceliklerin yanı sıra uzay güvenliği konusunda da önemli tartışmaların yapılıyor olması sevindiriciydi. Uzay uzun süredir askerî operasyonlar için önemli bir alan haline gelmiştir ve neredeyse yirmi yıldır NATO tarafından da kendi uzay iletişim programı (SATCOM) için aktif şekilde kullanılmaktadır. Ancak, NATO’nun uzayı bir operasyon alanı olarak kabul etmesi ve uzayın savunmamızda ne kadar önemli bir rol oynayabileceği konusuna daha dikkatle eğilmesi ancak 2019 yılını buldu.

Müttefik Dönüşüm Komutanlığında Üst Düzeyli Strateji Subayı olan Dr. Kestutis Paulauskas, 2020 yılında NATO Dergisinde yayınlanan [makalesinde] (https://www.nato.int/docu/review/articles/2020/03/18/space-natos-latest-frontier/index.html) NATO’nun uzay güvenliğine daha fazla odaklanmasının arkasındaki itici gücün analizini yapıyor. Paulauskas’ın makalesi uzay yeteneklerine karşı giderek artan tehditlerin yarattığı yasal ve politikalarla ilgili sorunları ele alıyor ve İttifak’ın kritik altyapısının uluslararası hukukun sorumlu uzay davranışlarını destekleyen normları çerçevesinde korunduğunu garanti etmek için takip edebileceği yolları özetliyordu. Ben de bu makalemde daha ziyade uydusavar (ASAT) silahları ve siber saldırıların İttifakın uydularına karşı oluşturduğu tehditleri ele alıyorum.

Uydusavar silahlarının kullanımı ve siber saldırılar arttı; bu da uzay çöpleri yaratıyor ve Uluslararası Uzay İstasyonunu tehdit ediyor. Resim: © NASA
)

Uydusavar silahlarının kullanımı ve siber saldırılar arttı; bu da uzay çöpleri yaratıyor ve Uluslararası Uzay İstasyonunu tehdit ediyor. Resim: © NASA

2022 yılı sonunda Dünya’nın yörüngesinde neredeyse yedi bin aktif uydu vardı. 21. yüzyılın hiper bağlantılı küresel ekonomilerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için hepimizin bel bağladığı modern teknolojilerin çoğunun temelini oluşturan bu uydular, telekomünikasyondan küresel konumlama istemine (GPS) kadar her şeyi destekliyor; dünyayı birbirine bağlıyor ve atalarımızın hayal bile edemediği şeyleri yapmamıza olanak sağlıyorlar. Vilnius Zirvesinin ilk gününde yayınlanan [ortak bildiri] (https://www.nato.int/cps/en/natohq/official_texts_217320.htm) uzay güvenliğinin 2019’dan beri NATO için öneminin daha da arttığını açıkça belirtiyor ve İttifak, NATO’nun “her yönden gelebilecek tüm tehditlere karşı toplu savunmamızın varlığını garanti etmeye” devam etmesi gerektiğini vurguluyor. Bildiri, aynı zamanda uzayın “ülkelerimizin güvenliği ve refahı açısından son derece önemli bir rol oynadığının” bilincinde olan NATO’nun ortaya çıkan yeni ve yıkıcı teknolojilerin yarattığı fırsat ve riskleri izlemeye devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

NATO Müttefiklerinin uzay operasyonlarında karşılaştıkları tehditler – NATO bunlarla baş etmek için nasıl hazırlanıyor

Uzayın sunduğu yararlara rağmen, İttifak uzayda, Dünya’ya yakın alandaki giderek artan silahlanmayı bir tehdit olarak görüyor. Bu gelecek nesillere devredilecek bir sorun değil, bugün ele alınması gereken bir sorundur. NATO’nun stratejik rakipleri İttifak’ın güvenliğini ve afet yardımından hava durumu izlemeye kadar her gün kullandığımız sistemleri tehdit eden uzay operasyonları yürütüyorlar. Bu nedenle uzay operasyonlarında kurallara uygun davranış şekillerinin sınırlarını anlamamız son derece önemlidir.

Çin, 2007 yılında test etmek amacıyla kinetik bir uydusavar silahı ile kendi uydularından birini, Fengyun-1C’yi, vurarak paramparça etti. Bunun sonucunda ortaya saçılan üç binden fazla parçanın yarattığı uzay çöpü, o yörünge bölgesindeki neredeyse 2000 uydu için önemli bir çarpışma riski taşımaya devam ediyor. NATO Müttefikleri herhangi bir çarpışma riski durumunda uydu operatörlerini uyarmak amacıyla bu uzay çöpünü takip etmeye devam ediyorlar.

Çin’in kutup bölgesi etrafında dönen meteoroloji uydusu FENGYUN-1C, 2007 yılında bir uydusavar testi sırasında tahrip edildi. Bu animasyon Haziran 2007’de Analytical Graphics tarafından çöpün izlediği yol verilerine dayanarak hazırlanmıştır. Resim: Analytical Graphics, Inc. izniyle
)

Çin’in kutup bölgesi etrafında dönen meteoroloji uydusu FENGYUN-1C, 2007 yılında bir uydusavar testi sırasında tahrip edildi. Bu animasyon Haziran 2007’de Analytical Graphics tarafından çöpün izlediği yol verilerine dayanarak hazırlanmıştır. Resim: Analytical Graphics, Inc. izniyle

Bir başka olayda ise Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmesinden bir saat önce Rus hükümetine bağlı hackerlar [ABD uydu şirketi Viasat’ı hedef aldılar] (https://www.technologyreview.com/2022/05/10/1051973/russia-hack-viasat-satellite-ukraine-invasion/). Viasat sayısız işyeri ve ev tarafından kullanılan bir iletişim şirketidir ancak şirketin verdiği hizmet Ukrayna silahlı kuvvetleri tarafından komuta kontrol amacıyla da kullanılmıştı. Ukrayna’ya yapılan saldırıda kötü amaçlı yazılım (malware) kullanılarak Viasat’ın modem ve yönlendiricileri (routers) hedef alınmış, sistem yeniden yüklenemeden bütün bilgiler silinmiş ve tüm sistem onarılamaz biçimde hasar almıştı.

NATO’nun stratejik rakiplerinin NATO’nun uydu altyapısına saldırmaya istekli oldukları çok açık, dolayısıyla NATO’nun bu tür saldırılara karşı savunma yeteneğini koruması son derece önemli. Gücünü ve dirençliliğini arttırmak için NATO’nun [geniş kapsamlı Uzay Politikası] (https://www.nato.int/cps/en/natohq/official_texts_190862.htm) ortaya şöyle bir hedef koyar: “Müttefiklerin uzay sistemleri arasında uyumluluğu ve birlikte çalışabilirliği güçlendirmek amacıyla İttifak içinde işbirliğini teşvik etmek.” Birleşik Krallık ile işbirliği içinde ABD Uzay Komutanlığı tarafından yakın zamanda kurulan Uzay Savunması Müşterek Görev Gücü Ticari Operasyonlar BK Hücresi bu tür işbirliğinin örneklerinden bir tanesidir ve İttifak’ın 7/24 Uzay Durumu Farkındalığı Operasyonlarına yönelmesine ve uzayla ilgili tehditlere mukabele yeteneğini güçlendirmesine olanak sağlar.

Soğuk Savaş ve dış uzayda yerleştirilecek silahlara getirilen sınırlamalar

Dış uzaydaki faaliyetleri düzenleyen mevcut anlaşmalar onlarca yıl önce, modern uydu sistemlerinin ve bunların maruz kalabileceği saldırı türlerinin düşünülemez olduğu bir dönemde yazılmış yasakları içermektedir. Dolayısıyla bu antlaşmalar bugünün uydu sistemlerinin karşısındaki yeni tehditleri ele almakta yetersiz kalıyor. Bu nedenle, BM tarafından kabul edilen bağlayıcı olmayan kılavuz ilkeler ve tavsiyelere ek olarak, devlet uygulamalarının geliştirilmesinin yardımıyla, genel uluslararası hukukun aşırı genişletilmiş hükümlerine daha fazla güvenmek gerekmektedir. Bu durum ideal olmaktan çok uzaktır ancak dış uzayda silah kullanımına ilişkin yeni antlaşmaların getirdiği sınırlamaların kabulünü geciktiren gergin jeopolitik bağlam nedeniyle gerekli olmuştur.

Soğuk Savaşın yarattığı gerginlikler dış uzayda silah yarışını önleme amacını güden 1967 tarihli [Dış Uzay Antlaşmasının] (https://www.unoosa.org/oosa/en/ourwork/spacelaw/treaties/introouterspacetreaty.html) (OST) sona erdirilmesi için ilave bir ivme oldu. Bu antlaşma her ne kadar dış uzayın silahlandırılmasına bir kısıtlama getirmişse de, uzayı kullanan her türlü askerî faaliyetleri yasaklamamıştır. Dış Uzay Antlaşmasının IV. Maddesi Dünya’nın yörüngesinde nükleer silahlar veya diğer kitle imha silahları yerleştirilmesini yasaklar. Ancak Doğrudan Çıkışlı Uydusavar (D-ASAT) silahları ve birçok siber saldırı türleri bu yasağın kapsamı dâhilinde değildir.

Dış Uzay Antlaşması’nın kapsamındaki gerekli saygı prensibi ASAT silahları testleri yürüten Devletlerce ihlal edilebilir ve bu da diğer Devletlerin faaliyetlerine zarar verebilir. Ancak bu prensip genellikle etkisiz olarak görülür ve daha ziyade bir konsültasyon gereği olarak kabul edilir. Pratikte ise, devletler tarafından uzay alanında diğerlerinin zararlı faaliyetlerini kısıtlama yöntemi olarak yürürlüğe konmamıştır.

Uluslararası kanun yapımında yavaşlama & Uzaya Silah Yerleştirilmesinin veya Uzay Nesnelerine Karşı Tehdit veya Kuvvet Kullanımının Önlenmesine İlişkin Antlaşma Taslağının (PPWT) başarısızlığı

Yaklaşık 1979’dan beri BM vasıtasıyla bağlayıcılığı olan bir uzay yasası üzerinde anlaşmaya varılması çalışmalarında bir yavaşlama oldu. Dolayısıyla dış uzayın giderek silahlanmasını kontrol altına alacak bağlayıcı kurallar geliştirme teşebbüslerinin başarısı da sınırlı oldu. En önemlisi, NATO’nun stratejik rakipleri Rusya ve Çin, Uzaya Silah Yerleştirilmesinin ve Uzay Nesnelerine karşı Tehdit veya Kuvvet Kullanımının Önlenmesine İlişkin Antlaşma Taslağından (PPWT - Draft Treaty on the Prevention of the Placement of Weapons in Space, the Threat or Use of Force Against Space Objects) sorumluydular. Ancak bu antlaşma taslağı ABD gibi bazı NATO müttefikleri tarafından etkili bir doğrulama rejiminin olmaması ve uydu sistemlerini hedef alabilecek karada yerleşik silahlar konusunu ele almaması nedeniyle şiddetle eleştirildi ve yürürlüğe girmesine yetecek desteği alamadı.

Uydusavar (ASAT) silahlarının kullanımını yasaklayan yeni bir anlaşma konusunda görüşmeler yapılması yakın vadede diplomatik açıdan imkânsız görünüyor.  Resimde:  Dünya üzerindeki hedeflere nokta atışı yapan uydu tabanlı bir yönlendirilmiş enerji silahının ABD Uzay Komutanlığı tarafından yapılan temsilî resmi
)

Uydusavar (ASAT) silahlarının kullanımını yasaklayan yeni bir anlaşma konusunda görüşmeler yapılması yakın vadede diplomatik açıdan imkânsız görünüyor. Resimde: Dünya üzerindeki hedeflere nokta atışı yapan uydu tabanlı bir yönlendirilmiş enerji silahının ABD Uzay Komutanlığı tarafından yapılan temsilî resmi

Uydusavar (ASAT) silahlarının kullanımını yasaklayan yeni bir anlaşma konusunda görüşmeler yapılması yakın vadede diplomatik açıdan imkânsız görünüyor. Bunun nedeni kısmen silahsızlandırmayı amaçlayan mevcut anlaşmalar, özellikle de Yeni START Antlaşması konusundaki gerginlik. Yeni START Antlaşması Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki nükleer gerginliği hafifletmeyi amaçlıyor. Kısa süre önce Rusya Yeni START Antlaşmasının yükümlülüklerine uymayı askıya alarak ABD’yi karşı önlemler almaya sevk etti. Rusya mevcut antlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeye ve bu gibi rejimler için uygun doğrulama mekanizmalarına uymaya hazır olduğunu kanıtlayana kadar uydusavar (ASAT) silahları için benzeri bir antlaşma rejiminin kabul edilmesi pek mümkün değil.

Genel uluslararası hukukun kısıtlamaları

ASAT silahlarının kullanımı konusunda özel bir anlaşma bulunmamasına rağmen genel uluslararası hukukun uzay silahlarının kullanımına kısıtlama getirmek ve devletlerin sorumlu davranmalarını garanti etmelerine yardımcı olmak için kullanılabilecek çeşitli hükümleri vardır. Dış Uzay Antlaşmasının III. Maddesi Antlaşmaya Taraf Devletlerin dış uzaydaki operasyonlarını BM Şartı da dâhil olmak üzere uluslararası hukuk doğrultusunda yürütmeleri gerektiğini açıkça ifade ediyor. BM Şartının 2. Maddesi 4. Şıkkı, Devletlerin meşru savunma veya BM Güvenlik Konseyinin Şartın 51. Maddesi doğrultusunda yetki verdiği durumlar dışında, uluslararası ilişkilerinde silah kullanımını yasaklar.

Uluslararası İnsancıl Hukuk, dış uzayda silah kullanımını yasaklamamakla beraber, bir çatışmada kullanılabilecek silahların türlerini, kullanım şekillerini, ve meşru olarak vurulabilecek hedefleri sınırladığı şeklinde yorumlanabilir. Bu kurallar uluslararası teamül hukuku kurallarına ilaveten 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek 1977 tarihli Protokollere de dâhil edilmiştir. Uluslararası Kızılhaç Komitesinin Uluslararası İnsancıl Hukuk Veri Tabanlarında ilgili kuralların kapsamlı bir derlemesi bulunmaktadır.

Uydu sistemlerine yönelik saldırılar bağlamında, bu kuralların en önemlilerinden biri Uluslararası İnsancıl Hukukta siviller ve savaşanlar arasında yapılan ayırımdır. Bu kural 1949 Cenevre Sözleşmelerine 1977 tarihli Ek I. Protokolün 48. ve 51(2). Maddelerinde kanunlaştırılmıştır ve hiçbir Devlet tarafından bu kurala bir çekince konulmamıştır. Kural, Uluslararası Adalet Divanının Nükleer Silahlar konusundaki tavsiye niteliğindeki görüşünde “uluslararası teamül hukukunun ihlal edilemez ilkelerinden biri” olarak kabul edilmiştir. Uluslararası Adalet Divanı bu gibi Uluslararası İnsancıl Hukuk kurallarının “geçmişte, bugün ve gelecekte, her türlü savaş ve her türlü silah için” geçerli olduğunu açıkça ifade etmiştir. Ancak birçok uydu sistemi sivil ve askerî olarak ikili kullanıma sahiptir, ve bu ikili yapı Uluslararası İnsancıl Hukuk kurallarına göre meşru hedeflerin belirlenmesinde problem yaratabilir.

Birçok uydu sistemi sivil ve askerî olarak ikili kullanıma sahiptir, ve bu ikili yapı Uluslararası İnsancıl Hukuk kurallarına göre meşru hedeflerin belirlenmesinde problem yaratabilir. Daha şimdiden uzmanlar askerî ve ticari uydular arasındaki çizginin hayli belirsiz olduğu konusunda uyarılar yapmaktalar. Resim: Air & Space Forces Magazine izniyle
)

Birçok uydu sistemi sivil ve askerî olarak ikili kullanıma sahiptir, ve bu ikili yapı Uluslararası İnsancıl Hukuk kurallarına göre meşru hedeflerin belirlenmesinde problem yaratabilir. Daha şimdiden uzmanlar askerî ve ticari uydular arasındaki çizginin hayli belirsiz olduğu konusunda uyarılar yapmaktalar. Resim: Air & Space Forces Magazine izniyle

Bağlayıcı olmayan rehberlik ve taahhütlerin geliştirilmesine NATO’nun katkıları

ASAT silahlarının birçok türü olduğu için (doğrudan çıkışlı uydusavar silahları (D-ASAT), siber saldırılar ve radyo frekansı uydusavar silahları dâhil) Dünyanın ötesinde herhangi bir potansiyel tırmanma olmadan önce bu kuralların ASAT silahlarına nasıl uygulanacağına netlik getirilmesi çok önemli olacaktır. NATO Müttefikleri, hem tek taraflı olarak hem de BM'de alınan önlemler yoluyla uzay alanındaki askerî faaliyetlere ilişkin normların geliştirilmesine yönelik zeminin hazırlanmasında ön saflarda yer aldılar. NATO, ortaya çıkan bu yeni tehditlerle nasıl başa çıkabileceğimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olması amacıyla uzmanların görüşlerini bir araya getirdi; Müttefiklerin belirttiği görüşlerde en başta sorumlu davranış kuralı geliyor.

İlk olarak 2013 yılında yayınlanan Siber Savaşa Uygulanacak Uluslararası Hukuk hakkında Talinn El Kitabı, siber operasyonları yöneten 154 kadar kuralı yorumlarıyla birlikte belirlemek için uluslararası hukuk konusunda ileri gelen birçok bilim insanı ve uygulayıcının katkılarını bir araya getirdi. El Kitabında uzaydaki siber operasyonlar ile ilgili kurallara özel bir bölüm bile ayırılmış. Bu El Kitabı “uluslararası hukukun siber bağlamda uygulanışının tarafsız bir şekilde yeniden ifade edilmesini sağlamayı” amaçlıyor. Önemli bir husus da, Talinn El Kitabı 2.0’a katkıda bulunan uzmanların BM Şartındaki kuvvet kullanma yasağının dış uzaydaki faaliyetler için de geçerli olduğu, ve “dış uzayda başlayan, dış uzaydan geçen veya dış uzayda sonuçlanan, ve yasa dışı kuvvet kullanma tehdidi veya kullanımı düzeyine yükselen herhangi bir siber operasyonun yasaklanmış olduğu” (Kural 68) konusunda aynı fikirde olmaları. Talinn El Kitabı kendi başına bağlayıcı olmamasına, veya NATO ve İttifak üyelerinin konumlarını temsil etmemesine rağmen, uzmanların görüşlerini yansıtmaktadır ve hukuk ve politika danışmanları için etkili bir kaynak haline gelmiştir. Bu uzmanların fikirleri mevcut uluslararası hukukumuzun gelecekteki çatışma senaryolarında Devletler tarafından nasıl yorumlanabileceğini ve uygulanabileceğini anlamamıza yardımcı olabilir. Talinn El Kitabı hızla gelişen fikirlere ve uygulamalara ayak uydurabilmek için sık sık güncellenmektedir. Bu gelişmeleri gözden kaçırmamak amacıyla El Kitabının yeniden gözden geçirme çalışmaları devam etmektedir.

30 Aralık 2021’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Önergesi (A/RES/76/231) ile Birleşik Krallık’ın sponsorluğunda Açık Uçlu bir Çalışma Grubu (OEWG) oluşturularak “Devletlerin uzay sistemlerine yönelik tehditleriyle ilgili olası normlar, kurallar ve sorumlu davranış ilkeleri hakkında önerilerde bulunmakla” görevlendirildi. Açık Uçlu Çalışma Grubunun görevi sona ererken, grubun çalışmalarıyla ilgili birbirinden farklı raporlar geldi. Katılımcı devletlerin birçoğu tarafından sunulan ortak rapor kaydedilmiş olan ilerlemelerden duyulan memnuniyeti ifade ederken diğer bazı yorumlar Gurubun çalışmalarının altında yatan temel kavramlar konusunda Devletler arasında önemli farklılıklar olduğunu gösterdi.

A/RES/76/231’in kabulünün ardından, 2022 yılında ABD tarafından doğrudan çıkışlı uydusavar (D-ASAT) silahlarının denemelerinin yasaklanması (A/RES/77/41 SAT) yönünde bir önerge sunuldu. 150 ülkenin desteğine rağmen Rusya, Çin ve İran ve beş diğer devlet bu öneriye karşı çıktı. Bir anlaşma sağlanamasa da, daha geniş uluslararası fikir birliği sağlama yönündeki bu çabalar evrensel kabul gören angajman kuralları yönünde ilk adımları temsil ediyor.

Önümüzdeki yol – bir sonraki önemli adımlar

Temel uzay altyapımızın bir saldırı olasılığına karşı koruma altında olmasını garanti etmek için NATO Müttefiklerinin ticari uydu sağlayıcılar ile bağlantıda olmaları büyük önem taşıyor. İttifak, Kuzey Atlantik için Savunma İnovasyon Hızlandırıcısı (DIANA) vasıtasıyla sanayi ile bu bağlantıları kolaylaştırmaya devam ediyor.

NATO Müttefikleri aynı zamanda Birleşmiş Milletler Dış Uzay Dairesinde ASAT silahlarının kullanımı konusunda bir kılavuz geliştirmeye ilişkin çalışmalarını devam ettirmeliler. Bu kurallar yeni uzay teknolojisindeki gelişmelerin getireceği önemli yararları öne çıkarmalı ve İttifakın kendisini dış uzaya karşı ve dış uzaydan kaynaklanan tehditlerden koruyabilecek teknolojilerin geliştirilmesine yardımcı olmalı. Bir yandan yeni teknolojilerin geliştirilmesini kolaylaştırırken bir yandan sorumlu davranış biçimini teşvik edecek yardımcı düzenlemeler ancak işbirliğine dayanan bir yaklaşımla üretilebilir.

NATO Müttefikleri Dünyanın yörüngesindeki aktif uyduların %50’den fazlasını kontrolleri altında tutuyor, ve her ne kadar İttifakın uzay görev yönergesi daha henüz birkaç yıllık olsa da, NATO’nun uzay politikasının büyük bir dikkatle geliştirilmesinin önümüzdeki on yıllarda İttifakın uzaydaki altyapısının güvenliği ve korunması üzerinde olumlu bir etkisi olacak. NATO bu yeni ve önemli alanda muazzam bir liderlik sergiledi ve bu yıl Vilnius zirvesinde yapılan görüşmeler İttifakın bu alanda politikalar geliştirilmesine liderlik etmeye devam edeceğini açıkça gösteriyor.