Ve tarihin karanlık çağlarındaki bir yerden yarının bugünün planlarını bozacağı gerçeği Avrupa’nın üstüne doğdu.

– Jaroslav Hašek, “Aslan Asker Şvayk” (The Good Soldier Švejk)

Bir başka Zirve toplantısı yaklaşırken NATO’nun öngörülemeyen ve hızla değişen bir dünyaya nasıl uyarlanması gerektiği konusunda akademik ve hükümet dışı uzmanların tavsiye ve görüşleri medyaya yağmaya başlamıştır. Bu son derece memnuniyetle karşılanan, önemli ve gerekli bir toplumsal tartışmadır.

Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü’nü sınamak amacıyla NATO’nun Noble Jump askeri tatbikatı sırasında bir ABD AH-64 Apache saldırı helikopteri Cincu Romanya yakınındaki bir eğitim sahasına iniş yapıyor – Haziran 2017 © NATO
)

Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü’nü sınamak amacıyla NATO’nun Noble Jump askeri tatbikatı sırasında bir ABD AH-64 Apache saldırı helikopteri Cincu Romanya yakınındaki bir eğitim sahasına iniş yapıyor – Haziran 2017 © NATO

Uzmanların sık sık gözden kaçırdığı nokta NATO’nun işinin (barış ve savaş konuları) ve görev yönergesinin (29 Müttefikin topraklarının ve oradaki bir milyar nüfusun toplu savunması) eşsiz yapısıdır. Bazı NATO politikalarının, kararlarının ve eylemlerinin hemen kamuya açıklanamamasının nedeni budur. Bu da, bilgiye dayansın veya dayanmasın, çeşitli tahminler yapılmasına yol açar.

Burada önemli olan şudur: ‘ilgililerin’ NATO’nun Washington Antlaşması’nda ifade edildiği şekilde, herhangi bir saldırı ve saldırganlığa mukabele edecek azim ve yeteneğe sahip olduğundan tam anlamıyla emin olmalılar; ancak, NATO, mukabelesinin yapısı, ölçeği, zamanlaması, yeri/yerleri ve hedefi/hedefleri konusunda bilinçli olarak belirsiz ifadeler kullanacaktır. NATO’nun kendini nasıl geliştireceği konusunda uzmanların bitip tükenmeyen yaygın önerileri karşısında sessiz kalışı İttifak’ın bu söylenenleri çoktan yapmış olmadığı veya halen yapmakta olmadığı anlamına gelmez.

Bu makalenin amacı İttifak’ın Varşova Zirvesi’nden beri sergilediği genel duruşu, ve İttifak’ın süre gelmekte olan adaptasyonunda bundan sonra atılacak adımlar konusunda genel bir bakış sunmaktır. Bunu yaparken de İttifak’ın kendi topraklarını ve halklarını korumak için neler yapabileceği veya yapamayacağı konusunda eski veya yeni birçok yanlış görüşü de ele almaktadır.

citius, altius, fortius (Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü)

NATO’nun Soğuk Savaş dönemindeki duruşu caydırıcılığa ve eğer gerekirse, Sovyetlerin her an girişebilecekleri konvansiyonel ve nükleer bir saldırıya karşı koymaya yönelikti. Herşey büyüklük esasına dayanıyordu: muazzam kuvvetler; muazzam bir ateş gücü ve nükleer silahlar ve caydırıcılık başarısız olduğu takdirde, karşılıklı kitlesel imha garantisi. Anında mukabele bu duruşun doğal bir parçasıydı.

İttifak’ın kendisini bir seferi kültüre dönüştürmesi 20 yılını aldı: NATO’nun sınırları dışında barışı korumak, isyanları bastırmak, insani yardım sağlamak veya istikrar ve yeniden yapılanmaya destek olmak üzere konuşlandırılabilecek daha küçük, hafif ve daha hareketli kuvvetler.

Soğuk Savaş sonrası dönemde ise hareketlilik, esneklik ve çeviklik ön plandaydı. Aynı zamanda teröristlerle mücadele edebilecek, yerel kuvvetleri eğitebilecek ve hastaneler ve okullar inşa edebilecek hafif ve çok görevli kuvvetler. NATO bir ara Afganistan’da 50 kadar Müttefik ülke ve ortak ülkeden gelmiş 130,000 askeri konuşlandırmış, idame etmiş ve komutanlık etmiştir. Başka hiçbir çokuluslu örgüt böyle büyük bir işin altından kalkmaya girişmemiştir – girişemezdi de.

2014 sonrası dönemde iki unsur – büyüklük ve hız - esas alınmıştır: hız ve hareketlilikten ödün vermeden daha ağır, daha büyük kuvvetler yeniden önem kazanmıştır. Hatta hız daha da önemli hale gelmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO operasyonlarının çoğu daha ziyade takdire bağlı operasyonlardı: Müttefikler istedikleri yerde ve zamanda angajmana girdiler. Bugün ise NATO’nun karşısındaki ortam ona fazla seçenek tanımayan bir ortamdır: İttifak’ın potansiyel düşmanları ‘stratejik sürprizlerinin’ yeri ve zamanı konusunda Müttefiklere fazla bir uyarı yapmadan kendileri belirlerler; terörist saldırılarda hiçbir uyarı yoktur.

Bugünkü ortamın Soğuk Savaş günlerinden temel bir farkı vardır: Soğuk Savaş döneminde düşman taraflar stratejik istikrarı korumaya yatırım yapan güçlerdi. Bugünün potansiyel düşmanları ise Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisini bilinçli olarak zayıflatmaya ve yok etmeye çalışmaktadır.

NATO’nun Galler Zirvesi’nde (özellikle Hazırlık Eylem Planı ve Savunma Yatırımı Vaadi konusunda ) ve Varşova Zirvesi’nde (özellikle İttifak’ın Güçlendirilmiş Caydırıcılık ve Savunma Duruşu ve İstikrarın Yayılması konusunda ) alınan tarihi kararlardan beri NATO giderek daha güçlü, daha hızlı, ve Karadağ’ın katılmasıyla da daha geniş hale gelmiştir.

NATO, son dakikada uyarısıyla istenilen yerde konuşlandırabilen Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü’nü – ‘Spearhead Force’- [a href=https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_49755.htm?selectedLocale=en]NATO Mukabele Kuvveti’ne katarak asker sayısını 13,000 den 40,000 e çıkarmış ve bu kuvvetin çapını üç kat büyütmüştür.

NATO, her yönde ve her türlü durumda eylem yapabilmek için eğitim ve tatbikat rejimini değiştirmiş ve savunma planlarını gözden geçirerek yenilerini geliştirmiştir.

NATO, özellikle geniş ortaklar ağına yardımcı olarak ve İŞİD/Dsesh’e karşı Küresel Koalisyon’u destekleyerek, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan ve ötesinden doğan karmaşık sorunlara da eğilmektedir.
NATO, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya topraklarında dört tane çokuluslu güçlendirilmiş ileri kuvvet (eFP) muharebe grubu konuşlandırmış bulundurmaktadır. Ayrıca Karadeniz’de özel olarak yapılandırmış bir ileri kuvvet oluşturmuştur.

İttifak’ın güçlendirilmiş caydırıcılık duruşunun bir parçası olarak, NATO deniz kuvvetleri Karadeniz’deki varlıklarını arttırmış ve iletişim ve birlikte çalışabilirlik becerilerini geliştirmek için düzenli tatbikatlar yapmaya başlamıştır. ©NATO MARCOM
)

İttifak’ın güçlendirilmiş caydırıcılık duruşunun bir parçası olarak, NATO deniz kuvvetleri Karadeniz’deki varlıklarını arttırmış ve iletişim ve birlikte çalışabilirlik becerilerini geliştirmek için düzenli tatbikatlar yapmaya başlamıştır. ©NATO MARCOM

NATO, komuta ve kontrol yeteneğini geliştirmekte ve güçlendirmektedir. Bu doğrultuda Atlantik üzerinde yoğunlaşan yeni bir müşterek kuvvet komutanlığı ve kuvvetlerin hareketini kolaylaştırmak amacıyla yeni bir müşterek destek komutanlığı da oluşturmuştur.

Müttefiklerin daha ağır ve en son teknolojiye sahip kuvvetler ve yeteneklerin yanı sıra yüksek hazırlık seviyesinde daha fazla kuvvet oluşturmaya karar vermeleri de bir başka önemli gelişmedir.

Bu NATO’nun uyum sürecini tamamladığı anlamına gelmez; liste daha uzayabilir. Mevcut uyarlanma süreci sadece dört yıl önce başlamıştır. Bugüne kadar oldukça büyük ilerlemeler kaydedilmiştir ama genel düşünce şeklini tekrar İttifak’ın toprakları ve halklarının korunması üzerinde yoğunlaştırmak daha fazla vakit alacaktır.

Efsanelerden kurtulmak

NATO uyum gündemi ile yoluna devam ederken, sık sık karşımıza çıkan, genel kabul görmüş efsanelerden kurtulmak çok önemlidir.

Efsane 1: İttifak’ta tutarlılık zayıftır

Evet, Müttefikler arasında fikir ayrılığı olur. Rusya, ortaklar, veya Güney konusunda farklı görüşler vardır. İttifak’ın farklı yerlerinde demokrasinin ne kadar sağlıklı olduğu konusunda endişeler vardır. 29 Müttefikin Washington Antlaşmasının 5. Maddesine (toplu savunma maddesi) olan taahhütlerinin ne kadar sağlam olduğu konusunda sorular vardır. Bu da anlaşılabilir.

NATO geçmişte de krizler atlatmıştır. Örneğin Süveyş krizi, Fransa’nın NATO’nun askeri kanadından ayrılışı, bazı müttefik ülkelerde askeri rejimlerin yönetime gelişi, ve 2003’teki Irak krizi. NATO bütün bu olaylar sırasında hayatta kalmayı ve büyümeyi başardı; ve hiçbir Müttefik de örgütten çıkmayı düşünmedi.

Evet, NATO hükümetlerarası bir örgüttür. Bütün kararlarını oybirliği esasına göre alır. Ve, Müttefikler herhangi bir konuda ayrı düşüncede olabilirler. Ama İttifak’ı bu kadar güçlü yapan da yoğun tartışmalar ve danışmalar kültürüdür. Ve, potansiyel düşmanları ile gayet yumuşak bir tonda konuşur ve adımlarını temkinli atar çünkü tepkisi sert olur.

Krizler, fikir ayrılıkları ve bazı potansiyel düşmanlarının İttifak’ın birlik ve tutarlılığını bozma çabalarına rağmen, 2014 yılından beri Müttefiklerin kararlılığı ve dayanışması daha güçlenmiştir. Birbirlerinin güvenlik endişelerine gösterdikleri anlayış karşılıklı olarak artmıştır. Kuzeyli ve doğulu Müttefikler güneyli Müttefiklerin zor durumunu daha iyi anlamaya başlamışlar, güneyli Müttefikler de doğulu Müttefiklerin karşı karşıya oldukları potansiyel tehditleri daha iyi anlamaya başlamışlardır.

Çaba gerektiren bir güvenlik ortamının iyi anlaşılması ve paylaşılması, İttifak çapında yükümlüklerin de daha iyi paylaşılmasına katkı yapar. 2018 yılında NATO çapındaki savunma harcamalarının arka arkaya dördüncü kez artması beklenmektedir. İttifak, sınırlarında caydırıcılık ve savunma unsurlarını attırmakta; sınırlarının ötesinde istikrarı yayma çabalarını güçlendirmektedir – özellikle ortaklarına savunma yeteneği güçlendirme konusunda destek vererek ve terörizme karşı yürütülen uluslararası mücadeleye katkıda bulunarak. NATO, çok yakın zamanda, en gelişmiş teknolojiyle donatılmış yeni karargâhına taşınmıştır.

Sonuç: NATO kesinlikle düşüşe geçmiş bir örgüt değildir ve birlik ve beraberliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir.

Efsane 2: ‘Baltık ülkeleri 48 saat içinde düşer.’

Baltık başkentlerinin bir saldırı karşısında direnebilme süreleri konusundaki tahminler analistten analiste değişkenlik gösterse de, Batı’daki son derece yaygın kanı, Rusya tarafından saldırıya uğrarlarsa bu başkentlerin çok çabuk düşeceği yönündedir. Bu efsane 2004 yılında Estonya, Letonya ve Litvanya NATO üyesi olmadan önce pek sık duyuluyordu – hatta bu ülkelerin üyeliklerini baltalamak için de kullanılıyordu. Bu efsaneye göre bu ülkeler son derece savunmasız olduklarından üyelikleri NATO’nun güvenliğini güçlendirmek yerine zayıflatır.

NATO’nun Saber Strike tatbikatında Letonyalı askerler Kanada başkanlığındaki Geliştirilmiş İleri Kuvvetler muharebe grubu askerleri, ABD 2.Süvari alayı ve ABD subay adayları ile bir şehir savaşı senaryosunun simülasyonunda eğitim yapıyorlar. – 28 Haziran.  (Fotograf SSG Gatis Indrevics, Latvia Combat Camera Team tarafından sağlanmıştır)
)

NATO’nun Saber Strike tatbikatında Letonyalı askerler Kanada başkanlığındaki Geliştirilmiş İleri Kuvvetler muharebe grubu askerleri, ABD 2.Süvari alayı ve ABD subay adayları ile bir şehir savaşı senaryosunun simülasyonunda eğitim yapıyorlar. – 28 Haziran.
(Fotograf SSG Gatis Indrevics, Latvia Combat Camera Team tarafından sağlanmıştır)

Yakın zamanda yapılmış bir RAND çalışması bir Rus saldırısını yavaşlatmak için Müttefiklerin en az yedi ağır zırhlı tugay oluşturmaları gerekeceğini belirtmektedir. Bu tür değerlendirmeler Baltık ülkelerindeki Müttefiklerin kendilerine özgü kuvvetlerini pek nadir dikkate alır ve bu ülkelerin tarihleri ve dirençlerini tamamen göz ardı eder.

II. Dünya Savaşı’nın sonunda Kızıl Ordu’ Estonya, Litvanya ve Letonya’daki silahlı direnişi ancak on yılda bastırabildi ve bunun için bir bedel de ödedi. Sovyetlerin işgali sırasında sivil direniş devam etti ve sonuçta Sovyetler Birliği’nin düşmesine katkısı oldu.

Evet, bir saldırı olabilir ama Estonya, Litvanya ve Letonya topraklarının her bir metre karesini şiddetle savunacaklardır. Ve bu sefer yalnız da olmayacaklardır. NATO, doğu kanadını koruyan böylesine dirençli ortakları olduğu için şanslıdır.

Sonuç: Baltık ülkeleri savunmasız değildir – boyun eğdirilemezler.


Efsane 3 & 4: NATO’nun duruşu caydırıcı olmaya yetmez; NATO’nun duruşu yanlışlıkla bir tırmanışa neden olabilir.

NATO’nun duruşu konusunda genel olarak iki düşünce ekolü vardır: Bazıları İttifak’ın duruşunu güçlendirme çabalarının Rusya’yı caydırmaya yeterli olmadığı görüşündedir. Diğerleri İttifak’ın kanatlarında artan faaliyetlerinin askeri olaylara ve tırmanışa neden olacağı görüşündedirler. Her iki görüş de yanlıştır.

İttifak’ın Varşova zirvesinde kabul edilen tavrı kendisiyle eş düzeye yakın olan bir düşmanı caydırmaya tam anlamıyla yeterlidir. Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya topraklarında, 20 kadar müttefik ülkenin askerlerinden oluşan Müttefik kuvvetlerinin oluşturduğu alçakgönüllü fakat kalıcı muharebe varlığı ile üç nükleer kuvvet ve İttifak kuvvetlerinin Karadeniz’deki tatbikat varlığı birlikte, bu iki bölgede ortaya çıkabilecek tehditlere göre tasarlanmış kuvvetli bir caydırıcı unsur oluşturmaktadır. Bu durum, İttifak’ın genel tavrının bir parçasıdır ve amacı herhangi bir saldırganlık karşısında İttifak’ı bir bütün olarak anında tepki vermeye iterek Müttefiklerin harekete geçme konusundaki dayanışma, kararlılık ve yeteneklerini net olarak göstermektir.

‘Yanlışlıkla tırmanmaya neden olacağı’ görüşünü savunanlar Rusların faaliyetleri ile NATO’nun çabalarının ahlaki açıdan birbirine eşit olduğunu iddia ederek İttifak’ın faaliyetleri konusunda algıyı çarpıtmaktadırlar. NATO Kırım’ı yasa dışı biçimde ilhak etmedi; NATO doğu Ukrayna’ya saldırmadı; NATO hiç bir ülkeye karşı istihbarat savaşı veya siber saldırılara girişmez.

İttifak’ın duruşu tamamen savunmaya yöneliktir. İttifak’ın herhangi bir şeyi yanlış hesap etmesi gibi bir risk yoktur çünkü örgütün hiçbir ülkeye karşı saldırgan planları yoktur. Bilakis, İttifak’ın giderek güçlenen duruşu ve verdiği açık mesajlar herhangi bir düşmanın – bilerek veya bilmeyerek – yanlış anlama veya yanlış hesap yapma potansiyelini azaltır. İttifak liderlerinin Varşova Zirvesinde ifade ettikleri gibi, ‘üyelerinden herhangi birinin güvenliğinin tehdit edilirse, hiç kimse NATO’nun azminden kararlılığından şüphe etmemelidir.
Sonuç: İttifak’ın duruşu etkilidir, savunmacıdır, ve tırmanmayı azaltacak niteliktedir.

Efsane 5: NATO ve Avrupa Birliği (AB) arasında çok fazla yineleme var.

NATO ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiyi tartışmak, analiz etmek, teşvik etmek ve eleştirmek için hayli gayret sarfedilmiştir.

Amerikalıların bu konuda endişeleri olmuştur, ve Madeline Albright bu endişeleri ‘üç D’ler’ olarak özetlemiştir (Decoupling:Bağlaşım; Duplication:Yineleme; Discrimination:Ayrımcılık). Ancak NATO-AB ilişkilerinde (transatlantik güvenlik konusunda) bağlaşımın kesilmesi söz konusu bile değildir; (NATO yapılarında)yineleme yoktur; ve (AB üyesi olmayan müttefiklere karşı) ayrımcılık yoktur.

AB’nin ‘stratejik özerkliği’ olması ve savunma konusunda NATO ve ABD’den bağımsız bir rol oynaması ile ilgili bazı beklentiler ifade edilmiştir.

2016’dan beri NATO ve Avrupa Birliği doğu ve güney komşularında yaşanan ortak güvenlik sorunlarını ele almak için aralarındaki işbirliğini kuvvetlendirmektedirler.
)

2016’dan beri NATO ve Avrupa Birliği doğu ve güney komşularında yaşanan ortak güvenlik sorunlarını ele almak için aralarındaki işbirliğini kuvvetlendirmektedirler.

İttifak liderlerini çileden çıkaran vakalar olmuştur; örneğin, eski NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer iki örgüt arasında ‘dondurulmuş bir çatışma’ olduğu iddiasını yalanlamak zorunda kalmaktan bıkmıştır. Hatta NATO-AB işbirliğini bir ‘Potemkin köyü’ olarak (dışarıdan etkileyici görünen ama aslında çok da iyi durumda olmayan bir yapı) tanımlayarak bu işbirliğinin ‘unutulması’ bile teklif edilmiştir.

Bu abartılı iddiaların hiç biri doğru değildir. 2014’te yaşanan şoklar – Ukrayna’ya karşı girişilen saldırılar, Daeş ve kitlesel göçlerin ortaya çıkışı – hem NATO hem de AB tarafından aynı şiddette hissedilmiştir. Bu sorunlar, aralarındaki bilinen politik anlaşmazlıklara rağmen iki örgüt arasındaki işbirliğine [a href=https://www.nato.int/cps/ua/natohq/topics_49217.htm] daha önce benzeri görülmemiş[/] bir seviye ve derinlik katmıştır.

Yineleme riski yoktur; iş bölümünün zayıf olduğu da doğru değildir, çünkü bu iki örgüt farklı ‘emek piyasaları’ndadırlar ve birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan yönergeleri vardır. AB’nin savunma projesi Avrupa Savunması ile ilgilidir (bir başka deyişle, önceliği AB üyesi devletlerin AB dışındaki kriz-tepki operasyonları için gereken yeteneklerinin kuvvetlendirilmesidir). NATO ise Avrupa Savunması ile ilgilidir (yani, öncelikle İttifak toprakları ve halklarının toplu savunmasını garanti altına almak için Müttefiklerin yeteneklerini arttırmaktadır).

Ve bu değişmeyecektir. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg kuvvetli bir Avrupa Savunmasının Avrupa için ve dolayısıyla NATO için çok iyi bir şey olduğunu defalarca belirtmiştir: öncelikle en azından bugün, 22 Müttefik ülke aynı zamanda AB üyesidir; ikinci olarak, bu durumun daha yeni ve daha iyi yetenekler sağlama ve İttifak içinde sorumluluk paylaşma işini kolaylaştırma potansiyeli yüksektir.

Her iki örgüt de Avrupa-Atlantik bölgesini daha güvenli kılma konusunda belirgin katkılar sağlamaktadır. Gerektiği zaman ve yerde, askeri hareketlilik gibi yeni alanlar da dahil toplam 70’ten fazla önlem üzerinde yakın işbirliği içinde çalışmaktadırlar.

Sonuç: Gerek NATO gerekse AB, Avrupa-Atlantik güvenliği ve savunmasının olmazsa olmazlarıdır.

Gerçek sorunların ele alınması

Bu uydurulmuş sorunları bir yana bırakırsak, NATO gerçekten bazı sorunlarla uğraşmak zorundadır, ve Temmuz 2018 Brüksel Zirvesi bunu için iyi bir fırsattır.

Birincisi, Rusya’nın net olarak algılanması

Çift yönlü yaklaşımı sürdürmek konusunda Müttefikler arasında kuvvetli bir fikirbirliği vardır: kuvvetli bir caydırıcılık ve savunma tavrına dayanan anlamlı bir diyalog. Bu politika Brüksel Zirvesi’nde ve sonrasında da devam edecektir.

Aynı zamanda Müttefikler arasındaki görüşler hangi Rusya ile konuştuklarına göre değişmeye devam etmektedir: tekrar ortak statüsüne geçebilecek eski bir ortak; kendisiyle neredeyse eş düzeyde bir rakip; potansiyel bir düşman; veya hatta İttifak ile halen çatışma içinde olan bir düşman. Rusya ile ilgili tüm bu görüşlerin ayrıntıları Müttefik liderlerin Galler ve Varşova Zirvelerinde yaptıkları beyanatlarda bulunabilir.

Gelecekte neler olabileceğinin belirtileri: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Münih’te Güvenlik Politikası Konferansı’nda yaptığı kavgacı bir konuşmada Soğuk Savaş sonrasının uluslararası düzenine meydan okudu – 10 Şubat 2007 © Reuters
)

Gelecekte neler olabileceğinin belirtileri: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Münih’te Güvenlik Politikası Konferansı’nda yaptığı kavgacı bir konuşmada Soğuk Savaş sonrasının uluslararası düzenine meydan okudu – 10 Şubat 2007 © Reuters

Soğuk Savaşın ‘soğuk’ kalmasının nedeninin her iki tarafın da nükleer eşitlik, stratejik silahların kontrolü, ve diğer tarafın ideolojisi, niyeti ve yetenekleri konusundaki net bilgilerine dayanarak stratejik istikrarı yerleştirmek ve güçlendirmek için sarfettikleri çabalar olduğu söylenebilir.

Rus liderlerin ise NATO konusunda bu kadar net bir görüş sahibi olduğu söylenemez: Örneğin, Rusya’nın NATO tarafından ‘kuşatıldığı’ şeklindeki görüşü; Rusya’nın ‘yakın çevresindeki’ renkli devrimler; NATO’nun ‘genişlemecilik’ ve ‘savaş tacirliği’ niteliklerden kaynaklanan tehditler şeklindeki algıları. Aslında Rusya Batı ile düşük yoğunlukta bir çatışma içinde olduğuna inanmaktadır.

Bu da Rusya’nın Batı hakkındaki görüşü (ABD önderliğindeki bir düşman ittifak ile çatışma içinde) ile NATO’nun Rusya’yı nasıl gördüğü (ne barış ne kriz döneminde; ne düşman ne ortak) arasında bir algı farkı oluşturmaktadır. İki tarafın birbirleriyle ilgili algıları arasındaki bu farklılık tehlikeli olabilir çünkü istemeden yanlış anlamalara ve yanlış hesaplara yol açabilir – özellikle de Rusya İttifak içindeki müzakereleri bir bölünme veya zayıflık olarak yanlış anlarsa.

NATO ne bölünmüştür, ne de zayıftır; fakat ne kadar kuvvetli olursa olsun sadece çift yönlü bir yaklaşıma değil, tutarlı bir Rusya politikasına ihtiyacı vardır. Müttefiklerin olmasını istedikleri Rusya ile değil, gerçek Rusya ile yeniden anlamlı bir diyalog kurmanın temel ön şartı budur.

İkincisi, Güney konusunda önemli bir değişiklik (‘Game Changer’)

Orta Doğu ve Kuzey Afrika söz konusu olduğunda, NATO daima ‘yapsan da suçlusun, yapmasan da’ şeklinde bir ikilemle karşı karşıyadır. Örneğin, NATO Libya’ya müdahale ettiği için suçlanmıştır – müdahale Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlanmıştır. NATO aktif bir harekâttan sonra Libya’dan çıkmakla da suçlanmıştır – NATO’nun ülkeden çıkmasından sonra devlet yıkılmış, ve iç savaş başlamıştır. Aynı şekilde, Müttefikler Esad’ın kendi halkına karşı giriştiği zulmü durdurmak için vakit kaybetmeden Suriye’ye müdahale etmedikleri için eleştirilmişlerdir – Esad’ın davranışı iç savaşa ve İŞİD/Daeş’in yükselişine yol açmıştır.

Iraklı askerler NATO uzmanlarından patlayıcılar konusunda temel eğitim alıyorlar. ©NSPA/NATO
)

Iraklı askerler NATO uzmanlarından patlayıcılar konusunda temel eğitim alıyorlar. ©NSPA/NATO

NATO, Rusya gibi devlet aktörleri ile başa çıkma konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptir. NATO açısından Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki çok yönlü gelişmeleri tam olarak anlamak, analiz etmek, değerlendirmek ve bu gelişmeleri özdeşleştirmek daha zordur — özellikle de Arap baharından sonra durağan fakat istikrarlı laik dikta rejimlerinin çökmeğe başlamasından sonra.

NATO şimdiden bölgeyi daha iyi anlamak ve durumsal bilincini arttırmak için adımlar atmaya başlamıştır. Bunlar arasında Güney İçin Çerçeve’nin uygulamaya konması ve Napoli’deki Müşterek Kuvvetler Komutanlığı dahilinde Güney İçin Bölgesel Merkez’in kurulması sayılabilir. Ancak bir savunma örgütünün elindeki araç gereç Güneyden gelen sorunların çapı ve karmaşıklığı ile baş etmeye tam olarak uygun değildir.

NATO hiçbir zaman bu kadar karmaşık ve bu kadar çok yönlü güvenlik problemleriyle karşı karşıya kalmamıştır. Bazı durumlarda bu sorunlar topraklarının çok dışına yansır, ve aynı zamanda Müttefiklerin halkları ve yaşam tarzları üzerinde de doğrudan etkileri olur – örneğin, NATO topraklarının herhangi bir noktasına yapılan terörist saldırıları gibi.

Örneğin, NATO Ege’de mülteci krizine yardım sağlamaktadır, fakat doğrudan göçün temel nedenleriyle uğraşacak yönerge veya kapasiteye sahip değildir. NATO aynı zamanda İŞİD/Daeş’e Karşı Koalisyonu da desteklemekte ve bölgedeki ortaklarına terörle mücadele eğitimi vermekte, Müttefiklere danışmanlık sağlamaktadır – ancak birçok NATO şehrinde meydana gelen terörist saldırılarına karşı çıkacak veya tepki verecek yönergesi veya kapasitesi yoktur. Ve NATO’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Akdeniz Diyaloğu (yedi ortaklı) ve Istanbul İşbirliği Girişimi’ni de (dört ortaklı) içeren bir ortaklar ağı vardır. NATO tüm bu ortaklara yardım ve danışmanlık sağlamayı üstlenmiştir.

Ancak tüm bu çabaların hepsi birlikte bölgedeki güvenlik durumunun bozulmasının önlenmesinde önemli bir fark yaratmış gibi görünmemektedir.

NATO halen takdire dayanan bir yaklaşım sergilemektedir – NATO sadece Müttefiklerin angaje olmayı tercih ettiği zamanda ve yerde, Birleşmiş Milletler tarafından talep edildiğinde, ve/veya bir ev sahibi ülke tarafından davet edildiğinde angaje olmaktadır. Bu nedenle NATO’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki ‘operasyonel’ profili ve askeri ayak izi bugüne kadar çok sınırlı kalmıştır. NATO’nun karmaşık, çokuluslu, uzun süreli kriz yönetimi operasyonlarını yürütme yeteneği – Afganistan’daki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü (ISAF – 2003-2004) örneğinde görüldüğü gibi – İttifak’ın elindeki en etkili ve sonuç getiren araç olmakla beraber Güneyde kullanılmamıştır.

İttifak’ın Güney ile ilgili stratejik görüşlerinde ve yaklaşımında bir değişikliğe ihtiyaç vardır. Güneyin istikrarlı olması İttifak’ın güvenliği demektir, ki bu NATO için opsiyonel değil zorunlu bir görevdir.

NATO’nun Güneyde gerçekten stratejik, istikrar yaratacak bir etkisi olabilmesi için rolünü ve çabalarını canlandıracak kökten bazı değişikliklere ihtiyacı vardır. Söz konusu değişiklikler Irak’ta kapsamlı bir eğitim ve kapasite oluşturma misyonu, ve/veya Libya’da ideal olarak Birleşmiş Milletler yönergesi altında ve Avrupa Birliği ile yakın işbirliği içinde geniş kapsamlı bir angajman olabilir.

Üçüncüsük, 5. Madde eşiğinin altındaki tehditleri caydırmak ve bunlara karşı koymak

Caydırıcılığın ne kadar inanılır ve etkili olduğunu gösteren tek bir ölçüt vardır – saldırı veya saldırganlığın olmaması. NATO’nun caydırıcılık ve savunma konusundaki tavrı İttifak’a karşı girişilecek büyük bir askeri saldırıyı caydırmakta işe yarar. 5. Maddenin uygulanmasını gerektirecek eşik İttifak tarihinde sadece bir kez aşılmıştır: 11 Eylül’de.

Diğer taraftan, NATO’nun caydırıcılık konusundaki duruşu NATO’ya ve bireysel olarak Müttefiklerine karşı her gün değilse bile sık sık girişilen sayısız terörist, hibrid, siber, istihbarat ve diğer tür askeri olmayan, konvansiyonel olmayan saldırılarda işe yaramamaktadır.

Teorik olarak NATO’nun duruşunun ‘nereden gelirse gelsin her tehdide’ karşı koymak olması gerekir. Ancak pratikte Müttefikler büyük çaplı bir saldırganlık dışındaki tehdit ve saldırılarda genellikle NATO’nun dışındaki ulusal veya çokuluslu yolları tercih etmektedirler.

Örneğin, Paris’teki terörist saldırılarından sonra Fransa AB Antlaşmasının dayanışma şartına dayanarak saldırıları bir askeri/savunma konusu değil polis meselesi olarak tanımlamıştır. Ve hiçbir Müttefik ulusal seçimlerine yabancı müdahale konusunu Kuzey Atlantik Konseyi’ne getirmemiştir

4 Mart 2018’de Birleşik Krallık’ta eski casus Skripal ve kızına karşı yapılan saldırı NATO kurulduğundan beri İttifak topraklarında meydana gelen ilk sinir gazı saldırısıydı. NATO Müttefikleri uluslararası norm ve anlaşmaların bu gayet açık ihlali karşısında duydukları derin endişeyi hep birlikte ifade ettiler. Saldırının hemen ardından Rusya’nın NATO Misyonu ve Rusya’nın birçok Müttefik ülkedeki büyükelçiliklerinde görevli Rus diplomatlar memleketlerine gönderildi.
)

4 Mart 2018’de Birleşik Krallık’ta eski casus Skripal ve kızına karşı yapılan saldırı NATO kurulduğundan beri İttifak topraklarında meydana gelen ilk sinir gazı saldırısıydı. NATO Müttefikleri uluslararası norm ve anlaşmaların bu gayet açık ihlali karşısında duydukları derin endişeyi hep birlikte ifade ettiler. Saldırının hemen ardından Rusya’nın NATO Misyonu ve Rusya’nın birçok Müttefik ülkedeki büyükelçiliklerinde görevli Rus diplomatlar memleketlerine gönderildi.

Siber saldırılara gelince, bu olaylarda saldırganı belirlemek zordur; bu da caydırıcılık oyununu daha da karmaşık hale getirir.

Tüm bunlar NATO’nun ‘hibrid’ başlığı altında toplanan bu tür tehditleri göz ardı ettiği anlamına gelmez. NATO [a href=https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_156338.htm?selectedLocale=en]
hibrid[/a] savaşa karşı çıkma rolü çerçevesinde bir strateji uygulamaktadır; NATO’nun siber savunmayı güçlendirme konusundaki çalışmaları ilerlemektedir. Ayrıca esneklik ve sivil hazırlık durumunu kuvvetlendirmek için Müttefiklerle birlikte çalışmaktadır. Ve tüm bu konularda AB ile işbirliği yapmaktadır. En önemlisi de NATO’nun [a href=https://www.nato.int/cps/en/natohq/news_152787.htm?selectedLocale=en]
Salisbury’deki[/a] sinir gazı olayı karşısında sergilediği güçlü bütünlük ve dayanışmadır.

Ancak NATO bu tür saldırıların teşhisi ve faillerinin belirlenmesi konusunda giderek daha başarılı olmaktaysa da, bu saldırıları caydırmak veya onlara etkin biçimde karşı çıkmak hâlâ çok zordur. Bu olaylar inkâr edilerek veya inanılır bir ceza tehdidiyle caydırılamaz (örneğin, Müttefikler Salisbury’ye karşılık olarak Rusya’ya karşı bir sinir gazı kullanmayı asla düşünmezler). Açıkçası, barış ve çatışma arasındaki bu ‘gri bölge’ ile başa çıkabilmek için daha fazla stratejik fikir üretmek ve potansiyel olarak yeni bir politika paradigması oluşturmak gerekir.

Her Şeyin Teorisine doğru

Brüksel Zirvesi ve sonrasında Müttefikler bir tür ‘her şeyin teorisi’ yönünde çalışacaklardır. Müttefikler Galler ve Varşova Zirvelerinde geleceğe dönük birçok karar aldılar. Bunların pek çoğu uygulandı, veya halen uygulanmakta. Şimdi Müttefiklerin bunların hepsinin ‘genel tutarlılık’ başlığı altında nasıl bir araya getirileceği üzerinde çalışmaları gerekiyor.

Bu çalışma İttifak’ın saldırganı ve nereden gelirse gelsin herhangi bir tehdidi inanılır biçimde caydırabileceği konusunda kesin taahhütte bulunmayı başarması üzerinde olacaktır. Bunun için de NATO’nun düşmanları tarafından İttifak’ın duruşundaki kolayca suistimal edilebilecek açıkların ve hassasiyetlerin ele alınması gerekir.

Müttefikler NATO’nun ‘bu gece savaşıyoruz’ diyebilecek beceriye sahip olabilmesi için çok büyük bir hızla karar verebilme yeteneğini daha da geliştirmenin yollarını arayacaklardır. Aynı şekilde, ‘ertesi gün de savaşabilmeli”, yani savaşı sürdürebilmelidirler. Bu amaçla İttifak tehdit altındaki bir Müttefiki gerektiği yerde, büyük bir süratle takviye etme yeteneğini arttıracaktır. Bu, yeterince yüksek hazırlık düzeyinde, doğru biçimde konumlandırılmış, teçhiz edilmiş, örgütlenmiş ve tatbikat yapmış doğru kuvvet ve yeteneklere sahip olmak demektir. Ayrıca bu kuvvetleri Kuzey Amerika’dan getirebilmek, Avrupa çapında hareket ettirebilmek demektir. Bu açıdan NATO’nun AB ile askeri hareketlilik konusunda yakın işbirliği içinde olması büyük önem taşır.

İttifak askeri komuta yapısını uyarlayacak ve güçlendirecektir.

İttifak 5. Madde kapsamında olan veya olmayan herhangi bir acil durumla başa çıkabilmek için savunma planlarını güncel tutacaktır.

İttifak tüm operasyonel alanlarda – kara, hava, deniz, ve siber – kararlı biçimde davranabileceğini garanti edecektir. Ve NATO bir Uzay Politikası geliştirecektir.
İttifak nükleer konulardaki tavrını uyarlamaya devam edecek, ve genel tavrının konvansiyonel ve nükleer unsurlarını aynı çizgiye getirecektir.

Tüm bu çalışmalar devam etmektedir. Bunlar İttifak’ın tavrının aktif biçimde, günlük olarak ve dikkatle yönetilmesini gerektirir – çünkü konvansiyonel veya nükleer, tüm unsurlar her gün kullanımdadır.

Tüm bunlar Müttefiklerin savunmaya daha çok harcama yapmalarını gerektirir.

Müttefik liderler Brüksel Zirvesinde bu çalışmalara onay verecekler ve yol göstereceklerdir. Gündem iddialı ve ağır olsa da İttifak’ın elindeki benzeri görülmemiş toplu politik, askeri ve akademik yetenekleri nedeniyle başarılamaz değildir.

İlgili makama

Gazeteciler, düşünce kuruluşları, hükümet dışı örgütler ve akademik çevreler sabırlı olmak zorundadır: Müttefikler İttifak’ın duruşunu güçlendirmek üzerinde yürütülen bu uzun süreli çalışmaların ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşmak istemeyebilirler. Dolayısıyla Müttefik liderler tarafından Temmuz 2018’de yayımlanacak olan Brüksel Zirvesi Bildirisini büyük bir dikkatle okumaları, satır aralarını gözden kaçırmamaları gerekecektir.

NATO’nun potansiyel düşmanlarının da bu bildiriyi dikkatle okumaları gerekir. Bildiride net bir mesaj bulacaklardır: herhangi bir üyenin güvenliği tehdit edildiği takdirde NATO’nun kararlılığını yanlış hesaplamayın ve bundan şüphe duymayın. Müttefikler, bireysel olarak veya topluca kendilerini savunacak kararlılık ve yeteneğe sahiptirler.

Temmuz 2018’de Brüksel’deki yeni NATO Karargahında yapılacak NATO Zirvesi Kuzey Atlantik İttifakı’nın güvenliği açısından önemli bir zamana rastlıyor. Zirve NATO’nun önümüzdeki yıllarda izleyeceği yolu planlamak için önemli bir fırsat olacak. ©NATO
)

Temmuz 2018’de Brüksel’deki yeni NATO Karargahında yapılacak NATO Zirvesi Kuzey Atlantik İttifakı’nın güvenliği açısından önemli bir zamana rastlıyor. Zirve NATO’nun önümüzdeki yıllarda izleyeceği yolu planlamak için önemli bir fırsat olacak. ©NATO