Yakın zamanda yapılan BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) küresel enerji sistemlerinin karbon emisyonlarının düşürülmesine acilen başlanması gereğinin kabul edilmesiyle küresel iklim eylemi konusunun ciddiyeti daha da ön plana çıktı. Yine de bu eylemin başarısı konusunda çelişen düşünceler var. Ayrıca Glasgow sokaklarını dolduran binlerce genç aktivist dünya liderlerini ve iş dünyasını günümüzün en önemli sorunu olan iklim krizinin aciliyetini göremedikleri için eleştirdiler. İklim değişikliği ile savaşta herkesin oynayacağı bir rol vardır. Bir güvenlik örgütü olan NATO, iklim konusundaki uluslararası çabalara nasıl katkıda bulunuyor ve İttifak daha başka ne yapabilir?

Toplu eylem sorunu

Uzunca bir zamandır çevreciler ve silahlı kuvvetler kendilerini birbirlerinden ayrı ve aralarında çok az veya hiç etkileşim olmayan birimler olarak görüyorlar. Bugün dahi Avrupa’daki bazı yeşil partiler ve aktivistler silahlı kuvvetlerin varlığına dahi karşı çıkmaya devam ediyorlar. Son yıllarda iklim hareketinin hız kazanması ve aciliyetinin artması sonucunda iklim güvenliği konusundaki diyalog daha da ön plana çıktı. Bu durum ve iklim değişikliği konusunda daha kapsamlı bir yaklaşım için yükselen sesler farklı sektörleri bir araya getirdi. Diyalog yeni olmasa bile toplu ve kapsamlı bir iklim eylemine duyulan arzu bugüne dek görülmediği kadar güçlü.

Geçen yıl Glasgow’da yapılan Birleşmiş Devletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) birlikte hareket etmek ve çalışmak yönünde giderek güçlenen bir isteğin göstergesiydi. İttifak her ne kadar BM iklim konuşmalarında resmȋ bir rol oynamıyorsa da, katılımcılar listesinde diğer savunma ve güvenlik sektörlerinin yanı sıra Jens Stoltenberg’in de adı vardı.

2009’da Kopenhag’da yapılan COP15 konferansına katılan selefi Anders Fogh Rasmussen gibi, Jens Stoltenberg de COP26 gündeminin bir bölümünü oluşturan [iklimle bağlantılı güvenlik riskleri görüşmelerine] (https://weatheringrisk.org/en/event/climate-peace-and-stability-weathering-risk-through-cop-and-beyond) katıldı. Geçen yıl Haziran ayında yapılan Brüksel Zirvesi’nde iklim konusunda verilen sözleri tekrarlayan Stoltenberg, NATO liderlerinin taahhüt ettiği üç eylem tarzının altını çizdi. Müttefikler, iklim-güvenlik bağlantısındaki bilinç ve anlayışı güçlendirmenin yanı sıra askerȋ emisyonların azaltılması ve nihayetinde her şart altında operasyon yapabilmek için kuvvetlerini ve operasyonlarını değişen ortama uyarlamak doğrultusunda hareket edecekler.

NATO’nun iklim güvenliği gündemi

Uzun zamandır bir tehdit çarpanı olarak bilinen iklim değişikliği, giderek Müttefik silahlı kuvvetlerinin gelecek yıllarda operasyon yapacakları ortamları tamamen değiştiren bir “şekil veren tehdit” olarak görülmeye başlandı. Aşırı sıcak ve soğuk havaların neden olduğu fırtınaların sıklığı ve şiddetinin artmasından azalan içecek su kaynaklarına ve askerȋ teçhizatın yıpranma ve aşınmasına kadar iklim değişikliğinin NATO’nun taktik, operasyonel ve stratejik düzeylerinde önemli etkileri var. Askerȋ altyapı ve kuvvetlerin hazırlık düzeyi konusundaki iklimle ilişkili risklerin yanı sıra aşırı hava olayları da NATO’da ve yakın çevresinin dışında çatışma ve göç potansiyelini arttırabilir.

Soğuk Savaş’ın yarattığı ve üyelerini dışarıdan gelecek her türlü saldırıya karşı korumak üzere tasarlanmış olan NATO, pandemiler, biyoçeşitliliğin kaybı ve iklim değişikliği gibi yeni güvenlik gerçeği olan aktörsüz tehditleri yansıtacak şekilde bir evrim geçiriyor. Bir güvenlik örgütü olarak NATO bu tehditlere kayıtsız kalamaz. NATO’nun Avrupa-Atlantik sahasının güvenliğini sağlamak olan temel görevini yerine getirebilmesi için değişen iklimin etkilerine karşı bir direnç oluşturması ve askerȋ planlama ve yetenek geliştirmeye sürdürülebilir uygulamalar entegre etmesi şarttır; bu bir seçenek değildir.

Daima evrim içinde olan bir fikir birliği

İyi bir haber ise, İttifak’ın bu işe sıfırdan başlamayacağıdır. NATO, elli yıllı aşkın bir zamandır çoğunlukla geniş bir yelpaze oluşturan bilimsel araştırma faaliyetleri vasıtasıyla çevresel değişiklikleri dikkatle izliyor. Aynı zamanda, askerȋ kamplar, atık yönetimi ve askerȋ eğitim alanlarının sürdürülebilirliği konusunda altı çevresel koruma standardı (STANAGlar) geliştirdi. İklim değişikliği 2010 Stratejik Kavramına eklenmişti ve o zamandan beri de zirve bildirilerine dâhil edilmekte. NATO 2014 yılında bir Yeşil Savunma Çerçevesini kabul etmiş ve enerji verimliliği ve diğer dikkate alınacak noktaları 2018’de tamamlanmış olan bugünkü NATO Genel Karargâhının tasarımına entegre etmişti. Dolayısıyla, iklim güvenliği konusunda daha iddialı ve gözle görülür bir rol için gereken [yapı taşları] (https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_91048.htm) zaten mevcuttur.

NATO içinde ve dışında insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tehdit etmeye devam eden ve sayıları giderek artan hava koşulları ile bağlantılı felaketlerin, iklim değişikliği konusundaki bilincin artmasında ve bu olgunun İttifak çapında bir ulusal güvenlik konusu olarak kabul edilmesinde bariz etkisi oldu. Resim: Belçika ve Almanya, Temmuz 2021’de meydana gelen sel felaketinden çok etkilenmişlerdi. ©Insider
)

NATO içinde ve dışında insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tehdit etmeye devam eden ve sayıları giderek artan hava koşulları ile bağlantılı felaketlerin, iklim değişikliği konusundaki bilincin artmasında ve bu olgunun İttifak çapında bir ulusal güvenlik konusu olarak kabul edilmesinde bariz etkisi oldu. Resim: Belçika ve Almanya, Temmuz 2021’de meydana gelen sel felaketinden çok etkilenmişlerdi. ©Insider

Ancak, 30 ülkeli bir ittifak olarak NATO’n un çalışmaları her zaman gelişmekte olan bir fikir birliğine dayanır. Daha önce BM Özel Temsilcisi olarak da görev yapmış olan Jens Stoltenberg uzun yıllardır NATO’nun iklimle ilgili eylemlerde daha fazla rol almasını savunuyor. Ancak bu çabaları bir evvelki ABD yönetimi döneminde bastırılmış olabilir. NATO içinde ve dışında insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tehdit etmeye devam eden ve [sayıları giderek artan iklim ve hava koşulları ile bağlantılı felaketler] (https://news.un.org/en/story/2021/09/1098662), iklim değişikliği konusundaki bilincin artmasında ve bu olgunun İttifak çapında bir ulusal güvenlik konusu olarak kabul edilmesinde son derece etkili oldu. Giderek artan toplumsal baskılar ve iklim değişikliği konusunda yeni ABD yönetiminin de dâhil olduğu politik ivme karşısında NATO daha iddialı bir iklim gündemi öne sürmeye hazırdır.

Askerî emisyonların raporlanmasındaki durum

BM İklim Değişikliği Konferansında (COP26), 2015 yılında Paris’te yapılan taahhütlerin yerine getirilip getirilmediği gözden geçirildi. Silahlı kuvvetler sera gazı emisyonlarının önemli kaynaklarından biri olmakla beraber bugüne kadar tüm ekonomileri etkileyen emisyon oranlarını azaltma hedeflerinden sorumlu tutulmadılar. Birkaç Müttefik ülke hariç (Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve Hollanda), askerî emisyonlar ne ölçülüyor ne de raporlanıyor – ya verinin yetersiz olması ya da askerî emisyon oranlarının hassas bilgi addedilmesi nedeniyle. Askerî emisyonların ölçüldüğü ülkelerde bile ölçüm sistemleri genellikle birbiriyle tutarlılık göstermiyor.

NATO savunma planlaması için net sıfır hedefi ve sürdürülebilir hedefler belirleyerek, tek yakıt politikasından daha sürdürülebilir alternatiflere geçiş yaparak, veya aşağıda bahsedildiği gibi farklı standardizasyon anlaşmalarından yararlanarak Müttefiklerin emisyonlarını azaltma ve adaptasyon çalışmalarını destekleyebilir. İttifak Müttefiklerin askerî emisyonlarını ölçmelerine ve bir sonraki adımda da bu oranları düşürmek için gönüllü hedefler formüle etmelerine yardımcı olacak bir metodoloji geliştirmeye hazır.

NATO’nun katma değeri

Müttefiklerin emisyonlarını azaltmalarına ve adaptasyon çalışmalarına destek olmanın yanı sıra, NATO’nun diğer uluslararası örgütlerle karşılaştırıldığında uluslararası iklim çalışmalarına yararlı katkılar yapmasını sağlayacak birçok önemli varlığa sahip olduğu görülebilir.

NATO’nun en büyük varlıklarından biri global ortaklar ağı ve Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi diğer bölgesel ve uluslararası örgütlerle arasındaki yapısal ilişkiler. Bu ağ hem kapasite ve direncin geliştirilmesinde hem de durum bilincinin artmasında büyük önem taşır.

İkinci olarak, NATO Müttefiklerin uzmanlık alanları, en iyi uygulamalar ve alınan dersler ile ilgili bilgi alışverişinde bulunabilmek üzere neredeyse her gün bir araya gelebilecekleri bir platform sağlamakta. Silahlı kuvvetlerin yeşil dönüşümün yararlarını daha iyi anlamaları açısından, alınan derslerin paylaşılması çok önemli. Ayrıca NATO’nun planlamakta olduğu akredite İklim ve Güvenlik Mükemmeliyet Merkezi (Kanada ev sahipliğini yapmayı üstlenmiştir) ve Litvanya’daki mevcut Enerji Güvenliği Merkezi hiç şüphesiz hem iklimin etkileri hem de yeşil dönüşüm konusunda enformasyon alışverişinde büyük rol oynayacaklar.

NATO emisyonları azaltma çalışmaları çerçevesinde akıllı enerji teknolojilerini test ediyor.  Capable Logistician 2019 tatbikatı.  © NATO
)

NATO emisyonları azaltma çalışmaları çerçevesinde akıllı enerji teknolojilerini test ediyor. Capable Logistician 2019 tatbikatı. © NATO

Üçüncüsü, iklim değişikliği Müttefiklerin silahlı kuvvetlerinin insanî yardım ve doğal afetlere müdahale etmeleri konusunda taleplerin artmasına neden oluyor. NATO ülkeleri 1991’de Kuzey Irak’tan Pakistan’a, 2005’te Katrina kasırgası sonrasında ABD’ye destek olmaya kadar bu tür birçok misyon gerçekleştirdi. Geçtiğimiz son on yıllarda NATO insanî krizlere ve doğal afetlere müdahale deneyimi arttı. Artık İttifak sıcak dalgalarından sellere kadar iklimden kaynaklanan birçok olayın etkileriyle baş etmekte planlama ve hazırlıklı olma yeteneklerini kullanabilir.

Ve son olarak, NATO standart belirlemekte uzun ve başarılı bir sicile sahip. Standardizasyon anlaşmaları (STANAGlar) vasıtasıyla NATO sadece Müttefik ordularının nasıl çalıştığı konusunda değil, ne tür teçhizat kullandıkları konusunda da standartları belirleyebilir. Böylece İttifak NATO üslerinin ve operasyonlarının dirençliliğinin geliştirilmesine öncülük edebilir, Müttefiklerin kuvvetlerini iklimin etkilerine karşı daha güçlü hale getirmelerine yardımcı olabilir ve askerî teçhizatın sadece iklim dostu olmasını değil aynı zamanda aşırı hava şartlarında da etkili olmasını sağlayabilir. Ayrıca NATO askerî uygulamalar için alternatif yakıtlar ve tahrik sistemleri konusundaki araştırma ve geliştirme çalışmalarına öncülük edebilir. Bu da NATO kuvvetlerinin birlikte çalışılabilir olma niteliğinin korunmasını garantiler.

Böylece, NATO’nun iklim konusundaki standartları, satın alma gücü ve yeni piyasalar yaratma gibi fırsatlar yaratır. İdari ve operasyonel olmayan amaçlarla kullanılan vasıtalardan oluşan beyaz filo umut verici bir başlangıç noktası olabilir. Müttefik silahlı kuvvetlerinin beyaz filolarını elektrikle çalışır vasıtalara dönüştürmeleri daha çok şarj istasyonu ve destek altyapı inşa edilmesini gerektirir, ve bu da tüm toplumun yararına olabilir. Müttefik orduları bu gelişmeleri erkenden benimseyerek toplumsal değişimi de hızlandırabilirler.

Sonuç yönetiminden önleyiciliğe

İttifak halen çevresel değişimin sonuçları ile uğraşıyor. Doğal afetlere müdahale etme ve kriz yönetimi senaryolarına hazırlanma yeteneği çok önemli olsa da, NATO’nun önleme ve hazırlıklı olma çalışmalarına yönelmesi gerekir. İklim değişikliğinin temel nedenlerini ele alabilmek için NATO’nun erken uyarı, erken eylem ve stratejik öngörü kapasitelerini geliştirmesi gerekir. Erken uyarı araçlarının halen “3Dler” olarak adlandırılan diplomatik, savunma ve kalkınma toplumlarında birlikte çalışabilir nitelikte olmaması bu sorunu arttırıyor. Bunların entegrasyonu ileri doğru atılan önemli bir adım olacaktır.

Veri analitiğinin birlikte çalışabilirliği arttıracak şekilde entegre edilmesinin yanı sıra, çevresel ve ekolojik konular da İttifakın istihbarat analizlerine dâhil edilmelidir – böylece istihbarat ileriyi de kapsayacak hale gelir. Bu da NATO’nun gelecekteki çevresel şokları öngörme ve bunlara vaktinde müdahale etme kapasitesinin artmasına yardımcı olacaktır.

Daha yeşil demek daha kuvvetli demektir

Düşünülenin aksine, NATO’nun “yeşilleşme” çalışmaları ile İttifakın etkin biçimde caydırma ve savunma yeteneği arasında bir çelişki yoktur. Aslında emisyonların azaltılmasına dönük çalışmalar ve yeşil teknolojilerin bir araya gelmesi operasyonel avantajlar sağlar. [Bu avantajlar arasında] (https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/2021/2/pdf/210204-NATO2030-YoungLeadersReport.pdf) güvensizliğin yüksek olduğu bölgelerde fosil yakıtlara bağımlılığın azalması, lojistik sorunların azalması veya finansal tasarruf sayılabilir. Örneğin, Amerika’nın B-52 motor değişim programı hava araçlarının menzilini ve havada kalma süresini arttırırken genel olarak yakıt kullanımını ve çevresel etkiyi azaltacak. İş dünyası nasıl çevreyi korumanın ve iklim kirliliği ile başa çıkmanın ekonomik büyüme ile çelişmediğini, aslında gelecekte ekonominin gelişeceği bir dünya olmasını garanti etmek için bunun gerekli olduğunu anladıysa, güvenlik dünyasının da çevresel sürdürülebilirliğin ve direncin askerî yeteneklerin kullanılabileceği mesafe ve süreyi ve etkinliğini garanti ettiğini anlaması gerekir.

B-52 motor değişim programı hava araçlarının menzilini ve havada kalma süresini arttırırken genel olarak yakıt kullanımını ve çevresel etkiyi azaltacak.  Resimde:  ABD Hava Kuvvetleri B-52 Stratofortress bombardıman uçağı Andersen Hava Kuvvetleri Üssüne iniyor. ©ABD Hava Kuvvetleri, Astsubay Üstçavuş Richard P. Ebensberger.
)

B-52 motor değişim programı hava araçlarının menzilini ve havada kalma süresini arttırırken genel olarak yakıt kullanımını ve çevresel etkiyi azaltacak. Resimde: ABD Hava Kuvvetleri B-52 Stratofortress bombardıman uçağı Andersen Hava Kuvvetleri Üssüne iniyor. ©ABD Hava Kuvvetleri, Astsubay Üstçavuş Richard P. Ebensberger.

Sonuç

İklim değişikliği Müttefik halkları açısından bir tehdit çarpanı ve var olmaya yönelik bir tehlikedir. 2021 yılı başlarında NATO 2030 Genç Liderler Grubu, İttifakın temel misyonu olan Avrupa-Atlantik alanını güvenli ve özgür tutma taahhüdünü yerine getirebilmek için “iklim değişikliğinin çatışma ve istikrarsızlık gibi sonuçlarını anlaması, gelecekteki şoklara daha iyi hazırlanması, kuvvetlerini aşırı şartlara karşı hazırlaması ve kendi ekolojik ayak izini azaltması gerektiğini anlamak zorunda olduğu” sonucuna vardı. Sadece iddiaların değil eylemlerin de artması için, siyasi fikir birliğini ve İttifakın sivil ve askerî kanatlarının aynı paralelde olmalarını sağlayacak istikrarlı bir liderlik gerekir. Madrid zirvesi yaklaşırken, NATO çevresel sorunlarla uğraşmaktaki 50 yıllık deneyimini kullanmalı, iklim güvenliği konusunda davranışlarıyla örnek olabileceğini ve gelecek için sürdürülebilir bir güç olduğunu göstermelidir.