Terörizmle mücadele konusuna NATO zaten büyük katkıda bulunuyor. O zaman bu konuda neden bir stratejiye ihtiyacı var? Böyle bir strateji gerçekten çok olumlu bir fark getirir mi? Seda Gürkan öyle olacağını düşünüyor.
Hiç kimse NATO’nun terörizm tehdidinin farkında olmadığını söyleyemez. NATO devlet ve hükümet başkanları 2006 yılında şöyle demişlerdi, “…kitle imha silahlarının yayılması ile bir araya gelerek İttifak açısından önümüzdeki 10-15 yılın en önemli tehdidini oluşturacaktır.”
Genel bir çerçevede de olsa, NATO, “müttefiklerin halklarını, toraklarını ve kuvvetlerini koruma ve terörizme karşı her şekilde ve ne kadar sürerse sürsün savaşma” konusundaki kararlılığını dile getirmiştir.
11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletlerine yapılan saldırılar terörizm konusunu NATO gündeminde en ön sıraya yerleştirdi. O günden beri müttefikler bireysel olarak (ve İttifak toplu olarak) terörizme karşı mücadelede yer almaya kararlı olduklarını gösterdiler. NATO, çok kısa bir süre içerisinde çalışmalarını bu tehdide karşı çıkacak şekilde uyarladı.
Ancak İttifak terörizmle mücadele yeteneklerini yeterli derecede ayrıntılı bir amaca bağlayacak bir stratejinin eksikliğini duymaktadır. NATO gereken araçlara ve amaca sahiptir ama bir vizyon ve kararlılığa sahip değildir; yani terörizmle mücadele stratejisine sahip değildir.
Sınır ötesi terörizm çok yönlü ve kapsamlı bir uluslararası mukabele gerektirir. Politik, ekonomik, diplomatik, yasal, sosyal ve gerekirse askeri araçların kullanılmasını gerektirir. NATO’nun emrindeki araçlar, NATO’yu milletlerüstü terörle başa çıkabilecek en iyi teçhiz edilmiş uluslararası örgütlerden bir yapmaktadır.
NATO neler sunabilir?
Her şeyden önce, terörizmle mücadele konusunda İttifak’ın elindeki en büyük güç, müttefiklerden birine veya birkaçına yapılacak bir saldırının tüm müttefiklere yapılmış bir saldırı addedileceğini belirten 5. Maddedir. 11 Eylül 2001’de ABD’ye yapılan terörist saldırılardan bir gün sonra Kuzey Atlantik Konseyi “ uluslararası terörizm tehdidiyle karşı karşıya olduğumuz bugün bu taahhüdün hala geçerli ve önemli olduğu……” sonucuna vardı ve bu saldırıların ABD dışından yönlendirildiğinin saptanması durumunda 5. Madde kapsamına gireceğine karar verdi.
İkincisi, İttifak sadece müttefikleri açısından değil, İttifak’ın ortakları ve diğer uluslararası örgütler açısından da siyasi danışmalar için bir daimi forum oluşturmaktadır. Bu danışmalar bilgi ve istihbarat paylaşımı ve gerektiğinde işbirliği vasıtasıyla uluslararası terörizme karşı birleşmiş bir cephe oluşturur.
Üçüncüsü, İttifak, entegre askeri yapısı, operasyonel planlama kapasitesi, ve gerek Avrupa gerek Kuzey Amerika’dan geniş bir yelpaze oluşturacak askeri varlık ve yetenekleri bir araya getirebilme becerisi sayesinde terörizmle mücadele dahil, çeşitli çok uluslu operasyonlar yürütme yeteneğine sahiptir. İttifak, terörizmle doğrudan bağlantılı olsun veya olmasın, halen yürütmekte olduğu operasyonlardan (Akdeniz’deki Operation Active Endeavour, Afganistan’daki operasyonu ve Irak’taki eğitim misyonu gibi) aldığı dersleri ve kazandığı deneyimi mevcut uzmanlığına katmaktadır.
NATO gereken araçlara ve amaca sahiptir ama bir vizyon ve kararlılığa sahip değildir; yani terörizmle mücadele stratejisine sahip değildir.
Dördüncüsü, İttifak, askeri yeteneklerini yeni tehditler ve riskler doğrultusunda devamlı olarak uyarlayabilir. Bu yeteneğine örnek olarak oluşturduğu NATO Mukabele Kuvveti ve komuta yapısındaki uyarlamalar gösterilebilir. İttifak, savunma planlama mekanizmaları vasıtasıyla ve ileri teknolojiler geliştirerek belirli yetenekler kazanmaya da çalışmaktadır. Örneğin, Barış için Bilim projesi vasıtasıyla çok küçük miktarlardaki şarbonu ve “kirli bomba”lardaki radyoaktif maddelerin türünü tespit edebilme yollarını araştırmaktadır.
Son olarak, Müttefikler ve Ortaklar kitle imha silahlarının kullanılacağı bir saldırı sonrasında ortaya çıkacak durumu birlikte nasıl yönetecekleri üzerinde çalışmaktadırlar. Ayrıca sivillerin, alt yapıların ve konuşlanmış NATO kuvvetlerinin terörist saldırılardan korunması üzerinde de yoğunlaşmaktadırlar.
Dolayısıyla, NATO terörle mücadele konusuna zaten büyük katkıda bulunmaktadır. Bu katkı 2002 Prag, 2004 İstanbul, 2006 Riga ve 2008 Bükreş zirvelerinin getirdiği siyasi ivme ve yönlendirme ile daha da güç kazanmıştır. Ancak, terörizm konusunu NATO gündeminin tepesine oturtan 11 Eylül olaylarının üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen İttifak hala uzun dönem planlamasına ışık tutacak net ve ileriye dönük bir vizyonun eksikliğini duymaktadır. Bu vizyon İttifak’ın terörle mücadeledeki kaynakları ve güçlü noktalarını temel alabilir ve İttifak’ın temel değerleri ve halklarının güvenlik öncelikleri çevresinde tanımlanabilir. Böyle bir vizyon olmadığı takdirde terörle mücadeleye yaptığı katkının istenenden ve mümkün olandan daha az etkili olması riski ile karşı karşıya kalacaktır.
Yeni bir strateji NATO’nun terörle mücadelesine neler kazandırır?
1991 ve 1999’daki Stratejik Kavramlarında İttifak terörizmi üyelerinin güvenliğini tehlikeye sokacak risklerden biri olarak tanımlamıştır.
Daha sonra, 2002’de, müttefikler Terörizme karşı Korunmada Askeri Kavram’ı onaylamışlardır. NATO’nun yürütebileceği olası askeri faaliyetleri dört kategoride toplayan Kavram şunları da kapsamaktadır:
teröre karşı önlemler, veya savunma önlemleri;
sonuç yönetimi;
teröre karşı saldırgan bir tavır;
ve askeri olmayan kuvvetlerle yapılacak askeri işbirliği.
Stratejik Kavram İttifak’ı terörist saldırıları caydırmak, eylemlerini kesintiye uğratmak, engellemek ve bu tür saldırılara karşı koruma sağlamak amacıyla kuvvetlerini coğrafi bir sınırlama olmadan ve gereken her yerde konuşlandırmakla görevlendirir. Ayrıca, İttifak kuvvetlerinin gerektiğinde, terörist saldırıların sonuçlarıyla başa çıkabilmeleri için ulusal yetkililere yardıma hazır durumda olmasını da bekler.
NATO’nun Askeri Kavramı 11 Eylül olaylarının ışığı altında geliştirilmişti; ancak o günden bugüne tehdit unsurları taktik, araçlar ve organize örgütler açısından bir evrim geçirmiştir. NATO her ne kadar “terörizmle mücadele”yi gündeminin üst sıralarında tutmaya ve araç ve yeteneklerini uyarlamaya devam etmişse de müttefikler ne Askeri Kavramı güncelleştirmişler ne de siyasi düzeyde daha önceki deneyimlere dayanan bir “terörizmle mücadele için NATO Stratejisi”ni onaylamayı gerekli görmüşlerdir.
NATO’nun terörizmin doğurduğu tehditlerle başa çıkmak ve nihayetinde bu tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla geçirdiği uyarlama süreci, neyle ve kiminle savaştığımız, ve hangi stratejiyi takip etmekte olduğumuzu belirleyecek uzun vadeli bir vizyon yardımıyla daha da güç kazanır.
Böyle bir strateji dört ana hedefe hizmet eder:
orta ve uzun vadede İttifak ve üyelerine yöneltilecek terörizm tehdidinin doğasının tanımlanması;
bu riskleri ortadan kaldırmak veya en azından azaltmak için takip edilecek yolun tanımlanması;
bu riskleri ele alacak mevcut araçların ne kadar etkili olduğunun değerlendirilmesi ve gerektiği takdirde, orta ve uzun vadeli kapasite ve yetenekler geliştirmesi için İttifak’ın görevlendirilmesi;
ve son olarak, terörizm tehdidiyle uğraşan diğer uluslararası örgütler bağlamında NATO’nun rolünün açıklığa kavuşturulması.
NATO’nun terörizmle mücadele konusundaki stratejisinin bugün İttifak ve müttefiklerinin karşı karşıya olduğu terörist tehditlerin doğasını açık şekilde tanımlaması gereklidir. NATO üyesi ülkelerin önümüzdeki 10-15 yıl içinde ne tür terörist tehditlerle karşılaşabilecekleri konusunda üst düzeyde siyasi bir fikir birliğine ulaşılmalıdır. Bu da aşağıdakiler gibi bazı zor soruların sorulmasını gerektirir:
Terörizmin temel nedenleri nelerdir?
Terör tehdidi esas olarak laik olmayan, Batı karşıtı aşırı İslami kesimden mi yoksa ayrılıkçı militanlıktan mı geliyor?
Gelecekte teröristler büyük olasılıkla ne tür asimetrik metotlar ve araçlar kullanacaklardır?
Radyolojik gereçler, kitle imha silahları veya intihar bombacıları tarafından gerçekleştirilebilecek terörist saldırıların olma olasılığı nedir ve bunun olası sonuçları nelerdir?
Neyle ve kiminle savaştığımız, ve hangi stratejiyi takip etmekte olduğumuzu belirleyecek uzun vadeli bir vizyon olmadan terörizmin doğurduğu tehditlerle başa çıkmak ve nihayetinde bu tehdidi ortadan kaldırmak mümkün olamaz.
Ne değişir?
Risk değerlendirmesi açısından bakıldığında, bir strateji, bu riskleri ele almak ve ortadan kaldırmak için gereken yol haritasını sağlar. Bu harita İttifak’ın terörist saldırılar veya saldırı tehditlerini caydırmak, durdurmak, kesintiye uğratmak ve bunlara karşı korunmak için atması gereken politik, ekonomik, diplomatik ve askeri adımlar üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Hedefe yönelik eylemlerin tanımlanması hem NATO’nun teröre karşı yürüttüğü faaliyetleri daha göz önüne çıkartır hem de bu eylemlere tutarlılık kazandırır. Örneğin, NATO’nun Afganistan’da El Kaide’yi bozguna uğratma amacı ile Müttefiklerin ülkelerindeki güvenlikleri arasında kolaylıkla bir bağlantı kurulabilir. Bu da NATO’nun Afganistan’da süren operasyonu ile ilgili kamu desteğinin sürdürülmesi konusundaki zorlukların aşılmasına yardımcı olur.
Ayrıca, böyle bir strateji İttifak’ın önümüzdeki risklerle uğraşmak için gereken araçlar ve yetenekleri genel olarak gözden geçirmesine ve kaynakların kısıtlı olduğu bu ortamda yeni geliştirilecek yeteneklerin önceliğini saptamasına yardımcı olacaktır. Terörizmin geçirdiği evrime bağlı olarak hayati enerji altyapılarını korumak dahil, örneğin, daha fazla sivil araçlar geliştirmek, NATO’nun bilim ve teknoloji programlarına öncelik vermek, veya NATO’nun enerji güvenliğine yaptığı arttırmak gerekli olabilir.
Strateji ne kadar mükemmel olursa olsun, yine de zaman zaman sonuçlarına bakmak gereklidir.
Son olarak, NATO’nun terörle mücadeledeki rolünde açıklık, ve mevcut araçları ve sınırları NATO’nun diğer uluslararası örgütlere kıyasla yaptığı katkıları açıklığa kavuşturabilir. NATO’nun cevabın sadece bir parçası olduğu, ve günümüzün çok yönlü güvenlik sorunları karşısında kapsamlı bir yaklaşımın, mali yükler ve sorumlulukların paylaşılmasının, ve uluslararası örgütlerin çabalarının koordinasyonunun şart olduğu İttifak tarafından bilinmektedir. Ancak netlikten yoksun bir rol ve vizyon eksikliği zihinlerde “kim ne yapıyor” gibi bir karışıklığa yol açar ve uluslararası toplum içinde mali yükün paylaşılması konusunda sıkıntılar doğurur.
Bundan sonra ne olacak?
Terörizm öngörülebilir gelecekte de öncelikli bir güvenlik sorunu olmaya devam edecektir. Evrim geçirmekte olan terörizm tehdidi karşısında kısıtlı kaynakları net bir şekilde tahsis edecek ve faaliyet alanlarını belirleyecek gerçekçi bir stratejinin geliştirilmesinin zamanıdır.
Winston Churchill’in dediği gibi, “Strateji ne kadar mükemmel olursa olsun, yine de zaman zaman sonuçlarına bakmak gereklidir.” Bir terörizmle mücadele stratejisinin saptanması ilk adım olacaktır; ancak, sonuca ulaşmakta, yani NATO’nun terörizmle mücadelesinde başarıya ulaşmakta, NATO müttefiklerinin uygulama konusunda verecekleri kesin taahhütler belirleyici olacaktır.