Vera Mironova terör örgütleri konusundaki nitel araştırmasının bir parçası olarak yerel ve yabancı IŞİD (veya Daeş) savaşçılarının yanı sıra bunların kaçmalarına yardım eden kişilerle de söyleşiler yapmıştır. Bu yazıda farklı tip savaşçılar, bunlara ne olduğu ve bundan sonra ne yapabilecekleri konusundaki görüşlerini paylaşıyor.

Bu söyleşiler 2013-2017 yılları arasında, Irak, Suriye ve Türkiye’de sahada yaptığı çalışmalar sırasında telefonla yapılmıştır. 2016-2017 yılları arasındaki Musul savaşı sırasında Irak Özel Operasyon Kuvvetlerinin bir parçası olarak sahada yaptığı söyleşiler de bu çalışmalara dâhildir. Yazar Irak mahkemelerinde görülen IŞİD ile ilgili duruşmalara da katılmıştır ve halen Doğu Avrupa ve Orta Amerika’da saklanan yabancı uyruklu eski savaşçılarla söyleşiler yapmaya devam etmektedir.

IŞİD haritada yer alan bir bölge değildir – kendilerine bir yurt arayan bir grup insandır ve geçtiğimiz yıllar bu yerin Orta Doğu’dan Filipinlere kadar herhangi bir yer olabileceğini göstermiştir. Tek gereken şey kendini bu amaca adamış ve nitelikli yeterli sayıdaki üyelerdir. Dolayısıyla, her ne kadar IŞİD karşıtı koalisyon, IŞİD’in Irak ve Suriye’deki bölgelerini elinden almayı başarmışsa da, düşünülmesi gereken daha önemli bir konu da IŞİD’in tam anlamıyla bozguna uğratılması için bu grubun savaş alanı içinde ve dışında yeterli insan gücünden de mahrum bırakılıp bırakılmadığıdır. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse, IŞİD yeniden yeterli sayıya ulaşıp işe koyulabilir mi?

Musul, Irak’ta bir sokaktaki Daeş savaşçısı elinde bayrağı ve silahı ile – Haziran 2014. ©Reuters
)

Musul, Irak’ta bir sokaktaki Daeş savaşçısı elinde bayrağı ve silahı ile – Haziran 2014. ©Reuters

Bu silahlı örgütün geleceğini gerçekten anlayabilmek için IŞİD’i oluşturan insanları, onlara neler olduğu ve bir sonraki adımda neler yapabileceklerini anlamak gereklidir.

Grubun yerel ve yabancı savaşçılarının çoğu savaşırken ölmüş olmalarına rağmen bazıları hayatta kalmayı başarmıştır. Hayatta kalan yerel üyelerin çoğu ya hapistedir ya da saklanıyordur. Hayatta kalan yabancı savaşçılar ve destekçiler için de durum aynıdır. Ancak, ölü veya diri, IŞİD üyeleri gruba çeşitli nedenlerle katılmış veya desteklemişlerdir ve bu nedenler geriye kalanların gelecekte nasıl davranacakları konusunda bir fikir verebilir.

Öldürülenler

Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlarda öldürülen IŞİD üyeleri birkaç gruba ayrılırlar; bunların hepsi farklı şekillerde, farklı zamanlarda öldürülmüşlerdir. Söyleşide bulunduğumuz savaşçılara göre, gruba cihat adına ölmek üzere katılan ve gruba tutkuyla bağlı olanların büyük çoğunluğu en tehlikeli görevler (intihar içeren görevler dahil) için gönüllü olmuşlar ve çoğu daha çatışmaların başlarında öldürülmüşlerdir. Deneyimli savaşçıların görevlerine sadakatle bağlı oldukları ve son nefeslerine kadar savaştıkları görülmüştür. Ekim 2017’de, Rakka’nın düştüğü günlerde, böyle bir savaşçı ile temas kurdum: o sıralarda halâ Al Mayadin’de (Suriye) bulunan bu kişi Rusça konuşan bir Kafkasyalıydı. Kendisine kaçmayı planlayıp planlamadığını sorduğumda cevabı “hayır” oldu ve sonuna kadar savaşacağını söyledi. Sonu bir haftadan daha kısa zamanda geldi: kendisi ve ailesi evlerinde, bir hava saldırısı sırasında öldürüldüler.

Eski savaşçıların anlattıkları olaylar deneyimsiz savaşçılarda ölüm oranının çok yüksek olduğunu gösteriyor zira bu savaşçılar çoğu kez hatalı yargı ve yetersiz yaşam becerilerinin kurbanı oluyorlar. Örneğin, aralarında el yapımı bomba imal ederken yaptıkları bir yanlışlık nedeniyle kendini öldürenler dahi var.

Ancak IŞİD’de ölenlerin hepsi savaşarak ölmedi. Bazı üyeler mallarını mülklerini satmış, aileleriyle birlikte ülkelerini terk ederek ütopik bir İslam devleti olacağını düşündükleri Suriye’ye gitmek üzere yola çıkmışlardı. Ancak oraya vardıklarında herhangi bir bağlantıları ve paraları olmadığından belirsizliklerle dolu bu ortamda adeta kendilerini kapana kıstırılmış hissetiler. Musul ve Rakka da düştükten sonra tek çıkış yolu kaçakçılar tarafından gizlice sınır dışına çıkarılmaktı ve bunun fiyatı da kişi başına 7,000-10,000 Amerikan Doları idi. Böyle parası olan birisi olsa dahi kendisine yardım edecek kaçakçının IŞİD’in İç Güvenliği (Emni) adına çalışmadığı konusunda bir garantisi yoktu. Bu kişi parasını aldıktan sonra kendisini öldürebilirdi.

IŞİD içinde başka bir grup da grubun liderleri ile anlaşamadıkları için tehlikeli görülenlerdi. Son derece dindar olan bu savaşçılar IŞİD modeli İslam şeklinden olmayanlardı ve ya IŞİD hapishanelerinde öldürüyorlar ya da -savaşçı sayısı yetmediğinde - en tehlikeli görevlere gönderiliyorlardı. Bunlar arasında İslam Devleti’nin hayal ettikleri ütopya olmadığını fark ettikleri zaman IŞİD’i kafir olmakla (tanrının varlığını ve birliğini inkar eden kimse) olmakla suçlayan ve son derece radikal Müslüman olan tekfirciler de (kendileri gibi inanmayanları kafir olmakla itham eden Müslümanlar) bulunuyordu. Bunların arasından hayatta kalmayı başarabilen bir radikal Müslümana göre kendisi gibi daha birçoklarının da hapishaneden çıkarılıp Kobani, Deir ez-Zor ve Hama’da cepheye yollandığı herkes tarafından biliniyordu. (Bu bilgiler üç ayrı yerdeki kişilerle yapılan başka söyleşilerle doğrulanmıştır).

Hayatta kalanlar

IŞID üyelerinden çok küçük bir hayatta kalmıştır ve bunlar da ya hapisteler ya da gizleniyorlar.Üst düzeyli liderler yakalandıkları takdirde ölüme mahkum edilme riskinin çok büyük olduğunu gördüklerinden ya kaçmayı başardılar ya da savaş alanında ölmeyi tercih ettiler veya – ülke dışında bulunan grup üyeleri gibi - canlı olarak teslim olmayı reddettiler.

Irak’ta silahlı kuvvetler üyeleri, hâkimler ve avukatlar ile yapılan söyleşilere göre hapisteki insanların çoğu teslim olanlar veya canlı olarak yakalanan çok düşük düzeyli yerel savaşçılardı. Musul’dan gelen 30 yaşındaki adam buna örnek olarak verilebilir. Ocak 2018’de bu adamın Tel Kaif’teki duruşmasına katıldım: IŞİD’in buradaki eylemlerinin son üç ayında gruba katılmıştı. Katılma nedeni de evine artık yiyecek götüremediği ve IŞİD’in kendisine günde 5000 Dinar (5 Amerikan Doları civarında) ödediği içindi.

Musul, Irak'ta Daeş savaşçılarını arayan Irak özel kuvvetlerinin istihbarat ajanları kimlik kontrolü yapıyorlar. Kasım 2017 Reuters
)

Musul, Irak'ta Daeş savaşçılarını arayan Irak özel kuvvetlerinin istihbarat ajanları kimlik kontrolü yapıyorlar. Kasım 2017 Reuters

Orta Doğu’nun dışında da IŞİD destekçileri terörizm suçundan tutuklanmaktadırlar. Bunların bazıları örneğin, İnternet üzerinden IŞİD propagandası yapıp yaymak veya savaşçıların çatışma alanlarına transferlerine yardımcı olmakla suçlanan gerçek IŞİD destekçileridir. Diğerleri ise aslında IŞİD’le hiçbir doğrudan ilişkileri olmasa da bağlantıları dolayısıyla suçlu olanlardır: örneğin, Suriye’de savaşan akrabalarına para yolladıkları için, veya akrabalarını çıkarabilmek amacıyla Suriye’ye gittikleri için tutuklanmışlardır.

Geri kalan diğer IŞİD üyeleri ise gizlenmektedirler. Ancak IŞİD sayesinde bu sayı çok büyük değildir – zira IŞİD’in politikası gruptan kaçmak isteyenleri anında öldürmek, bu konuda konuşanları ise hapse atmaktır. Kaçıp hayatta kalmayı başaran çok az sayıdaki insan da potansiyel olarak son derece tehlikeli kişilerdir.

Bu kişiler çeşitli evrelerde IŞİD’den kaçan yabancı savaşçılardır. Konuştuğum birçok yabancı savaşçıya göre, ilk başta bunların arasında IŞİD’in askeri teçhizat alımı veya ülke dışındaki operasyonların yürütülmesi için sağladığı fonların önemli bir miktarını da alıp firar edenler vardı. Eski bir Kafkasyalı savaşçı, Kafkasya’da yürütülecek operasyonlar için bağımsız bir kuvvetin özel olarak eğitildiğini hatırlıyor. Ancak kendisi bu kuvvete çok az sayıda savaşçının katıldığını da ifade ediyor; bunun nedeni de hem eğitimin çok ağır olması, hem de grup üyelerinden çoğunun dış ülkelerde savaşmaya karşı olup kaynakların dışarda savaşmak yerine halifelikte yaşam kalitesinin arttırılmasına harcanması gerektiğini düşünmeleri.

IŞİD’in en güçlü olduğu 2014 ve 2015 yıllarında daha büyük sayıda yabancı savaşçı gruptan ayrılmaya başladı. Bunlar, yukarıda sözü edilen radikal “tekfirciler” idi. Bunlar kendilerini beşinci kuvvet olarak gören IŞİD’e karşı olduklarından hayatta kalabilmek için gruptan ayrılmaya çalıştılar – pek azı başarılı olabildi.

Ağustos 2017’de Musul’un kurtulmasıyla beraber grubun kaybettiği toprakları geri alamayacağının farkına varan bazı IŞİD liderleri, gruba ait paranın büyük bir kısmını alarak kaçmaya başladılar –bu para rüşvet vererek Musul’dan çıkabilmelerini ve yabancı IŞİD liderlerinin kendilerine sahte belgeler çıkartabilmelerini sağladı.

“Emni” üyelerinin çoğu kolaylıkla kaçtı çünkü onları hiç kimse tanımıyordu. Bunlar hem grubun fonlarına kolayca erişebiliyorlar, hem de çoğunluğu IŞİD karşıtı koalisyon tarafından tanınmıyordu; dolayısıyla kaçmak için rüşvet vermeleri gerekmedi. Ayrıca bu kişiler IŞİD için çalışırken genellikle maske taktıkları için diğer savaşçılar ve yerel siviller tarafından da tanınmıyorlardı.

Şimdi ne olacak?

Grubun yerel liderlerinden çoğu hâlâ hayatta ve özgür ve grubun parasına sahipler. Bu para onların güvende olmalarını sağlayabileceği gibi ölen IŞİD savaşçılarının dul eşleri ve çocuklarına destek vermelerine de imkan verecek. Bu arada, kaçmayı başaran fakat yerel makamlarca tanınan yerel savaşçılar artık silahlarını bırakmak isteseler bile kırsal bölgelerde saklanmak zorundalar. Bunların bazıları terör operasyonlarına katılmaya devam edecekler. Emni’nin bilinmeyen üyeleri ise şehirlerde saklanabiliyorlar; bunlar önemli şehir operasyonları için hazırlık yapıyor olabilirler.

Kaçmayı başaran üst düzeyli yabancı liderler ve Emni üyelerine gelince, onların deneyim ve bağlantıları yerleştikleri yerlerde yeniden gruplarını kurmalarını kolaylaştırabilir. Hâlâ etkili bir marka olarak algılanan IŞİD kendi ülkelerinde sorun yaşayan yeni üyeleri kendine çekebilir.

Birçok yerel ve yabancı Daeş savaşçısı çatışmalarda öldü; hayatta kalanlar ise ya hapiste, ya da saklanıyorlar. © Quora.com
)

Birçok yerel ve yabancı Daeş savaşçısı çatışmalarda öldü; hayatta kalanlar ise ya hapiste, ya da saklanıyorlar. © Quora.com

Aynı zamanda, Irak ve Rusya’da konuştuğum bazı avukatlara göre Irak, Suriye ve diğer ülkelerdeki cezaevlerinde bulunan düşük düzeyli savaşçılar, önümüzdeki on yıl içinde serbest kalabilirler. Gardiyanlar ve soruşturmacılar daha şimdiden cezaevlerinde olası radikalleşme ve koordinasyon faaliyetleri konusunda endişeliler – bu da BUCCA Kampı (2003-2009 yılları arasında ABD askerlerinin yönettiği bir cezaevi) gibi ABD önderliğindeki Irak Askerî Koalisyonu döneminin esir kamplarında görülmüştü. Ayrıca IŞİD savaşçılarının çocukları babaları serbest bırakıldığı dönemde savaşacak yaşlara gelmiş olacaklar; bu çocuklar yeniden toparlanan herhangi bir gruba taze kan getirebilirler.

IŞİD’in ideolojisi veya taktikleri ile ters düştükleri için gruptan ayrılan eski IŞİD üyeleri, olası IŞİD destekçilerine örgütün neden beklentileri karşılayamadığını açıklamakta çok başarılılar. Ancak bu kişiler ellerinde hiçbir belge veya kendilerini geçindirecek imkânları olmayan kaçaklar oldukları için, geleceğe yönelik seçenekleri sınırlı; genellikle bunların tek vasıfları savaşmak. Bu durum da onları suç şebekelerinin kolay hedefi haline getiriyor. Eski bir savaşçıya göre, arkadaşlarının bazıları borçların yasadışı tahsili ve hırsızlık gibi işlere bulaşmış durumda.

IŞİD savaşçıları konusundaki bu nitel araştırmanın ortaya koyduğu tablo, yeni bir IŞİD’in gelişmesini önlemek için geniş kapsamlı bir yaklaşım gerektiğini gösteriyor. Bu yaklaşım şunları kapsayabilir: hapisteki IŞİD üyelerinin diğer mahkumları örgütlemelerini ve radikalleştirmelerini önlemek için gerekli adımların atılması; eski savaşçıların aranıp bulunması için uluslararası işbirliği ve istihbarat paylaşımının kuvvetlendirilmesi ve radikalleşmenin kırılması ve yeniden entegrasyona yönelik programların planlanması. Ayrıca mümkün olan her yerde yaşam kalitesi ve ayrımcılık gibi, daha en baştan IŞİD’in gelişmesine yol açan ve yabancı savaşçıları bu gruba çeken temel sorunların ele alınması önerilmektedir.