Global terörizm ucuzdur, fazla insan gücü gerektirmez, tüm dünyanın dikkatini çeker ve zayıflara güçlüleri korkutma imkanı sağlar. Bunu önlemenin bir yolu yok mudur? Bu yazıda Bjorn Lomborg maliyet sorunlarının bazılarını ortaya koyuyor ve bazı çözümler öneriyor.

Korkunun meyveleri: 11 Eylül saldırılarının hemen ardından borsaların çökmesi amaçlanıyordu. © AP / Reporters

Böyle mi başlıyor? Bazıları fakirlik, hastalık ve umutsuzluğu geleceğin teröristlerini yaratmanın en mükemmel yolları olarak görüyorlar.
© Reporters
Bir intihar bombasının maliyeti sadece 150 Amerikan Doları kadardır. Bu küçük yatırım ortalama 12 kişinin ölümüyle sonuçlanır ve hedeflenen nüfusun tümüne korku verir.
Gelişmiş ülkeler kökten İslamcı terörizm tehdidine temel hedeflerin etrafındaki güvenliği daha da güçlendirerek tepki vermekteler. Artık hava limanlarına ve büyükelçiliklere girmek daha güç; önemli yapılar potansiyel bombacılara karşı abluka altına alınmış durumda.
Dünya 2001’den beri vatan güvenliği için 70 milyar Amerikan Doları harcamış bulunuyor. Bu önlemler sayesinde sınır ötesi saldırıların sayısı yüzde 34 oranında düşmüş, ancak terörizmin sebep olduğu ölü sayısı her yıl ortalama 67 kişi kadar artmıştır.
Ölüm oranındaki artışın nedeni teröristlerin daha sıkı güvenlik önlemleri nedeniyle artan risklere rasyonel olarak tepki vermeleridir. Artık teröristler daha büyük katliam yaratan planlar üzerinde odaklanmaktadırlar.
Kopenhag Konsensus projesi çerçevesinde yapılan araştırmalar hedef ülkelerin saldırı riskini azaltmak yerine, hedefin değişmesinden başka bir işe yaramayan önlemler üzerinde çok fazla harcama yaptıklarını göstermektedir.
Araştırmanın yazarı Todd Sandler teröristlerin insanın kanını donduracak kadar öngörülebilir biçimde davrandıklarını iddia ediyor. Hükümetlerin bir mekanı korumak için giriştikleri eylemlerin teröristlerin başka bir hedef seçmelerine neden olmaktan başka bir işe yaramadığını ileri sürüyor.
1973’te uluslararası hava limanlarının girişlerine konulan metal detektörleri uçak kaçırma olaylarında derhal ve uzun süreli bir düşüşe yol açmıştır. Ancak aynı zamanda rehine alma ve ölümle sonuçlanan diğer olaylarda önemli bir artış olmuştur. Sonuçta metal detektörleri daha çok kan dökülmesi gibi hiç istenmeyen bir sonuç doğurmuştur.
Terörle mücadele önlemlerinin etkili olabilmesi için bu önlemlerin ya her türlü saldırıyı daha zor hale getirmesi, ya da teröristlerin kaynaklarını azaltmaya yönelik olması gerekmektedir
Aynı şekilde, son on yıl içinde ABD büyükelçiliklerinin etrafındaki güvenliğin arttırılmasından sonra elçilik mensuplarına karşı güvenliğin daha zayıf olduğu mekanlarda daha çok saldırı ve suikast düzenlenmiştir. Görevlileri korumak için yapılan çalışmalar saldırıları iş adamlarına ve 2005’te Bali’de olduğu gibi turistlere kaydırmıştır.
Amerika, Kanada ve Avrupa’da vatan güvenliği için yapılan harcamaların artmasıyla birlikte Amerika’nın Orta Doğu ve Asya’daki varlıklarına yönelik saldırılar artmıştır, çünkü buralarda daha kolay hedefler vardır ve kökten İslamcılar yerli halktan destek almaktadırlar.
Dolayısıyla burada politika açısından verilen mesaj gayet açıktır: etkili olabilmek için terörle mücadele önlemlerinin ya her türlü saldırıyı çok zor hale getirmesi, ya da teröristlerin kaynaklarını azaltmaya yönelik olması gerekmektedir. Bugünkü terörle mücadele girişimlerinin çoğu bunların hiçbirini yapmamaktadır.
Bazı hedefleri daha zor hedef haline getirmek sadece teröristlerin odak noktalarını başka yöne çevirmeye yaramaktadır. Teröristler hükümetlerin potansiyel hedefleri nasıl değiştirdiğini izlemekte ve saldırılarını ona göre yapmaktadırlar. 11 Eylül 2001’de olan buydu: Logan, Newark ve Dulles hava limanları daha az korunan noktalardı.
Savunma önlemlerinin dünya çapında yüzde 25 oranında arttırılması beş yıl içinde 75 milyar Amerikan Dolarına daha mal olacaktır. Bunun sonucunda saldırılar da yüzde 25 azalırsa dünya 21 milyar dolar kar etmiş olur (bunun hesaplanışı için Kopenhag Konsensus raporunun sınır ötesi terörizmle ilgili 50. sayfasına bakınız). Bu durumda bile savunma önlemlerinin arttırılması için harcanan her doların en fazla 30 sent kadar bir getirisi olur. En iyimser bakışla bile bu iyi bir yatırım değildir.
Neden para harcamaya devam edilsin? – ve neden bu kadar çok harcansın?
Ülkeler politika ve aşırı risklerden kaçınmak amacıyla son derece yüksek maliyetle çok az yarar sağlayan bir alanda büyük miktarlarda harcama yapmayı sürdürmektedirler. Doğal olarak insanlar daha az zarara yol açabilecek fakat olacağı kesin olan olaylara hazırlanmak yerine olma olasılığı çok düşük olan fakat felaket boyutunda sonuçlar doğurabilecek olaylara aşırı tepki vermektedirler. Ayrıca hedeflenen ülkeler terörist saldırılarını yabancı topraklara yönlendirmek için bir güvenlik yarışı içindedirler. Bu yarışın bir galibi olamaz.
Teröristler saldırı düzenledikleri devletlere karşı stratejik avantajlara sahiptirler. Teröristler halkın arasına saklanabilirler; tanınmaları zordur. Halbuki liberal demokrasilerde çok geniş bir hedef yelpazesi bulunur. Teröristler saldırılarında hiçbir kısıtlama tanımazlar; hükümetler ise kendilerini kontrol etmek zorundadır. Belki de ikisi arasındaki en belirgin fark teröristlerin işbirliği yapabilme yeteneklerine karşı hedeflenen ülkelerin işbirliğinden kaçınmalarıdır.
1960’lardan beri sınır ötesi terörist gruplar eğitim, istihbarat, güvenli sığınma bölgeleri, finansal destek, lojistik yardım, silahlanma ve hatta personel değişimi amacıyla birbirleriyle işbirliği yapmaktadırlar. Cephaneliklerini genişletmek için kaynaklarını bir havuzda toplamaktadırlar.
Buna karşılık, hedef alınan ülkeler güvenlik konularından ziyade kendi otonomilerine büyük değer verirler. Bazen düşmanın kim olduğu konusunda kendi aralarında bile anlaşmazlığa düşerler — örneğin, kısa bir süre öncesine kadar Avrupa Birliği Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyordu. Birçok terör örgütünün gündemi, destekçileri ve amaçları birbirinden farklı olmakla beraber karşılarında aynı iki temel düşman vardır: İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri.
Sınır ötesi terörist saldırılarının yüzde 40 kadarı ABD ve varlıklarına yöneliktir; bazı gözlemciler dünyadaki bu tek süper gücün olumlu bir imaj sergilemek ve teröristlerin propagandalarını çürütmek için daha çok şey yapması gerektiğini iddia etmektedirler.
Bu da kısmen yabancı yardımların yeniden paylaştırılması veya arttırılmasıyla başarılabilir. ABD resmi kalkınma yardımına halen gayrı safi net gelirinin sadece yüzde 0.17’sini ayırmaktadır — bu da OECD ülkeleri arasında en düşük miktardır. Ayrıca yardımlar çoğunlukla ABD’nin dış politika gündemini destekleyen ülkelere yönlendirilmektedir.
Karşılıksız insani yardımın genişletilmesi ile ilgili çalışmalar sonuçlanırsa ABD bir yandan açlık, hastalık ve fakirlik konusunda daha çok şey yaparken bir yandan da kendi konumu ve terör riskini azaltma konusunda da önemli yararlar sağlayacaktır.
Ucuz bir çözüm?
Daha geniş uluslararası açıdan bakıldığında, egemenliklerini polis ve güvenlik konularının üzerinde tutmaya çabalayan ülkeler yüzünden işbirliğinin artması zordur. İşbirliği ancak geniş kapsamlı olursa bir işe yarar. Tüm ülkeler teröristlere toprakları üzerinde sığınak sağlamayı reddederken buna katılmayan tek bir ülke olursa, diğerlerinin tüm çabaları boşa gider.
Ancak siyasi irade oluşturulabilirse teröristlerin finansman kaynaklarını kesmeye yönelik işbirliği daha ucuza çıkar. Bu da daha çok teröristin iade edilmesini, ve faaliyetlerini sürdürmelerine olanak sağlayan bağışları, uyuşturucu ticaretini, sahte mal ticareti, ve faaliyetlerini sürdürmeye yönelik yasadışı faaliyetlerinin daha sıkı kontrol altına alınması demektir.
Terörist saldırılarını düzenlemek çok ucuza mal olduğu için, bu yaklaşım alışılmış bombalama veya siyasi suikastlar gibi küçük olayların sayısını azaltmaz; fakat ayrıntılı planlama ve ciddi miktarda kaynak gerektiren görkemli terör olaylarını önemli ölçüde engeller.
Bunun avantajları büyüktür. İnterpol bütçesini iki katına çıkarmak ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yıllık izleme ve kapasite oluşturma bütçesinin onda birini teröristlerin maddi kaynaklarını bulmaya tahsis etmek, yılda 128 milyon Amerikan Dolarına mal olur. Felaket boyutunda tek bir terör olayını engellemek ise dünyaya en az 1 milyar dolar kazandırır. Elde edilen yararlar maliyetin neredeyse on katıdır.
Hedef ülkeler dünyanın birçok bakımdan terörizmden daha acil sorunlarla karşı karşıya olduğunu unutmamalıdırlar. MIPT (Memorial Institute for the Prevention of Terrorism: terörizmin önlenmesi ile ilgili bir kuruluş) ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı rakamlarına göre 2001 yılından beri sınır ötesi terör olaylarındaki can kaybı yılda ortalama 583’tür. HIV/AIDS, sıtma, kötü beslenme ve hatta trafik kazalarının yol açtığı ölüm sayısı yanında bu sayı çok küçük kalmaktadır.
Global sorunların aksine, terörle mücadele beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurabilir. Teröristlere karşı saldırgan önlemler yeni şikayetler doğurarak ters tepebilir; buna karşılık teröristlerin talepleri ile uzlaşmaya girmek diğerlerini de bu taktikleri taklit etmeye teşvik eder.
Zaman zaman bir terörist grup yok edilebilir, ama yerine yeni bir grup çıkar. Bir grubun liderleri öldürülünce onun yerine daha acımasız birileri gelebilir—İsrail’in Kara Eylül ve Hamas olaylarında keşfettiği gibi.
Terörist saldırılar korku ve panik yaratmak isteyen gruplar için ucuz bir yatırım olmaya devam edecektir. Temmuz 2005’te teröristlerin Londra metrosunu bombalamak için harcadıkları her bir dolar 1,270,000 dolarlık zarara yol açmıştı (sadece 2,000 dolara mal olan bu operasyonun neden olduğu toplam zarar 2.5 milyar dolar olarak hesaplanmıştı).
Terörle mücadele harcamalarının mümkün olan en fazla yararı sağlayabilmesi için emin ve rasyonel biçimde tepki verilmelidir.
Korku bazı ülkeleri potansiyel hedeflerin etrafında giderek daha büyük duvarlar örebilmek için inanılmaz miktarlarda harcama yapmaya sevk etmektedir. Ancak uluslararası işbirliği ve uzak görüşlü dış politikaların daha büyük ödüller getireceği açıktır.
Terörizme karşı en etkili olan tepkiler genellikle en ucuz olanlardır. Ne yazık ki bunlar genellikle en basit olanlar değildir.