Son zamanlardaki olaylar Baltık Denizi’nin stratejik açıdan son derece kritik bir öneme sahip olduğunun altını çizmiştir. Hayati öneme sahip bir ticaret yolu olan bu deniz, birçok Kritik Deniz Altı Altyapısı (Critical Undersea Infrastructure - CUI) ağlarını barındırır, aynı zamanda da yeni enerji kaynakları geliştirilmesi konusunda önemli bir potansiyele sahiptir. Bu nedenle de giderek yaygınlaşan hibrit saldırı tehditleri karşısında (örneğin, kritik altyapıya yöneltilecek bir sabotaj gibi barış ve savaş arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran kinetik savaş eşiğinin hemen altındaki saldırılar gibi) oldukça savunmasız bir bölgedir.

Son on beş aydır uluslararası iletişim ve enerji transferi açısından hayati önemi olan en az 11 deniz altı kablosunun hasar görmesi, bölgedeki düşman devlet veya devlet dışı aktörlerin doğrudan bir sabotajı veya gri bölge faaliyetlerinden biri olabileceği konusunda endişeleri arttırmıştır. Yakın zamanda görülen bu olaylar aynı zamanda bölgedeki enerji bağlantıları ve Kritik Deniz Altı Altyapısındaki zayıf noktalar konusunda tartışmalar başlatarak bölgenin stratejik önemini vurgulamış ve uluslararası camianın tüm dikkatini buraya yöneltmiştir.

Farklı olaylarda zarar gören Baltık Denizi’ndeki kritik öneme sahip deniz altı internet kabloları tamir ediliyor, 24 Kasım 2024. © Capacity Media
)

Farklı olaylarda zarar gören Baltık Denizi’ndeki kritik öneme sahip deniz altı internet kabloları tamir ediliyor, 24 Kasım 2024. © Capacity Media

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasından sonra İttifak’ın odağı özellikle bu bölgeye kaymıştır ve bu nedenle bazıları da Baltık Denizi’ne ‘NATO gölü’’) adını takmışlardır. Deniz altı iletişim ve enerji kablolarına verilen zararlar, Avrupa'nın önemli limanlarına yapılan siber saldırılar, düşman devletlerin 'gölge filoları', eşgüdümlü enformasyon tehditleri ve Rusya'nın Ukrayna'ya karşı sürdürdüğü geniş çaplı saldırı savaşı gibi son olaylarla değişen güvenlik ortamı, NATO'nun daha proaktif bir tepki vermesini gerektirmektedir. Buna karşılık olarak NATO, ‘geri püskürt ama başından defetme’ stratejik mantığı içeren ‘inkâr yoluyla caydırma’ duruşunu benimsemiştir. Bu strateji, İttifak’ın bölgedeki varlığını arttırarak saldırganlığı proaktif bir şekilde caydırma ihtiyacını ve bir saldırıyı önlemekte geç kalınacağına, saldırıya hızlı ve güçlü bir karşılık verileceğini vurgular.

Caydırıcılığın yeni tanımı: NATO’nun Baltık Denizi’ndeki stratejik dönüm noktası

2022 yılında yapılan NATO Madrid Zirvesi NATO’nun toplu caydırıcılık ve savunma duruşu konusunda – özellikle İttifak’ın doğu kanadında – belirleyici bir dönüm noktası oldu. NATO, 2022 Stratejik Kavramında Rusya’yı İttifak güvenliği ve daha geniş, Avrupa-Atlantik sahası karşısındaki “en önemli ve doğrudan tehdit” olarak resmen ilan etti. Bu teşhis, ön cephede konuşlanmış ve bir [tuzak teli] (https://www.euronews.com/2023/03/07/what-is-natos-tripwire-strategy-and-is-it-still-relevant-today)’ görevi gören az sayıdaki muharebe grubunun temsil ettiği güvenlik duruşundan herhangi potansiyel bir saldırıya karşı koyacak daha geniş ve güçlü bir ileri savunmaya kaymasını değiştirmesini kolaylaştırmıştır. Amaç, saldırıya mukabele etmek değil, daha başından geri püskürterek NATO halklarına güvence vermek ve NATO’nun sorumluluğu altındaki toprakları potansiyel düşmanlara karşı korumaya hazır ve kararlı olduğunu bir kez daha teyit etmektir.

Ancak, bu dönüşüm sadece askerȋ tehditlerle sınırlı değildir. Baltık bölgesi de bir hibrit savaş alanı haline geldiğinden, kinetik olmayan tehditleri ele almanın aciliyeti de NATO’nun daha kapsamlı savunma duruşuna da yön vermiştir. Bu gelişmelere NATO’nun 2024 yılında, bugüne kadarki ilk Dijital Dönüşüm Uygulama Stratejisinde (İttifak’ın dijital altyapı ve yeteneklerini modernize edecek geniş kapsamlı plan) ve NATO’nun hibrit tehditlere karşı koyma stratejisinde (NATO’nun siber saldırılar ve enformasyon bilgi tehditlerine mukabelesini özetler) yer verilmişti. Bu strateji aynı zamanda deniz altı kabloları ve ‘enerji nodları’ dâhil, kritik altyapının korunmasının toplu savunmanın temel direklerinden biri olarak vurgular. Benimsenmiş olan bu ‘inkâr yoluyla caydırıcılık’ duruşu hibrit alanda yayılarak, hibrit saldırılara karşı güncellenmiş erken uyarı sistemleri, güçlendirilmiş sivil-askerî işbirliği ve deniz ve siber alanlarında iyileştirilmiş durum farkındalığını kapsayacak duruma gelmiştir.

Polonya: Doğudaki Kale

İttifak sahasının en doğu sınırındaki NATO Müttefiki olan Polonya, bir lojistik merkezi olarak görev yapan, NATO’nun çokuluslu muharebe birliklerinin ev sahipliğini üstlenen ve giderek büyüyen bir deniz gücüdür. Polonya'nın denizde durumsal farkındalık araçlarına, Baltık kıyısındaki deniz üslerine ve Świnoujście'deki sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminali ve açık deniz rüzgâr çiftlikleri dâhil, enerji altyapısına yaptığı yatırımlar onu bölgede kilit aktör durumuna getirmiştir. Ayrıca, Baltık Denizi bölgesinde yürüttüğü gelişmiş yenilenebilir enerji çabaları, NATO ülkelerinin enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve Rus fosil yakıtlarından bağımsız hale getirme hedefleri çerçevesinde Polonya’yı bir lider konumuna getirmektedir.

Polonya fırkateyni ORP General Tadeusz Kościuszko BALTOPS 23 tatbikatı sırasında Baltık Denizinden geçiyor © Polonya Deniz Kuvvetleri
)

Polonya fırkateyni ORP General Tadeusz Kościuszko BALTOPS 23 tatbikatı sırasında Baltık Denizinden geçiyor © Polonya Deniz Kuvvetleri

Artan askerȋ ve askerȋ olmayan tehditler karşısında – ki bunların başında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı ve Polonya'nın doğu sınırı boyunca devam eden saldırı savaşı gelmektedir – Varşova, 2024 yılında savunma harcamalarında önemli ve benzeri görülmemiş bir artışa gitme kararı almıştır. Şu anda GSYİH’sinin %4’ünden fazlasını askerî modernizasyonuna ayırmaktadır. Bu oran GSYİH’sinin yüzdesi olarak tüm NATO üyesi ülkeler arasındaki en yüksek orandır. Polonya’nın MIECZNIK fırkateynleri ve Patriot hava savunma bataryaları edinimi alması ülkenin deniz alanları dâhil, entegre caydırıcılık ve savunmaya olan taahhüdünü gösteren özellikle güçlü bir örnektir.

Polonya'nın artan savunma harcamalarıyla daha da etkin hale gelen askerî girişimleri NATO tatbikatlarına katkı sağlamakta ve NATO'nun Baltık Denizi'ndeki hava polisliği ve deniz varlığını güçlendirmektedir. Sonuç olarak, Polonya kendisini artık Baltık Denizini çevreleyen bütün NATO Müttefiklerinin toplu güvenliği için güçlü bir savunma ve caydırıcılık stratejisine sahip bölgesel bir güvenlik sağlayıcısı olarak kabul ettirmektedir. Özellikle, Almanya-Polonya Eylem Planı çerçevesinde son zamanlarda savunma harcamalarını ve askerî yeteneklerini arttırmak amacıyla ciddi adımlar atan Almanya ile yakın işbirliği içindedir. Temmuz 2024’te başlatılan bu Eylem Planı, Baltık Denizi’nde Polonya ve Almanya deniz kuvvetleri arasındaki işbirliğini yoğunlaştırmış ve Ekim 2024’te Rostock’ta yeni açılan NATO deniz komuta merkezi vasıtasıyla Müttefik kara ve deniz Komuta ve Kontrolünü (C2) geliştirmeyi taahhüt etmiştir. Almanya ve Polonya aynı zamanda Müttefiklerin her yıl yapılan ve Müttefiklerin NATO'nun bölgedeki hazırlık durumunu güçlendirme konusundaki ortak kararlılığını gösteren çokuluslu [BALTOPS] (https://www.bundeswehr.de/en/organization/navy/news/start-baltic-sea-maneuver-baltops-2024-5801290) tatbikatına da katılırlar. BALTOPS 2024 tatbikatına 20 ülke ve 9,000 personel katılmıştır.

Entegrasyon ve İnovasyon: İskandinav ülkeleri

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmaları Baltık Denizi’ndeki güç dinamiklerini değiştirdi. Bir zamanlar NATO için coğrafi açıdan hassas olan bu bölge, Müttefiklerin neredeyse dışa kapalı denizcilik bölgesi oldu ve Baltık denizini savunulabilir bir alana çevirerek İttifakın savunma ve caydırıcılık pozisyonunu sağlamlaştırdı.

Finlandiya’nın Rusya ile olan uzun sınırı, güçlü bir topraklarını savunma modeli ve ileri düzeydeki hava kuvvetleri (F-35’leri de içeren) NATO’nun savunma pozisyonunu pekiştiriyor. Ayrıca Finlandiya’nın çeşitlendirilmiş kaynaklar, sınır ötesindeki şebekelerle bağlantısı ve güçlü siber-fiziksel koruma üzerine kurulmuş ulusal enerji stratejisi, bir dayanıklılık ölçütü olarak ortaya çıkmıştır. Rusya Olmadan Enerji: Finlandiya’nın Durumu başlıklı Friedrich-Ebert-Stiftung raporu, Finlandiya modelinin, özellikle de enerji sistemlerinin, Rusya’nın hibrit oyun defterinin giderek büyüyen bileşenleri olan siber müdahalelere ve sabotajlara karşı direnebilmelerini sağlamak konusunda NATO açısından kritik dersler sunduğunu ileri sürüyor.

İsveç’in CB90 sınıfı hızlı saldırı botu 6 Mart 2024’teki Steadfast Defender tatbikatında. İsveç kısa süre önce NATO üyesi olarak bir BALTOPS tatbikatına katıldı©Danielle Serocki /ABD Deniz Kuvvetleri
)

İsveç’in CB90 sınıfı hızlı saldırı botu 6 Mart 2024’teki Steadfast Defender tatbikatında. İsveç kısa süre önce NATO üyesi olarak bir BALTOPS tatbikatına katıldı
©Danielle Serocki /ABD Deniz Kuvvetleri

İsveç’e gelince, ülke önemli deniz gücünün yanı sıra Enerji Tedarik Anlaşmalarıyla kurumsal yenilenebilir enerji tedarikinde lider konumunda. Özellikle kâğıt, çelik ve otomobil üretimi gibi yoğun enerji kullanan sanayilerde yaygın olan bu tür anlaşmalar yatırımı teşvik ederek ve dolayısıyla arzı arttırarak yenilenebilir enerji üreticilerine uzun vadede finansal güvence sağlar. Bu da NATO’nun enerji konusunda direncini ve bağımsızlığını güçlendirir.

Danimarka, geliştirilmiş fırkateynleri ve denizaltılarla savaş konusundaki uzmanlaşmış yetenekleri ile NATO savunmasına önemli katkılar sağlamakta. Norveç ile birlikte Danimarka Arktik bölgesinin bekçisidir ve deniz altı altyapısının korunması konusundaki uzmanlığı ve özellikle de gelişmiş sonar ağları ve özel sektörle ortaklıkları vasıtasıyla Baltık güvenlilik durumunu tamamlamaktadır. Norveç’in Baltık Denizi’ne kıyısı olmamasına rağmen, Kuzey Atlantik ve Arktik bölgelerinde Kritik Deniz Altı Altyapısını güven altına almak için bir NATO merkezi önerisinde bulunması, hibrit tehditlerin birbirleriyle bağlantılı, bölgeler üstü ve alanlar arası nitelikte olduğu konusunda giderek artan bilinci yansıtmaktadır.

Aynı şekilde, artık NATO çerçevesi içinde tamamen birlikte çalışabilen İskandinavya Savunma İşbirliği (NORDEFCO), siber savunma ve sivil-asker koordinasyonu da dâhil olmak üzere, müşterek operasyonel planlama ve enformasyon paylaşımını güçlendiriyor. Bu kurumsallaşmış işbirliği Baltık Denizi’nin daha geniş güvenlik mimarisine bütünlük getiriyor ve ister bir kablonun kesilmesi, ister bir siber saldırı veya bir istihbarat tehdidi olsun, hibrit olaylara süratle tepki verilmesine imkân sağlıyor.

Küçük ülkeler, akıllı savunma: Baltık ülkeleri

Estonya, Letonya ve Litvanya NATO’nun caydırıcılık stratejilerinin vazgeçilmez oyuncularıdır. Topraklarının küçük olmasına rağmen bu ülkeler NATO’ya katılmalarından beri askerî hazırlıklılık, toplumsal dayanıklılık ve ev sahibi ülke desteği sağlama konularında önemli adımlar atmışlardır.

Bu üç ülkenin her biri Almanya, Kanada ve Birleşik Krallık gibi bazı müttefiklerden önemli katkılar alan bir NATO çokuluslu muharebe grubuna ev sahipliği yapmaktadır. NATO’nun yenilikçi kuvvet modelinin bir parçası olan bu muharebe grupları, geniş kapsamlı çatışma desteği ve temel varlıklarla teçhiz edilmiş tugay düzeyinde formasyonlara dönüştürülmektedir. Ayrıca NATO’nun güçlendirilmiş Teyakkuz Faaliyetleri çerçevesinde Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Slovakya’da konuşlandırılmış çokuluslu muharebe gruplarına da tamamlayıcı katkılarda bulunmaktadırlar.

Baltık ülkeleri, konvansiyonel askerî kuvvetlerine ilave olarak sivil savunma, siber dayanıklılık ve hibrit tehditlerle mücadelede de ön saflarda yer almaktadırlar. Litvanya bir Ulusal Siber Güvenlik Merkezini faaliyete geçirmiştir; Estonya’da NATO Siber Savunma İşbirliği Mükemmeliyet Merkezi (CCDCOE) yer almaktadır; Letonya ise Stratejik İletişim Mükemmeliyet Merkezine ev sahipliği yapmaktadır. Bu kurumların etkisine bir örnek vermek gerekirse, NATO Siber Savunma İşbirliği Mükemmeliyet Merkezi (CCDCOE) bölgede daha önce meydana gelen sabotaj olaylarını temel alarak enerji sistemleri ve siber alanlara yönelik potansiyel hedefli hibrit saldırılara hazırlık olarak çeşitli acil durum operasyonları testleri yapmıştır.

Ayrıca kısa süre önce eski Sovyet BRELL enerji şebekesiyle bağlantının kesilmesi, tarihî bir dönüm noktası olarak görülmelidir: bu kesintiyle Baltık ülkeleri kıta Avrupası'nın ortak senkronize şebekesine entegre olmuş ve enerji altyapılarını Belarus ve Rusya'nınkinden ayırarak stratejik özerkliklerini güçlendirmişlerdir.

15 Ocak 2025’te Baltic Sentry Operasyonuna katılan Litvanya gemileri.
)

15 Ocak 2025’te Baltic Sentry Operasyonuna katılan Litvanya gemileri.

Zayıf noktaları olan Kritik Deniz Altı Altyapısının korunması

Kablolar, boru hatları ve enerji varlıklarını kapsayan deniz altı altyapısının zayıf noktaları, NATO ve Müttefikleri için önemli bir endişe konusu haline gelmiştir. Nord Stream ve Balticconnector doğal gaz boru hatlarına yapılan sabotaj, son iki aydaki çeşitli kablo kesilme vakaları, ve Rusya’nın ‘gölge filosu’nun Baltık havzasında görülmesi, adeta bir uyarı alarmı olmuş, hibrit saldırıların aleni bir askerî çatışma olmadan da nasıl stratejik kesintiye neden olabileceğini göstermiştir.

Bunun üzerine NATO, Brüksel’deki Genel Karargâhında Kritik Deniz Altı Altyapısı Koordinasyon Merkezini kurdu. Ayrıca Birleşik Krallık’taki Northwood Deniz Komutanlığında enformasyon paylaşımını ve olaylara müdahaleyi güçlendirecek bir Kritik Deniz Altı Altyapı Güvenliği Deniz Merkezi oluşturdu. Ocak 2025’te NATO Müttefiklerin istikrarsızlık yaratacak olaylara mukabele yeteneğini arttırmayı amaçlayan Baltic Sentry adı altında yeni bir askerî faaliyet başlattı. Bu faaliyet Baltık Denizi’nin tüm zayıf bölgelerinde gerçek zamanlı durum bilinci ve hızlı mukabele yeteneklerini garantiye almak için Müttefiklerin donanmalarını, deniz gözetleme varlıklarını ve özel sektör operatörlerini bir araya getirerek İttifakın caydırıcılık ve savunma pozisyonunu güçlendiriyor.

Aynı şekilde, kritik uydu iletişimini yeniden yönlendirmeyi amaçlayan HEIST gibi NATO projeleri ve NATO’nun yeni Kritik Deniz Altı Altyapı Ağının Mayıs 2024’te yapılan ilk toplantısı daha geniş bir stratejik değişime işaret ediyor ve deniz tabanı altyapısını korumanın bugün nasıl NATO’nun hibrit savunma stratejisinin ayrılmaz bir parçası haline geldiğinin altını çiziyor.

Sonuç

Neticede NATO’nun Baltık Denizi’ndeki savunma stratejisi örgütün kalıcı askerî varlığına ve geliştirilmiş durum bilincine dayanıyor. İttifak, kısa süre önce yapılan BALTOPS tatbikatları ve Baltic Sentry faaliyetine katkıları olmuş olan Kuzey Atlantik odaklı iki daimi deniz kuvveti (NATO Daimî Deniz Grubu 1 (SNMG1) ve NATO Mayına Karşı Önlemler Daimî Grubu (SNMCMG1)) vasıtasıyla güçlü deniz konumunu muhafaza ediyor. Bu tatbikatlar ve faaliyetler NATO müttefiklerinin hava, kara ve deniz kuvvetlerini entegre ederek ileri düzeyde savaş ve hibrit savunma yeteneklerini test ediyor. Bu tatbikatlar ve faaliyetler, çok alanlı operasyonlar olasılığını dikkate alarak siber saldırılar ve altyapıya yönelik sabotajlar gibi senaryoları da içerirler ve tüm alanlar genelinde hazırlıklı olmayı garanti ederler. Son olarak, NATO 2023 Dijital Okyanus girişimi ile ortaklar ve endüstriyle veri paylaşımı yoluyla deniz farkındalığını arttırıyor. Bu çerçevede, gemilerin gerçek zamanlı takibi, deniz tabanının haritalandırılması ve siber araçlar, ortak bir operasyonda donanmalar, sahil koruma ve ticari operatörleri birbirine bağlıyor.

19 NATO Müttefiki, 50’den fazla gemi, 85’in üstünde uçak ve 9,000 kadar personel BALTOPS 2024’e katıldı.
Foto ©NATO / MARCOM
)

19 NATO Müttefiki, 50’den fazla gemi, 85’in üstünde uçak ve 9,000 kadar personel BALTOPS 2024’e katıldı.
Foto ©NATO / MARCOM

Bugünün değişen güvenlik ortamında Kritik Deniz Altı Altyapısını korumak caydırıcılığın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ve Baltık Denizi’nde düşmanların giderek artan saldırgan eylemlerine karşı NATO güçlü bir mukabele sağlamaktadır. NATO Deniz Komutanlığı (MARCOM) ve Kritik Deniz Altı Altyapısı Koordinasyon Hücresi boru hatları ve kablolar gibi kritik deniz tabanı varlıklarını koruma altına alma yönündeki çalışmalara öncülük ediyor. Müttefikler de mayın savaşı, amfibi çıkarmalar ve denizaltılara karşı operasyonlar konusunda eğitim vererek birlik içinde ve hazırlıklı olduklarını gösteriyorlar.

NATO, toplu caydırıcılık ve savunmanın 76. yılını kutlarken, Müttefiklerin Baltık Denizi’ndeki işbirliği, bölgeye yönelik tüm potansiyel tehditler karşısında birlik ve toplu kararlılığın ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir. 2022 NATO Stratejik Kavramının gayet net olarak belirlediği gibi, “deniz güvenliği barış ve refahımızın anahtarıdır”; daha basit bir ifadeyle, NATO’nun Baltık Denizi’ndeki geleneksel askerî ve hibrit tehditlere karşı güçlendirilmiş müdahale yeteneği, gerek Avrupa kıtasının gerekse Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliği açısından varlığının değerini göstermektedir.