Bugün insanların aklını ve gönlünü çelmek için yapılan savaşlar, avucumuzun içindeki cihazlar ile yürütülüyor. Medya ortamı hiç alışık olmadığımız kurallarla ve herhangi bir denetim ve denge sistemi olmaksızın işliyor ve bilgi inanılmaz hızla çoğalıyor. Hükümetler ve uluslararası örgütler bu yeni habercilik savaşının önünü nasıl kesiyor? Gerçeğin zaferini nasıl güvenceye alabiliriz?
Halen içinde bulunduğumuz bilgi çağında gördüğümüz yanlış ve yanıltıcı bilginin benzersiz hızı ve yayılma özelliği insanlığı böler, akılları karıştırır ve bir siyasi ve sivil aldırmazlık kültürü yaratır ki bu da küresel bir sorundur. Dünyanın herhangi bir yerinde olduğu kadar Amerika Birleşik Devletleri ve NATO İttifakında da şiddetle hissedilmekte olan bu sorun küresel medya ortamlarımıza kaos getirmek amacıyla yaratılmıştır.
Başka bir deyişle, yanıltıcı bilginin temel amacı kötü niyetli bir aktörün gündemini destekleyecek yanıltıcı, gerçek dışı bilgi yaymak ve kırılgan toplulukların bu hikâyeye kanmalarını sağlamaya çalışmak değildir. Amaç, bilgi ortamını birçok mantıksız, doğru olmayan ve tutarsız hikâyeler ve tam anlamıyla saçmalıklarla doldurarak toplumları bıktırmak ve kafalarını karıştırmaktır. Neticede topluluklar etik açıdan bilgili, ve siyaset ve olaylarla ilgili vatandaşlar olma sorumluluğunu reddedip tüm bunlara karşı kayıtsız toplumlar haline gelirler. Hiçbir şey doğru değilse ve her şey birbiriyle çelişkili ise kendimizi yılmış ve usanmış hisseder ve her şeyden elimizi eteğimizi çekeriz.
Yanıltıcı bilgi hızla yayılan, devamlı evrilen ve sınır tanımayan bir tehlikedir. Uluslararası toplumun bu yanıltıcı bilgi konusunu hep birlikte ele alması gerekiyor. Bu noktada sorun, vatandaşların bu tehlikeyi tanımlayacak, bu yanıltıcı bilgileri başkalarıyla paylaşmaktan kendilerini alıkoyacak ve o kişileri doğru yola yönlendirebilecek araçlara sahip olduklarından nasıl emin olacağımızda yatıyor.
Her şeyden önce, insanları yanıltıcı bilgiyi nasıl tespit edecekleri konusunda eğitmeli ve onlarda böyle bir şeyle karşılaştıklarında bu bilginin yanıltıcı olduğunu dile getirme kültürünü geliştirmeliyiz. Medya okuryazarlığı gerçek için verilen evrensel savaşta öğretilip pekiştirebilecek paha biçilmez bir beceridir. Bu konu özellikle gerçeğin en ateşli savunucuları olan muhabirler ve küresel olarak enformasyon alanında son derece aktif, açık sözlü ve ilgili olan gençler açısından önemlidir. Medya okuryazarlığı hem okullardaki müfredatın bir parçası hem de aile, arkadaşlar ve aynı yaş grupları arasında günlük hayatta konuşulan konulardan biri olmalıdır. Bu eğitim okullarda, toplumsal örgütlerde ve evlerimizde başlar. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin ve bu alanla özellikle ilgilenen grupların oynayacakları rol de son derece önemlidir. Ayrıca sivil toplum da bu eğitimin öncelikli bir konu olduğunu garanti etmek için sesini duyurmalıdır.
Gerçeğin hâkimiyetini garanti altına alacak temellerden biri de bağımsız medya örgütlerine verilen destek ve korumanın kararlı bir şekilde sürdürülmesidir zira bağımsız bir medya ancak herhangi bir hükümet baskısının olmadığı, açık ve özgür bir medya ortamında etkili olarak çalışabilir. Son zamanlarda otokratik ve baskıcı ülkelerde bağımsız medyayı engellemek, gazetecileri susturmak gibi gayet tehlikeli yaklaşımlar görmekteyiz. Gerçeği korumak için yürütülen savaşta gazetecilik demokrasinin en ön sıradadır. Bağımsız ve açık bir medya da demokrasi için şart olan temellerden biridir.
Gazetecilik bireysel çıkarlar barındırmayan idealler üzerinde oturur ve hükümetleri, büyük şirketleri ve kişileri hesap vermeye zorlayan gerekli bir araçtır. Bağımsız medya örgütleri de eşit derecede gereklidir. Bunlar hükümetler için değil halk için çalışırlar. Örneğin ABD hükümeti, sansüre uğramamış ve ön yargısız bilgiye erişimin sağlanması için ABD yasalarıyla korunan Radio Free Europe, Radio Liberty ve Voice of America gibi kamu yayıncılığı yapan uluslararası yayın kuruluşlarını destekler. Bu örgütler özgür basının tehdit altında olduğu ülkelerde doğru haberlerin sunulmasına yardımcı olurlar. Yerel gazetecileri istihdam ederek ve yerel dillerde ve lehçelerde yayınlar yaparak doğru destek verildiğinde özgür medyanın nasıl gelişeceği yönünde bir örnek oluştururlar.
Eğitim ve medya özgürlüğü olumlu iletişimin yerleşmesine yardımcı olur. Aynı şekilde, NATO ve üye ülkelerinin iletişimcileri de ancak gerçeklere dayalı olumlu olayları paylaşmakta proaktif bir gayret gösterdikleri takdirde etkili olabilirler. Daha açık olmak gerekirse, iletişimciler her bir yalana cevap vermeye kalkışırlarsa – ki bu zaten imkânsızdır - hiçbir şey kazanamazlar. Ama mesajlarının hedef odaklı olması, zamanında olması ve kararlılıkla iletilmesi gerekir. Geçmişe dönüp sahte haberleri arayıp bulmak gerekli bir taktiktir ve paha biçilmez uluslararası teyit kuruluşlarının birincil işlevidir. Ancak bu etkili bir iletişim stratejisinin sadece bir parçasıdır. İletişimciler yanlış ve yanıltıcı bilgiye tepki vermek üzerinde odaklanırlarsa daha en baştan geniş kapsamlı küresel haberler yapma fırsatını kaçırırlar. Muhaliflerimizden önce davranıp doğru, kanıtlara dayalı anlatımlar yayınladığımız zaman sözlerimiz ağırlık kazanır ve gerçeğe dayandıkları için üzerinde tartışmaya yer kalmaz.
NATO’nun bizlerin güven ve güvenliğini koruma mücadelesinde birlik ve kararlılığını yansıtmak için verdiği kapsamlı ve eşgüdümlü çaba vasıtasıyla NATO iletişimcileri kötü niyetli yanıltıcı bilgilere etkili biçimde karşı koyabilirler. Kapsamlı bir çabada mesajlaşma acımasız ve hedefe yöneliktir. Hedef kitle ve onların değerleri hakkında derin bir anlayışa sahip olmak ve açık, özlü ve amaca yönelik bir mesaj vermek çok önemlidir. Eşgüdümlü bir çalışmada NATO iletişimcileri iletişimlerinde tek bir amaç üzerinde odaklanırlar, mesajlarında uyumlu ve yerel seslerle - bağımsız kaynaklar, toplum liderleri ve yerel medya - koordinasyon içindedirler.
Küresel kitlelere ulaşabilmek için hükümetler ve uluslararası örgütler onlarla bulundukları yerde buluşmaya ve anladıkları bir dilde konuşmaya özen göstermelidirler. Bunu başarmanın birkaç yolu vardır. Öncelikle haberi uygun bir bağlama yerleştirme, sahadaki durumla ilişkili hale getirme ve kolay anlaşılabilir hale getirme kapasitesine sahip yerel kuruluşlarla doğrudan veya onların yanı sıra çalışmak haberi daha güçlü hale getirir. Bu yerel örgütlerle ortak çalışmak bizim sorumluluğumuzdur. Örneğin, NATO iletişimcileri genellikle izleyici kitleleri için çok önemli olan konularda en etkili haberciler olmayacaklardır. İnsanlar sanayi uzmanları, akademisyenler, bilimsel ve dinî liderler, veya en önemlisi – ki bu nokta yeterince vurgulanamaz - kendi toplumlarından güvendikleri sesler de dâhil olmak üzere çok çeşitli ve inanılır seslerin desteklediği olumlu mesajlara yanıt verirler. İletişimcilerin doğru kitlelere ulaşıp mesajlarını aktarmalarına yardımcı olacak bir ağın kurulması çok önemlidir. Kamu yararı politikaların yönlendirilmesine yardım eder. İttifakın misyonu, yetenekleri ve başarıları tam olarak anlaşıldığı ve desteklendiği zaman dünya daha güvenli olur.
Bugün, NATO'nun bireysel özgürlük, demokrasi ve insan haklarını destekleyen kritik mesajını hem kendi sınırları içinde hem de dünya çapında yaymak her zamankinden daha önemlidir. İttifakın hemen yanı başında Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş, toprak bütünlüğü konusundaki temel değerlerimize ve kurallara dayalı uluslararası düzene meydan okumakta ve yeni güvenlik tehditleri ortaya çıkarmaktadır. Ama tarih NATO’nun yanındadır. Özgürlük ve güvenliğimizi garanti eden, NATO’nun tüm bu tehditler karşısında bir bütün olarak kalabilme yeteneğidir. Müttefiklerin onlarca yılı aşan ortak tarih ve ilkeleri, birbirlerini koruma yeteneklerini son derece güçlendirmiştir. İttifak genelinde ve dünya çapında ortaklarımızla birlik içinde olmamız şarttır.
Ayrıca ulusların ve ekonomilerin kendilerini ortak ilkeler ve değerler etrafında örgütlemeye çalıştığı, istikrarsız ve hızla değişen küresel ittifaklar döneminde yaşıyoruz. AUKUS, Quad ve Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi (IPEF), Hint-Pasifik’te bölgesel barış, refah ve güvenliği desteklemek ve sürdürmek amacıyla kendileri gibi düşünen ortakları bir araya getirdi; İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine tarihi katılım süreci devam ediyor. Aynı zamanda Çin Halk Cumhuriyeti uluslararası düzenle ilgili alternatif vizyonunu geliştiriyor ve kalkınmakta olan ülkelerde etkisini hızla genişletiyor. Rusya ideolojik olarak uyum içinde olduğu ortakları üzerinde fark edilir bir etkiye sahip olmaya başlıyor; ve bu iki güç BRICS ülkeleri ile siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirmeye devam ediyorlar.
Dünya giderek derinleşen stratejik rekabet ortamında yeni güvensizliklerle karşı karşıya ve bu şartlar altında NATO’nun açık kapı politikası kalıcı uluslararası bağlar oluşturmakta ve savunmasını güçlendirmekte vazgeçilmez bir değer sağlamaya devam ediyor. Sadece gerek İttifak içindeki gerekse aynı değerleri paylaştığımız ülkelerle olan ortaklıklarımızı sürdürmekle kalmayıp aynı zamanda Hint-Pasifik bölgesinde, Balkanlar’da veya ötesindeki yeni ortaklarla da aynı masaya oturmamız gerekiyor. Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti aynı müstakbel ortaklar üzerinde etkilerini arttırıp onlarla stratejik ilişkilerini geliştirirken bizim de İttifak sınırları dışında siyasi istikrarı, ekonomik refahı ve ulusal savunmayı güvence altında tutabilmemiz için değerlere dayanan ağımızı güçlendirmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Bu çabalarda NATO ve Müttefikleri tüm ülkelere eşit ortaklar olarak yaklaşmalı. Bunun için bu ülkelerle masaya oturmalı ve konuşmak kadar dinlemeye de önem vermeliyiz. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken buna “eşitler ortaklığı” kurmak diyor: BM Genel Kurulu Salonunda dünyamızın geleceğini tartışmak ve oy vermek için hepimiz bir araya geldiğimiz zaman, her birimizin bir tek oyu var ve her bir oyun ağırlığı aynı. Biz tüm cevapları bilmiyoruz ve bu ortaklıklara alçakgönüllülükle ve öğreteceğimiz kadar öğrenmemiz gerekenler de olduğu bilinciyle yaklaşmalıyız. Her ülke kiminle ortaklık kuracağını seçme hakkına sahiptir ve NATO’nun masada olması gereklidir.
NATO ve uluslararası toplumun karşısında sayısız küresel sorunlar var: iklim değişikliği, yeni yeni ortaya çıkan yıkıcı teknolojiler, ve enerji güvenliğinin olmaması gibi konularda her an ortaya çıkabilecek tehditler; küresel ortaklıkların yeniden yapılanmakta olması ve temel uluslararası hukukun üstünlüğü ilkesinin bozulması; yanlış ve yanıltıcı bilgilerin önlenemeyen yayılması ve kapımızın hemen dışındaki kabul edilemeyecek savaş. Tüm bu sorunların ortak paydası transatlantik bağımızdır. İttifak genelinde bu sorunlara karşı eşgüdümlü bir çaba gösterilmedikçe bugünkü ve gelecekteki güvenlik krizleri karşısında güçlü kalamayız.
NATO’nun Stratejik Kavramı caydırıcılık ve savunmayı güçlendirme ihtiyacını vurgular ve aynı zamanda bizimle aynı değerleri paylaşan ortaklarla diyalog ve işbirliğini arttırma ve stratejik iletişimi geliştirme ihtiyacının altını çizer. Dünyanın toplu savunmamızı güvenceye alan NATO’nun desteğine ihtiyacı olduğu gibi bizim de başarılı olabilmek için küresel toplumların özgürlük ve güvenlik misyonumuzu tam olarak anlamalarına ve desteklemelerine eşit derecede ihtiyacımız vardır. Bu mesajın iletilmesi NATO ve Müttefiklerinin sorumluluğundadır. Bilgi savaşında bunun anlamı, küresel toplumları yanıltıcı bilgiler konusunda eğitmek, kötü niyetli mesajların önüne geçmek, haberleşmeyi proaktif ve gerçeklere dayalı olarak yürütmek ve iletişimi sınırlarımız içindeki ve dışındaki toplumlara bir anlam ifade edecek şekilde bir bağlama yerleştirmek demektir. Ve de her ne kadar bugünkü jeopolitik manzarada küresel güçler arasındaki kutuplaşmanın giderek artmasından ve ittifakların değişmekte olmasından kaçınamasak da, masaya oturup NATO’nun olumlu mesajının tüm dünya toplumlarınca anlaşılmasını sağladığımız zaman tüm toplumların dünyamız için adil ve barışçıl bir gelecek sağlama yönündeki misyonumuzu destekleme konusunda bilinçli karar vereceklerine güvenebiliriz.