Rusya’nın güvenlik ve istihbarat servislerinin aynı bizimkiler gibi olacağını düşünmek kaçınılmaz ve aynı zamanda anlaşılabilir bir durumdur. Sorun şu ki, kağıt üzerinde anlamlı karşılaştırmalar yapmak mümkün olsa da, bu kuruluşlar gerçekte misyonları, karşılıklı etkileşimleri ve zihniyetleri açısından her an savaş durumundadırlar.
Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) genel anlamda ABD’nin Merkezi İstihbarat Servisine (CIA), İngiltere’nin Gizli İstihbarat Servisine (genel olarak M16 olarak bilinir), ve Fransa’nın Dış İstihbarat Ajansına (DGSE) benzerlikler gösterir. Rusya Federasyonu’nun Ana İstihbarat Direktörlüğü (GRU) da NATO’daki birçok karşıtları gibi bir askeri dış istihbarat servisidir. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) bir yurtiçi güvenlik ve karşı istihbarat servisidir ve ABD’nin FBI (Federal Araştırma Bürosu), Almanya’nın BfV veya İtalya’nın AISI gibi kurumlarından daha sert olmakla beraber belki biraz benzerlik bulunabilir.
Aslında bu kurumları İkinci Dünya Savaşı sırasındaki İngiliz Özel Operasyonlar Yönetimi veya ABD’nin Stratejik Servis Bürosu ile karşılaştırmak daha doğru bir düşünce şekli olur zira bu kurumlar uğraştıkları işler politikaların şekillendirilmesine yardımcı olacak istihbaratı toplamanın ötesindedir. Üstelik çalışmalarını Kremlin’in teşvik ettiği şekilde, riskli ve saldırgan bir tavırla yürütürler.
Rusya İstihbarat Sistemi
Rusya’nın güvenlik ve istihbarat servisleri Batı’nınkilere göre daha farklı bir politik bağlamda iş görürler, ve bu da onlara tamamen farklı bir karakter kazandırır. Sovyetler Birliği’nin eski mensubu ve daha sonra Federal Güvenlik (FSB) direktörü olan Vladimir Putin’in adını (Bolşeviklerin ilk siyasi polisi olan “Cheka”lardan alan Chekist kuvvetlerini en yakın müttefikleri ve en yararlı araçları olarak gördüğü açıktır. 2015’te kutlanan Güvenlik Servisi Çalışanları Günü’nde bu kuvvetleri “Rusya’nın egemenliğini ve ulusal bütünlüğünü ve vatandaşlarımızın yaşamlarını koruyan gerçek profesyonel, cesur ve güçlü insanlar” olarak tanımlamıştır.
Bunun sonucunda da bu kuvvetler aşırı pohpohlanmış, rekabetçi ve yozlaşmış bir gruba dönüşmüştür. Putin yönetiminde bütçeleri ve güçleri devamlı arttırılarak şımartılmaktadırlar. Ayrıca siyasi süreç içindeki statüleri de artmıştır. Belirtiler, 2014’ten beri – belki daha önceden de - büyükelçilerin ve hatta dışişleri Bakanının operasyonları durdurmak (hatta operasyonlarla hakkında önceden bilgilendirilmek) konusunda eskiye oranla çok daha az yetkileri olduğunu göstermektedir.
Tabii bunun da bir bedeli vardır. Sahip oldukları avantajlar efendileri ve koruyucuları Putin’in kendilerini yararlı güçler olarak görmesine bağlıdır. Örneğin, GRU 2008’de Gürcistan savaşında başarısız olarak algılandıkları için uzun yıllar ca gözden düşmüşlerdi. Ajansların sorumlulukları örtüşmektedir (FSB dahi dış operasyonlara giderek daha fazla karışmaktadır) ve dolayısıyla birbirleriyle şiddetle ve acımasızca rekabet etmektedirler. Bu vahşi ve yamyamca bir sistemdir – daha önceki elektronik istihbarat Servisi FAPSI (Hükümet İletişim ve Enformasyon Federal Ajansı) GRU ve FSB tarafından parçalanıp yok edilince bunu anlamışlardır.
Sonuç olarak bu ajanslar nadiren iyi bir işbirliği yaparlar, ama risk almaya, ve yaratıcılık ve saldırganlık sergilemeye hazırdırlar. Ayrıca, aşağıda da anlatılacağı gibi, Kremlin’e duymak istediklerini söylemekte birbirleriyle yarışırlar, ki bu belki de en tehlikeli sonuçtur.
Güvenlik ajanslarının göreceli dokunulmazlıkları ve ellerindeki geniş yetki, bu sisteme özgü olan yolsuzluk sorununa da katkıda bulunmaktadır. Bu işin boyutları operasyonlara – Donbas bölgesindeki savaş ağalarına verilmesi tasarlanan fonları kendilerine aktarmaktan “dost” bir şirketin ihale kazanması için dinleme cihazları kullanmaya - kadar uzanmaktadır.
Savaşa hazır …
Yetkililer bireysel olarak ne düşünürlerse düşünsünler, istihbarat servisleri Rusya’nın Batı’dan gelecek gerçek bir tehditle karşı karşıya olduğu konusundaki inancını paylaşmaktadırlar. Bu tam olarak coğrafi anlamda bir varoluşla ilgili değil, daha ziyade siyasal ve kültürel anlamda bir tehdittir (her ne kadar tutucu kesimler Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patrushev’in ABD’nin Rusya’nın bir ülke olarak var olmamasını tercih edeceği yönündeki görüşünü paylaşsalar da).
Kanıtlanmasa da, Rusya yanlısı yetkililere karşı yapılan protestolarda (2013-14’te Ukrayna’da yapılan Maidan protestoları gibi) CIA parmağı görülmektedir. Uluslararası mahkemelerden çıkacak herhangi bir aleyhte karar hileli olarak algılanmaktadır. Rus halkının bir bölümünde gerçek demokrasi ve hukukun üstünlüğüne karşı duyulan özlem, mevcut rejimin istikrarını bozmaya yönelik “yumuşak güç” girişiminin kanıtı olarak algılanmaktadır (eski bir Rus güvenlik yetkilisi bunu “el altından rejimi değiştirmek” olarak tanımladı).
Bu bağlamda güvenlik servisleri zaten kendilerini savaştaymış gibi algılamakta ve ona göre hareket etmektedirler. Bunun üç nedeni vardır. Bu nedenlerden ilki Batı’nın karşılaştığı herhangi bir aksiliğin dolaylı olarak Rusya’nın avantajına olmasıdır. İkinci neden rollerinin gayet somut olmasıdır: bu servisler sadece istihbarat toplamamakta, aynı zamanda politikaları desteklemekte ve rutin olarak siyasi savaş faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Üçüncü neden ise karşılarına çıkan bir fırsattan yararlanmanın riskten kaçınmaktan daha iyi olduğuna inanmalarıdır. Batı’nın barış zamanı ajansları haklı olarak hatalı eylemlerden kaynaklanacak siyasi ve diğer potansiyel risklerden kaçınırlar. Rus meslektaşları ise daha maceracıdırlar; onlar için bir görevlinin kariyeri açısından risk almaktan kaçınıyor olması, kariyeri açısından uluslararası bir aşağılanmaya neden olmasından çok daha tehlikelidir.
Rusların siyasi savaş faaliyetlerinin benzeri olmayan temposu ve görünürlüğünün altında bunlar yatmaktadır. Ruslar kendi belirledikleri nüfuz alanları dahilinde (Baltık devletleri hariç eski Sovyet devletleri) özellikle saldırgandırlar - Ukrayna’da terörist saldırılar düzenlemek, veya Moldova’da siyasi sürece müdahale etmek gibi. Hatta Batı’da bile giderek daha görünür olmaktadırlar. Örneğin, ABD başkanlık seçimlerine müdahale etmişler, Avrupa’yı bölücü yanlış bilgi yağmuruna tutmuşlar ve söylentilere göre Karadağ’da başarısızlıkla sona eren bir darbe sahnelemişlerdir.
b]...ama siyasi savaş
Eğer Rus istihbarat servisleri kendilerini savaşta olarak görüyorlarsa, bu bağlamda “savaş” ne anlama gelmektedir? Beklenmedik tehlikeler ve değişen niyetlere karşı hazırlıklı olmak gerekiyorsa da Putin’in Rusya’nın nüfuz alanı olarak tanımladığı ülkelerin (Baltık devletleri hariç, eski Sovyetler Birliği ülkeleri) dışındaki topraklar üzerinde bir iddiası olduğuna dair bir kanıt yoktur.
Putin daha ziyade NATO ve Batı’yı üç açıdan bir tehdit olarak görmektedir. İlk olarak Batı Moskova’nın nüfuz alanı içindeki devletlerin egemenliklerini göz ardı etme veya zayıflatma çabalarını engellemektedir. Halen özellikle Ukrayna, Gürcistan, ve Belarus anlaşmazlık konusudur. İkinci olarak, NATO ve Batı demokrasi, şeffaflık ve hukukun üstünlüğü konusundaki taahhütleriyle Rusya modeline normatif olarak meydan okumaktadır. Ve son olarak da Putin NATO ve Batı’nın Rusya’da kendi rejiminin otoritesini zayıflatmaya çalıştıklarına inanmaktadır.
…but political war
If Russia’s intelligence services consider themselves to be at war, what does ‘war’ mean in this context? Although there is the need to be ready for unforeseen dangers and changing intents, there is no real evidence that Putin has territorial ambitions beyond those nations he has already identified as within Russia’s sphere of influence. Essentially, this means the countries of the former Soviet Union, with the exception of the Baltic States.
Rather, he regards NATO and the West as threats in three ways. First, they are obstructing Moscow’s efforts to ignore or undermine the sovereignty of states within that sphere of influence. Ukraine, Georgia and Belarus are the particular bones of contention at present. Second, in their commitment to democracy, transparency and the rule of law, they represent a normative challenge to the Russian model. Finally, they are, he believes, seeking to subvert his regime’s authority within Russia itself.
Bu şekilde Putin caydırma, veya en azından bölücülük yapma, dikkatleri dağıtma ve umutsuzluğa düşürme yoluyla Batı’yı kendisini engelleyemeyecek veya engellemek istemeyecek noktaya getirmeyi amaçlamaktır. Rus istihbarat ajanslarının NATO’ya karşı uyguladıkları siyasi savaş faaliyetlerinin birincil amacı budur.
Bu tür eylemler çoğunlukla hibrid savaş olarak tanımlanmaktır; ancak Rusya’nın stratejik fikirlerinde iki paralel yaklaşım olduğunu da iyi anlamak gerekir. Bu yaklaşımlardan biri askeri modeldir – bu yaklaşım 2013 yılı başlarında önemli bir askeri dergide Voenno-promyshlenny kurer Rusya’nın görüşlerini özetleyen makalesi ile tanınan bugünkü Genel Kurmay Başkanının adıyla Gerasimov Doktrini diye tanımlanıyorsa da, aslında bu bir doktrinden ziyade savaşın değişen niteliği ile ilgili bir gözlemdir ve Gerasimov’dan çok önce ortaya atılmıştır. Bu model Kırım ve Donbas Bölgesinde olduğu gibi askerleri konuşlandırmadan önce savaş alanını hazırlamak için kinetik olmayan yöntemler kullanmanın çok önemli olduğunu ileri sürmektedir.
Ayrıca Rusya’nın ulusal güvenlik yapısı içinde hiç silah kullanmadan, bölücülük, yolsuzluk, yanlış bilgilendirme ve yanlış yönlendirme gibi kinetik olmayan yöntemlerle istenen sonuçlara ulaşılabileceği yönünde bir inanç vardır. Bu “siyasi savaş” modelinin son zamanlarda gözde olmasının nedeni NATO ve Batı’nın tüm tarafsız endekslere göre ne kadar güçlü olduğunu, ancak bir demokrasiler topluluğu olarak acımasız bir otoriter rejimin kullanabileceği yöntemler karşısında ne kadar kırılgan olduğunu yansıtıyor olmasıdır.
Rus istihbarat servisleri Moskova’nın Batı’ya karşı yürüttüğü kinetik olmayan savaşın cephedeki askerleridir. Bu nedenle Putin’in onlara bu denli saygı duyması şaşırtıcı değildir. Ancak her şeye rağmen istihbarat servisleri aynı zamanda Rusya’nın zayıf noktası olabilirler. Bunların Batı’daki saldırgan müdahaleleri gözden kaçmamış ve Avrupa ve Kuzey Amerika’da güçlü bir siyasal tepki yaratmıştır. Ama birçok bakımdan bunlar Moskova’da daha büyük risk oluşturmaktadırlar. Putin’in teşvik ettiği rekabetçiliğin yanısıra kendi fikir ve önyargılarının sorgulanmasına giderek daha kapalı hale gelmesi bu servislerin ona duymak istediklerini söylemek için birbirleriyle yarışmalarına neden olmaktadır. Sonuç olarak, Putin daha şimdiden Donbas Bölgesine yaptığı müdahale gibi ciddi ve pahalıya mal olan hatalar yapmış durumdadır (kendisine bu müdahalenin Kiev’in kısa zamanda teslim olmasını sağlayacağı garanti edilmişti). Çok daha ciddi hatalar yapma olasılığı son derece yüksektir. İstihbarat ajansları güç sahibine “tam gerçeği” söyleyebilmeye istekli ve muktedir olmalıdırlar; bu olmadığında dengesiz politikalar kaçınılmaz olur ve hepimizin başı dertte demektir.