Uluslararası güvenlik ve çatışmaların doğasının değişmediğini söyleyenler olabilir. Her zaman olduğu gibi, devletler yine kazananı olmayan askerȋ ve ekonomik rekabet içindeler, çatışmalar hâlâ kaçınılmaz gibi görünüyor, güvenlikle ilgili ikilemler ve dengeleme çabaları hiç bitmiyor vesaire, vesaire. Ancak yöntemler artık aynı değil. Çatışmalar artık yeni, inovatif ve tamamen farklı şekillerde yapılıyor. Modern hibrid savaşın gelişmesiyle çatışmalar öldürücü ve kinetik kuvvet niteliğini giderek kaybediyor.

Bu noktada hibrid savaş kavramının bütünüyle yeni olmadığını belirtmekte yarar var. Birçok kişi hibrid savaşın geleneksel savaşlar kadar eski bir kavram olduğunu savunuyor. Yine de, son yıllarda devletler – doğrudan bir silahlı çatışma sırasında veya daha da önemlisi yokluğunda – düşmanlarını bastırmak için devlet dışı aktörler ve bilişim teknolojisi kullandıklarından hibrid savaş kavramı giderek daha da önem kazanmakta.

Rus özel kuvvetleri Kırım’da. Bazen “küçük yeşil adamlar” diye de adlandırılan bu kuvvetler saldırı hatlarından birini oluşturuyordu. Bu operasyon sonucunda Kırım, yasadışı bir şekilde Ukrayna’dan Rusya’ya ilhak edilmişti. © Global Security Review
)

Rus özel kuvvetleri Kırım’da. Bazen “küçük yeşil adamlar” diye de adlandırılan bu kuvvetler saldırı hatlarından birini oluşturuyordu. Bu operasyon sonucunda Kırım, yasadışı bir şekilde Ukrayna’dan Rusya’ya ilhak edilmişti. © Global Security Review

Bu konuyu derinlemesine incelemeye başlamadan önce hibrid savaşın iki önemli gelişmeyi takiben günümüzde politikalar konusundaki tartışmalarda giderek popüler hale geldiğinin altını çizmeliyiz. Birincisi, 2005 yılında Amerikalı iki askerȋ görevlinin “hibrid savaşın yükselişi” konusunda yazdıkları yazıda günümüzdeki savaşlarda gördüğümüz geleneksel ve geleneksel olmayan stratejiler, metotlar ve taktikler birleşiminin yanısıra modern çatışmaların psikolojik veya istihbarat ile ilgili yönlerini de vurgulamalarıydı. İkincisi, Rusya’nın 2014 yılında Kırımı istila etmesi ve bu hedefini gerçekleştirmek için ‘inkâr edilebilir’ özel kuvvetler, silahlı mahalli aktörler, ekonomik güç, kasten yanlış bilgilendirme ve Ukrayna’daki sosyopolitik kutuplaşma gibi çeşitli unsurları kullanmasıydı.

Hibrid savaş kavramı tartışmaya açık bir kavram ve küresel olarak kabul gören bir tanımı yok. Açıklıktan yoksun bir kavram olması, sadece moda bir sözcük olması ve politika tartışmalarına bir yenilik getirmemesi açısından birçok eleştirilere hedef olmuştur. Yine de, bugünkü ve gelecekteki güvenlik ve savunma sorunlarına ilişkin önemli bilgiler vermektedir.

Hibrid Savaş ve Nitelikleri

Daha basit bir dille ifade edersek, hibrid savaş, geleneksel ve geleneksel olmayan güç araçları ve bir devleti veya kurumu çökertecek yöntemlerin bir füzyonudur. Bu araç veya yöntemler bir düşmanın zayıf noktalarından faydalanmayı ve sinerjik etkiler yaratmayı mümkün kılmak amacıyla senkronize şekilde harmanlanmıştır.

Kinetik araçlar ve kinetik olmayan taktikleri bir araya getirmenin amacı düşman bir devlete mümkün olan en büyük hasarı vermektir. Buna ilaveten, hibrid savaşın belirgin iki özelliği daha vardır. Birincisi, savaş ve barış zamanı arasındaki çizgi belirsizleşir. Bu da savaş eşiğini tanımlamayı veya kestirebilmeyi güçleştirir. Dolayısıyla savaş olgusu da belirsizleşir.

Savaş veya aleni şiddet eşiğinin altındaki hibrid savaş, kinetik operasyonlardan daha kolay, daha ucuz ve daha az riskli olmasına rağmen bir kâr da sağlar. Örneğin, devlet dışı aktörler ile işbirliği içinde bilinçli olarak yanlış bilgiler yaymak bir başka ülkenin topraklarına tanklar veya hava sahasına savaş uçakları göndermekten daha kârlıdır. Maliyet ve risk daha düşüktür ama yapacağı büyük tahribat gerçektir. Buradaki temel soru şudur: doğrudan bir çarpışma veya fiziki bir çatışma olmadan bir savaş mümkün müdür? Hibrid savaşın ülke içi çatışmalara kadar yayıldığı düşünülürse, bu sorunun cevabı olumlu olacaktır. Bu durum savaş felsefesi ile de yakından bağlantılıdır. Savaş sanatının en üst kademesi – eski askerȋ strateji uzmanı Sun Tzu’nun da dediği gibi – düşmana savaşmadan boyun eğdirmektir.

Hibrid savaşın ikinci belirgin özelliği ise belirsizlik ve dayandırma ile ilişkilidir. Hibrid saldırılar genellikle çeşitli belirsizliklerle doludur. Bu belirsizlikler hibrid aktörler tarafından suçun ve mukabelenin bir yere veya kişiye dayandırılmasını güçleştirmek için gayet bilinçli bir şekilde yaratılır ve geliştirilir. Diğer bir deyişle, hibrid saldırıya hedef olan bir ülke ya hibrid saldırıyı tespit edemiyor ya da bu saldırıyı yapan devlet veya sponsoruyla ilişkilendiremiyordur. Bir hibrid aktör, tespit etme ve dayandırma eşiklerini kullanarak saldırıya uğrayan devletin bir politika veya stratejik mukabele geliştirmesini güçleştirir.

Gri Bölge – Çatışmanın Karmaşık Görüntüsü

Afganistan ve Irak’tayakın geçmişte yapılan çalışmalar topyekûn savaşın, çatışan tarafların veya düşmanların yetenekleri arasındaki farklılıklara bakılmaksızın, insan hayatı, ekonomi ve sosyal ve siyasi kayıplar açısından ne kadar pahalıya mal olduğunu gösteriyor. Teknolojik ilerlemelerin müthiş hızı ve asimetrik savaşların yükselişte olması nedeniyle topyekûn savaşlar daha az nüfuza ve kaynaklara sahip güçlere karşı yapılsa bile etkisiz olabilirler. Dolayısıyla zafer olgusu giderek zorlaşabilir.

Afganistan ve Irak’tayakın geçmişte yapılan çalışmalar topyekûn savaşın, çatışan tarafların veya düşmanların yetenekleri arasındaki farklılıklara bakılmaksızın, insan hayatı, ekonomi ve sosyal ve siyasi kayıplar açısından ne kadar pahalıya mal olduğunu gösteriyor. Teknolojik ilerlemelerin müthiş hızı ve asimetrik savaşların yükselişte olması nedeniyle topyekûn savaşlar daha az nüfuza ve kaynaklara sahip güçlerle bile karşılaştırıldığında etkisiz olabilirler. Resim ©The Journalist’s Review
)

Afganistan ve Irak’tayakın geçmişte yapılan çalışmalar topyekûn savaşın, çatışan tarafların veya düşmanların yetenekleri arasındaki farklılıklara bakılmaksızın, insan hayatı, ekonomi ve sosyal ve siyasi kayıplar açısından ne kadar pahalıya mal olduğunu gösteriyor. Teknolojik ilerlemelerin müthiş hızı ve asimetrik savaşların yükselişte olması nedeniyle topyekûn savaşlar daha az nüfuza ve kaynaklara sahip güçlerle bile karşılaştırıldığında etkisiz olabilirler. Resim ©The Journalist’s Review

Bir savaşın adım adım artan maliyeti ve her gün daha yeni araçların devletlerin kullanımına sunulması, topyekûn savaş yapma iradesini zayıflatabilir. Ancak bu, savaşların azalacağı anlamına gelmez; değişen sadece savaşın dinamikleri olacaktır. Bu durumda devletler kazananı olmayan güvenlik hedefleri doğrultusunda hibrid savaşa giderek daha fazla rağbet ediyorlar. Özetle, çatışmaların doğası değişmezken genelde güvenlik ortamı radikal biçimde değişmektedir.

Tanınmış askerî strateji uzmanı Clausewitz, “Savaş siyasetin başka yollarla sürdürülmesinden başka bir şey değildir,” demişti. Bu sözler hâlâ geçerli olsa da çağdaş hibrid savaş sanatındaki ilerlemelerle birlikte savaş yöntemleri de önemli ölçüde arttı. Savaşın dinamikleri sürekli değişim içinde olduğu için siyaset-savaş matrisi daha da karmaşık bir hale gelmekte. Bugün savaş çok çeşitli olasılıklar sunabiliyor. Savaş bazen devlet dışı aktörlerle birlikte kinetik operasyonları içerebiliyor. Bazen kritik altyapıyı hedef alan siber saldırılarla birlikte kasten yanlış bilgi yayma kampanyalarının düzenlenmesini kapsayabiliyor. Bu gibi yöntemler bir hayli yaygın olduğu gibi bunları bir araya getirme veya birbiri ardına sıralayabilme yolları da o derece yaygın.

Hibrid savaş çatışma dinamiklerini bulandırır — sadece bir düşmanı zayıflatacak giderek genişleyen büyük bir alet kutusu sunduğu için değil, aynı zamanda düşmanın güvenliğinin iki alanda birden sarsılmasına imkân sağladığı için. Bu aynı zamanda hibrid savaşın en önemli amaçları ile de ilgilidir. Yetenekler alanında, hedef alınan devlet somut biçimde ve işlevsel olarak zayıflatılana kadar o devletin siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, istihbarat ve altyapı alanlarındaki zayıf noktalardan yararlanılır.

Bir devletin güvenliğinin zayıflatıldığı ikinci alan yapısal olarak düşünseldir ve devletin meşruiyeti ile ilgilidir. Norveç Kalkınma İşbirliği Ajansı’nın bir raporuna göre, “devletin meşruiyeti, o devletin toplumla bağlantısı ve devletin otoritesinin dayandığı temel ile ilgilidir. Dolayısıyla meşruiyet, doğası itibariyle devletin otorite ve yetkilerinin sarsılmaz ilkesi işlevini görür.

Bir devleti ve kurumlarını birbirine bağlayan sosyal kontratı zayıflatmak isteyen bir hibrid aktör, devlet kurumları ile halk arasındaki güven duygusunu sarsmaya çalışır. Bu davranış devletin halkın devlete duyduğu güvenin bir fonksiyonu olan meşruiyetini ve bunun sonucu olarak da ülke içindeki Leviathan kapasitesini kaybetmesine yol açar. Doğal olarak, sonuçta devletin hem düşünsel temelleri hem de sorunsuz bir şekilde görev yapabilme kapasitesi hibrid saldırılardan zarar görür.

Hibrid tehditlerin üstesinden gelmek için gereken güven duygusunu oluşturmak

Hibrid savaşın karmaşık doğası ve dinamiklerini göz önünde bulunduran uzmanlar çok çeşitli politik ve stratejik tepkiler önermişlerdir. Bunların bazılarının merkezinde hibrid tehditlere karşı titizlikle hazırlanmış tespit, caydırma, mücadele ve mukabele önlemleri bulunuyor. Ancak istihbarat, bilişsel ve sosyal alanların hibrid savaşın mihenk taşı haline gelmiş olmaları nedeniyle güvenlik ve güven duygusu olmadan bunların hiçbiri, büyük olasılıkla, etkili bir çözüm olamayacaktır.

Hibrid savaşın genellikle alışılmış savaş eşiğinin altında yer aldığından söz etmiştik. Burada ön plana çıkan sivillerin rolüdür: yani devlet konusunda ne düşünüyorlar ve ne yapıyorlar. Bugünkü dijital ve sosyal medya platformları hibrid aktörlerin düşman ülkede sivillerin rolünü devletin zararına olacak şekilde kolayca etkilemelerine olanak sağlamaktadır. Bunun en iyi örneklerinden biri, Rusya’nın bazı Batılı devletlere karşı giriştiği çevrimiçi kasten yanlış bilgi yayma kampanyalarıdır; bu kampanyaların bazıları son derece üstü kapalı ancak gayet tehlikelidirler.

Bugünkü dijital ve sosyal medya platformları hibrid aktörlerin sivillerin rolünü etkilemelerine olanak sağlıyor: yani devlet konusunda ne düşünüyorlar ve ne yapıyorlar. Resim © Brookings Institution
)

Bugünkü dijital ve sosyal medya platformları hibrid aktörlerin sivillerin rolünü etkilemelerine olanak sağlıyor: yani devlet konusunda ne düşünüyorlar ve ne yapıyorlar. Resim © Brookings Institution

Ayrıca, daha önce de değinildiği gibi, halk olmadan devlet güçsüzdür. Devlet meşruiyetini ve dolayısıyla gücünü halkından alır. Bu özellikle de demokratik olarak yapılandırılmış yönetim şekilleri için geçerlidir. Devletle halkın arasını açarak devletin çöküşü için gereken şartlar yaratılabilir. Hibrid oyuncuların savaş eşiğinin altında yapmayı amaçladıkları da tam olarak budur.

Hibrid tehditler sık sık hedef alınan devletin veya devletlerarası siyasi toplulukların zayıf noktalarına göre biçimlendirilirler. Burada amaç bu zayıf noktalardan yararlanarak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kutuplaşma yaratmak, mevcut kutuplaşmayı daha da körüklemektedir. Bunun sonucunda demokratik toplumlarda ve toplumlar arasındaki birlikte yaşama, toplumsal ahenk ve çoğulculuk gibi temel değerler ve aynı zamanda da siyasi liderlerin karar verme yetenekleri son derece tehlikeli bir şekilde erozyona uğrar. Sonuçta hibrid tehditlerin baltaladığı şey, güven duygusudur.

İşte bu yüzden güven duygusunu oluşturmak hibrid tehditlere ve özellikle de demokratik devletleri ve yönetimleri zayıflatmaya yönelik tehditlere karşı en önemli kalkan olarak görülmelidir. Ayrıca, güven duygusu her politikanın veya stratejik mukabelenin istenen sonucu vermesinin olmazsa olmaz şartıdır. Bir başka deyişle, güven duygusu olmadığı sürece hiç bir iş yürümez veya istenen sonuçlara ulaşılamaz.

Güven tek katmanlı veya tek boyutlu bir olgu olarak anlaşılmamalıdır. Birçok düzeyde ve çok sayıda alanda güven duygusuna ihtiyaç vardır. Örneğin, insanların hükümetin kararlarına uyması için devletin organlarına güven duymaları şarttır. Halkın güveninin giderek azalması nedeniyle devlet kurumlarının inanılırlıklarını yitirmekte olmaları konusunda ürkütücü kanıtlar mevcuttur. Amerika Birleşik Devletlerinde halkın güveni 1950’lerde yüzde 73 iken 2021’de yüzde 24’e düşmüştür. Aynı şekilde Batı Avrupa’da güven düzeyi 1970’lerden beri sürekli olarak düşmektedir.

Bu derece önemli olan sadece halkın devlete güven duyması değildir. Halkın birbirine güvenmesi de aynı derecede önemlidir. Dünyanın farklı yerlerinde – Batı dünyası da dâhil - popülizmin artması siyasi toplumlar içinde sosyopolitik kutuplaşmanın arttığının belirtisidir. Bu da sadece toplumsal ahengin değil, aynı zamanda toplumun sosyal ve siyasi dokusunun da tehlikeye girmesine ve dolayısıyla karar verme süreçlerinde her düzeyde fikir birliği oluşturmanın zorlaşmasına neden olur.

Güven duygusunu yaratmak, gerekirse yeniden yaratmak ve güçlendirmek, devlet ve toplum düzeyinde güvenliği ciddi biçimde tehlikeye sokan hibrid tehditler karşısında sağlam bir direnç yaratmak açısından kritik önem taşır. Toplum içinde ve toplumlar arasındaki güven duygusunun yaratılması hibrid savaş ve tehditleri etkisiz kılma çalışmalarının temel taşı olmalıdır. Bunun için de yapısal ve politika düzeyinde devlet ve halk arasında anlamlı şeffaflık, aidiyet ve kapsayıcılık ile desteklenen güçlü bağlar oluşturmak yönünde sürdürülebilir çalışmalar gerekir.

Bu yazı hibrid tehditler, savaş ve savunma üzerinde odaklanan “gri bölge” adlı mini serinin ilk makalesidir.