5G ile ilgili tartışmalar 2019 yılı başlarında doruğa ulaştı. Müttefiklerin birçoğunun öncelikli olarak gelecekte İttifak içinde yapacakları iletişimin –özellikle ticari ve askerȋ konularda – güvenliği konusunda olduğu kadar İttifak üyesi olmayan tedarikçilerin getirebileceği risklere ilişkin de endişeleri vardı. Aylar süren görüşmeler ve tartışmalardan sonra Aralık 2019’da Londra’da yapılan NATO liderleri toplantısında “5G dâhil, iletişim güvenliğinin önemi” vurgulandı ve “güvenilir ve dayanıklı sistemlere güvenmenin bir ihtiyaç olduğu” kabul edildi.
5G nedir?
5G mobil iletişimdeki “beşinci nesil”dir. 1980’lerde 1G ile sesli aramalar; 1990’larda 2G ile mesajlaşmalar; 1990’lar ve 2000’lerin başlarında 3G ile sınırlı multimedya, metin ve internet veri transferi ve 2000’lerin sonlarında 4G ve LTE sayesinde çeşitli cihazlar kullanılarak dinamik bilgilere dayanan gerçek verilere ulaşmak mümkün oldu. (LTE artan talebi karşılayabilmek için gerekli olan kablosuz geniş bant hızlarını geliştirmeye yarayan ‘Uzun Süreli Evrim’ anlamına gelir.)
5G ağlarının gelişi ile mobil iletişimler yüksek yoğunluk, geniş hacim, çok yüksek hız (20x), düşük gecikmeli (10x) veri transferi ve güç verimliliği üzerine kurulmuş tamamen farklı bir modele dönüşecektir. 5G, telefondan telefona iletişimden cihazlar arası iletişime geçişi sağlayacaktır. Bu da sadece sesli ve dijital konuşmaları değil, Nesnelerin İnterneti, teletıp, akıllı şehirlerin yönetimi ve sürücüsüz arabaların performansını destekleyen muazzam hacimli ve gerçek zamanlı veri paylaşımını da mümkün kılacaktır.
2019 yılında 5G neden ön plana çıktı?
2019 yılı başlarında 5G iletişimi kamusal ve siyasi açıdan ateşli tartışmalara yol açan bir konu oldu. Oysa 5G’ye giden yol teknolojik ilerlemeler ve çok taraflı standardizasyon anlaşmaları sayesinde zaten çok daha önce açılmıştı.
Teknolojik ilerlemeler ağın bütününde tasarım değişiklilerini de kapsamakta ve birçok sinyal yolları (MIMO: Çoklu Giriş, Çoklu çıkış) vasıtasıyla daha güçlendirilmiş spektral görüntü verimliliğini de mümkün kılar. Elektromanyetik mühendisliği alanındaki ilerlemeler yansıma ve parazite son derece dirençli (hüzmeleme ve OFDM: ortogonal frekans bölmeli çoklama) verinin başarılı şekilde aktarımını mümkün kılar. Yazılımdaki ilerlemeler ise gerek orijinal gerek alınan veri akışı (kutupsal kodlama) üzerinde algoritmalar kullanarak çok daha iyi bir iletişim sağlar.
Mobil İletişim için Küresel Sistem Derneği ve Uluslararası Telekomünikasyon Birliği tarafından düzenlenen Mobil Dünya Kongresi dâhil, çeşitli forumlarda üzerinde anlaşmaya varılan standartlar ve teknik konular tüm sanayi ekosisteminin topluca ileriye dönük bir atılım yapmasını sağladı.
Sonuç olarak, Ekim 2019 sonuna kadar 50 mobil operatör 27 ülkede ticari 5G hizmeti vermeye başlamışlardı. Ayrıca, 2018-2019 yılları arasında Finlandiya, İtalya ve İspanya dâhil birçok Avrupa ülkesi 5G ağlarının yaygınlaştırılmasında temel adım olan 5G çok bantlı spektrum için açık arttırmalar düzenlediler.
Neden önemli?
5G’ye duyulan ilginin artmasının altında telekomünikasyon ile ilgili dört temel neden yatmaktadır.
Birincisi, telekomünikasyon birçok imkân ve kabiliyet kazandıran ve ekonomik büyümeyi ülke çapına yayabilecek bir teknolojidir. Örneğin, tahmini modeller 5G ağlarının uluslararası ekonomiye trilyonlarca dolarlık ekonomik değer katacağını öngörüyor. 4G teknolojisi iPhone ve Google haritalarından, İnstagram ve Whatsapp, Uber ve Snapchat’e kadar nasıl bir teknolojik dönüşüm dalgası yarattıysa, 5G ağlarının da benzer etkiler yapması bekleniyor.
İkincisi, telekomünikasyonda genellikle bu alana ilk adımı atanın üstünlüğü hâkimdir: ilkler muazzam bir ekonomik değer kazanırlar ve rakiplerine bu alanda fazla yer bırakmazlar. Bu durum da şirketlerden ülkelere kadar tüm oyunculara pozisyonlarını sağlamlaştırmaları ve ekonomik getirilerini en üst düzeye çıkarmaları için güçlü bir teşvik oluşturur.
Üçüncüsü, telekomünikasyonun stratejik bir boyutu vardır: hız, kalite ve bilginin miktarı dijital dünyada rekabet edebilmek için çok önemlidir.
Son olarak, modern ekonomilerde bilginin oynadığı merkezî rol dikkate alındığında telekomünikasyonun, haklı olarak, çok büyük ölçekte bir stratejik sanayi olduğu düşünülür. Şirketler özel ve çoğu kez de hassas bilgiler aktarırlar. Hükümetler, gizli malzeme dâhil, çeşitli türlerde veri paylaşırlar.
Telekomünikasyondaki bir sonraki nesil ulaşımdan sağlığa ve askerȋ operasyonlara kadar toplumun her boyutunu etkileyecektir.
5G ve Çin
5G’nin bu kadar ilgi çekmesinin bir başka nedeni de bu teknolojideki oyuncuların Batılı, Japon veya Güney Koreli şirketler değil de Huawei ve ZTE gibi Çin merkezli şirketler olmasıdır.
Çinli operatörlerin bu alanda yükselişte olması belirli faktörlerle açıklanabilir. Bunlardan biri, on yıl kadar önce 3G rekabeti sırasında verdikleri başarısız olan teklifleri sonrasında kazandıkları uzmanlık ve deneyimdir. Bunu takiben Çin hükümeti bu alanda büyük kamu yatırımları başlatmış ve tutarlı bir strateji geliştirmiştir. Bu arada özel sektör de araştırmalar yapmış ve yeni ufuklar açacak teknolojilerin patentlerini almıştı. Ayrıca Çinli şirketler özellikle yabancı 5G pazarlarına yaklaşırken bir rekabet üstünlüğüne de sahiptirler: iç pazarda fiber bolluğuna, küçük hücrelerin büyük miktarlarda dağıtımına, düşük frekanslı bantlarda görüntüye erişebilmeye, 4G’nin eriştiği olgunluğa ve büyük bir iç pazara ve düşük maliyetli üretime sırtlarını dayayabilirler.
Çinli, Japon ve Güney Koreli şirketler uzun zamandan beri dünya telekomünikasyon pazarlarında önemli bir rol oynuyorlar. Nitekim Huawei ve ZTA (Çin), Nec (Japon) veya Samsung (Güney Kore) mevcut 4G ağlarının ana tedarikçisidirler. Ancak Çinli şirketlerin 5G iletişimindeki rolünün çok farklı bir anlamı da var.
Makinadan makinaya muazzam bir iletişim sağlayan 5G ile sadece yetkili cihazlara erişim sağlamak mümkün olamayacağından perimetrik siber savunma da etkili olmayacaktır. Sonuç olarak, riskler ve saldırıların potansiyel şiddeti katlanarak artacaktır. Buna ilaveten, ağın sanallaşmasında son derece önemli rolü olan yazılım, ekipman entegratörlerine (örneğin, potansiyel olarak Çinli şirketler) ağ işlemlerine (yani veri) çok daha geniş çaplı ve derinlemesine erişim imkanı sağlayacaktır ki, bu da güven ve güvenilirlik açısından ciddi sorunlar yaratacaktır.
Bir başka deyişle, teknolojideki değişiklikler ciddi siyasi sorunları da beraberinde getiriyor çünkü özellikle Çinli şirketlerin hükümetleriyle, istihbarat toplumu dâhil, doğrudan siyasi bağlantıları vardır. Çin’in muazzam ölçüde gözetlemeye ve son derece kısıtlı mahremiyete dayalı dâhilî büyük veri politikası diğer ülkelerin değer, etik ve hukuk sistemleri ile çelişmektedir.
Ve son olarak, son yıllarda Çin şirketleri sık sık fikrî mülkiyet hakkını çalmak ve siber casusluk yaparak sahibine özel bilgiye ulaşmakla suçlanmaktadırlar. Ayrıca, Çin malı elektronik aygıtlar üzerinde yapılan testler sık sık güvenlik açıkları – Çine doğrudan veri aktarımı yolları dâhil –olduğunu göstermiştir.
NATO Müttefikleri ve 5G
Geçen Aralık ayına kadar NATO’nun 5G iletişimi konusunda kesin bir tavrı yoktu. Londra Liderler Toplantısından sonra bile tek bir politika veya pozisyon ortaya çıkmadı. Müttefiklerin tepkilerine bakarak 5 temel grup belirleyebiliyoruz: ilgili olanlar, kanun yapıcılar, kararsızlar, şüpheciler ve en baştan kabul edenler.
İlgili olanlar
Bu güne kadar Huawei veya ZTE gibi Çinli şirketlerin 5G ağına erişimini sınırlamak için etkili adımlar atan tek NATO ülkesi Amerika Birleşik Devletleri oldu. Ancak daha önemlisi, ABD yönetiminin Mayıs 2019’da açıkladığı yasağın dört kere yenilenen 90 günlük uzatmalar nedeniyle henüz yürürlüğe girmemiş olması.
Kongre iki partinin geniş fikir birliği ile bazı yasa tasarılarını kabul etti. Bunlardan bir tanesi Mart 2020’de Başkan Trump tarafından imzalanarak yürürlüğe giren ve 5G yarışında Huawei ve diğer Çin şirketlerini daha katı kontrollere tabi tutup Batılı şirketleri destekleyen “ayır ve değiştir yasası” diye anılan tasarıdır.
Aynı şekilde, Mayıs 2020’de ABD Ticaret Bakanlığı, Yaptırıma Tabi Kişi ve Kurumlar Listesinde (Entity List) değişiklik yaparak Huawei’ye ihracat konusunda bireysel lisans zorunluluğu ve kısıtlamalar getirdi. Bu karar Huawei’nin yarı iletken malzeme edinimini hedef alarak şirketin rekabet gücünü düşürmeyi hedefliyor. Huawei böyle bir değişikliğin sonuçta şirketin ayakta kalmasını tehlikeye atacağını teyit etti. Buna benzer bir şekilde, ABD Dışişleri Bakanlığı, Müttefiklerinin Çinli satıcıları ağlarının dışında tutmaları için “temiz bir yol” belirlemeye yönelik “Temiz 5G Ağları” planını başlattı.
Kanun Yapıcılar
İtalya ve diğer bazı Müttefikler Çin’in 5G ekipmanı üreticilerine bir yasak koymamakla beraber daha sıkı düzenlemeler getirdiler. 2019 yılının sonlarına doğru İtalyan hükümeti “Ulusal Siber Güvenlik Perimetresi”ni kuran bir yasayı onaylayarak 5G ekipmanının güvenliğinin değerlendirilmesi ile ilgili daha katı kural ve yöntemler getirdi.
Almanya da bu kategoride. Hararetli tartışmalara rağmen Alman Federal Hükümetinin 5G ağlarını Çin şirketlerine yasaklaması beklenmiyor. Deutsche Telekom daha şimdiden Çinli 5G sağlayıcılarıyla çalışmaya devam edeceğini duyurdu.
Kararsızlar
Bazı NATO ülkelerinin pozisyonları zaman içinde değişti ve bu ülkeler giderek daha katı bir tutum sergilemeye başladılar.
6 Mayıs 2020’de Çek Cumhuriyeti 5G güvenliği konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile ortak bir bildiri yayınladı ve iki ülkenin “5G konusundaki işbirliğini güçlendirmeyi” ve “bağımsız yargı denetimine gerek duymadan ağın bazı yersiz yabancı etkilere maruz” kalıp kalmadığını belirlemeyi amaçladığını ifade etti.
Ocak 2020’deki ilk değerlendirme aşamasından sonra Yunanistan hükümeti de “ulusal güvenlik ve ülkenin kritik altyapısının korunması” amacıyla 5G altyapısının kurulmasını yavaşlattı.
Bir başka örnek de Birleşik Krallık. En başlarda Birleşik Krallık hükümeti Ocak 2020’de Huawei’nin 5G ağının “çekirdek olmayan” kısmına katılımına yüzde 35 kadar bir üst sınır belirlediğini, ancak ağın “çekirdek” kısmına katılımını tamamen yasakladığını duyurdu. Daha sonra Mayıs 2020’de Başbakanlık 10 demokratik ülkenin katılacağı bir “5G kulübü” kurulmasını teklif ederek (G7 ülkeleri ve Avustralya, Güney Kore ve Hindistan) Çin’e bağımlı olmamak için alternatif 5G ve diğer teçhizat tedarikçileri yaratmayı amaçlayan farklı bir tutum aldı.
Şüpheciler
Müttefiklerin büyük çoğunluğu Çin şirketlerinin 5G altyapısındaki rolünü ne yasakladılar ne de sınırladılar.
Örneğin, Fransa’da Orange ve Vodafone daha şimdiden 5G ağları için Ericsson (İsveç) ve Nokia’yı (Finlandiya) seçtiler. Bununla beraber gerek hükümet gerekse istihbarat toplumu diğer yabancı tedarikçileri dışlamak için hiçbir geçerli neden görmediklerinin de işaretini verdiler. Aynı şekilde, Belçika hükümeti sadece “güvenilmez tedarikçilere” karşı kısıtlamalar koyacağını ilan etti. Kanada gibi bazı diğer Müttefikler ise halen Çin şirketleri hakkında hiçbir karar almamış bulunuyorlar.
En baştan kabul edenler
Son olarak, bir diğer grup daha şimdiden Çin’in 5G teknolojisini benimsemiş durumda ve altyapının yüksek yenilenme bedelini ödemiş oldukları için de bundan vazgeçmeleri pek olası değil. NATO ülkeleri arasında bu tutumda olan ülkeler Macaristan ve İspanya.
En baştan kabul edenlerin birçoğu NATO ülkesi olmasalar da gerek İttifak gerekse Müttefikler açısından önemli ülkeler. Avrupa’da Avrupa Birliği üyesi olan İrlanda, gelecekte AB üyesi olacak olan Sırbistan ve İsviçre bu grupta. Diğer örnekler ise Körfez Devletlerinden Bahreyn, Kuveyt, Oman, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri – bu ülkeler de çeşitli NATO Müttefiklerinin askerî üslerine ve personeline değişik düzeylerde ev sahipliği yapmaktalar. Asya’da Endonezya ve Filipinler de Huawei’nin 5G teknolojisini değişik düzeylerde benimseyen devletlerden.
Sırada ne var?
5G ile ilgili tartışmalar önümüzdeki aylar ve yıllarda devam edecek ve askerî iletişim 5G’ye geçmeye başladıkça büyük olasılıkla konu daha da önem kazanacak.
Gelecekte komuta ve kontrol, iletişim ve diğer amaçlarla bu yeni teknolojik fırsatlardan yararlanmak, özellikle NATO için çok önemli olacak. 5G iletişimi olmadan savaş alanında büyük veriden, yapay zekâ ve bulut bilişimden yararlanmak çok zor olacak.

Askerî iletişimin 5G’ye geçişi savaş alanında büyük veri, yapay zekâ ve bulut bilişimden yararlanmayı mümkün kılacak. © Federal News Network
Bu konudaki tartışmalarda tüm Müttefiklerin fikirlerini açıkça ifade etmeleri ve bu geçişin ekonomik, siyasi ve askerî sonuçlarını gayet iyi anlamaları önemlidir. Bu konuda eğitim sağlanması, yeni operasyon kavramlarının geliştirilmesi ve edinim ve kuvvet yapısında uygun değişiklikler yapılabilmesi açısından bu tartışmalar gereklidir.
Aynı zamanda bu tartışmaların teknik, ekonomik ve stratejik konularda (İttifak içinde tutarlılık dâhil) sağlam bilgilere dayanması gerekir. Bu nedenle, açık arayüzlerin farklı satıcıların ekipmanlarının birbirine entegre olmasını kolaylaştıran modüler mimariler önümüzdeki yıllarda, farklı gereksinim ve düşünceleri bir araya getirmekte geçerli bir seçenek haline gelebilir. Bu çözüm, Müttefiklerin tek bir baskın oyuncu olmadan, ekonomik etkinliklerinden taviz vermeden güvenliği sağlamalarını ve tedarik kesintilerinden uzak, etkili ve güçlü bir iletişim ağına erişimlerini mümkün kılabilir.