Rusya, NATO için karada olduğu kadar denizlerde de bir sorun oluşturuyor. İttifak’ın oldukça sessiz mukabelesi ise rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla daha fazla bilgi ve yeni komuta kontrol yapıları üzerinde odaklanmaktadır; ancak tek başına bu önlemler yeterli bir caydırıcılık unsuru olmayacaktır.
Devletler artık savaş tekniklerini değiştiriyorlar. Ortaya yeni yeni angajman doktrinleri çıkıyor, taktikler değişiyor, ve Frunze Akademisi’ndeki yeni akım bir çatışma durumunda silahlı kuvvetlerin nasıl rekabet üstünlüğü sağlayabileceği konusunda Batı’nın tutuculuğuna alternatifler geliştiriyor. Karaya ayak basan küçük yeşil adamlarla ilgili manşetlere rağmen, denizlerde güç rekabeti daha belirgindir. Denizlerde gözle görülür sınırların olmaması, yönetişimin yetersiz olması, ve gözetimin baştan savma, güvenlik tablosunun ise zayıf olması deniz kuvvetleri arasında çatışmalara olanak sağlamaktadır. Bu tür zıtlaşmalar karada olsa ciddi siyasi ve askeri sonuçları tetikleyecek saldırgan eylemler olarak algılanırdı.

NATO kuvvetleri Yunan Denizi’nde yaptıkları yıllık “Dynamic Manta” tatbikatı sırasında hem deniz kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğini güçlendirirler hem de birleşik denizaltı ve deniz üstü savaş yetenekleri ve kapasitelerini arttırırlar (Mart 2018). Resim: ESPS Victoria; foto FRAN CPO C. Valverde
© NATO HQ MARCOM
Ancak savaşın nasıl savaşılacağı konusundaki bu görüş aslında NATO’nun düşmanları tarafından dikte edilmektedir ve İttifak’ı tepki göstermemeye ve tartışmaların dışında kalmaya zorlamaktadır. Kısacası, NATO’nun denizleri bir rekabet, nüfuz ve savaş alanı olarak ihmal ettiği görülüyor. Müttefikler artık başka tehditler üzerinde yoğunlaşmaya başladıklarından NATO’nun bu tutumu bir açıdan anlaşılabilir nedenlere dayanmaktadır. Kriz yönetiminde muhafazakâr tutumundan kopamayan İttifak, ilerleyen teknolojinin yanı sıra üye ülkelerin silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirlik ve hazırlık durumunda zaman içinde yapılacak iyileştirmelerin Batılı angajman kurallarına uymayan bir düşmanı yenmeye yeterli olacağını ümit etmektedir. Bu tutum Bill Lind’s “4th generational warfar el kitabı”ndan alınan “ikinci nesil savaş”ın bir örneğidir.
Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık, teknolojik denge, yenilikler dalgası, ve daha fazla belirginliğin getireceği bir değişikliği savunuyor olabilirler, ama bunların maliyeti çok yüksektir ve NATO’nun siyasi liderleri, haklı olarak, yeni deniz stratejilerinin daha detaylandırılmasını istemektedirler.
Birbirini izleyen NATO zirve toplantılarında hep öne çıkan sorunun tüm İttifak üyelerine ve onların denizlerde karşılaşılan güvenlik tehditleri konusundaki farklı görüşlerine cevap verecek tek bir deniz stratejisinin oluşturulması olduğu görülmektedir. Ülkelerin oluşturduğu değişik grupların denizcilik konusundaki öncelikleri çok büyük farklılık göstermektedir.
Farklı öncelikler
Kuzey Grubu Rusya’nın Soğuk Savaş’ın doruğa ulaştığı zamanlardan beri görülmemiş ölçekteki denizaltı ve ana gemi konuşlandırmasına karşı koyacak ve caydırıcı olacak bir konvansiyonel deniz gücüne öncelik veren bir plan konusunda ikna edici bir savunma getirmektedir. Denizlerdeki kritik altyapılarda, Kuzey Amerika ile hayati önem taşıyan bağlantılarda (Atlantik Okyanusu’nun altında ve yüzeyinde), ve Avrupa’daki iç denizlerde görülen zayıflıklar Rusya deniz kuvvetlerinin NATO’nun denizdeki üstünlüğüne meydan okumasına olanak sağlamıştır – özellikle de Kuzey Atlantik Okyanusu, Kuzey Buz Denizi ve Norveç ve Baltık Denizlerinde. NATO’nun temel ilgi alanındaki bu zayıflıkların geniş çapta kabul edilmesi sonucunda NATO için yeni bir Atlantik Komutanlığı oluşturulması kararı alınmıştır.
Buna karşılık bazı İttifak üyeleri, Rusya tehdidini denizlerde karşılaştıkları en önemli güvenlik sorunu olarak görmüyorlar. Akdeniz’e kıyısı olan birçok ülke (özellikle İtalya, Yunanistan, ve NATO ortaklarından Malta) için göç sorunuyla nasıl baş edileceği daha büyük bir sorundur.
Dolayısıyla, İttifak için uyumlu bir deniz stratejisi oluşturmak pek anlaşılabilir bir iş değildir. Bütün bu tehditleri kapsayacak ve tüm üyelerin kabul edebileceği yeni bir strateji, görüşler ve ideallerin en düşük ortak paydaya indirgeme riskini taşır.
Eğer 2011 İttifak Deniz Stratejisi’nde olduğu gibi, deniz güvenliğinin itici gücü belirgin bir caydırıcılık stratejisi yerine denizlerde polislik yapmak veya terörizmle mücadele etmek olursa, böyle bir yaklaşım caydırıcılık açısından bir yararı olmaz.
Nitekim, gerek Rusya’nın faaliyetleri gerek geliştirmekte olduğu yetenekleri sadece Kuzey Grubu’ndaki ülkeleri değil, İttifak’ın tüm üye devletlerini tehdit etmektedir.
Rusya’nın askeri yetenekleri: ne gibi yenilikler var?
Rusya’nın Baltık Denizi, Kuzey Atlantik, Kuzey Denizi, Ege, Kara Deniz, Doğu Akdeniz, ve Kızıl Deniz’deki eylemleri dikkate alındığında, yeni bir deniz stratejisinin öncelikli odağı Rusya ile denizde nasıl başa çıkılacağı olmalıdır. Böyle bir strateji İttifak’a, ve yeni Atlantik Komutasına, bütün deniz güçlerinin etrafında kenetlenecekleri güçlü bir amaç sağlar.

Rusya, Suriye’deki çatışmalarla bağlantılı olarak Batılı ülkelerle arasında artan gerginlikler sonucunda Ağustos 2013 Ağustos ayı sonlarında Moskva füze kruvazörünü Akdeniz’e gönderdi. © ABD Naval Institute
Moskova yeni kara saldırıları ve deniz füze sistemleri, sensor dizilimleri, yeni platformlar ve yeni taktikleri finanse etmiş, geliştirmiş ve denemiştir. Bunların hepsi Batı’nın kendisinin geliştirmeyi umduğu Third Offset stratejisinden alınmış izlenimi vermektedir. Bu yetenekler yüksek yoğunluklu savaşlar için tasarlanmıştır. Rusya bu yetenekleri savaş eşiğinin altında, hibrid, yeni nesil savaş veya faal önlemlerin güncellenmiş versiyonları vasıtasıyla kullanıyor gibi görünüyor.
Rusya NATO’ya kıyasla daha küçük bir savunma bütçesine sahiptir. Kuvvetlerin oranı ile ilgili herhangi bir hesap yapıldığında kağıt üzerinde, İttifak’ın, avantajını sürdürdüğü görülecektir. Gerçekte ise, Rusya Silahlı Kuvvetleri savaş alanında NATO’dan çok daha başarılıdır; bu durumun da Rusya’nın, Kuzey Afrika’dan Orta Doğuya kadar olan bölgede daha fazla siyasi nüfuzu ve avantajı olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Rusya’nın Baltık, Balkanlar, Kuzey kutup dairesi, Suriye ve Ukrayna’daki saldırgan tutumu ve faaliyetleri herkes tarafından bilinmektedir. Rusya’nın Suriye’de tanıttığı ve test ettiği yeni askeri yetenekler Orta Doğu ve Pasifik’te olduğu kadar NATO üyesi ülkeler arasında da silah satışlarını arttırmıştır. Daha az anlaşılan ise Rusya’nın Balkanlar’daki eylemleri ve İskandinavya’daki faal varlığıdır: Batı ideolojisi, NATO içindeki uyumu ve İttifak’ın inanılırlığını zayıflatmayı hedefleyen denenmiş ve sınanmış bir casusluk, kandırmaca ve sabotaj doktrini.
Denizlerde, Rusya, deniz kuvvetlerini yeniden yapılandırma sürecindedir. Rusya’nın Kuzey Atlantik, Pasifik, Karadeniz, Baltık ve Hazar Denizlerindeki filoları yaşları ve hazırlık durumları açısından NATO filolarından daha kötü durumda değildir; ancak, yeniden yapılandırma programı iddialı ve saldırgandır ve açık denizlerde yüksek yoğunluklu savaş yetenekleri üzerinde odaklanmaktadır. Planlanan 100 ilave geminin (54 ana savaş gemisi) ve denizaltının (24 yeni konvansiyonel ve nükleer ) 2020 yılına kadar tamamlanması pek kolay bir iş değildir, ama bu kuvvet tasarımı en az yirmi yıl NATO deniz gücüne meydan okumaya devam edecektir.
Rus deniz gücünün geliştirilmesi ile ilgili üç nokta göze çarpmaktadır. Birincisi, devam etmekte olan denizaltı geliştirme programının otonom sistemler ile geleneksel insanlı platformları bir araya getiriyor olması; ikincisi, Batı savunmasını alt edecek veya bozguna uğratacak kapasiteye sahip kara ve deniz saldırıları, cruise ve kısa menzilli balistik sistemleri kapsayan Rusya füze teknolojisinin evrimi.
Son olarak, Rus silahlı kuvvetlerinin sadece yeni teknolojiler ve yeteneklere yatırım yapmadığı açıktır. Öyle görülüyor ki Rusya teknolojiler ve güçlü siyasi iradeyi bir araya getirmenin önemli fırsatlar getireceğini düşünüyor – önceden kestirilemeyecek şekilde hareket edebilme ve NATO’dan önce düşünebilme yeteneği. Rusya’nın Ocean Multipurpose System Status-6 sistemi buna iyi bir örnektir. Bu sistem otonomi, silah bilgisi, denizaltı uzmanlığı ve stealth teknolojisini bir araya getirmekte ve potansiyel olarak ölümcül bir bileşim yaratmaktadır. Ayrıca DARPA’nın yukarı doğru düşen yükler için ciddi bir rakip oluşturmaktadır.

Rusya, deniz kuvvetlerini yeniden yapılandırma sürecindedir. Son raporlar Rusya’nın yüksek performanslı Soğuk Savaş Alpha sınıfı denizaltılarını (resimde görülmektedir) yeni teknolojiyle güncelleştireceğine işaret etmektedir. © The National Interest
Çarpışma kavramı – yüksek siyasi irade ile coğrafi belirsizlik, kilit alanlar konusunda enformasyon ve Batılı angajman kurallarının dışında (yasal, etik ve ahlaki anlamda) davranma eğiliminin birleşmesi – NATO’nun siyasî ve askeri komutanları açısından bariz bir sorundur. Rusya, henüz çatışmaya dönüşmemiş faaliyetler karşısında hibrid, gri bölge veya eşik yaklaşımları sergileyerek karada inisiyatifi eline geçirmiş, halen aynısını denizde yapmaktadır.
Moskova deniz altı kablolarını (elektrik/enerji, internet ve su), balıkçılık ve ticari faaliyetleri, ve Arktik rotaları tehdit eden yetenekleriyle ve göç dalgalarının hız ve boyutunu dikte edebilme potansiyeliyle Avrupa devletlerini altüst edebilir. Aynı zamanda Rusya’nın hava, kara ve deniz altı ve yüzeyi kuvvetleri, komutanlıkların dikkatini dağıtarak ve kafasını karıştırarak resmin bütününü görmelerini önleyebilir. Rusya’ya göre Atlantik’te, Kuzey Buz Denizin’de buzulların altında, Ege’de, Karadeniz’de, Baltık denizinde ve Akdeniz’de sürdürülen faaliyetler birbiriyle bağlantılıdır. Bu, nitelik olarak biraz fırsatçı olsa da, tutarlı ve ustaca bir plandır.
İttifak’ın yetersiz tepkisi
Buna cevaben, İttifak denizcilik alanına daha fazla odaklanmaya başlamıştır. NATO savunma makamları geçen Kasım ayında İttifak’ın güçlendirilmiş caydırıcılık ve savunma duruşunun ayrılmaz bir unsuru olarak deniz duruşunu kuvvetlendirme kararı aldılar. Bu karar Müttefiklerin 2018 Brüksel Zirvesi’ne kadar deniz kuvvetleri ve yeteneklerinin savaşmak da dahil, komuta, tatbikat ve istihdam yöntemleri konusunda kararlar almalarını mümkün kılacaktır. Ancak tüm bu eylemler tek başlarına yeterli değildir, ve İttifak’ın daha çok enformasyon eşittir başarı tezine de bir değişiklik getirmez.
Daha çok istihbaratın belirleyici olacağı yönündeki inanç, J. F. C. Fuller’ın “1919 Planı”ndaki liderliğin başının kesilmesi düşmanın “beynine kurşun” sıkma etkisi yapar ve savaşı kazandırır şeklindeki ifadesinden kaynaklanmaktadır. Sürat, Manevra ve Şaşırtma 1980’lerden beri NATO doktrinin temel parçalarındandır ve 1990’lardan itibaren askeri kuvvetlere yatırım yapılmaması, bir düşmanla aynı düzeyde olabilmek için sınırlı platformları her zamankinden daha etkili kullanma gereğini doğurmuştur.
Enformasyon, Fuller’ın varsayımlarına dayanan bir stratejinin uygulanmasının temel gereği haline gelmiştir. Bu nedenle, NATO’nun kuvvet tasarımı giderek daha çok enformasyona bağımlı hale gelmiş, komuta ve kontrol her düzeyde daha merkezîleşmiştir. Rusya 1991’deki Körfez Savaşı’nda bunu NATO’nun zayıflığı olarak algıladığı için 2003’ten beri yıllık savunma bütçesinin yüzde 20’den fazlasını tutarlı olarak elektronik savaşa ve NATO doktrin ve komutanlarının güvendikleri bağlantıları kesebilecek siber araç gerece harcamakta.
Artık daha fazla bu dünya ile ilgisi olmayan kağıtlar, politikalar ve stratejilere değil, “modern” ve “ihtiyaca yönelik” caydırıcılığa katkısı olacak etkin çözümler gerekmektedir. İttifak’ın Moskova’yı denizlerdeki iddialı duruşundan nasıl caydıracağı konusunda düşünmesi son derece yararlı olacaktır — reaktif kalarak mı inisiyatifi ele alarak mı? Bu Rus kuvvetlerinin Kuzey Buz Denizinde buzların altında olduğu gibi hiç bir rekabetle karşılaşmadıkları bir coğrafi bölgede de olabilir, Moskova’yı yakından ilgilendiren Füze Savunması gibi bir alanda da olabilir.
Rusya’nın deniz kuvvetleri ile platform platforma bazında yüzleşme fikri düşünmeye değer. Bu da Batılı deniz kuvvetlerinin stratejik kuvvet intikal platformlarına dayanan seferî doktrinlerden İttifak çapında deniz savaşlarına büyük yatırım yapılarak savaş gemileri ve denizaltıları destekleyen bir doktrine dönmelerini gerektirir.
Taktiklerin de ele alınması gerekir. NATO deniz kuvvetlerinin işletme prosedürleri kara saldırısı alanında hızla gelişmiş olsa da denizaltıyla savaş (ASW) taktiklerinde 1950’lerden beri önemli bir ilerleme olmamıştır. Batının derin sularda denizaltı savaş becerileri iyileşiyor olabilir, fakat Soğuk Savaşın en şiddetli olduğu dönemdeki boyut ve uzmanlık düzeyine bir daha ulaşamamıştır. Bu bir endişe konusudur. İngiliz Savunma Bakanı 21 Şubat 2018’de Rusların denizaltı faaliyetlerinde on kat artış olduğunu ifade etti. Halen NATO’nun elinde onlarla her düzeyde mücadele edebilecek siyasi irade olsa da, bunun için yeterli eğitim, taktik veya kaynaklar yoktur.
Buna benzer bir dizi sorunun PACCOM’da Amiral Swift tarafından fark edilmiş olması ve bunun sonucunda “Filo Sorunları”nın (Fleet Problems) yeniden ortaya çıkması ilginçtir. Swift’in personeli etkin bir hazırlık durumunun kazanılmasında eğitimin çok fazla kuralcı olduğunun ve bu nedenle de ekip ve personelin yaratıcılığını ve inisiyatifini zayıflattığının bilincindeydi. Swift, pek inceden inceye planlanmamış savaş oyunlarına açık olunduğunda performansta müthiş bir değişiklik, öldürücü güç ve orijinallik gördüğünü iddia ediyor. Daha da önemlisi, bu tatbikatların ABD Deniz Kuvvetlerinin taktikleri, teknikleri ve yöntemlerindeki başarısızlıkları açıkça ortaya koymasıdır – ki bu NATO için de geçerlidir.
Rusya’nın NATO’dan daha üstün olduğu tek bir alan yoktur, ancak saldırgan bir siyasî iradenin yanı sıra teknoloji, savaşma yöntemleri, platformlar, silahlar, ve sensörleri birleştirme yaklaşımı onları iddialı bir düşman tapmaktadır. Bu, Rusya’nın kazandığı demek değil, ama NATO’nun deniz savaşlarında kaybediyor olması demektir. NATO’nun yeni tepkisi, Frunze Akademi’de (Rusya’nın Genel Kurmay askeri akademisi) geliştirilen yaklaşımlar kadar açık, sağlam ve akıllıca olmalıdır.
Konu, Batılı askeri liderlerin, özellikle denizler altında bu iddialara karşılık verecek yetenekleri olup olmadığıdır. Komuta yapısını değiştirmenin bu konuda bir yardımı olabilir (fakat ancak doğru insanlar tarafından doğru biçimde kaynak sağlandığı takdirde), fakat yeni bir deniz stratejisinin bunun yapma olasılığı pek yüksek sayılmaz. On veya yirmi yıllık bir plan hoşa gidebilir, fakat bugün denizciler, askerler, deniz piyadeleri ve havacılar bir kağıt parçasının üzerine yazılmış övgüye değer sözcüklerle değil, ellerinde ne varsa onunla savaşmak durumundalar. İttifak Rusya’yı caydırma konusunda ciddi ise gerçek eylemler ve faaliyetler gerekiyor, çünkü şu anda Kuzey Atlantik NATO’nun zayıf halkası. Bunlar yeni bir Atlantik Komutanlığı’nın yapabileceğinden çok fazla.