Mart 2014’te Rusya’nın Kırımı gayrımeşru biçimde ilhak etmesi ve Ukrayna’daki askeri eylemleri, transatlantik politika yapıcılarını NATO’nun “doğu kanadı” olarak adlandırılan bölgenin toplu savunma düzenlemelerini yeniden değerlendirmeye zorlamıştır. “Doğu kanat”ın kuzeyine doğru uzanan bölgede güvenlik açısından giderek birbirlerine bağımlı hale gelmiş sekiz Nordik ve Baltık devleti bulunmaktadır. Avrupa’nın değişmekte olan güvenlik ortamı bağlamında bu bölgenin önemi giderek artmaktadır. Temmuz ayında Polonya’nın Varşova kentinde yapılacak olan NATO zirvesinde savunma ve caydırıcılık konularının gündemin üst sıralarında yer alması beklenmektedir.

NATO’nun, bölgedeki devletler arasındaki sıkı güvenlik bağlarının koordine edilmesinde önemli bir rolü vardır. Finlandiya ve İsveç İttifak üyesi olmadıkları için NATO’nun toplu savunma kapsamı dışında kalmaktadırlar. Ancak Müttefikler Baltık Denizi bölgesinin güvenliğini değerlendirmek, hibrid savaş konusu da dahil bilgi paylaşımını genişletmek, eğitim ve tatbikatları koordine etmek, ve mevcut durumla ilgili müşterek farkındalıklarını arttırmak konusunda NATO’nun en aktif ortaklarından olan bu iki ülke ile birlikte çalışmaktadırlar.

NATO-Nordik-Baltık savunma işbirliği konusunda beklentiler olumlu olmakla beraber daha birçok önemli sorunun üstesinden gelinmesi gerekmektedir. Bu bölge adeta NATO’nun üyeleri ve önemli ortakları olan devletler arasındaki savunma bağlarını kuvvetlendirmekte ne kadar esnek olabileceğini sınamaktadır.

Baltık dengesi

Baltık devletleri NATO’nun 2014 yılında yapılan Wales zirvesinde bir caydırıcılık önlemi olarak Hazırlık Eylem Planını (HEP) onaylamışlardır. Ancak Baltık ülkelerinde pek çok kişi bu planın henüz tamamlanmadığı kanısındadır.

Hazırlık Eylem Planı’nın (HEP) özünde NATO Mukabele Kuvveti (NMK) dahilinde oluşturulan ve 5,000 askeri kapsayan Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü (VJTF) bulunmaktadır. Doğal olarak Baltık başkentleri toprakları üzerinde daha büyük ve daimi bir NATO askeri varlığı olmasını tercih etseler de HEP çerçevesindeki mevcut düzenleme Müttefiklerin “tuzak teli” tabir edilen küçük çaplı rotasyonlarını vurgulamaktadır.

Haziran 2015’te NATO’nun yeni Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü (VJTF) çerçevesinde bir tatbikatta konuşlandırılmaya hazırlanan Hollanda ve Çek topçu birlikleri birbirlerinin en güçlü beceri ve tatbikatlarından yararlanmak için birlikte eğitim görüyorlar. (Photo: MCD/Evert-Jan Daniels)
)

Haziran 2015’te NATO’nun yeni Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü (VJTF) çerçevesinde bir tatbikatta konuşlandırılmaya hazırlanan Hollanda ve Çek topçu birlikleri birbirlerinin en güçlü beceri ve tatbikatlarından yararlanmak için birlikte eğitim görüyorlar. (Photo: MCD/Evert-Jan Daniels)

NATO’nun önde gelen Müttefikleri – Fransa Almanya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri — hala Doğu Avrupa’daki güvenlik krizini diplomatik yollarla halletmeye öncelik vermekteler; ancak bu zor bir dengedir: bu ülkeler bir yandan 1997 NATO-Rusya Kurucu Senedinin sınırları içinde kalıp NATO’nun “doğu kanadı” boyunca gergin bir askeri yığılmadan kaçınmaya çalışırken, diğer yandan da NATO’nun doğulu üyelerine herhangi bir saldırganlığın inanılır biçimde caydırılacağı konusunda garanti vermeye çalışmaktadırlar.

HEP içindeki işbirliğinin daha üst düzeye çıkarılması

HEP’in radikal biçimde elden geçirileceğini öngörmek zor olsa da sözü edilen sınırlar dahilinde caydırıcılık çerçevesi daha da iyileştirilebilir. Rusya’ya NATO içinde istismar edebileceği bölünmelerin bulunmadığı sinyali verilirken Müttefiklerin büyük bir kısmının HEP’e kaynak sağlanması önem kazanmaktadır.

NATO’nun Baltık hava sahası güvenlik misyonu hem Müttefiklerin geniş çapta katılımının mümkün olduğunu, hem de mevcut güvenlik şartlarına ayak uydurabileceğini gösteriyor. 2004 yılından beri 16 NATO üyesi devletin hava kuvvetleri Baltık hava sahasının güvenliği için çalışmaktadır. 2014 Kırım krizinin hemen ardından bu misyona dahil olan Müttefikler ve savaş uçaklarının sayısı arttırılmıştır. Eğer gerek olursa, hava gücünün arttırılması konusundaki çeşitli seçenekleri uygulamaya koyabilmek için hava sahası güvenliği misyonunun merkezi olan Litvanya’daki Siauliai hava üssünü desteklemek üzere Polonya’daki Malbork ve Estonya’daki Amari üsleri daha yoğun biçimde kullanılabilir.

HEP kurulduğundan beri Müttefiklerin geniş katılımı genel olarak tatmin edici olmuştur. Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü (VJTF) 2017’de tam operasyonel hale gelene kadar Almanya, Norveç ve Hollanda Ocak 2015’ten beri hazır olan “geçici işgal gücü” görevini üstlenmişlerdir.

Bir Portekiz F-16 uçağı Litvanya’daki Siauliai hava üssünde pistte ilerliyor. (Photo Ricardo: Quintela, Portuguese Air Force)
)

Bir Portekiz F-16 uçağı Litvanya’daki Siauliai hava üssünde pistte ilerliyor. (Photo Ricardo: Quintela, Portuguese Air Force)

Ayrıca Pentagon halen Baltık devletleri, Polonya, Bulgaristan ve Romanya arasında dönüşümlü olarak konuşlanacak 5,000 askerden oluşan bir muharebe tugayını Avrupa’da daimi olarak konuşlandırma planlarını görüşmekte. Birleşik Krallık Baltık Denizindeki mevcudiyetini daha da arttıracaktır; Şubat 2016’da bir destroyer, bir firkateyn ve üç mayın tarama gemisi konuşlandıracağını duyurmuş ve ayrıca Baltık devletlerine 100 asker sözü vermiştir. Almanya ise Baltık devletleri ve Polonya’da dönüşümlü olarak askeri bölükler bulundurmayı planlamaktadır.

NATO güvenlik şartlarının kötüye gitmesi durumunda “doğu kanat” boyunda caydırıcı mevcudiyetini hızla arttıracağı sinyalini inanılır biçimde vererek psikolojik üstünlük kazanabilir. Bu açıdan, kapasitelerin NATO’nun asker sayısı ve askeri donanımındaki artışı barındırabilecek şekilde arttırılması önemli olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri bu amaç için 2017 bütçesinden 2.4 milyar dolar ayırmışsa da NATO’nun — öncelikle de “doğu kanadı” oluşturan devletlerin — NATO’nun caydırıcılığını arttırmasını kolaylaştıracak altyapının sağlanabilmesi için daha fazlasını yapmaları gerekmektedir

Caydırıcılık ve savunmanın tatbikatlarla güçlendirilmesi

NATO’nun Baltık denizi bölgesindeki müttefiklerinin kara, deniz ve hava kuvvetlerini kapsayan büyük çaplı operasyonlarının sayısı arttırılması gerekmektedir. Rusya, Ukrayna krizi başladığından beri Baltık sınırlarına yakın bölgelerde 30,000-80,000 asker içeren “anȋ” askeri tatbikatlar yaparken, NATO’nun daha önce bölgede yaptığı tatbikatlar — örneğin Kasım 2013’teki 6,000 askeri kapsayan Steadfast Jazz tatbikatı — bugün bir hayli orta halli görünmektedir. Daha büyük tatbikatlar ile NATO Rusya’yı hibrid savaş uygulaması çerçevesinde zorlama amacıyla hedef devletin sınırına çok yakın bölgelerde büyük çaplı askeri varlık bulundurma stratejisinden caydırma konusundaki kararlılığını gösterebilir.

Bölgede yapılacak daha küçük çaplı tatbikatlar de NATO Müttefiklerine katma değer getirecektir. Estonya’nın bölgesel savunma sisteminde zorunlu askerlik hizmeti yapanlardan ve gönüllülerden oluşan birlikler önemini korumakta. Litvanya ise kısa süre önce zorunlu askerliği yeniden başlatarak bölgesel savunmasını güçlendirmeye karar vermiştir. Baltık bölgesinde Rusya tarafından herhangi bir askeri taciz söz konusu olursa, askerlik hizmeti yapanlardan ve gönüllülerden oluşan bu kuvvet unsurları profesyonel askerlerle birlikte çalışarak erken caydırma aşamasında son derece önemli olacaklardır. Bu nedenle HEP içinde yer alan tüm Müttefiklerin profesyonel olmayan bu birliklerle birlikte çalışma yeteneklerini geliştirmeleri hayati önem taşımaktadır.

Mayıs 2015’te Estonya’da yapılan Siil/Steadfast Javelin tatbikatı 7,000’i yedek olmak üzere 13,000 asker içeriyordu. (Photo: Estonian Defence Forces)
)

Mayıs 2015’te Estonya’da yapılan Siil/Steadfast Javelin tatbikatı 7,000’i yedek olmak üzere 13,000 asker içeriyordu. (Photo: Estonian Defence Forces)

Mayıs 2015’te Estonya’da yapılan Siil/Steadfast Javelin tatbikatı iyi bir örnek oluşturmuştur. Estonya nüfusunun 1.3 milyon olduğu düşünülürse, bu gerçekten büyük bir tatbikattı. Tatbikata askerlik hizmeti yapanlar ve gönüllüler de dahil olmak üzere 13,000 Estonya askerinin yanı sıra Belçika, Almanya, Letonya, Polonya ve Birleşik Krallıktan 600 asker katılmıştı.

Kuvvet yapıları

Baltık devletlerine değişen bölgesel güvenlik şartları doğrultusunda kuvvet yapılarında değişiklik yapma fırsatı sağlanmalıdır. NATO kendini toplu savunma, işbirliğine dayanan güvenlik ve kriz yönetimine adamış, çok amaçlı bir İttifak olmaya devam etmektedir. Bölgesel güvenlik konusundaki endişelere rağmen Baltık devletleri daha önce NATO’nun beklentilerini karşılamakta istekli davranmışlar ve bölge dışı kriz yönetim çalışmalarına, özellikle Afganistan’da katkıda bulunmuşlardır.

Uluslararası misyonlara katılmanın Baltık askeri kuvvetlerine birçok yan faydaları olmuştur. Ancak, Rusya’nın güç kazanmasının ardından Baltık savunma planlamacılarının sınırlı kaynaklarını “inkar yoluyla caydırma” stratejisini kolaylaştıracak askeri kuvvet yapıları üzerinde yoğunlaştırmaları gerekmektedir.

Küçük Baltık askeri kuvvetleri için bunun anlamı taktik geliştirilmesi ve herhangi bir düşman gücünün ilerlemesini engelleyecek, içine sızabilecek, ve sınırlayacak askeri teknolojinin kullanılması demektir. Baltık devletleri gelecekteki kriz yönetimi görevleri için NATO çapında katkı beklentisinden muaf tutulmalı, bunun yerine Baltık savunma planlamacıları misyonları getirecekleri askeri gelişmelere göre seçmelidir.

Nordik-Baltık savunmasının koordinasyonu

Nordik ve Baltık devletlerinin güvenlik konusunda birbirlerine bağımlılığı son on yıl içinde önemli ölçüde artmış, deniz güvenliği en acil konulardan biri haline gelmiştir. Enerji ve iletişim altyapısını oluşturan kritik hatlar bölgedeki birçok devleti birbiriyle birleştirmektedir. Bu çok önemli hatlar Baltık denizinin altından geçmektedir.

Baltık Denizi çevresinde herhangi bir kriz çıkması durumunda, eğer NATO müttefiklerinden herhangi birini savunmak için harekete geçmek zorunda kalırsa, mümkün olduğunca geniş manevra olasılığına sahip olabilmesi için altyapıya güvenli erişimi olması büyük önem kazanacaktır. Finlandiya ve İsveç gelişmekte olan Nordik Baltık altyapı ağının ana sağlayıcıları oldukları için NATO bu iki ortak ülkenin ilgili acil durum planlama yapılarına sağlam bir şekilde entegre olmaları seçeneğinin verilmesini sağlamalıdır.

Finlandiya askerleri İsveç ve Birleşik Krallık’tan gelen meslektaşları ile uluslararası deniz piyade birliğinin bir paçası olarak Haziran 2015’te BALTOPS Tatbikatı sırasında Ravlunda, İsveç’te bir kıyıbaşına amfibi çıkarma yapıyorlar.
)

Finlandiya askerleri İsveç ve Birleşik Krallık’tan gelen meslektaşları ile uluslararası deniz piyade birliğinin bir paçası olarak Haziran 2015’te BALTOPS Tatbikatı sırasında Ravlunda, İsveç’te bir kıyıbaşına amfibi çıkarma yapıyorlar.

Deniz güvenliği sorunları ayrıca Gotland (İsveç) ve Aland Adalarının (Finlandiya) stratejik konumları üzerinde odaklanmaktadır. Aland adalarının savunması, adalar uluslararası hukuk çerçevesinde askeriyeden arındırılmış statüde oldukları için hayli karmaşık bir sorundur. Gotland ise Soğuk Savaştan sonra askerden arındırılmış, ancak kısa süre önce yeniden askeri bölge statüsüne geçmiştir: olası tehlikelere karşı İsveç adada 300 kişilik bir muharebe grubu oluşturmaktadır. İsveçli savunma analisti Karlis Neretnieks, eğer Rusya Baltık Denizinin ortasında bulunan Gotland’ı ele geçirirse oraya mobil karadan havaya füzeler yerleştirebileceğini ileri sürmüştür. Böyle bir olay bölgedeki NATO müttefiklerinin güvenliğini tehlikeye atacağı gibi Müttefiklerin savunması konusunda yapılacak bir mukabelede NATO’nun hareket özgürlüğünü kısıtlaması da muhtemeldir. Aynı mantık Aland Adaları için de geçerlidir.


Gotland ve Åland Adalarının güvenliğinden öncelikle İsveç ve Finlandiya sorumludur. Ancak bu adaların bölgeninl güvenliği açısından önemli bir stratejik konuma sahip olmaları, İsveç ve Finlandiya'nın İttifak'ın önemli ortakları olarak deniz güvenliği ile ilgili planlarını NATO ve bölgedeki Müttefiklerle senkronize etmeleri gerektiği yönündeki görüşleri güçlendirmektedir.

Siyasi engellerin aşılması

Ukrayna krizi Nordik ve Baltık devletlerinin güvenlikle ilgili algılarını birbirine yaklaştırmışsa da özellikle Finlandiya ve Estonya arasında bazı karmaşık farklılıklar hala devam etmektedir. Bu ülkelerin diğer siyasi ve ekonomik alanlarda yaptıkları işbirliği giderek gelişme gösterirken bazı savunma politikaları arasında derin farklılıklar vardır. Rusya politikası ile ilgili sorunlar Finlandiya ve Baltık devletlerinin dış politikaları arasında oluşan birbirinden farklı yaklaşımları da iyice ortaya çıkarmıştır.

Finlandiya iyileştirilmiş savunma düzenlemelerini Moskova ile karşı karşıya gelme olasılığını minimuma indirecek şekilde devreye sokmak istemektedir. Diğer yandan Baltık Devletleri diğer NATO ve Avrupa Birliği üyelerine Rusya’nın Avrupa güvenliği açısından nasıl bir tehdit oluşturduğunu sık sık anlatmaya çalışmışlardır. Bu bakımdan Helsinki Baltık liderlerinin Rusya ile ilişkilerini gereksiz yere gerginleştirdiklerini, riski arttırdıklarını ve Finlandiya’nın bölgesel savunmaya katılımını daha az cazip hale getirdiklerini düşünüyor olabilir. İki tarafın siyasi anlayışlarının bu güçlükleri aşması gerekmektedir.

9 Haziran günü bir İsveç amfibi çıkarma aracı NATO’nun BALTOPS 2015 tatbikatına katılan Polonya savaş gemisine yaklaşıyor.
)

9 Haziran günü bir İsveç amfibi çıkarma aracı NATO’nun BALTOPS 2015 tatbikatına katılan Polonya savaş gemisine yaklaşıyor.

Kasım 2014’te Nordik Savunma İşbirliği (NORDEFCO) kavramının üç Baltık devletiyle yakın ortaklık içerecek şekilde geliştirilmiş olduğunun açıklanması, işbirliği etiğinin gelişebileceği bir ortam yaratılabileceğinin işareti olmuştur. Tüm katılımcı devletler “yeni” NORDEFCO’nun sağlayacağı olanaklardan yararlanabilmelidir.

NATO ile NORDEFCO arasında daha sıkı bağlar

NATO ile arasındaki bağları güçlendirmek, NORDEFCO’nun elindeki uzman havuzunu genişletecektir. Zaten Finlandiya ve İsveç’in 2014’ten beri NATO ile işbirliği ve diyalogda bulunmak için daha fazla fırsatı olmuştur. Ayrıca Danimarka ve İsveç Ocak 2016’da aralarındaki savunma işbirliğini genişletme konusunda anlaşarak Nordik bölgesinin ana siyasi gündeminde savunma politikasına daha fazla önem verildiğini göstermiştir.

Nordik-Baltık bölgesindeki tüm askeri kuvvetlerin teçhizat ediniminde aranan şartlar birbirine benzediği için, NORDEFCO ortamı müşterek edinimlere daha büyük bir ölçek ekonomisi getirerek maddi yükü azaltma imkânı sağlamaktadır. Temel odak noktasının soğuk hava operasyonları olmasını savunmanın makul bir sebebi varken, NORDEFCO çerçevesi Nordik-Baltık bölgesinde askeri birlikte çalışabilme yeteneğini güçlendirebilecek müşterek askeri tatbikatların sayısını arttırılmasını kolaylaştırır.

Nordik ve Baltık savunma sistemlerinin temelindeki uyum gayet güçlüdür. Estonya ve Litvanya örneklerinde olduğu gibi, birçok Nordik devletin bölgesel savunma planlaması zorunlu askerlik hizmeti yapan unsurları da içermektedir.

Son olarak, geniş bir NATO çerçevesinden bakıldığında, daha çok sayıda NORDEFCO tatbikatının Almanya, Fransa, Polonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri gibi HEP çerçevesi içinde Baltık bölgesinin savunmasına güçlü katkılarda bulunan bölge dışı müttefiklere de açılması gerekir. Nordik liderler etrafında odaklanan böyle geniş bir güvenlik işbirliği daha önce barışa destek operasyonlarında da, örneğin İsveç önderliğindeki Vikings tatbikatında da görülmüştü. Nordik-Baltık Bölgesinin bugünkü güvenlik durumuna bakıldığında, bu işbirliğinin bölgesel savunma alanına genişletilmesi gerektiği açıktır.