NATO Genel Sekreteri olarak görev süremin sonuna yaklaşırken son on yılda kazandığım bazı önemli derslere dönüp bakıyor ve bunların gelecekte de İttifak’a yol göstermeye devam etmesi gerektiğine inanıyorum.
2014’te NATO Genel Sekreteri olarak görevi devraldığımdan beri dünyada büyük değişiklikler yaşandı. Putin acımasız savaşı Avrupa’ya geri getirdi, küresel rekabet hız kazandı ve terörizmden yıkıcı teknolojilere, siber saldırılardan iklim değişikliğine kadar karşılaştığımız çeşitli sorunlar güvenlik ortamımızı ve günlük yaşantımızı değiştirdi. Dünya değiştiği gibi NATO da değişti.
Geçtiğimiz on yıl, NATO açısından, Soğuk Savaştan beri en fazla dönüşümün yaşandığı yıllar oldu. Tarihimizde ilk kez savaşa hazır on binlerce NATO askerini doğu kanadımıza yerleştirerek savunmamızı güçlendirdik. Şu anda İttifak genelinde önemli bir deniz ve hava gücüyle desteklenen yarım milyon yüksek hazırlık seviyesinde askerimiz var. Askerî yeteneklerimizin üretimini arttırıyor ve Avrupa ve Kuzey Amerika genelinde savunma sanayilerimiz arasında daha yakın bağlar kuruyoruz. Müttefikler savunma yatırımlarını önemli ölçüde arttırdılar: GSYİH’lerinin en az %2’sini savunmaya yatıran Müttefiklerin sayısı 2014’te üç iken 2024’te 23’e çıktı. Bütün bunları savaşı kışkırtmak için değil, savaşı önlemek ve barışı korumak için yapıyoruz ki, bu da NATO’nun temel görevidir. NATO sadece güçlenmekle kalmadı, aynı zamanda genişledi de. Ailemize dört ülke daha katıldı - Karadağ, Kuzey Makedonya, Finlandiya ve İsveç. Ukrayna ise NATO içinde hak ettiği yere her zamankinden daha yakın. Ayrıca, Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerle ortaklıklarımızı derinleştirdik, Güney komşularımızla ortaklıklarımızı genişlettik ve Avrupa Birliği ile işbirliğimizi görülmemiş düzeye taşıdık.
NATO,10 yıl içinde daha çevik ve nereden gelirse gelsin sorunların üstesinden gelmeye hazır hale geldi. Kara, hava ve denizlerin yanı sıra siber ve uzayı da yeni operasyon alanları olarak açıkladık. Yeni NATO Savunma İnovasyon Hızlandırıcısı (DIANA) programı ve milyar-Avroluk Yatırım Fonu sayesinde toplumlarımızın ve kritik altyapılarımızın dayanıklılığını güçlendiriyoruz. Çin’in baskıcı politikası ve iklim değişikliğinin güvenlik üzerindeki etkileri artık kesin olarak NATO’nun gündeminde yerini aldı. Bu değişiklikler önemlidir; NATO adaptasyonunu sürdürecektir. İttifakın yönetiminde geçirdiğim on yılın ardından NATO’nun başarısını sürdürmesinde kilit önem taşıyacak beş dersi sunmak istiyorum. İlk ders, özgürlüğün bedava olmadığıdır. Barışın bedelini ödemeye istekli olmalıyız. Soğuk Savaş’tan sonra gerginlikler azalınca savunma harcamalarımız da azaldı. Bugün olduğu gibi, güvenliğimiz tehlikede olduğu zaman savunma bütçelerimizin artması gerekeceği de gayet açıktır. Ne kadar çok harcarsak savunmamız o kadar güçlü, caydırıcılığımız o kadar etkili ve güvenliğimiz o kadar sağlam olur. İyi haber şu ki, Müttefiklerin GSYİH'lerinin %2'sini savunmaya harcamayı kabul ettikleri 2014 yılından bu yana, savunmaya yapılan yatırımlar önemli ölçüde artmıştır. Kanada ve Avrupa'daki ortak savunma harcamaları ilk defa %2'nin üzerine çıkmıştır. Ancak, ne yazık ki %2'lik bir sınır artık yeterli değil. 2023'teki NATO Zirvesi'nde Müttefikler Avrupa güvenliği için güçlü sağlam ve yeni savunma planlarını onayladılar. Bu planlar, her bir Müttefik ülkenin sağlaması gereken silahlar, kuvvetler ve hazırlık seviyelerini de içeren belirli yetenek hedeflerini kapsamaktadır. Bu hedefleri gerçekleştirmek ve bu planları uygulayabileceğimizi garanti etmek için Müttefiklerin, eğer gerekirse, savunmaya %2’den çok daha fazla harcama yapmak zorunda kalacaklardır.

Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde Washington D.C’deki NATO Zirvesinde yapılan Kuzey Atlantik Konseyi toplantısında Müttefikler NATO Ortak Finansmanı konusunda kararlar aldılar, 9-11 Temmuz 2024. © NATO
İkinci ders özgürlüğün serbest ticaretten çok daha değerli olduğudur. Ekonomik seçimlerimizin güvenlik açısından bazı sonuçları vardır. Son zamanlara kadar bazı Müttefikler Rusya’dan doğal gaz almanın sadece ticari bir mesele olduğuna inanıyorlardı. Ancak Rusya’dan gelen gaza bağımlı olmanın bizi savunmasız hale getirdiğini gördük. Aynı hatayı Çin ile de yapmamalıyız. Kritik altyapımızı daha iyi korumalı, bize karşı kullanılabilecek teknolojileri ithal etmekten kaçınmalı ve stratejik rakiplerimizden gelen kritik malzemelere bağımlı kalmamalıyız. Güvenliğimiz açısından bu çok önemlidir. Ancak bu, Müttefiklerin kendi aralarında bariyerler oluşturmaları anlamına gelmez; bu tür korumacılık, güvenliğimiz veya ekonomimiz açısından iyi bir şey değildir. Tam aksine, Kuzey Atlantik Kurucu Antlaşmasının 2. Maddesi doğrultusunda Müttefikler ekonomik işbirliğini güçlendirmek için birlikte çalışmalıdırlar. Üçüncü ders diyaloğun askerî gücün ön şartı olduğudur. Bu Ukrayna’da açıkça görüldü. Başkan Putin’in özgür ve bağımsız bir Ukrayna konusundaki fikirlerini değiştirebileceğimize inanmıyorum, fakat hesaplarını değiştirebileceğimizi düşünüyorum. Ukrayna’ya daha fazla silah vererek Moskova rejiminin savaş meydanında kazanamayacağını ve tek seçeneğinin müzakere masasına oturmak olduğunu anlamasını sağlayabiliriz. Çelişkili olsa da Ukrayna’da barış ve diyaloğa giden en kısa yol Ukrayna’ya daha fazla silah sağlamaktan geçiyor. Putin’in Şubat 2022’deki geniş çapta istilasından sonra Rusya ile yapıcı bir diyalog için uygun bir ortam oluşmadı. Bizzat Başkan Zelensky’nin de açıkça ifade ettiği gibi, Rusya’nın herhangi bir barış anlaşmasının parçası olması gerekecektir. Müzakereler için doğru zamanı Ukrayna belirleyecektir ama Putin’in anladığı tek dilin kuvvet olduğu da açıktır. Diyalog ancak kuvvetli bir savunma ile desteklenirse işe yarar.

Birleşik Krallık’ın önderliğinde yürütülen ve 12 ülkeden eğitmenlerin katıldığı Interflex Operasyonu, Ukraynalı acemi askerleri ülkelerini korumaya hazırlamak amacıyla piyade taktiklerinden savaş alanında ilk yardıma kadar her konuyu kapsayan beş haftalık bir hızlandırılmış kurs veriyor. Bugüne kadar Interflex 45,000’den fazla Ukraynalı askere eğitim verdi. ©
Dördüncü ders ise askerî gücün de sınırları olduğudur. Bunun en iyi örneği Afganistan’dır. 11 Eylül’deki ABD’ye yönelik saldırıları takiben NATO kuvvetlerini Afganistan’a göndermek doğru bir karardı. Askerî müdahalemiz El Kaide’yi zayıflattı ve Afganistan’ın uluslararası teröristler tarafından ülkelerimize saldırılar düzenleyecekleri güvenli bir sığınak haline getirilmesini önledi. Başlangıçtaki hedeflerimize ulaştık fakat aynı zamanda da zaman içinde hedeflerimizin yavaş yavaş değişmesinin bedelini de gördük. Herkesin eşit haklara sahip olduğu demokratik ve birleşik bir Afganistan kurmak çok değerli bir hedefti ama çok iddialı idi. Tamamen terörle mücadeleye odaklanmış bir operasyon olarak başlayan bu misyon büyük ölçekli bir ulus oluşturma tatbikatına dönüştü. 20 yılın sonunda Taliban ilerleme kaydetmeye başlamış ve uluslararası toplum bizim oradan ayrılmamızdan sonra ülkenin güvenliğini koruyacak istikrarlı bir Afgan hükümeti kurmayı başaramamıştı. Afgan hükümeti ve güvenlik kuvvetlerinin çok kısa zamanda çökmesi ülkeden ayrılma kararının neden doğru bir karar olduğunu gösterdi. Bir 20 yıl daha kalmamızın sonucu değiştireceğine dair hiçbir kanıt yoktu. Gelecekte tekrar sınırlarımızın ötesinde bir askerî müdahalede bulunmaya çağrılabiliriz. Ancak gelecekteki herhangi bir operasyonun en başından en sonuna kadar tüm hedeflerinin açıkça tanımlanmış olması gerekir. NATO askerî kuvvetlerinin neyi başarabileceği – ve neyi başaramayacağı - konusunda çok net olmalıyız.
Beşinci ve son ders Avrupa ile Kuzey Amerika arasındaki bağı asla hafife almamamız gerektiğidir. Atlantik’in her iki yakasında da transatlantik ittifakının değerini anlamalı ve ona yatırım yapmalıyız. Avrupalılar NATO olmadan Avrupa’da güvenlik olmayacağını anlamalı. NATO’nun savunma harcamalarının %80’i Avrupa Birliği üyesi olmayan Müttefiklerden gelmektedir. Güneyde Türkiye ve Kuzeyde Norveç’ten Batıda ABD, Kanada ve Birleşik Krallık’a kadar bu Müttefikler çok önemli kaynaklar sağlıyorlar ve aynı zamanda da Avrupa kıtasının güvenliği açısından stratejik bir konumdalar. Amerikalılar da NATO’daki dostlarının ve Müttefiklerinin değerini bilmeliler. Amerika Kore’den Afganistan’a kadar asla tek başına savaşmak zorunda kalmadı. Otuz bir ülke ABD’nin güvenliği ve çıkarlarına önemli katkılar yapıyorlar. Dünya çapında Amerika’nın gücünü ve nüfuzunu arttırıyorlar. Bu, başka hiçbir global gücün sahip olmadığı bir avantajdır. NATO Amerika’nın en büyük varlıklarından biridir.

NATO Devlet ve Hükümet Başkanları 9 Temmuz 2024’te Washington D.C.’de NATO’nun 75’inci kuruluş yıldönümünü kutluyorlar. ©NATO
Daha tehlikeli ve birbiriyle daha bağlantılı bir dünyada hiçbir NATO ülkesinin tek başına baş edemeyeceği kadar büyük güvenlik sorunları ve son derece şiddetli rekabet ile karşı karşıyayız. Tek başına Avrupa’ya inanmıyorum, tek başına Amerika’ya da inanmıyorum. Kuvvetli bir NATO içinde Avrupa ve Amerika’nın birlikte olmasına inanıyorum. Transatlantik ilişkimize yatırım yapmak, barış ve güvenliğimizi korumayı başarmanın tek yoludur – hem şimdi hem de gelecek nesiller için.