Enerji güvenliği 20. yüzyılın başlarından beri askerȋ düşünce tarzının çok önemli bir stratejik unsuru olmuştur. Son zamanlardaki olaylar hibrit savaşların giderek hâkim olduğu bir devirde enerji güvenliğinin İttifak için önemli ve giderek büyüyen bir sorun haline geldiğini gösteriyor.

Hibrit tehdit terimi, devlet veya devlet dışı aktörlerin açık veya gizli, askerȋ ve askerȋ olmayan yollarla bir hedefi zayıflatmak veya zarar vermek amacıyla yürüttükleri bir eylemi ifade eder. Hibrit tehditler yanıltıcı bilgilendirme, siber saldırı, ekonomik baskı, düzensiz silahlı grupların konuşlandırılması ve düzenli kuvvetlerin kullanılması gibi unsurları bir araya getirir. Bu unsurlar çoğu kez uzun süreli ve birlikte kullanılırlar.

Hibrit savaş kabaca ‘gri alan’ savaşı olarak tanımlanır ve çoğunlukla silahlı çatışma eşiğinin hemen altında yer alır. Bu tür savaş öncelikli olarak enerji dâhil, önemli altyapılara yapılan siber saldırılar veya yanıltıcı bilgiler vasıtasıyla halkın sivil topluma ve demokratik temellere olan güvenini yıpratmak üzere tasarlanır. Bu açıdan, egemenliğe karşı potansiyel bir tehdit oluşturur çünkü diğer devletlerin siyasetini ve politikalarını etkileyebilen düşük maliyetli ve yüksek kazançlı metotları sayesinde devletlerin, terör örgütlerinin ve sabıkalı aktörlerin kimliklerini nispeten gizleyebilir.

Gezegenimiz açısından fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş önemlidir. Ancak, giderek artan elektrik kullanımı enerji kaynaklarını siber saldırılara karşı daha savunmasız hale getirir.  © Bester Energy
)

Gezegenimiz açısından fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş önemlidir. Ancak, giderek artan elektrik kullanımı enerji kaynaklarını siber saldırılara karşı daha savunmasız hale getirir. © Bester Energy

Rusya, hibrit savaşın en aktif kullanıcılarından biridir ve bunu 2014’te Kırım’ı yasadışı ilhakında en etkin şekilde uygulamıştı. Kremlin bu tür savaşı bugün de kullanmaya devam ediyor ve bunu özellikle bazı ülkelerde istediği siyasi sonuçları gerçekleştirmek amacıyla – örneğin, Batı yanlısı hükümetleri zayıflatmak, NATO İttifakını bölmek ve zayıflatmak için veya kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda – kullanıyor. Son zamanlarda Çin de NATO Müttefiklerine yönelik siber saldırılar yapmaya ve yanıltıcı bilgiler yaymaya başladı ve NATO 2030 uzmanlarının son raporunda belirtildiği üzere enerji altyapısı dâhil önemli altyapılar için ciddi bir risk oluşturmaya başladı.

Hibrit savaşın enerji sektörü için oluşturduğu tehditler NATO’nun siyasi ve askerȋ etkisini ve uyumunu altüst etme potansiyeline sahip. Eğer İttifak, üyeleri arasındaki bağımlılığın üzerine eğilecek ve karmaşık operasyonel riskler ve zayıflıklar ile ilgili ortak bir tablo oluşturacak bir platform görevi yapacaksa, bu tehditlere karşı koymak zaman ve çokça çaba gerektirecek.

Enerji sektörü giderek daha fazla hedef haline geliyor

Hibrit savaş giderek yayılıyor. Geçtiğimiz on yılda hibrit savaşlarda – siber saldırılardan yanıltıcı bilgi yaymaya ve gizli askerî operasyonlara kadar – dünya çapında bir artış gördük. Tehditler giderek daha sık, karmaşık, yıkıcı ve zorlayıcı olmaya başladı. Hibrit savaşların ekonomi ve güvenlik üzerindeki etkileri net olarak görülebiliyor, özellikle de enerji sektörüne yöneltildiği zaman.

Rusya, NATO müttefiki ülkelerin yanı sıra diğer ülkelerin de enerji unsurları, politikaları veya edinimlerini hedef alan çeşitli hibrit tehditlerde bulunmuştu. Siyasi veya ekonomik baskı ve yanıltıcı bilgi kampanyaları uygulayarak Bulgaristan ve Romanya’nın Rus enerjisine bağımlılıklarını azaltma yönündeki çabalarını zayıflatmaya çalışmıştı. Arz akışını kesintiye uğratmak geçmişte de görülmüştü. Bunun en iyi bilinen örneği 2009’da Ukrayna’da, ondan önce Baltık devletlerinde, en yakın zamanda da Bulgaristan’da yaşanmıştı.

Rusya, ekonomik gücünü ve siyasi nüfuzunu enerji gündemini geliştirmek için Macaristan’da da kullandı: buradaki Paks Nükleer Enerji Santralının genişletilmesine yönelik çalışmalar halen Rus enerji teknolojisiyle yürütülüyor. Aynı şekilde Almanya’da da ticari ve siyasi bağlarını ve diğer şüpheli kötü etkilerini tamamlanmak üzere olan 12 milyar Avroluk tartışmalı Nord Stream Stream II boru hattını geliştirmek için kullandı. Bunlara ilaveten, 2020 yılında, şüpheli bir Rus Grubu, Berserk Bear APT, Alman enerji şirketlerine karşı siber saldırılar başlattı. Ayrıca, 2018’de Alman kamu hizmetlerini hedef alan siber saldırılara bu grubun da adı karışmıştı.

Diğer bazı İttifak üyesi ülkelerde de – Polonya, Türkiye, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri dâhil – enerji unsurlarına yöneltilmiş Rusya destekli siber saldırılar tespit edilmişti. Bazı durumlarda bu siber kampanyalar enerji unsurlarına yöneltilmiş diğer hibrit tehditlerle eş zamanlı olarak yapılmıştı – örneğin kötü niyetli etkileme çabaları ve doğal gaz arzında kesintiler gibi. Bütün bunlar dikkate alındığında, Rusya’nın geçtiğimiz on yılda ve giderek artan bir hızla, İttifak’ın enerji güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan bir hibrit kampanya yürüttüğü açıkça görülmektedir.

Yine aynı zaman diliminde, Rusya’nın hibrit kampanyası NATO’nun ortak ülkelerinde, özellikle Ukrayna’da son derece net olarak görüldü: ülkenin enerji güvenliğini zayıflatmak ve istikrarsızlık tohumları ekmek amacıyla arz hatlarını altüst etmek, siber saldırılar düzenlemek, ekonomik ve siyasi nüfuz kullanmak ve yanıltıcı bilgi yaymaya çalışmak gibi çeşitli yollar kullanıldı. En yıkıcı çaba 2009’da Rusya’nın doğal gaz akışına müdahale etmesiydi ancak saldırılar devam etti ve giderek daha karmaşık ve zorlayıcı oldu.

Dikkate değer bir başka örnek ise Aralık 2015’te batı Ukrayna’daki elektrik santralına yapılan siber saldırı idi. Bu saldırı sonucunda neredeyse 250 bin kişi altı saatten fazla bir süre elektriksiz kaldı. Bunu bir yıl sonra CrashOverride/Industroyer kötücül yazılımı kullanarak başkent Kiev’e elektrik sağlayan enerji iletim şebekesine yapılan daha karmaşık bir saldırı takip etti. Bir önceki saldırıya göre bu saldırının süresi kısa ve kapsamı daha dar olsa da, amacı daha kötü niyetliydi zira toplu elektrik teçhizatını koruyan elektrik emniyet rölelerini hedef almıştı. Eğer bu durum analistler tarafından tespit edilmeseydi saldırının son aşaması kısa bir elektrik kesintisinin de ötesinde, pahalı ve yerine konulamayacak teçhizatın fiziki olarak tahribatına neden olacaktı.

Avrupa-Atlantik alanının dışında, İran ve diğer şüpheli devletler de halen Suudi Arabistan’ın enerji unsurlarına yönelik karmaşık bir hibrit kampanya yürütmekteler. Bu kampanya hibrit savaşın geleceği konusunda – özellikle enerji güvenliği alanında – aydınlatıcı olabilir. İran, gerek aleni gerek gizli operasyonlar vasıtasıyla ve vekil kuvvetler kullanarak Suudi Arabistan’ın enerji altyapısına tekrar tekrar zarar vermiş veya saldırmıştır.

2019 yılı sonlarında Suudi Aramco Abqaiq rafinerisine yapılan ve Husi kuvvetlerinin üstlendiği dron saldırısının İran’ın Suudi Arabistan’a karşı yürüttüğü kapsamlı hibrit kampanyanın bir parçası olduğundan şüpheleniliyor. © The Straits Times
)

2019 yılı sonlarında Suudi Aramco Abqaiq rafinerisine yapılan ve Husi kuvvetlerinin üstlendiği dron saldırısının İran’ın Suudi Arabistan’a karşı yürüttüğü kapsamlı hibrit kampanyanın bir parçası olduğundan şüpheleniliyor. © The Straits Times

İran’ın Suudi Arabistan’a karşı yürütmekte olduğu kampanyadaki kötü niyetli aktörlerin gizli ittifakı özellikle endişe konusudur ve NATO Müttefikleri açısından sonuçlar doğurabilir. 2017’de Petro Rabigh tesislerine yapılan siber saldırının ardından tesisin kapanması ve temizliği çok pahalıya mal olmuştu. Bu saldırı neredeyse kontrol edilemeyecek bir gaz kaçağı ve patlamaya neden olacaktı. İlk başlarda son derece tehlikeli Triton kötücül yazılımı kullanılan saldırının tek sorumlusunun İran olduğu düşünülürken, Amerika Birleşik Devletleri bu zararlı yazılımın Rusya tarafından geliştirildiği sonucuna vardı ve bununla bağlantısı olan araştırma enstitüsüne yaptırımlar uyguladı. ABD’deki enerji şirketlerine yöneltilen saldırılarda bu yazılımın adı geçiyor.

İran’ın yürüttüğü kampanyanın bir parçası olduğundan şüphelenilen eylemler arasında İran’ın müttefiki Husilerin Suudi Arabistan’ın rafinerilerine yaptığı iki dron saldırısı, Basra Körfezinde Suudi Arabistan’a kayıtlı iki petrol tankerine yapılan aleni saldırı ve kısa zaman önce Suudi Arabistan’ın Kızıl Deniz’deki limanlarında bulunan yabancı bandıralı iki petrol tankerine yapılan saldırı bulunuyor. Husilerin üstlendiği, Suudi Aramco Abqaiq rafinerisine yapılan dron saldırısı hem İran’a inkâr etme imkânını tanıdı hem de Suudi Arabistan’ının hava savunmasındaki zayıflığını gözler önüne serdi.

NATO ve Müttefiklerin karşısındaki risk

Müttefik liderler 2018’de Brüksel’de yapılan NATO zirvesinde enerji güvenliğinin önemini vurguladılar. “İstikrarlı ve güvenilir enerji arzı, enerji hatlarının, tedarikçilerin ve enerji kaynaklarının çeşitliliği ve enerji ağlarının birbiriyle bağlantılı olması hayati önem taşır ve siyasi ve ekonomik baskılara karşı direncimizi arttırır. Bu konular öncelikle ulusların kendi sorumluluğunda olsa da enerji konusundaki gelişmeler siyasi ve güvenlik açısından Müttefikler için çok önemli sonuçlar doğurur ve aynı zamanda ortaklarımızı da etkiler.”

Kritik enerji altyapısı bir düşmana aşağıdakiler gibi cazip avantajlar sağlayabilecek potansiyel hedefler doğurur:

    1. Dost olmayan bir hükümetin NATO’nun tepkisini çekebilecek bir şey yapacağı sırada enerji arzını kesmek;
    1. Askeriyenin dayandığı sivil altyapıda hizmetin kesilmesine katkıda bulunarak sosyal bütünlüğü zayıflatmak;
    1. Ürkütme amacıyla yıkıcı yeteneklerini sergilemek.

Ayrıca kötü niyetli siber faaliyetler etkili, ucuz (bir devlet için) ve inkâr edilebilir niteliktedir.

Dünya, Nesnelerin İnterneti ve Endüstriyel Nesnelerin İnterneti teknolojilerinden yararlanıp giderek bunlara daha bağımlı hale gelirken toplumlar ve altyapı daha kırılgan hale gelmektedir. Enerji sektöründe global enerji arzı zincirinin birbiriyle bağlanabilirliği daha fazla verimlilik ve ölçek ekonomileri sağlar. Ancak operasyonel teknolojiye daha geniş erişim ve karşılıklı bağlanabilirlik sağlamak aynı zamanda sayısız saldırı vektörü de yaratır. Global enerji altyapısı genişleyip entegre oldukça ve giderek bağlanabilirliği arttıkça daha da geniş bir alanda enerji dağıtımını kesintiye uğratabilecek çapta kötücül yazılım konuşlandıran ve genellikle devletler tarafından desteklenen siber suçluların artışına şahit oluyoruz.

Huawei/5G konusunda geçtiğimiz yıldan beri süregelen tartışma başka bir önemli büyük endişeyi de açığa çıkarıyor. Eğer Huawei/5G NATO üyesi devletlerde konuşlandırılırsa Çin hükümeti tarafından Huawei’nin iletişim teçhizatı ele geçirilebilir mi veya başka şekilde bir zarar verilebilir mi?

Hibrit tehdit yeni bir boyut mu kazanmaya başladı? Artık biz sadece siber saldırılar konusunda mı endişelenmeliyiz, yoksa fiziki donanımın kritik altyapıya yerleştirilmesi – özellikle de o donanım potansiyel düşman devletler tarafından üretiliyorsa – veya alıcıya sevk edilirken yolunun kesilebileceği veya zarar verilebileceği konusunda da mı endişelenmeliyiz?

Bu gibi potansiyel zayıf noktalar enerji sektöründe de ortaya çıkmakta. Örneğin, Batıda yeni inşa edilen enerji santralları Çin’de yapılmış kritik parçalar içeriyor mu? Bu parçaların herhangi biri kötüye kullanılabilecek vasıflara ve işlevlere sahip mi? Bu gibi endişeler nedeniyle Mayıs 2020’de ABD yönetimi Colorado’ya gönderilen 3 milyon dolarlık Çin yapımı bir transformatöre Amerika Birleşik Devletleri’ndeki elektrik şebekesine müdahale etmekte kullanılabilir korkusuyla el koydu. Bunun arkasından yönetim bir kararnameyle yabancı düşmanların şebekeye kritik parçalar sağlamalarını yasakladı.

Tümüyle ev sahibi ülkenin enerji ve iletişim altyapısına dayanan giderek ağ tabanlı hale gelen savaş alanı, bir düşmanın savaş alanına sıvı yakıt akışını veya elektriği kesintiye uğratabileceği birçok potansiyel saldırı vektörü de sağlayacaktır.

Hatta hizmetin kısa süreli ve aralıklı olarak kesilmesi dahi NATO kuvvetlerinin hareket yeteneğini etkileyebilir ve NATO’nun kurucu antlaşmasının 5. Maddesinde söz edilen bir toplu savunma senaryosundaki operasyonel misyon garantisi üzerinde yıkıcı etkileri olabilir. NATO’nun 2010 Stratejik Kavramı “hem 5. Madde kapsamındaki sorumluluklarımızı hem de NATO Mukabele Kuvveti dâhil seferi operasyonlarını gerçekleştirebilmesi için İttifakın sağlam, mobil ve konuşlandırılabilir konvansiyonel kuvvetler geliştirip idame ettirebilmesi gerekir” demektedir. Avrupa Politika Analiz Merkezinin Mayıs 2020 tarihli One Flank, One Threat, One Presence: A Strategy for NATO’s Eastern Flank adlı raporunda vurgulanan ‘askerî intikaldeki eksiklikler’ bunlardır.

NATO enerji güvenliğinin karşısındaki riskin ve hibrit savaş riskinin bilincinde. Daha 2008 yılındaki Bükreş Zirvesinde müttefikler NATO’nun enerji güvenliğindeki rolünü ifade etmişler ve bunu 2012 yılında Vilnius’daki NATO Enerji Mükemmeliyet Merkezinin açılışı takip etmişti. Daha sonra, Ekim 2017’de NATO Helsinki’de açılışı yapılan Hibrit Tehditlere Karşı Avrupa Mükemmeliyet Merkezi’nin oluşturulmasını destekledi.

2020 yılında NATO Bilim ve Teknoloji Kurulu bu hibrit savaş devrinde enerji güvenliği üzerinde odaklanacak bir araştırma görev grubunun oluşturulmasına resmen onay verdi. On ikiden fazla ülkeden 80’den fazla araştırmacı bir araya gelerek hibrit enerji tehdidini, bu tehdidin NATO’nun askerî hazırlıklılık durumu ve bir misyonu yerine getirme yeteneği, üyelerinin altyapılarının dayanma gücü ve NATO misyonlarına katılma yetenekleri ve neticede İttifakın bütünlüğü üzerindeki etkisini inceleyecek.

Bu çalışmanın temel noktalarından birisi enerji güvenliği konusunda İttifak çapında bir genel görüş sağlamak. Araştırma ekipleri hibrit enerji savaşlarının askerî operasyonların etkililiği, iletişim ağları, piyasaya dayanan ekonomiler ve toplum için hayati önem taşıyan enerji hizmet sektörlerinin idamesi ve halkın hükümet kurumlarına güveni gibi zayıf noktaları belirleyecekler. Araştırmalar aynı zamanda NATO ve üyelerinin uygulayabileceği bir dizi hafifletme stratejileri ve karşı önlemler sağlamaya çalışacaklar.

Enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve bizlerin bu teknolojilere giderek artan bağımlılığımız NATO’nun siyasi ve askerî fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilemesi mümkün olan yeni bir savaş alanı açmıştır. Dijital bağlanırlığın her yerde mevcut olması, bir saldırıyla olan ilişkiyi inkâr edebilme yeteneği ve ağa dayanan operasyonları güçlendirerek kritik enerji altyapısını kesintiye uğratmanın avantajları hibrit savaşın evrimine yol açmıştır. NATO, müttefiklerin bu zayıf noktaları hafifletmeyi ve bu alanda öğrenilenleri avantaja dönüştürmeyi amaçlayan çabalarını bütünleştirebilecek benzersiz bir konumdadır. Geniş enerji altyapısına karşı girişilecek yıkıcı bir hibrit saldırı olasılığını belirleyebilecek, bu saldırıları caydırabilecek ve tekrar toparlanabilecek düzeye ulaşmak, ancak İttifakın doğasında olan birlikte çalışma ile mümkün olabilir.