Niçin şimdi? Uzay’ın İttifak için önemi ne? Uzay konusunda NATO nasıl bir rol oynayabilir ve oynamalıdır?
2012 yılında NATO’ya katıldığımda bugün uzay boşluğu anlamına gelen “space” sözcüğü sadece “ofiste boş yer” anlamında kullanılırdı (bu da şüphesiz başlı başına hassas bir konudur). Daha on yıl önce Müttefiklerin birçoğu NATO’da uzay konusunu tartışmaya hazır değillerdi – zaten buna gerek de yoktu. O sıralarda İttifak’ın önceliği Afganistan idi.
O zamandan beri NATO çok yol aldı
Temmuz 2018’de yapılan Brüksel Zirvesinde Müttefikler, uzayın son derece dinamik ve hızla gelişen bir alan olduğunu, İttifak’ın tutarlı bir caydırıcılık politikası ve savunma konumu için uzayın son derece önemli olduğunu ve geniş kapsamlı bir NATO Uzay Politikası geliştirilmesi gereğini kabul ettiler. Bir yıldan daha az bir zaman sonra NATO savunma bakanları böyle bir politikayı onayladılar. Aralık 2019’da İttifak liderleri hava, kara, deniz ve siber uzayın yan ısıra uzayı da yeni bir operasyon alanı olarak kabul ettiler.
Medyada ABD Başkanı Trump’ın bir Amerika Birleşik Devletleri Uzay Kuvveti (USSF) kurma girişiminin NATO’daki bu uzay faaliyeti telaşını tetiklediği yönünde bazı spekülasyonlar yapıldı. Aslında bu faaliyetler uzun yıllar üzerinde durulmuş ve tartışılmış düşüncelere dayanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Uzay Kuvveti’nin kurulmasının arkasında yatan faktörlerin bazıları İttifak’ın uzay politikası ve uzayın bir alan olarak kabul edilmesi konusundaki kararlarını etkilemiştir. Tesadüfen Fransa da ilk Savunmada Uzay Stratejisini benimsemiş ve Hava Kuvvetlerini Hava ve Uzay Kuvvetine dönüştürmeye başlamıştır.
Uzayla ilgili paradokslar
Uzay, birçok paradoksla nitelendirilebilecek eşsiz bir fiziki âlemdir.
Yeni ama eski – NATO her ne kadar uzayı ‘yeni’ bir operasyon alanı olarak açıklamışsa da uzayın pek yeni tarafı kalmamıştır. Uzay Dünya’dan eskidir ve yüzyıllar boyu insanoğlunun hayal gücünü meşgul etmiştir. İnsanlar uzayı inceleyerek kendi habitatlarını öğrenmişlerdir.
Savunma ve güvenlik açısından dahi uzay ‘yeni’ bir şey değildir. Uzay, Soğuk Savaş’ın ilk günlerinden beri nükleer caydırıcılık ile yakından ilişkilendirilmiştir. Kıtalararası Balistik Füze teknolojileri gerek nükleer yarış gerek uzay yarışı için gerekliydi.
Uzay, Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devleri arasında görülmeye değer ve nefes kesici ama aynı zamanda sakin bir rekabetin yer aldığı bir alan olmuştur.
1957 yılında fırlatılan ‘Sputnik’ uydusu Sovyetler Birliği için büyük bir zaferdi. Ama bir yandan da fırlatılan uyduların dünya üzerinden barışçıl bir şekilde geçişlerinin ilk örneğidir: ‘Sputnik’ ABD üzerinden geçerken Amerikalılar herhangi bir harekette bulunmadılar; Sovyetler de Amerikan uyduları topraklarının üzerinden geçmeye başlayınca bir harekette bulunmadılar. Bu örnek, aynı açık denizlerde olduğu gibi, uzayın da bir ortak alan olduğunu kabul ettirdi ve diğer konuların yanı sıra uzayda nükleer veya diğer kitle imha silahlarının kullanılmasını yasaklayan 1967 Uzay Antlaşması’na uzanan yolu açtı.
Boş ama kalabalık – Uzay muazzam bir boşluk ama kullanılabilen bölümü – dünyaya en yakın olan bölümü – giderek kalabalık, sıkışık ve anlaşmazlıklara ve rekabete açık hale gelmektedir. En az 50 farklı ülke ve çokuluslu örgütün yanı sıra on beş kadar Müttefik ülke ve giderek artan sayıda ticari ve devlete bağlı olmayan aktörler burada uydularını bulundurmakta ve çalıştırmaktadırlar. Halen yörüngede tahminen 2000 kadar faal uydu bulunmaktadır; ayrıca önümüzdeki on yıl içinde fırlatılmak üzere de yüzlerce uydu yapılmaktadır.
Yer sabit yörünge, aynı veri iletimindeki elektromanyetik frekanslarda olduğu gibi sonsuz değildir; sınırlı sayıda yer vardır. (Ekvator’un 35,786 km üzerinde bulunan yer sabit yörünge uyduların Dünya’nın rotasyonu ile eş zamanlı olmasını mümkün kılar ki bu da hava durumunu izlemek, iletişim ve gözetleme açısından kullanışlıdır.)
Halen 160 kilometredeki alçak Dünya yörüngesinden 36,000 kilometredeki yüksel Dünya yörüngesine kadar yayılmış 2,000 kadar çeşitli uyduya ilaveten en az 500,000 parçacık ve uzay çöpü Dünya’nın etrafında dönmektedir ve bunların 20-30,000 kadarı tahribata neden olabilir.
**Uzakta ama burada ** – Uzay çok uzakta ve erişilemez gibi görünür ama günlük hayatımız üzerinde – bankacılıktan tarıma, hava tahminlerine ve televizyona kadar – doğrudan etkisi vardır.
Ve pek de o kadar uzakta değildir. Genel olarak hava-uzayın bitip uzayın başladığı hayalȋ çizgi olarak bilinen Karman sınırı Dünya yüzeyinden sadece 100 km uzaktadır. Uzaya yönelik teknolojilerin iletişimin hızını büyük ölçüde arttırdığı ve dolayısıyla uzak mesafelerin yarattığı zorlukları azalttığı kolaylıkla söylenebilir.
Herkese açık değil ama demokratik – Uzay, bu konudaki rekabet giderek artana kadar stratejik ve sadece birkaç güçlü ülkenin hâkimiyetinde olan bir alandı. Oysa bugün en güçlü uzaya taşıyıcı roket sistemi ticari bir aktöre SPACEX’e aittir Uzay teknolojisi ile geliştirilmiş ürünler bir GPS aygıtı veya wifi bağlantısı olan herkesin kullanımına açıktır.
Ve bu tür ürünler kendi çapında giderek büyüyen ve şu anda tahminen 350 milyar avroluk bir alanı oluşturmaktadır. Uzay tabanlı sistemler çevre ve tarım, ulaşım, iletişim, bilimsel araştırmalar ve bankacılığı etkiler. Amerika Birleşik Devletleri uzayı ulusal altyapısının önemli bir parçası olarak görür ve uzaya erişimi ve orada iş görme özgürlüğünü hayati bir ulusal çıkar olarak kabul eder. Aynı şekilde Fransa da kendi ulusal karar yapma sürecini desteklemek ve ulusal varlıklarını ve temel Avrupa varlıklarını korumak için uzay ile ilgili daha iyi bir durumsal bilinci peşindedir.
Huzurlu ama öldürücü –Uzay, askeri operasyonlara verimlilik ve etkinlik sağlar; vurucu güce hassasiyet ve öldürücülük niteliği getirir. Bu bağlamda uzay, uzay çağı başladığı günden beri askerȋ bir kimliğe bürünmüştür.
Eşsiz bir fiziki alan olan uzay aynı zamanda son derece barışçıldır. Bugüne kadar uzayda herhangi bir devletlerarası kinetik çatışma veya saldırganlık eylemi yaşanmamıştır; tüm aktörler için güvenli bir sığınaktır.
Şeffaf ama iki amaçlı kullanım –Uzay aynı zamanda şeffaf bir alandır da. Örneğin, denizaltılar ve radara görünmeyen (stealth) uçakların tersine, uzaya fırlatılacak herhangi bir nesne gözlenebilir ve takip edilebilir. Sorumluluk yükleme konusunda hiçbir belirsizlik olamaz: bir devlet kendi uzay unsurlarından – bunlar ister devlet ister askerȋ veya ticari nesneler olsun – daima sorumludur. Örneğin, Rusya 2019’da Fransız-İtalyan uydusuna çok yaklaşarak rahatsızlık yaratan uydunun başıboş – veya o sırada çalışmayan ve tesadüfen o çevrede bulunan bir uydu olduğunu iddia etmiş olsaydı bile Rusya bu uydunun hareketlerinin ve doğacak bir anlaşmazlığın tek sorumlusu olacaktı.
Uzay aynı zaman iki amaçlı kullanılabilen bir alandır. Meteoroloji uydusu rolü yapan bir uydu rahatlıkla askerȋ istihbarat toplayan bir uydu olabilir veya her ikisi de olabilir. Aslında nükleer komuta ve kontrol, füze uyarma ve hedef tespit gibi sadece askerȋ işlevi olan uyduların sayısı oldukça azdır. Çoğu uydu sivil, ticari ve güvenlik gibi çoklu işlevlere sahiptir.
Stratejik ama aynı zamanda taktik - Uzay başlangıçta her ne kadar stratejik bir alan olsa da bugün sıklıkla muharebe alanında operasyonel ve taktik avantaj sağlamak için kullanılmaktadır.
Son olarak uzay, doğası itibari ile 360 derecelik, küresel bir alandır. Uzayda meydana gelebilecek bir çatışma uzayı kullanan tüm tarafları – suçlular, mağdurlar ve seyirci kalanlar – etkiler. NATO Müttefiklerinin katılmadığı bir çatışmada dahi bu ülkelerin uzay yetenekleri doğrudan etkilenebilir, hatta tahrip edilebilir.
Neden şimdi?
Uzay İttifak için bile yeni bir alan değildir. NATO çok uzun yıllardan beri SATCOM projesini yürütmektedir. Artık işlevselliğini yitirmiş olan ve üzerlerinde NATO logosu bulunan bu uydular hâlâ Dünya’nın yörüngesinde dönmektedirler.
Oysa 2019 yılına kadar NATO’nun uzayla ilgili gerçek bir görev yönergesi, politikası veya kavramı yoktu. Son zamanlarda NATO’nun bu yaklaşımında görülen değişikliğin arkasında çeşitli nedenler vardır.
Birincisi, son birkaç yılda uzay büyük değişiklikler geçirdi. Artık uzayda daha fazla aktör görüyoruz. Bir yandan bazı uzay yetenekleri daha ucuzlarken ve daha kolay elde edilebilirken diğer yandan kazalar, çeşitli uzay çöpü ve kötü amaçlı eylemler sonucu uzay daha kırılgan hale geliyor.
İkincisi, güvenlik ortamı muazzam şekilde değişmiştir. İttifak on yıllardır olmasa bile, uzun zamandır barışı koruma ve kriz yönetimi misyonları ve operasyonlarını nispeten zararsız bir ortamda ve kendi uygun gördüğü şekilde yürütebiliyordu. Ancak son birkaç yıldır kurallara dayalı uluslararası düzen ve İttifak’ın ve Müttefiklerin güvenliği uzay dâhil, çeşitli alanlardaki kötü niyetli aktörler tarafından giderek zorlanmakta, tehdit edilmekte veya engellenmektedir.
Üçüncüsü NATO, toplu savunma, krizlere mukabele, afet yardımı ve terörle mücadele gibi bütün misyonları, faaliyetleri ve operasyonları için uzaya bağımlıdır zira bunların hepsi uzaydan gelen ve uzay vasıtasıyla edinilen bilgilere dayanmaktadır.
Büyük olasılıkla, uzaydan yararlanan belli başlı Müttefiklerin uzayın giderek daha fazla bir ortak güvenlik sorunu haline geldiğini ve dolayısıyla NATO’nun caydırıcılık ve savunma gündeminde yer alması gerektiğini kabullenmelerinde bu nedenlerin de rolü olmuştur.
Uzayın getirdiği tehditler
Uzay, savaşın getirdiği bilinmezler konusunda Müttefiklere operasyonlarında bugüne kadar görülmemiş bir üstünlük sağlamıştır. Faal durumdaki uyduların yüzde 50’si Müttefiklerin kontrolü altındadır. Hedef belirlemeyi daha da geliştiren GPS’in kullanıldığı 1991 Birinci Körfez Savaşı (bazen ilk uzay savaşı olarak da adlandırılır) ve Kosova harekâtında uzay büyük avantajlar getirmiştir.
Ancak uzaya giderek bağımlı hale gelmek zayıf noktaların artmasına neden olur. ‘Uzaysız bir gün’ düşüncesi endişe vericidir. Bu bağımlılık aynı zamanda stratejik yarışmacılar için uzayı yüksek öncelikli bir hedef haline getirir. ABD Savunma İstihbarat Ajansı’nın "Challenges to Security in Space" (January 2019) – başlıklı yayınında “bazı yabancı hükümetlerin diğerlerinin uzayı kullanma yeteneklerini tehdit edecek yetenekler geliştirmekte olduklarının” altı çizilmektedir. “Özellikle Çin ve Rusya ABD’ye meydan okuyan adımlar atmaktadırlar.” Askerȋ fütüristler August Cole ve P.W.Singer 2016 yılında yayınlanan “Ghost Fleet: a novel of the Next World War” (Hayalet Filo: Bir Sonraki Dünya Savaşının Romanı) isimli tekno-gerilim türü kitaplarında Pasifik Okyanusu’nun kontrolünü ele almak için Çin ve ABD arasında yaşanacak bir savaşın giriş sahnesinin “düşmanın görüşünü kör etmek” amacıyla uzayda geçeceğini tahmin ediyorlar.
Uzay tabanlı bir bölüm, bir yer kontrol terminali, veri linkleri ve gerçek kullanıcıdan oluşan uzay sistemi çok büyük bir hedef oluşturduğu için kendisine yöneltilecek tehditler çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
Tehditler basit, kinetik olmayan ve geri dönüşü olabilen tehditler şeklinde olabilir — iletişim sinyallerini ve lazer sensörlerini karıştırma ve yanıltma gibi. Veya yerde, havada veya uzayda konuşlanmış uydusavar silahlar gibi geri dönüşü olmayan etkilere sahip karmaşık tehditler olabilir.
Siber tehditler uyduların, yer kontrol sisteminin, veri linklerinin ve bizzat kullanıcının yazılımları gibi bölümlerin her birini etkileyebilir.
Çevresel tehlikeler, kasıtsız çarpışmalar ve çöp de ayrıca risk oluşturur.
NATO açısından özellikle Çin ve Rusya gibi yetenek ve amaç açısından denk veya neredeyse denk olan devlet aktörleri ilgi konusudur. Her iki devlet de iddialı uzay programlarına sahiptir. Büyük güçler için nükleer silahlar gibi uzay yolculukları da bir statü sembolüdür. Çin’in Aralık 2016 tarihli Uzay Çalışmaları Beyaz Kitabında ülkenin vizyonu şöyle ifade edilir: “uçsuz bucaksız evreni araştırmak, uzay sanayisini geliştirmek ve Çin’i bir uzay gücü haline getirmek bizim durmaksızın peşinde koştuğumuz hayalimizdir.” Rusya için ise uzay Sovyetler Birliğinden kalan müthiş uzay programının mirasıdır.
Her iki ülkenin de GPS’e rakip sistemleri mevcuttur – GLONASS (Rusya) ve BEYDOU (Çin). Son zamanlarda Çin ayın karanlık tarafına bir rover indirdi; ayda insanlı bir üs kurulması planlanıyor. Bunlar uzayda barışçıl rekabetin iyi niyetli örnekleridir.
Çok daha endişe verici olan ise bu ülkelerin uzayla ilgili askerî programlarıdır. Bu ülkelerin askerî doktrinleri uzayı modern savaşın önemli bir unsuru olarak tanımlarlar ve uydulara karşı çeşitli saldırı sistemlerinin geliştirilmesi ve kullanılmasını müttefiklerin savunma ve güvenliğini zayıflatmanın bir yolu olarak görürler. Örneğin, Rusya NATO tatbikatları sırasında GPS sinyallerini karıştırmaktadır. İran ve Kuzey Kore’nin kendi ürettikleri uzay fırlatma yeteneklerine sahip olduğu bilinmektedir.
Terör örgütleri de saldırılarını planlamakta “Google haritaları” ve GPS’den yararlanmaktadırlar.
Uzay neden NATO için önemlidir
Uzay, bu değişen ve gitgide gelişmekte olan güvenlik ortamı nedeniyle NATO için giderek daha önemli olmaktadır. İttifak caydırıcılık ve savunma konusunda geniş kapsamlı bir yaklaşıma sahiptir; bu yaklaşım, İttifaka nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, her türlü tehdide karşı elindeki tüm araçlardan yararlanacağı çok geniş bir seçenekler yelpazesi sağlar — 360 derecelik bir yaklaşım. Ve uzay da gerçekten 360 derecedir.
Uzay barış zamanında olduğu gibi savaşta da çeşitli askerî işlevler sağlar. Uzay, İttifakın durum bilinci ve erken uyarı açısından büyük önem taşır. Özellikle de bir saldırıyı caydırmak veya saldırıya karşı koymak için NATO sınırlarına yığılan kuvvetlerin belirlenmesinin şart olduğu bir ortamda bu önemlidir.
Karar verme aşamasında uydudan alınan görüntüler bilgi sağlamak açısından çok önemlidir. Kendi başına uzay “yerdeki gerçekleri’ yaratamaz, ama özellikle teşhis ve sorumluluk yüklemeyi kolaylaştırır. Örneğin, doğu Ukrayna’dan gelen uydu görüntüleri NATO’nun buradaki çatışma ile ilgili karar verme sürecini etkilemiştir. ‘Yalan haberlerle’ dolu bu günlerde kanıtlara dayanarak karar verebilmek özellikle önemlidir.
Aynı şekilde uzay komuta ve kontrol konusunda da hem harekât bilinci hem de iletişim açısından kolaylık sağlar. Nitekim uzay olmasa harekât komutanları adeta kör ve sağır kalırlardı.
Uzay konuşlandırılmış kuvvetler için de önemlidir — iletişim, konumlama ve hareket, ve hedef belirlemenin yanı sıra dost kuvvetlerin izleme açısından. İmkân sağlamanın yanı sıra takviye görevi de uzay desteğine dayanır. GPS olmadan ağır teçhizat taşıyan büyük askerî formasyonların Atlantik okyanusunun diğer tarafına veya kara, hava veya deniz yoluyla Avrupa içinde ihtiyaç duyulan noktalara taşınması çok daha zor olacaktır.
Uydular bir füze fırlatıldığını saptayabilirler (karar mekanizmalarının erken uyarıda bulunabilmeleri için önemlidir) ve hava durumu tahminleri sağlarlar (harekât planlamada önemlidir). Ayrıca diğer aktörlerin uzaydaki faaliyetleri, uzaya ve uzaydan neler yaptıkları ile ilgili bilgi sağlarlar.
Uzay, diğer alanlara (uzay konusunda veri linkleri açısından kritik önemi olan siber hariç) onların uzaya dayandığından daha az dayanır; bu açıdan benzersizdir. Aynı zamanda uzay kendi başına bir çatışmayı kazanamaz. Fakat uzay olmadan bir çatışmayı kazanmak da giderek çok daha zor olacaktır.
Uzayda caydırıcılık açmazı
Uzay nükleer silahlara benzer: nükleer silahlar ve uzay olmasaydı endüstri dönemindeki fark gözetmeksizin topyekûn imha savaşlarına geri dönerdik.
Daha ilk günlerden itibaren uzayın kaderi nükleer caydırıcılıkla değişik şekillerde iç içe geçmiştir. Uzay programları ve nükleer programlar gerek gördükleri ilgi gerekse bütçe açısından daima rekabet içinde olmuşlardır. İnsanlı askerî uzay uçuşlarına kıyasla kara ve denizaltı tabanlı füze sistemlerine daha fazla öncelik verilmiştir. Aya nükleer silah yerleştirme teorileri füzeler aydan yere ulaşıncaya kadar nükleer savaşın çoktan bitmiş olacağı anlaşıldığı için bir kenara atılmıştır.
Füzeleri yörüngeye yerleştirmek mesafe sorununu çözebilse de füzeleri, örneğin denizaltılara kıyasla, saldırıya daha açık hale getirirdi. Ve böylece 1967 Uzay Antlaşması ortaya çıktı.
Bir düşmanın Müttefiklerin uzay yeteneklerine karşı girişeceği büyük bir sürpriz saldırı, nükleer caydırıcılığın inanılırlığını önemli ölçüde sarsabilir (örneğin, İttifak’ın fırlatılan Kıtalararası Balistik Füzeleri tespit etme becerisini zayıflatma yoluyla). Bu da gerçekten büyük bir evrensel çatışmanın öncüsü olabilir.
Bu tür saldırılar nasıl caydırılabilir? Caydırıcılık teorisi iki yol ileri sürer: inkâr yoluyla caydırma (düşmanı elde etmeyi umduğu kazançtan mahrum ederek) ve cezalandırma yoluyla caydırma (düşmana hareketinin kendisine çok pahalıya mal olacağını garanti ederek).
Caydırıcılığın inandırıcılığı – her iki durumda da – şu üç unsurun birleşimi ile mümkün olur: 1) siyasi kararlılık, 2) acı verme yeteneği, 3) bu kararlılık ve yeteneğin açıkça ifade edilmesi. İtiraf etmeliyiz ki hava araçları ve gemilerin aksine uzay yeteneklerini mesaj vermekte kullanmak çok zordur. Küçücük bir küpün sessizce yörüngede dönüyor olmasıyla övünmek pek tehditkâr bir mesaj değildir. Bir uydusavar saldırısını inkâr yoluyla caydırmak da son derece zordur. Ayrıca Kuzey Kore ve İran gibi bazı ülkelerin riski göze alabilecek düzeyde uzay yetenekleri yoktur, ve bu nedenle simetrik veya orantılı bir ceza yoluyla caydırıcılık (“siz bizim uydularımızı indirirseniz biz de sizinkileri indiririz”), uygulanabilir bir seçenek değildir.
Bu açmazın ışığında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Güvenlik Stratejisinde cezalandırma fikrine dayanan, tüm alanlar çapında caydırıcılık fikrini benimsedi: “uzay mimarimizin kritik unsurlarına karşı, ABD’nin bu hayatî çıkarını doğrudan etkileyecek herhangi bir müdahale veya saldırı bizim seçeceğimiz bir zamanda, yerde, biçimde ve alanda bilinçli bir tepkiyle karşılaşacaktır.”
Caydırıcılık başarısız olduğunda uydusavar silahlar tehdidine karşı yapılacak en iyi savunma, siber veya kinetik yollarla düşmanın fırlatma yeteneklerini ve yer kontrol istasyonlarını hedef almak olacaktır.
Kinetik faaliyet uzayda çöp üretir, ki bu da uzayda savaştan vazgeçilmesini sağlayacak en önemli unsurdur. Çin ve Rusya’nın uzay yeteneklerine yaptıkları yatırım onları aynı zamanda giderek uzaya bağımlı hale getirecektir. Uzaydaki çöpler nedeniyle uzay bir ‘Karşılıklı Mutlak İmha’ (‘MAD’) alanı olarak görülebilir. Uzayda bir savaşın kazanılması mümkün değildir — uydulara karşı saldırı yeteneklerine sahip mantıksız bir aktör kendisini son derece dezavantajlı ve umutsuz hissedip uzayı işe yaramaz hale getirmeyi bir zafer olarak görmediği sürece.
İttifakın uzay konusundaki zafiyeti ışığında uzay yeteneklerinin yenilenebilme ve bekası üzerinde daha da çok odaklanmak gerekir. Bu da yörüngeye daha fazla uydu yerleştirmek, daha fazla sayıda çok amaçlı uydu geliştirmek, daha çok Müttefikin işe dȃhil olmasını sağlamak, ve de tüm bunları ticari oyuncularla işbirliği içinde yapmak yoluyla başarılabilir. Etkisiz hale gelen uyduların bakımını yapabilecek veya hızla yerine yenisini koyabilecek sağlam bir altyapıya sahip olmak önemlidir. Tüm bunlar inkâr yoluyla caydırmanın öğeleridir: bir düşman kaç tane İttifak uydusunu hedefleyip etkisiz hale getirebilirse getirsin, İttifakın operasyonlarında uzay desteğine dayanma yeteneğini etkilemez.
Bundan sonra ne olacak?
NATO’nun Uzay Politikasının benimsenmesi ve uzayın operasyonel alan olarak kabul edilmesi İttifakın devrimci niteliğinde değil, evrimsel biçimde zamana uyum sağlamasına olanak sağlar. Bunlar büyük bir sıçrama değil küçük adımlardır.
NATO – uluslararası barış ve güvenlik için kurulan bir örgüt – Müttefiklerin bu kararları üzerinde dikkatle düşünerek ve müzakere ederek ilerleyecektir. Müttefikler genel olarak uluslararası hukuka ve özel olarak da 1967 Uzay Antlaşmasına uymaya devam edeceklerdir.
NATO otonom bir uzay oyuncusu olmayacaktır. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bunu açıkça ifade etmiştir: “NATO’nun uzaya silah yerleştirmek gibi bir niyeti yoktur. Biz bir savunma ittifakıyız.” NATO görev ve operasyonlarında genel olarak ulusal uzay yeteneklerinden yararlanmaya devam edecektir. Ancak NATO uzay konularında politik-askerî bir forum olabilecek, ilgili bilgiyi paylaşabilecek ve müşterek çalışma konusunu ele alabilecektir.
Uzayın operasyonel alan olarak uygulamaya konulması NATO’nun askerî komutanlarının eğitim ve tatbikatlarda olduğu kadar savunma ve harekȃt planlamada da uzayın gereklerini tümüyle göz önünde bulundurmalarına imkân sağlayacaktır. Bu da İttifakın uzay ürünlerine ve hizmetlerine gerektiği yerde ve zamanda güvenilir biçimde erişebileceğini garanti edecektir.
Uzayın bir operasyon alanı olarak kabul edilmesi İttifakın çok çeşitli alanlarda durum bilincini pekiştirmesini mümkün kılacaktır. Ayrıca bazı ülkeler tarafından müttefiklerin uzayda çalışmak ve uzayın sağladığı hizmetlerden yararlanma özgürlüklerini zorlayacak karmaşık teknolojiler geliştirme konusunda yapılan çalışmalar karşısında NATO’nun tetikte olmasını sağlayacaktır.
Uzay konusunda uzmanlığa giderek artan bir talep olacağı için, Müttefikler müşterek bir uzay alanı bilinci geliştirmeli ve NATO çeşitli unsurlarında “uzay IQ’sunu” yükseltmelidir.
Yakın gelecekte birçok diğer konunun ele alınması gerekecektir. Örneğin NATO uzayın 5. Madde ile ilgisini açıklayan bir politika hazırlamalı mıdır? NATO Uzay Politikasını açıklamalı mıdır (İttifak Deniz Stratejisi ve Müşterek Hava Gücü Stratejisinde yaptığı gibi)? NATO Avrupa Birliği, Avrupa Uzay Ajansı, Birleşmiş Milletler ve bireysel olarak ortak ülkelerle ne tür ilişkiler kurmalıdır? NATO uzayla ilgili normlar ve davranış biçimlerinin geliştirilmesinde bir rol oynamalı mıdır?
Bunların hepsi üzerinde durulması gereken konulardır ve NATO bunu yapacaktır.
En önemlisi de NATO artık uzaydadır - ve uzay NATO’nun içindedir.