On beş yıl önce, Irak savaşının NATO Müttefikleri arasında anlaşmazlıklar yarattığı, hatta bazılarının Atlantik İttifakı’nın sonunun geldiğini konuştukları günlerde deneyimli gazetecilerden Jim Hoagland sükûnetini koruyordu NATO büyükelçileriyle yaptıkları bir beyin fırtınası sırasında NATO’nun kısa sürede dağılacağı yönündeki söylentilerin uzun yıllardır var olduğunu söylemişti. Hatta, bu konuda suçun bir kısmını da gazeteci arkadaşlarının üstüne atmış ve göz kırparak “Washington Post gazetesinde kullanacak fazla haber olmadığı günlerde hemen bir ‘NATO Nereye Gidiyor’ yazısı yayımlayıveririz” demiştir.

Hoagland sükûnetini korumakta haklı çıktı: transatlantik ilişkiler kısa zamanda tekrar canlandı.

NATO’nun kısa sürede dağılacağı yönündeki söylentiler uzun yıllardır var olmuştur… 29 Temmuz 2018’de, Brüksel’deki yeni NATO Karargâhı’nda 29 üye ülkenin liderleri NATO’nun gelecek yıllardaki rotasını çizmek üzere bir araya geldiler. ©NATO
)

NATO’nun kısa sürede dağılacağı yönündeki söylentiler uzun yıllardır var olmuştur… 29 Temmuz 2018’de, Brüksel’deki yeni NATO Karargâhı’nda 29 üye ülkenin liderleri NATO’nun gelecek yıllardaki rotasını çizmek üzere bir araya geldiler. ©NATO

Ama zaman değişiyor. Avrupa Birliği bugün “Brexit”den hızla gelişmekte olan milliyetçiliğe kadar çeşitli krizlerle boğuşmaktadır. G-7 gibi formatlar artık küresel konularda Batı’nın yıllardır üzerinde çalıştığı ortak liderliği oluşturamamıştır. “Batı’nın sonu geldi” hikâyesi giderek daha fazla ilgi çekiyor gibi. Ve saygın bir kuruluş olan NATO’nun dahi gözden çıkarılabilir olduğu düşüncesi artık sadece akademik fildişi kulelerdeki “olağan şüpheliler” veya yalnızlık politikası taraftarları ile sınırlı kalmayabilir.

NATO’suz bir dünya neye benzerdi?

Gerçeğe aykırı bir deney başlatarak bu soruyu sormak yararlı olabilir zira böylece nelerin tehlikede olabileceği üzerinde daha fazla odaklanılmasına yardımcı olabilir. NATO’nun sona ermesi sadece Brüksel’deki bürokrasinin ortadan kalkmasından daha fazla şeyler ifade eder. Böyle bir olay Kuzey Amerika ve Avrupa arasındaki kurumsallaşmış politik ve askeri bağın sona ermesi anlamına gelir.

Bu tür bir gelişmenin politik ve askeri sonuçları çok çeşitlidir – ve tehlikelidir.

Toplu savunmanın sonu

Atlantik İttifakı’nın dağılması transatlantik toplu savunmanın da sonu olur. Avrupa kendi güvenliğini Amerika Birleşik Devletleri olmadan sağlamak zorunda kalır. Bu da Avrupa’nın ABD’den “kurtulması” için uğraşan Bazı Avrupa sevdalıları için rüyalarının gerçek olmasıdır. Buna karşılık, transatlantik toplumunu benzersiz ve vazgeçilemez bir başarı olarak görenler için ise bu kâbus olur.

Tamamen Avrupalı bir savunma oluşturmak Avrupalıları siyasi, mali ve askeri açıdan zorlayıcı olacaktır. ABD’nin ayrılmasını, kısmen de olsa, telafi etmeye çalışmak savunma harcamalarında muazzam bir artış ve Avrupa silah geliştirme ve satın alma yöntemlerinde köklü bir revizyon anlamına gelir. Dahası, eninde sonunda Avrupa nükleer caydırıcılığını da kapsayan özgün bir Avrupa güvenlik politikası geliştirilmesi gerekli olur.

Bir başka deyişle, NATO’nun yok olması entegrasyonun en zor olduğu bu konuda daha güçlü bir Avrupa entegrasyonu gerektirir. Ve bütün bunlar birçok ulus devletin daha çok değil daha az Avrupa istediği bir zamanda olacaktır.

Rusya’nın Avrupa’daki gücünde artış

Bunlara karşılık NATO’nun yokluğu Rusya’nın Avrupa güvenliğindeki pozisyonunu güçlendirir. Amerika Birleşik Devletleri’nin “Avrupalı bir güç” statüsünü yavaş yavaş terk etmesiyle Rusya’nın Avrupalı komşularını bölme veya gözdağı verme isteği ve bu doğrultudaki fırsatları da artar.

NATO’nun varlığının sürmesinin Rusya için bir sorun yarattığı sık sık söylenmiştir. Bu doğru olabilir ama NATO’nun yokluğu da Avrupa için sorun yaratabilir: NATO’nun koruyucu şemsiyesi olmadığı takdirde Avrupa, bu Avrasyalı güç ile tutarlı ve yapıcı bir angajmana girmek için gereken özgüvenden yoksun kalır. Bazı Avrupa ülkeleri de Moskova ile kendi anlaşmalarını yapmak isteyebilir.

Ayrıca, ABD’nin Avrupa güvenliğinde oynadığı rolün ortadan kalkması Sovyet-sonrası coğrafyada NATO ile kurdukları ilişkiler vasıtasıyla Rusya’dan bağımsız olduklarını göstermek isteyen ülkeler için stratejik bir felaket olur. Avrasya’daki yeni “ABD-sonrası” güç dengesi bu ülkeleri temelli olarak Rusya’nın nüfuz alanında kalmaya mahkûm eder.

Askerȋ alanda birlikte çalışabilirlikte zayıflama

Dahası da var. NATO’nun ortadan kalkması hem Avrupalıları hem de Kuzey Amerikalıları askerȋ kuvvet kullanımının önemli yasal çerçevesinden mahrum eder.

NATO’nun geniş çerçevesi olmazsa, Afganistan gibi tehlikeli ve uzun süreli istikrar misyonları için gereken siyasî ve askerî dayanma gücü oluşturulamaz. ABD, Kanada ve Avrupa ülkeleri arasındaki duruma özel askerȋ operasyonları yürütmek mümkün olabilir – ancak NATO’nun ortak savunma planlama ve tatbikat uygulamalarının ortadan kalkması askerȋ alanda birlikte çalışabilme yeteneklerini giderek zayıflatır. Amerika Birleşik Devletleri’nin askerî çekim merkezi olarak oynadığı rol olmazsa, Avrupa’nın askerȋ standartları büyük olasılıkla en düşük ortak paydaya iner.

Çok geçmeden ABD ve eski müttefikleri askerȋ alanda işbirliği yeteneklerini yitirirler. NATO’nun denenmiş ve kanıtlanmış yöntemleri ve standartları olmadan ABD’nin askerȋ alanda oynadığı kolaylaştırıcı rol bile (“perde arkasından yönlendirme”) çok daha zorlaşır.

Güvenliğin bölgeselleşmesi

NATO ortadan kalkarsa güvenliğin bölgeselleşmesi kaçınılmaz olur. İttifak’ın farklı bölgesel güvenlik çıkarlarını birleştirmekte sağladığı stratejik destek ortadan kalkarsa, güney Avrupa ülkeleri Mağrip ve Orta Doğu üzerinde, doğu Avrupa ülkeleri ise Rusya üzerinde odaklanırlar. Ancak güvenliklerinin bel kemiğini oluşturan ABD olmadığı takdirde, bu grupların hiçbiri kendi bölgelerinde kalıcı bir etki yaratacak siyasî tutarlılık ve askerî güce sahip olamaz. Sonuç olarak da bir stratejik aktör olarak Avrupa zayıf düşer.

NATO’nun dünyanın çeşitli yerlerindeki çok sayıdaki ortaklık ağları yok olur, Avrupa ve Kuzey Amerika birçok karmaşık ikili ilişkiler kurmaya zorunda kalırlar.

Müttefikler ve Ortaklar açısından daha ayrıntılı sonuçlar

İttifak’ın ortadan kalkması aynı zamanda Kanada ve Türkiye gibi müttefikler açısından da büyük bir sorun yaratır, zira bu ülkelerin Avrupa Birliği üyeliğinden yararlanarak Avrupa ile bağlar kurma şansları yoktur.

Hatta Finlandiya ve İsveç gibi NATO üyesi olmayan ülkeler için bile büyük bir sorun ortaya çıkar. Bu ülkelerin pragmatik askerȋ bağlantısızlık politikaları Amerika’nın Avrupa güvenliğinde uzun süredir devam eden rolü ile mümkün olmaktadır, ve bu eşi olmayan rolün sona ermesi, bu ülkelerin stratejik ortamlarında değişikliklere yol açar ve bölgesel işbirliğinin itici gücü olarak oynadıkları rolü zayıflatır.

Son olarak, güneydoğu Avrupa’dan Kafkaslara kadar olan bölgedeki ülkelerin NATO’ya katılma beklentileri yok olursa, Batı dünyası bu ülkelerin reform süreçleri üzerindeki etkisinin büyük bir kısmını kaybeder.

NATO Müttefikleri arasında daha adil bir sorumluluk paylaşımı olması yönündeki talepler Temmuz 2018 Brüksel Zirvesinin gündeminde üst sıralarda yer aldı. © NATO
)

NATO Müttefikleri arasında daha adil bir sorumluluk paylaşımı olması yönündeki talepler Temmuz 2018 Brüksel Zirvesinin gündeminde üst sıralarda yer aldı. © NATO

Kötü bir durum

Peki, Transatlantik çapında sorumluluk paylaşımı ne olur? NATO’nun ortadan kalkması en azından Amerika Birleşik Devletleri’nin en sonunda “adil olmayan” bu malȋ ve askerȋ yükten kurtulmasını sağlamaz mı?

Çok zor. Amerika Birleşik Devletleri’nin savunma bütçesi bir küresel gücün askerȋ harcamalarını yansıtmaktadır. Bu bütçede NATO’nun payı en cömert tahminle ABD savunma harcamalarının en fazla yüzde 15’ini oluşturmaktadır. Sonuç olarak, NATO’nun dağılması Amerika Birleşik Devletleri’ne çok ufak bir tasarruf sağlar, ama Washington müttefiklerini, askerȋ üslerini ve de İttifak çerçevesinde yapılan günlük çok taraflı müzakereler sayesinde oluşmuş olan siyasî öngörülebilirlik olgusunu kaybeder.

Jeopolitik açıdan kazananlar Çin, Rusya ve “ çok kutuplu bir dünya” kurulması için eylem çağrıları yaparak ABD’nin uluslararası düzeni korumada oynadığı rolü zayıflatmak isteyenler olacaktır.

Kısaca özetlersek, tüm bu nedenlerden dolayı NATO’nun olmadığı bir dünya, Amerika Birleşik Devletleri, Müttefikleri ve Avrupa ve ötesindeki ortaklar açısından kötü bir durum olur.