Yolsuzluğun mümkün kıldığı yasa dışı ticaret dünya güvenliği için çeşitli tehlikeler yaratmaktadır. Bu konuda küresel çapta mukabeleye acilen gerek vardır.

Suriye, Irak, ve Afrika’daki kontrol edilemeyen çatışmalar veya içinde yaşanması güç olan mega kentler gibi dünyanın birçok yerinde görülen istikrarsızlığın kökünde yolsuzluk ve yasa dışı ticaret yatmaktadır. Ancak yasa dışı ticaret ve yaygın ve tehlikeli yolsuzluğun sonuçları hepimizi etkilemektedir: toplumlarımızın dokusunun bozulmasında, gezegenimizin kısıtlı kaynaklarının tükenmesinde ve bazı türlerin soyunun tükenmesinde payı vardır. Yolsuzluk, yasa dışı ticaretin hem gerçek hem sanal dünyada yayılmasına yardımcı olmakta ve dolayısıyla yasa dışı ekonominin ürünlerine erişimi kolaylaştırmaktadır. Avlanmaması gereken balık türleri, koruma altındaki ormanlardan gelen ağaç ürünleri, temel parçaları kaçak işçiler tarafından üretilen bilgisayarlar ve cep telefonları gibi yasa dışı malların alıcısı ise bizleriz. Bu tehlikeli yolsuzluk ve yasa dışı ticaretin ele alınması dünya düzeni açısından öncelik taşımalıdır.

Suriye üzerindeki yıpratıcı etkiler[b/]

Suriye’deki çatışma dikkatleri uzun süreli yolsuzluğun ve yasa dışı ticaretin yarattığı etkiler üzerine çekiyor. Tahminen 475,000 kişinin öldüğü ve 14 milyon kişinin yaralandığı veya evinden, yurdundan olduğu bu ölümcül kriz sadece Arap Baharı ve halkın otoriter bir lidere karşı ayaklanmasıyla ortaya çıkmamıştır; ortada başka bir istikrarsızlık kaynağı daha bulunmaktadır.

Şeyh Ghazi Rashad Hrimis Suriye’nin Rakka ilinde susuzluktan çatlamış toprağa dokunuyor. Yeterli yağmur eksikliği ve su kaynakları ve toprağın kötü yönetimi nedeniyle yaklaşık yarım milyon insan bölgeyi terk etmiştir - Kasım 2010 ©REUTERS
)

Şeyh Ghazi Rashad Hrimis Suriye’nin Rakka ilinde susuzluktan çatlamış toprağa dokunuyor. Yeterli yağmur eksikliği ve su kaynakları ve toprağın kötü yönetimi nedeniyle yaklaşık yarım milyon insan bölgeyi terk etmiştir - Kasım 2010 ©REUTERS

Kırsal kesimden beş milyon kişilik kitlesel bir göç yaşanmıştır. Bunun bir nedeni sık sık yaşanan kuraklık ve Orta Doğu’nun meşhur Bereketli Hilâl bölgesindeki bozulmadır. Ancak 2002-2010 yılları arasında Suriye’yi en hızla kentleşen ülkelerden biri yapan tek neden iklim değişikliği değildir. 1970’lerde bugünkü Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın babası ülkenin tarımsal açıdan kendi kendine yeterli hale gelmesi için ne yazık ki yanlış planlanmış bir girişim başlatmıştı. Ancak su giderek azaldıkça insanlar daha derine su kuyuları açmaya başlamış, yetersiz bile olsa su kaynaklarına ulaşmaya çalışmıştı. Beşar Esad su kıtlığıyla başa çıkabilmek için 2005 yılında lisanssız (ücret karşılığında alınan) yeni su kuyuları açılmasını yasa dışı ilan etti.

Yolsuzluğun çok yüksek olduğu bir ortamda kuyu kazma olayları da durmadı çünkü rüşvet verecek kadar parası olanlar daha derin kuyular kazdırma olanağına sahiptiler. Su hakları ile ilgili yasa dışı bir ticaret yürütülmekteydi ve yolsuzluk olgusu da bu durumu azdırmaktaydı. Ama parayla bile biraz da olsa suya ulaşmanın getirdiği rahatlık uzun süreli olamadı. Muhtemelen iklim değişikliğinin de etkisiyle bir zamanlar masallara konu olan Bereketli Hilâl’de toprak kurumaya devam etmiş ve artık, eğer kaldıysa da, su o kadar derindeydi ki kuyu kazmak kârlı olmaktan çıkmıştı.

Yakın geçmişte kurak alanlardan kentlere göç edenler Suriye şehirlerinin eteklerindeki yasa dışı yerleşim yerlerinde toplanmışlardır. Ancak oradaki yetersiz yönetişim de yeni gelen göçmenlerin güvensizlik duygularını arttırmıştır. Esad hükümetinin yolsuzlukları nedeniyle ihmale uğrayan ve altyapı eksikliği, yüksek suç oranı, verilmeyen hizmetler ve işsizlik içinde yaşayan bu yeni büyüyen yerleşimler Arap Baharı sırasında “giderek artan rahatsızlığın merkezi haline gelmiştir”.

Arap Baharı kuraklıktan kaçan Suriyeli göçmenlerinin hikâyesini sona erdirmemiş, hatta “domino etkisi”nin başlangıcı olmuştur. Suriyelilerin savaş ve felaketlerden kaçmak için kırsal bölgeleri terk etmesi daha sonra giderek trajediye dönüşecek uzun bir yolculuğun ilk evresiydi. Bu göçmenlerin çoğu son derece tehlikeli yollardan geçerek ve derme çatma teknelerle Akdeniz’in azgın sularını aşarak Avrupa’ya kaçtılar.

Bugün, yozlaşmış memurların da katkısıyla, insanların bir yerden bir yere gitmesini veya “ticaretini” kolaylaştıran yasa dışı bir endüstri oluşmuştur. İnsanlar ellerinde kalan değerli mallarını satarak ailelerini güvenliğe ulaştırabilecek kaçakçılara büyük paralar ödemektedirler. Diğerleri ise ücretin bir kısmını avans olarak vermekte, kalan kısmını da gidecekleri noktaya vardıklarında ödemek üzere kaçakçılara borçlanmakta ve dolayısıyla çoğu kez borçlarını ödeyebilmek için Avrupa’da köle şartlarında çalışmak zorunda kalmakta ve insan kaçakçılarının kurbanları haline gelmektedirler. Ayrıca, çaresiz durumdaki insanların komşu devletler veya Avrupa’ya gitmek istemesi, milyonlarca yurdundan kopmuş insanı barındıracak durumda olmayan bu devletlerde önemli siyasi ve ekonomik krizlere neden olmuştur.

Yunanistan’ın Idomeni köyündeki eğreti kamplarda kalan Suriyeli göçmenler ateşin etrafında ısınıyorlar - Mart 2016. © REUTERS
)

Yunanistan’ın Idomeni köyündeki eğreti kamplarda kalan Suriyeli göçmenler ateşin etrafında ısınıyorlar - Mart 2016. © REUTERS

Büyük umutlarla başlayan Arap Baharı zamanla bozularak büyük can kaybı ve insani acıların yaşandığı ve alt yapıların yok olduğu uzun çatışmalara dönüşmüştür. Dünyanın diğer yerlerindeki çatışmalarda da olduğu gibi, Suriye’deki çatışma da kısmen yasa dışı ticaret ile finanse edilmektedir. Sınır aşırı bu yasa dışı ticaret yozlaşmış görevlilere bel bağlamaktadır. Esrar, insan, petrol, eski eser, sigara ve diğer yasak mal kaçakçılığı gerek Devlet Başkanı Beşar Esad’ın gerek isyancı ve terörist grupların savaşçılarını idame ettirecek ve silahlarını alacak fonları yaratmaktadır.

Bugün Suriye’de görülen ve birbirinden farklı çeşitli yasa dışı ticaret unsurunu bünyesinde bir araya getiren yolsuzluk olgusu istikrarı bozacak birçok olayın (ölümle sonuçlan çatışmaların devamı, büyük sayıda insanın yerinden, yurdundan olması ve çevresel bozulmanın gibi) yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Suriye’deki yolsuzluklardan kazançlı çıkanlar arasında devlet yetkilileri, suçlular ve El Nusra ve sözde İslam devleti gibi terörist gruplar da bulunmaktadır. Devlet aktörleri de bu kişiler ve grupların yarattığı yolsuzluk vasıtasıyla devleti içten içte zayıflatmaktadırlar. Bugün yasa dışı ticaret, devlete ihtiyaçları olmayan veya devleti yıkmayı amaçlamayan devlet dışı aktörler tarafından yapıldığı zaman, mevcut düzene ve insan hayatına zarar vermeyi amaçlamaktadır. Suriye’deki durum yasa dışı ticaret ve onu mümkün kılan yolsuzluğun çağımızdaki örneğini oluşturmaktadır.

Yasa dış ticarette artış

Son otuz yıldır geleneksel yasa dışı ticaret şekilleri ortadan kalkmamış, ama yeni türleri giderek abartılmış bir şekle dönüşmüştür. Bilgisayarlar ve sosyal medya üzerinden yürütülen bu faaliyetler büyük miktarlarda uyuşturucu ve çocuk pornosunun çevrimiçi satışı, ve web ve sosyal medyadaki reklamlar üzerinden yapılan seks ticaretinin artışı gibi en tehlikeli yasa dışı ticaret şekillerinin hızla büyümesini körüklemektedir. Bu faaliyetin getirdiği toplam kazanç yüz milyonlarca dolar etmektedir.

Siber dünyada –özellikle en gizli köşesi olan Karanlık Ağ’da yapılan ticaret tamamen kişisel olmayan ve çoğu kez de anonim ilişkilere dayanmaktadır. Ödemelerin arkasında artık devletler ve onların para birimleri yoktur; alıcılar satın aldıkları malın ödemesini yeni siber para birimlerinden birini kullanarak yapmaktadırlar. Bu para birimleri arasında en çok bilineni “bitcoin”dir. Ayrıca bu yasa dışı dünyada mallar da şekil değiştirmiştir ve bunların çoğu artık elle tutulamaz ve elden ele geçirilemez mallardır. Kötü niyetli yasa dışı tüccarlar malware, Trojan, botnet, fidye yazılımı, ve spam gibi algoritmaları gelişen ve gelişmiş ülkelerdeki kendileri gibi kötü niyetli tedarikçilerden almaktadırlar. Bu sanal mallar sıradan insanlara çok büyük zararlar verebilir (kimliklerinin, şifrelerinin çalınması veya banka hesaplarındaki paralarının çekilmesi gibi). Bu elle tutulamayan mallara bağlı kayıpların toplamı çok büyük miktarlara ulaşmaktadır. Sadece fidye yazılımının 2017’de neden olduğu kayıpların beş milyar ABD dolarına ulaştığı tahmin ediliyor.

Mayıs 2017’de WannaCry fidye yazılım saldırısı dünya genelinde Microsoft Windows işletim sistemini kullanan bilgisayarları hedef aldı; yazılım bilgisayardaki veri dosyalarını şifreledikten sonra Bitcoin para birimiyle fidye talep etti. © Wikipedia
)

Mayıs 2017’de WannaCry fidye yazılım saldırısı dünya genelinde Microsoft Windows işletim sistemini kullanan bilgisayarları hedef aldı; yazılım bilgisayardaki veri dosyalarını şifreledikten sonra Bitcoin para birimiyle fidye talep etti. © Wikipedia

Teknolojinin getirdiği değişiklikler en çok dünyanın en büyük ekonomilerini oluşturan G7 ülkelerinde – Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada – göze çarpmaktaysa da son günlerde ortaya çıkan bir siber saldırının mağdurları 189 ülkeye dağılmış bulunmaktadır. Siber uzayda yürütülen yasa dışı ticaret ayrıca Avrupa karbon piyasalarının ele geçirilmesini de kolaylaştırmış ve Avrupa Birliği ülkelerine 5 milyar Avro’ya mal olmuştur. İklim değişikliği ve karbon emisyonlarına ilişkin azaltma stratejisi de saldırıya uğramıştır. Sıradan suçlular, yolsuzluğu bulaşmış bankacılar, teröristler ve kurumsal unsurlar tarafından işlenen bu büyük suç, önümüzdeki en büyük tehlikelerden birini oluşturmaktadır: gerektiği gibi regüle edilemeyen siber dünya gezegenimizin varlığını tehdit etmektedir.

Abartılmış yasa dışı ticaret sadece siber uzayla sınırlı değildir. Yasa dışı ticarette en büyük büyüme oranları siber alanın dışında, birbirinden farklı çevresel suçlarda görülmektedir. Küresel nüfusun sürekli olarak arttığı ve dünyadaki kaynakların giderek azaldığı günümüzde yaşam için gerek duyulan kaynaklara her zamankinden daha fazla talep vardır. Yasa dışı aktörlerin yanı sıra yozlaşmış devlet görevlileri de dünyadaki sınırlı kaynaklar üzerinden çıkar sağlamakta, gergedan boynuzu, fildişi veya koruma altındaki ağaçlar gibi nesli tükenmekte olan maddeler konusundaki talebi kendi çıkarlarına kullanmaktadırlar.

Talebin fiyatları arttırdığı ve kıtlığın yasa dışı piyasaların ve karaborsanın büyümesine yardımcı olduğu bir dünyada yasa dışı ticaret doğal kaynakların ve vahşi yaşamın kitlesel olarak yok olmasına yol açmaktadır. Batı Afrika sahillerinde avlanması yasak olan balıkların, veya kişisel tüketim amacıyla kaçak olarak avlanmaması gereken türlerin ticaretinin büyük bir hızla arttığına şahit oluyoruz. Bu ticaretin arkasında genellikle görevlerini çok büyük kişisel servet edinmek için kullanan yozlaşmış görevliler mevcuttur. Nitekim çeşitli türlerin yasa dışı ticareti dünyanın altıncı en büyük kitlesel yok oluşa neden olmaktadır. Bugün biz Darwin’in tanımladığı ve yüz milyonlarca değilse bile on yıllar boyunca yaşamı yönlendirmiş olan doğal seçilim süreçleri yerine işlevsiz seçilim ile karşı karşıyayız.

Dünya tehlikede

Yasa dışı ticaretin varlığı çeşitli nedenlere bağlı olmakla beraber, temel neden yolsuzluğun her düzeyde son derece yaygın olmasıdır. Nedenlerin çeşitli olması ise çözümün tek olmadığına işaret etmektedir – sadece polis gücü, yasalar ve askeri kuvvetlere dayanan tepkiler yeterli değildir. Bugün yasa dışı ticaret bizzat dünya üzerinde yaşamın sürdürülebilmesi için şart olan kaynakları hedef almaktadır. Bu gidişatı değiştirebilir miyiz? Dünya ülkelerinin büyük bir çoğunluğu İklim Değişikliği Üzerine Paris Anlaşması’nı imzalayarak karbon emisyonunu kontrol altına almayı ve bu şekilde iklim değişikliğini yavaşlatmayı kabul ettiler. Ancak küresel toplum aynı zamanda yasa dışı ticaret ve yolsuzluğun oluşturduğu tehditleri ve bu tehditlerin büyümesine katkısı olan faktörleri de ele almaya hazır mı?

Maputo, Mozambik’te koruma görevlileri Afrika’da büyük hayvanların kaçak olarak avlanmasını teşvik eden yasa dışı ticarete son verme kampanyası çerçevesinde ele geçirdikleri 2.5 ton fil dişi ve gergedan boynuzunu yakıyorlar – 6 Temmuz 2016. ©Reuters
)

Maputo, Mozambik’te koruma görevlileri Afrika’da büyük hayvanların kaçak olarak avlanmasını teşvik eden yasa dışı ticarete son verme kampanyası çerçevesinde ele geçirdikleri 2.5 ton fil dişi ve gergedan boynuzunu yakıyorlar – 6 Temmuz 2016. ©Reuters

Bu tür değişiklikler ticaret konusundaki düzenlemelerin değiştirilmesinden çok daha fazlasını gerektirdiği gibi, aynı zamanda dünya nüfusunun ve insanların taleplerinin de kontrol altına alınmasını gerektirmektedir. Finans sisteminin daha fazla şeffaflık sağlayacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi, iş dünyasının hesap verilebilirlik üzerinde odaklanacak şekilde yeniden yapılandırılması ve yasa dışı ticareti mümkün kılanlarla mücadele etmek için yolsuzluğa karşı sıkı önlemler alınması da gerekmektedir. Bu küresel ticaretten esas yararı sağlayan kötü devlet dışı aktörleri kontrol edebilecek yollar bulmalıyız. Global toplumun karşı karşıya olduğu en büyük ve en ciddi tehditler üzerinde odaklanabilmemiz için acaba yasa dışı ticaret çerçevesinde suç olmaktan çıkarılabileceğimiz veya daha az regüle edebileceğimiz alanlar var mıdır?

Yeni teknoloji büyük ölçüde özel sektör tarafından geliştirilmektedir; bu teknolojiye sahip olan ve devamlılığını sağlayan da genellikle özel sektördür. Bu nedenle siber uzayla ilgili düzenlemeler yapmak sadece hükümetin elinde değildir; yapısı itibariyle yönetişimden çok kâr gayesi güden özel sektörle işbirliği yapılması şarttır. Söz konusu çıkar çatışması nedeniyle verimli bir kamu-özel sektör ortaklığı olmadan yasa dışı ticaretin azaltılması çok zor olacaktır.

Bu yeni güvenlik tehlikesi gerçekten büyüktür ve elimizde dünyanın bugünkü gidişatını tersine döndürebilmemiz için fazla fırsat yoktur. Yasa dışı ticaretin karmaşık kaynaklarına daha fazla odaklanabilmek için daha iyi kamu politikalarının yanı sıra, büyümenin sınırları, iklim değişikliği ve yolsuzluğun etkileri, ve ülkelerin kendi içlerinde ve ülkeler arasında giderek artan ekonomik eşitsizliğin sonuçları gibi konuların çok daha iyi anlaşılması gerekir.