Çatışmalardan son derece olumsuz etkilenenlerin başında engelli kişiler gelmektedir. Her şeyden önce, çatışmalar mevcut destek sistemlerini zayıflatır. Şanslı olanlar kaçabilirler, ancak durumlarından ötürü birçoğu diğerleri bölge boşaltıldıktan sonra çatışma bölgesinde kalmak zorunda kalırlar. Bu da onları her türlü tehlike karşısında korunmasız bırakır.

Birçok ülke engellileri bu kişilere hizmet veren kurumlarda bir arada tutma eğilimindedir, ancak bu eğilim sivillerin korunmasını güçleştirmektedir. Tarih bu tür örneklerle doludur - Ruanda’daki katliamda ruh ve sinir hastalıkları hastanesindeki engelli kişilerin katledilmesi, veya Nazilerin T-4 programı çerçevesinde kurumlar ve hastanelerde bulunan engelli yetişkinler ve çocukların öldürülmesi gibi. Ruh ve sinir hastaneleri, kurumlar, bakımevleri ve benzer diğer yerlerde toplu şekilde yaşayan engelli kişiler, savaşçılar tarafından kalkan olarak kullanılabilirler.

Irak güçleri ile sözde İslam Devleti’nin savaşçıları arasındaki çatışmadan kaçan engelli bir adam. Musul, Irak, 18 Kasım 2016. ©REUTERS
)

Irak güçleri ile sözde İslam Devleti’nin savaşçıları arasındaki çatışmadan kaçan engelli bir adam. Musul, Irak, 18 Kasım 2016. ©REUTERS

Zekâ veya psiko-sosyal açıdan engelli kişilerin yanısıra fiziksel ve duyusal açıdan engelli kişiler silahlı çatışmalardan kaçabilmek veya hayatta kalabilmekte birçok zorluklarla karşılaşıyorlar. Barış zamanında dahi orantısız cinsel şiddete maruz kalma riski yaşayan engelli kadınlar, savaş zamanının yarattığı güvensizlik ortamında bu konuda daha büyük riskle karşı karşıyadırlar. Tabii engellilik durumu ırk, din, etnik grup, veya yaş gibi diğer özelliklerle bir araya geldiğinde silahlı çatışmalar sırasında yaşanan zorluklar da giderek artmaktadır.

BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme

Son yıllarda silahlı çatışmalarda sivillerin korunması konusunda araştırma ve geliştirmelere daha fazla ağırlık verildi ki bu da çok doğru bir atılımdır. Bununla beraber, bugün sivillerin korunması düşüncesinde önemli bir açık bulunuyor zira bu genel kuralların engelli kişiler de yansıtılması konusu üzerinde fazla durulmamıştır. Tamamen yasal açıdan bakıldığında, bu artık sürdürülebilecek bir açık değildir. 2006 yılında kabul edilen BM Engelli Kişilerin Haklarının Korunması Sözleşmesinin uluslararası onayı yakında tamamlanacaktır.

BM’nin Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’si dünyanın engellilik konusundaki düşüncesinde “bir değişim paradigması” olarak tanımlanmakta. Sözleşme, Taraf Devletlerin toplumlarda engellilerin karşılaştıkları zorlukların saptanması ve ortadan kaldırılmasını ve eşit fırsatlar yaratılabilmesi için sosyal ve ekonomik desteklerin oluşturulmasını ve Taraf Devletlerin engelli kişilerin bireylik haklarına, özellikle yaşamları konusunda karar verme özgürlüklerine saygı gösterilmesini şart koşmaktadır. Sözleşme, ayrıca, “risk içeren durumlarda ve diğer insani krizlerde” engelli kişilerin haklarını ele alan bir madde de içermektedir.

11. Madde uluslararası insani hukukta sivillerin korunması konusundaki geleneksel alan ile engelli kişilerin insan hakları konusundaki yeni alan arasında bir köprü görevi görmektedir. Bu madde sivillerin korunması ile ilgili geleneksel rejimlerin engelli kişileri ve özellikle bu kişilerin korunma konusundaki ihtiyaçlarını içine alacak şekilde genişletilmesini gerektirmektedir.

11. Madde şöyle demektedir:

Taraf Devletler silahlı çatışma halleri, acil insani durumlar ve doğal afetler de dahil olmak üzere, risk durumlarında engellilerin korunması ve güvenliğinin sağlanması için insani hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku dahil uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli tüm tedbirleri alacaktı.

Bu tür bir koruma Sözleşme’nin giriş bölümünde “yürürlükteki insan hakları belgelerine riayet edilmesinin- özellikle silahlı çatışma ve işgal koşullarında - engellilerin korunması için vazgeçilmezdir.” şeklinde vurgulanmaktadır.

Suriye’nin sınır kapısı Bab-Al Hava’ın tam karşısında, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bulunan Cilvegözü sınır kapısından Türkiye’e giriş yapan bir Suriyeli, 23 Eylül 2013. ©REUTERS
)

Suriye’nin sınır kapısı Bab-Al Hava’ın tam karşısında, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bulunan Cilvegözü sınır kapısından Türkiye’e giriş yapan bir Suriyeli, 23 Eylül 2013. ©REUTERS

  1. Madde yapılacak tüm eylemlerin bir Devletin uluslararası insani hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku dâhil, uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükleri ile uyum halinde olmasını şart koşar. Bir anlamda iki uluslararası hukukun daha anlamlı şekilde birbirine paralel hale getirilmesini istemektedir. Bu madde özellikle “silahlı çatışmalarda” engelli kişilerin korunması ve güvenliğinin sağlanması konusunda odaklanmaktadır. Bu madde özellikle çatışmalarda engelli kişilerin emniyeti ve güvenliği üzerinde durmakta, ve Devletleri bu kişileri uzun bir korunma gerektiren gruplar listesi gibi algılamaktan kaçınmaya teşvik etmektedir. Sözleşmedeki herşey konuyla doğrudan bağlantılı değildir. Bu nedenle 11. Madde sivilleri koruma ile ilgili normları öne çıkaran bir filtre görevi görmektedir. İlgili şartlardan bazıları aşağıda belirtilmektedir.


    Temel Hükümler

    Hedef belirleme ve angajman kuralları

    Engelli kişilerin yaşadıkları yerler, tipik hareket ve reaksiyonları, ve zayıf noktaları konusundaki bilincin hedef belirleme protokollerine ve çalışma kurallarının içine dahil edilmesi gerekir. Bu durum engellilerin yaşama hakkı (Madde 10) ve beden ve ruh bütünlüğüne saygı duyulması hakkının (Madde 27) doğal sonucudur. Ayrıca engellilerle ilgili konularda cinsiyet duyarlılığı da hesaba katılmalıdır.

    İnsani yardım

    Uluslararası insanı hukuk silahlı çatışmalar sırasında sivil nüfusa yardım ve koruma sağlanmasını şart koşar. Halka yeterince yiyecek, su ve tıbbi malzemenin sağlanamadığı durumlarda insani yardımın ulaştırılması kolaylaştırılmalıdır. Birçok durumda yardıma ihtiyacı olan insanlar arasında en zor erişilebilenler toplumdan tecrit edilen, hareket kabiliyetleri sınırlı olan ve iletişim ve bilgi edinmede zorluk çeken engellilerdir.

    Sözleşme, örneğin rehabilitasyon ve yardımcı cihaz ve teknolojilerin sağlanması, ve bilgiye erişim (Madde 19, 26, 21) konusundaki yükümlülükleri belirlemek suretiyle engellilere sağlanan korumayı arttırmaktadır. Bu maddeler engellilere insanı yardımın kapsamını açıkça ortaya koymaktadır

    Tahliye

    Çok zor durumlarda engellilerin tahliye edilmeleri en iyi şartlar altında bile kolay değildir. Hareket yeteneklerinin kısıtlılığı çıkış yolları ve hareketin hızı konusunda yapılmış olan tüm varsayımları boşa çıkarır. Çıkış yollarına erişilemiyor olması engelli bireylerin bulundukları yeri kendi başlarına tahliye etmelerini imkânsız kılar. Hızlı hareket edemiyor olmaları ise bizzat yardıma gelenleri de tehlikeye atar. Görme engelli olanlar sivillere çıkış yolları hakkında bilgi veren broşürleri okuyamayacaklardır. Duyma zorluğu çekenler için ise sesli uyarılar bir işe yaramaz. Entellektüel bir engel büyük olasılıkla standart uyarıların tam olarak idrak edilmesini veya anlaşılmasını önleyecektir. Fiziksel engelli bireyler ise yapılan uyarıları anlamış olsalar bile nakil vasıtalarına erişim mümkün değilse güvenli bölgelere gitme imkânına sahip olmayacaklardır.
Güvenlik etkin iletişime dayanır, bu da duyma engellilerin ve diğer duyusal engellere sahip olan kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını gerektirir. Fotoğraf: Janet E. Lord'un izniyle
)

Güvenlik etkin iletişime dayanır, bu da duyma engellilerin ve diğer duyusal engellere sahip olan kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını gerektirir. Fotoğraf: Janet E. Lord'un izniyle

Bunlar aşılamaz sorunlar değildir – ancak herhangi bir müdahaleden önce üzerinde dikkatle düşünülmesi gerekir. Bu konuda Madde 5 (Eşitlik – eşit korunma hakkı ve bu konuda engellilere yönelik “makul düzenlemelerin” yapılması), Madde 9 (Erişim) ve Madde 21 (İfade Özgürlüğü ve Bilgiye Erişim ) engelli bireylerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda neler yapılması gerektiği konusunda bilgi ve rehberlik sağlamaktadır.

Tahliye sonrasında yapılacaklar

Engelli kişilerin sağlık ve diğer ihtiyaçlarının sadece çatışma alanından güvenli bir biçimde çıkarılmalarıyla çözümlenemeyeceği gayet açıktır. Tabi bu engelli kişilerin çoğunun hasta oldukları anlamına gelmez; ancak bu kişilerin özel habilitasyon ve rehabilitasyon ihtiyaçları olabilir ve bu ihtiyaçların karşılanmaması durumlarını daha da kötüleştirecektir. Ayrıca yaşam kalitesi açısından barınak, su ve temizlik hizmetlerine erişim şarttır ve bu ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde sağlık riskleri ortaya çıkar. Acil müdahalelerin, hem kısa hem de uzun dönemde engellilerin ve özellikle de çocukların (yeniden) kurumlara yerleştirilmelerine yol açmaması çok önemlidir.
Sözleşmenin standartları tahliyeden sonra, tehlike altındaki halkların kalkınma ve (yeniden) inşa süreçlerine katılmaya başladıklarında insan hakları doğrultusunda yapılacak sorumlu programlar için gereken zemini hazırlayacaktır.

Tüm bu standartlar Madde 26 (Habilitasyon ve Rehabilitasyon), Madde 25 (Sağlık) ve Madde 28’i (Yeterli Yaşam Standardı) devreye sokar. Çatışmalardan kaçanların hepsi doğal olarak yaşamlarına bir istikrar getirmek ve çatışma bölgesindeki duruma göre yaşamlarını sürdürebilmek için çalışacaklardır.

Daha bilinçli bir diyaloga doğru

Bu Sözleşme belirli insani krizler kapsamında sözleşme hükümlerinin anlamı ve uygulamaları konusunda çok daha bilinçli bir diyaloğun yolunu açmıştır. Mayıs 2016’da yapılan İstanbul Dünya İnsani Zirvesi’nde Engellilerin İnsani Yardım Kapsamına Alınmasına ilişkin Şart benimsenmiştir. BM Kuruluşlar Arası Daimi Komite dahilinde kurulan Engellilerin İnsani Yardım Kapsamına Alınması ile ilgili Görev Gücü engellilerin artık İnsani Yardım konusuna dahil edildiklerinin iyi bir göstergesidir. Bu gelişmelerden de anlaşılacağı gibi bu yeni diyaloğun özellikle sivillerin korunması konusunda bilgilendirilmesi ve operasyonların planlama ve yürütülmesinde engelli bireylerin ihtiyaçlarının daha fazla göz önüne alınması gerektiğine işaret etmektedir.

Fiziksel erişimin olmaması tahliye çalışmalarını ciddi biçimde engeller. Hareket yetenekleri kısıtlı olan bireyler çatışma alanlarının dışına çıkarıldıktan sonra barınak, su ve temizlik hizmetlerine erişimleri konusunun ele alınması şarttır. Fotoğraf: Janet E. Lord’un izniyle
)

Fiziksel erişimin olmaması tahliye çalışmalarını ciddi biçimde engeller. Hareket yetenekleri kısıtlı olan bireyler çatışma alanlarının dışına çıkarıldıktan sonra barınak, su ve temizlik hizmetlerine erişimleri konusunun ele alınması şarttır. Fotoğraf: Janet E. Lord’un izniyle

NATO’nun Temmuz 2016 Varşova Zirvesi’nde Müttefik liderler [a] NATO’nun Sivillerin Korunmasına İlişkin Politikası’nı [/a] kabul ettiler. Bu politika “sivillerin zarar görmesini önlemek, zararı azaltmak ve en aza indirmek için mümkün olan her önlemin alınması gerektiğini”, ve “planlama yapılırken NATO’nun yerel kapsamda şiddete karşı en korumasız olan gruplara önem vermesi gerektiğini” belirtir. Ayrıca NATO üyesi ülkelerin neredeyse hepsi BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’yi kabul etmişlerdir ve dolayısıyla her bir ülke sözleşme hükümlerinin ulusal yorumuna uymakla yükümlüdür.

İnsani krizlerde engelli bireylerin yeterince korunabilmeleri için iyi entegre olmuş ve uygulanmış bir politika yaklaşımı ve krize özgü çözümler gerekmektedir. Sözleşmenin uluslararası hukukun engellilere özel bir ilgi göstermesinin şart olduğu kabul etmesi tüm engelli kadın, erkek ve çocukların silahlı çatışmalarda yaşadıklarının yeniden değerlendirilmesini sağlamaktadır. NATO ve üyesi olan her bir devletin bu önemli gündemin geleceğe taşınmasında önemli rolü vardır.