2015 yılında London School of Economics (LSE) bünyesindeki Kadın, Barış ve Güvenlik Merkezinin çıkış noktası eski Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı William Hague ve BM Mülteciler Yüksek Komiseri Özel Elçisi Angelina Jolie’nin desteklediği Cinsel Şiddeti Önleme Girişimidir. Merkez sadece cinsel şiddet üzerinde değil, 2000 yılında BM Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı kararı ile başlatılan ve daha kapsamlı olan Kadın, Barış ve Güvenlik konusunda da odaklanmaktadır. 1325 sayılı karar, kadınlar ve silahlı çatışma ile ilgili konuları doğrudan uluslararası barış ve güvenin devamlılığından sorumlu olan Güvenlik Konseyi’nin siyasi gündemine getirir. LSE’deki bu Merkezin önemli hedeflerinden biri de akademik düşünce, araştırma ve eğitim vasıtasıyla siyasi gündemi desteklemek için sektörler arası ortaklıklar ve angajmanlar merkezi haline gelmektir.

Sinema sanatçısı ve BM Mülteciler Yüksek Komiseri’nin Özel Elçisi Angelina Jolie ve o tarihteki İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague çatışmalarda cinsel şiddete son verilmesi amacıyla yapılan küresel bir zirvede konuşuyorlar, Londra, 10 Haziran, 2014. ©REUTERS
BMGK’nin 1325 sayılı kararı böyle bir kararın benimsenmesi için küresel çapta çaba gösteren kadınların sivil toplum örgütlerince sevinçle karşılandı. Güvenlik Konseyi ilk kez bütün bir oturumu kadınların çatışma sırasında ve çatışma sonrasında yaşadıkları deneyimleri tartışmaya ayırmış ve “cinsiyet eşitliği ile uluslararası barış ve güvenlik security’ (‘High-level Review on Women, Peace and Security: 15 years of Security Council resolution 1325’) arasındaki kaçınılmaz bağlar”a dikkat çekmiştir
1325 sayılı karar sonra 1820 (2008), 1888 (2009), 1960 (2010), ve 2106 ve 2122 (2013), ve 2242 (2015) sayılı kararlarla desteklenmiştir.
Dört ayak
Bu kararlar birbirinin üzerine kurulmuştur ve Kadınlar, Barış ve Güvenlik konusunda 1325 sayılı BM kararında söz edile “dört ayak”ı destekler.
[u1]
[1i]Katılım -Karar alma sürecinin her düzeyinde (barış görüşmeleri, gerek seçmen gerek adaylar için seçim süreçleri, BM pozisyonları, ve daha geniş çapta sosyal-siyasi alan dahil) tam ve eşit katılım ve temsil (hakkı).[/1i]
[1i]Çatışma önleme-Şiddetli çatışmaların ortaya çıkması, yayılması, ve yeniden patlak vermesini önleme çabalarına cinsiyet perspektifini ve kadınların tam katılımının dâhil edilmesi; aynı zamanda da silahsızlanma dâhil, çatışmaların temel nedenlerinin ele alınması. Sürekli çatışma ortamını üzerinde durulması ve eşitlik, insan hakları ve herkes için güvenlik (marjinalleştirilmiş olanlar dahil) konularına dayandırılmış bütünsel bir barış yaklaşımı benimsenmesi.[/1i]
[1i]Korunma-Çatışma ve çatışma sonrası ortamlarda kadınlar ve kızların haklarının korunması (cinsel ve cinsiyete bağlı şiddetin yetkili makamlara bildirilmesi ve kovuşturulması; yurtiçi ve uluslararası yasaların ve sözleşmelerin uygulanması dâhil).[/1i]
[1i]Kurtarma ve tedavi-Cinsel veya cinsiyete bağlı şiddet mağdurları dahil, sağlık servislerine erişim ve travma terapisi [/1i]
[/u1]
Dolayısıyla bu dört ayak çağdaş dış politika ve askeri politikanın temel konularıdır.

Savaşlar ve çatışmaların kadınlar ve çocuklar üzerinde orantısız ölçüde etkisi olmasına rağmen kadınlar tarih boyunca barış süreçleri ve istikrar çabalarının dışında bırakılmışlardır.
Kararlardaki iki temel ayakta olan katılım ve koruma ayakları arasında bir odak kayması olmuştur. Katılım ve temsil ayağında, 1325 sayılı kararın başında kadınların barış ve güvenliğin temsilcileri ve faal oyuncuları olarak vurgulanmaktadır. Bu ayak kadınların “barış ve güvenliğin sürekliliği ve geliştirilmesi için yürütülen çabalarda eşit katılım ve tam bir angajman içinde olmalarının” önemini vurgulamaktadır.
[1i]Koruma
Buna karşın korunma konusundaki ayak, kadınları özellikle bir savaş taktiği olarak cinsel şiddetten korunması gereken kurbanlar olarak vurgulamaktadır. 1820 sayılı karar çatışmadaki tüm taraflardan çeşitli taleplerde bulunarak bu ayağın önemine dikkat çeker. Bu talepler şöyledir:
[u1]
[1i]gerekli askeri disiplin önlemlerinin uygulanması;[/1i]
[1i]komuta sorumluğu ilkesini desteklemek;[/1i]
[1i]askerlerin sivillere karşı her türlü cinsel şiddetin yasak olduğu yönünde eğitilmeleri[/1i]
[1i]cinsel şiddeti körüklediği söylenen hurafelerin çürütülmesi[/1i]
[1i] Silahlı kuvvetler ve güvenlik güçlerininin geçmişlerindeki cinsel şiddet eylemleri açısından araştırılması ve cinsel şiddete maruz kalma tehdidi altında olan kadın ve çocukların acilen o mahalden çıkarılması.[/1i]
Gerek Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezi’nin gündemi gerek Cinsel Şiddeti Önleme Girişimi çatışmada cinsiyet unsurunun bulunduğunun görülmesine yardımcı olmuştur – çatışmalar cinsiyetlerinden ötürü kadınlar ve erkekler tarafından farklı şekilde anlaşılır ve deneyimlenir. Her iki grup da silahlı çatışmalar sırasında gerçekleşen cinsel şiddet olaylarının insanların yurtlarını terk etmelerine ve göçlere neden olduklarını ve çatışma sonrasında bu sorun ele alınmadığı takdirde toplumları bölmeye devam ettiğini, ve neticede uluslararası barış ve güvenliği altüst ettiğini bilmektedirler. Bundan dolayı her iki girişim de soykırım, insanlık suçları, ve savaş suçları (cinsiyete dayalı suçlar ve kadınlar ve kız çocuklarına karşı uygulanan cinsel veya diğer şiddet içeren suçlar dahil) işleyen kişilerin eylemlerinden sorumlu tutulmalarının ve haklarında dava açılmasının önemini vurgulamaktadırlar.

Çatışmalarda Cinsel Şiddetin Belgelendirilmesi ve Soruşturulmasına İlişkin Uluslararası Protokol’ün kabul edilmesi Cinsel Şiddetin Önlenmesi Girişimi’nin çalışmalarının bir ürünüdür. ©YouTube
Ancak Cinsel Şiddetin Önlenmesi Girişimi tamamen cinsiyet ayırımı gözetmeyen bir girişimdir. Bu girişimin, kadınlar ve kız çocukları, erkekler ve erkek çocukları, ve cinsel veya toplumsal cinsiyet kimliklerinden (gerçek veya algılanan) dolayı hedef alınanlara karşı işlenen çatışmayla ilintili cinsel şiddet suçlarının önlenmesi ve bu tür suçların cezasız kalmaması üzerinde odaklanmaktadır. Kadınlar, Barış ve Güvenlik kararlarından sadece bir tanesi bu tür şiddetten erkekler ve erkek çocukları kadar “aile bireylere karşı yapılan cinsel şiddete tanıklık etmek zorunda kalanların da” etkilendiği” gerçeğine değinmektedir (2106 sayılı karar).
Cinsel Şiddetin Önlenmesi Girişimi’nin çalışmalarının önemli bir ürünü olan Çatışmalarda Cinsel Şiddetin Belgelendirilmesi ve Soruşturulmasına İlişkin Uluslararası Protokolü, hem caydırıcılığı güçlendirmek hem de bireysel vakalarda adaletin yerini bulması açısından, cezai soruşturmaların daha etkili olmasını sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Bu Protokol, cinsel suç işleyenlerin davalarının ceza davası sürecinde kullanılabilecek nitelikte kanıt eksikliği nedeniyle ciddi şekilde engellenebileceği; ve bir duruşmanın suç işlendikten çok uzun zaman sonra yapılabileceği –ki bu durumda kanıtlar kaybolabilir veya kullanılamaz hale gelebilir – gerçeği karşısında kullanılabilecek pratik bir araçtır. Söz konusu Protokol bazı pilot bölgelerde uygulanmış, boşluklar ve eksiklikler saptanarak ikinci baskısı tamamlanmıştır.
Katılım ve temsil
Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezi’nin gündemi, özellikle temsil ve katılımla ilişkili kurumsal yeniliklere de yol açmıştır. Askeri kuvvetler içinde toplumsal cinsiyet danışmanları, barışı koruma operasyonlarında da cinsiyet perspektifinin operasyonun tüm aşamalarına entegre edilmesini sağlamakta komutana yardımcı olmak üzere kadın koruma subayları bulunması bu yeniliklere iyi bir örnektir.

İsveçli bir kadın irtibat subayı BM yönergesi ile Afganistan’da konuşlanan NATO başkanlığındaki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü (ISAF) NATO liderliğindeki bir askeri gözlemci ekibinin bir mensubu olarak görev yapıyor. (Resim İsveç Savunma Bakanlığı tarafından verilmiştir)
2009 yılında 1888 sayılı kararı takiben Silahlı Çatışmalarda Cinsel Şiddet konusunda BM Genel Sekreterine, ve 2012 yılında Kadınlar, Barış ve Güvenlik konusunda NATO Genel Sekreterine bir Özel Temsilci atanması kadınlar ve çatışmalara atfedilen önemin göstergeleridir.
Güvenlik Konseyi, 2015 yılında, BM barışı koruma operasyonları ve polis kuvvetlerinde kadın sayısının artması için yürütülen çabaları memnuniyetle karşıladı ve bu doğrultuda daha fazla çaba gösterilmesini teşvik etti (2242 sayılı karar). Bu karar kadınların askeri kuvvetlerde yer almalarının önemini ortaya koymaktadır. NATO da 1976 yılında kurduğu NATO Kuvvetlerinde Kadınlar Komitesi (bugünkü adı ile NATO Cinsiyet Perspektifleri Komitesi) ile bu konudaki yaklaşımını göstermektedir.
BM Üst Düzeyli Gözden Geçirme süreci çerçevesinde 1325 sayılı kararın uygulanması konusundaki görüşmelere gerek bilgiyi sağlamakla görevlendirilen Küresel Çalışma (‘Çatışmanın Önlenmesi, Adaletin Dönüşümü, Barışın güvenceye alınması’) barış süreçlerinde sürdürülebilir barış ortamları ve istikrara kavuşmuş çatışma sonrası ortamların oluşması şansını yükseltmek için kadınların katılımının artmasını teşvik etmektedir. Ayrıca, “sonuca ulaşmış barış süreçlerinin yarıdan fazlasının ilk beş yılda tekrar çatışma ortamına gerilediğine” dikkat çekmektedir.
Barış operasyonlarına ve çatışma sonrası devletin kurulması sürecine (ve barışı koruma operasyonlarına) daha fazla kadın dahil edilmesi yönündeki argümanlar genellikle iki nedenden birine dayanmaktadır: kadınlar “barış konusunda iyiler”, bir şekilde barışı geliştirme yeteneğine sahiptirler; ikincisi, eşitliğin genel ilkeleri ve özellikle 1979 tarihli Her türlü Ayırımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme’nin 7 ve 8. Maddeleri bunu gerektirir. Bu iki argümanın da fazla bir ağırlığı yoktur. Biyolojik determinizm kavramına dayanan birinci nedene, hiçbir ampirik dayanağı olmadığı gerekçesiyle şiddetle karşı çıkılmaktadır; ikinci neden olan eşitlik ilkesi ise pratik bir yarar getirmediği gerekçesiyle çoğu kez göz ardı edilmektedir.

Filipinler Hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında 17 yıl süren görüşmeler sonucunda Mart 2014’te bir barış anlaşması imzaladı. Anlaşmanın imzalanmasında masada bulunanların üçte biri kadındı. Kadınların barışı tesis etme çalışmalarına dâhil edilmeleri anlaşmaya varılabilmesi ve de o anlaşmanın sürekli olması olasılığını arttırmaktadır.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar göstermektedir ki barış olasılığını bir çatışmadan önce mevcut olan kuvvet yapılarını daha da pekiştiren ve çatışmanın mağdurlarının tüm görüşlerini, yeteneklerini ve yaşadıklarından öğrendiklerini tamamen gözardı eden, dar bir tabana dayandırmak son derece mantıksızdır. Küresel Çalışma kanıtlara dayanan araştırmalara değinerek, Soğuk Savaşın sona ermesinden itibaren kabul edilmiş olan 40 barış süreci içinde örgütlü kadın gruplarının olumsuz etki yarattığı tek bir vaka bulunmadığını, ancak diğer sosyal oyuncular için aynı şeyin söylenemediğini ileri sürmektedir. Özellikle de kadınların barışı tesis sürecine dâhil olmaları hem anlaşmaya varılma olasılığını hem de o anlaşmanın sürekliliğini arttırmaktadır. Diğer araştırmalar ise, diğer değişkenler kontrol altında tutulduğunda, kadınların barışı sürecine şahit, imzalayan, ara bulucu, ve/veya görüşmeci sıfatıyla katılmalarının yapılan barış anlaşmasının en az 2 yıl sürme olasılığını yüzde 20 oranında arttırdığını göstermektedir. Bu oran zaman içinde artmaktadır. Ayrıca kadınların dahil olması durumunda sağlam bir toplumsal cinsiyet perspektifi olasılığı da artmaktadır.
Küresel Çalışma, Filipinler Hükümeti ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MLF) arasında Mindinao’da yıllarca süren çatışmalar ve 17 yıl süren görüşmelerden sonra Mart 2014’te imzalanan barış anlaşmasına değinmektedir. Anlaşmanın imzalanmasında masada bulunanların üçte biri kadındı. Anlaşma kadın hakları ile ilgili güçlü hükümler getirmektedir; anlaşmanın 16 maddesinden 8’i kadınların yönetişim pozisyonlarında görev almaları ve şiddete karşı korunmaları ile ilgilidir. Anlaşma ayrıca MLF’nin görevden ayrılan kadın savaşçıları için başlatılacak özel ekonomik programları belirlemektedir – bu kadınlar silahsızlanma, seferberliğin sona ermesi, topluma yeniden uyum sağlama ve şiddete karşı korunma programlarının genellikle göz ardı ettiği grubu oluşturmaktadırlar. Bu konuda bir miktar ilerleme kaydedilmişse de kadınlar genellikle barışı tesis ve koruma çalışmalarında hak ettikleri oranda temsil edilmemektedirler.
Açıkları belirleme ve sorunlarla ele alma
Gerek 1325 Sayılı Karar konusunda Küresel Çalışma gerekse Cinsel Şiddeti Önleme Girişimi kapatılması gereken açıkları belirlemişlerdir. Küresel Çalışma ayrıca yeni eğilimleri ve öncelik verilmesi gereken eylemleri de vurgulamıştır. “1325 Numaralı Kararın çatışma durumlarında kadınların insani haklarını korumak üzere tasarlandığını ve kulis faaliyetlerinin bu yönde yürütüldüğünü” iddia etmektedir. Bu anlamda Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezi kadınların insani haklarının korunmasını, cinsiyet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayırımcılığın ortadan kaldırılmasını ve kadınların güçlendirilmesini amaçlayan bir insan hakları planıdır. Ancak Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bünyesinde yer alan bir yapıdır. Söz konusu iki boyut – İnsan Hakları ve Güvenlik boyutları – Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezi’nin “sorunların adeta ‘menkul kıymet’e dönüştürülmesinin ve kadınların askeri strateji aracı olarak kullanılmasının daima engellenmesi” konusunda yaptığı gerginlik yaratan uyarıya neden olmuş olabilir.

Hollanda Büyükelçisi Marriet Schuurman halen NATO’nun Kadınlar, Barış ve Güvenlik gündemine yaptığı tüm katkılardan sorumlu NATO Genel Sekreteri Özel Temsilcisidir. © NATO
Görüldüğü gibi, Kadınlar, Barış ve Güvenlik konusunda bir hayli araştırma yapılmıştır, ancak hala daha fazla bilgiye ihtiyaç vardır. London School of Economics bünyesindeki Kadınlar, Barış, ve Güvenlik Merkezi bilim adamlarını, aktivistleri, BM uzmanlarını, pratisyenleri ve politika yapıcıları bir araya getiren önde gelen bir eğitim ve araştırma forumu olmayı amaçlamaktadır. Sorgulayarak ve daha başka sorular da sorarak söylemi uygulamaya çevirmemiz gerekmektedir. Örneğin:
- Cinssiyet ve toplumsal cinsiyete dayanan şiddet ile diğer güncel çatışma şekillerin arasında nasıl bir ilişki vardır, ve bu konularda ne gibi farklı tepkiler gerekmektedir – yani tek yöntem tüm kurbanlara ve mağdurlara uymaz;
- Çatışmada ve çatışma sonrasında siyasal ekonomi ve şiddet arasındaki ilişki nedir;
- Mağdurlar damgalanmış olarak, yapayalnız ve fakirlik içinde ayakta kalmaya çabalarken suçluların hiç bir ceza almadan yaşamlarını sürdürmelerine göz yuman sosyal tutumlar nasıl değiştirilir;
- Çatışmalarda kadına karşı şiddet sorunu ile mücadele konusunda etkili programlar geliştirebilmek için ne tür değişik yeteneklerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır;
- Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezinin Ulusal Eylem Planları (ve diğer örgütlerin planları; mesela 2010 yılında NATO ve üye ülkelerin birlikte geliştirdikleri 1325 Sayılı Kararın uygulanma planı) nasıl daha geniş kapsamlı ve daha etkili hale getirilebilir, ve bunlara nasıl daha etkili ve yeterli kaynak sağlanabilir.
Kadınlar, Barış ve Güvenlik Merkezi, hükümet, askeriye, uluslararası hükümet ve hükümet dışı kuruluşlarla doğrudan bağlara sahip olan bir akademik araştırma grubu olarak konumunun sağladığı avantajlardan yararlanarak temel kavramların ve pratik araçların geliştirilmesine entelektüel katkıda bulunmak istemektedir. Merkezin özellikle barış, adalet ve kadınların insani hakları üzerinde odaklanan normatif katkılarının kadınlar ve çatışmalar ile ilgili söylemlerin yeniden şekillendirilmesine ve çeşitlendirmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Böylece BM Kadınlar, Barış ve Güvenlik gündeminin dönüşümsel amaçlarının daha etkin biçimde gerçekleşmesini sağlayacaktır.