Bu iki uzman Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kadın, Barış ve Güvenlik konusundaki 1325 sayılı kararının 17. yıldönümünde çatışmalarda cinsel şiddeti ortadan kaldırmakta ne kadar mesafe kat ettiğimizi ve bu doğrultuda yürütülen çabaları güçlendirmek için NATO operasyonlarına nasıl bir destek sağlanabileceğini araştırıyorlar.

Bugünkü silahlı çatışmalar sivilleri giderek daha fazla hedef alıyor ve onları aşırı şiddete maruz bırakıyor. Afganistan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Irak, Mali, Güney Sudan ve Suriye gibi yıllardır süregelen çatışmaların yaşandığı ülkelerde siviller düşmanlıkların en zalim şeklinin hedefi olmaktadırlar: Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet.

Bugünkü silahlı çatışmalar sivilleri giderek daha fazla hedef alıyor ve onları aşırı şiddete maruz bırakıyor – binlerce insan düşmanlıkların en zalim şeklinin hedefi olmaktadırlar: Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet.
)

Bugünkü silahlı çatışmalar sivilleri giderek daha fazla hedef alıyor ve onları aşırı şiddete maruz bırakıyor – binlerce insan düşmanlıkların en zalim şeklinin hedefi olmaktadırlar: Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet.

ÇBCŞ’nin uzun vadeli, yıkıcı yapısının yanısıra toplumlar üzerindeki yok edici etkisi küresel barış ve güvenlik için önemli bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Bu durum, NATO askeri personeli dahil, çatışma ve çatışma sonrası ortamlarda çalışan ve sivil halkı korumakla görevlendirilmiş aktörlerin bu konuda daha etkin rol almaları yönündeki beklentileri arttırmaktadır.

Çatışmalarda cinsel şiddet küresel boyutta yaşanıyor

Cinsel şiddet yüzyıllardır dünyanın her yerinde bir savaş taktiği olarak kullanılmıştır. Günümüzde daha ziyade Afrika ve Orta Doğu bölgesini kasıp kavurmaktadır. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da da cinsel şiddet olayları yaygın olarak görülmüştür. Bu olgu eski Yugoslavya ve Ruanda’da yaşanan etnik çatışmalardaki temel unsurlardan biri olarak kabul edilmektedir.

Küresel raporlara göre Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet bugünkü çatışmalarda da varlığını sürdürmektedir. Birçok ülke cinsel şiddet tehdidinden etkilenirken 2016 yılında Afrika, Asya, Avrupa ve Güney Amerika’da 19 ülkede yaşanan cinsel şiddet ve bunun etkileri belgelenmiştir (bakınız BM Genel Sekreteri’nin Nisan 2017 tarihli Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet konulu Raporu).

Günümüzde cinsel şiddet uygulanması uluslararası yasanın en ciddi ihlali olarak kabul edilmekte, kodlanmakta ve yargılanmaktadır. Silahlı Çatışma Yasası (aynı zamanda Uluslararası İnsani Yasa olarak da anılır) ve Uluslararası İnsan Hakları Yasası bu tür gaddarlığı savaş suçu, insanlığa karşı işlenmiş bir suç, ve bazı durumlarda soykırımın bir bileşeni olarak tanımlar.

ÇBCŞ çoğu kez savaş sırasında kadınlara ve genç kızlara karşı işlenen tecavüz suçu olarak düşünülür. Oysa Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Tüzüğü bu olayı çok yönlü olarak tanımlar ve tecavüzün yanısıra cinsel kölelik; ve fahişelik, hamilelik, kürtaj, kısırlaştırma ve evliliğe zorlanma; ve benzer ağırlıktaki her tür cinsel şiddeti de içine alır. ÇBCŞ’nin birincil olarak kadınlar ve genç kızları hedef aldığı doğrudur, ancak, toplumların sosyal dokusunu parçalamak amacıyla stratejik olarak erkekler ve erkek çocuklara karşı da uygulanmaktadır.

Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet’in birincil hedefi kadınlar ve genç kızlar olmakla birlikte erkekler ve erkek çocukları da hedef alınmaktadır.
)

Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet’in birincil hedefi kadınlar ve genç kızlar olmakla birlikte erkekler ve erkek çocukları da hedef alınmaktadır.

ÇBCŞ ile silahlı çatışmalar arasındaki bağlantı değişik şekillerde görülebilir: suçlu veya kurbanın profilinde, suçun cezasız kaldığı ortamlarda, sınır ötesi sonuçlarda veya ateşkes anlaşmalarının şartlarının ihlal edildiği durumlarda (bakınız BM Genel Sekreteri’nin Nisan 2017 tarihli Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet konulu Raporu).

Pratikte bu durum ÇBCŞ’nin devlet dışı aktörler ve devletlerin güvenlik kuvvetleri tarafından sık sık ve bilinçli olarak bir savaş veya terör taktiği olarak kullanıldığı anlamına gelmektedir. Bu olayların yarattığı fiziksel ve psikolojik travmanın yarattığı etkiler fiziksel şiddete maruz kalan mağdurların çok ötesine uzanmaktadır. ÇBCŞ’nin gerek mağdurlar gerek mağdurların ait oldukları toplumlar üzerinde yarattığı bu uzun vadeli ve acımasız sonuçlar nedeniyle istikrar, sürdürülebilir çatışma çözümleri ve çatışma sonrası yeniden yapılanma için yürütülen çabalar tehlikeye girmektedir.

Teröristler ve aşırı uçtaki gruplarla ilgili raporlar bu grupların cinsel şiddet taktiğini operasyonlarında giderek daha fazla uyguladıklarını göstermektedir. DAEŞ’in Irak, ve Suriye’de yürüttüğü operasyonlarda ÇBCŞ etnik ve dini grupları hedef alan bir terör ve işkence taktiği olarak kullanılmaktadır. DAEŞ ve Boko Haram gibi aşırı uçtaki gruplar yeni savaşçı toplamak ve mevcut savaşçıları ellerinde tutabilmek için ÇBCŞ’yi bir araç olarak kullanmışlar, örneğin savaşçılara “eş” ve seks köleleri sağlama sözü vermişlerdir. Operasyonlarını kadınlar ve genç kızları açık pazarlarda satarak ve travma içindeki toplumlardan fidye toplayarak finanse eden bu gruplar için seks kölesi ticareti önemli bir gelir kaynağı oluşturmaktadır.

Küresel barış ve güvenlik için bir tehdit

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 31 Ekim 2000’de aldığı 1325 sayılı kararla Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddet’in küresel barış ve güvenlik için bir tehdit oluşturduğu ilk kez kabul edilmiştir. Bu karar, barış ve güvenlik ile silahlı çatışmaların kadınlar ve genç kızlar üzerinde yarattığı orantısız etki arasındaki bağlantıyı gösteren Kadın, Barış ve Güvenlik ajandasının temelini oluşturmuştur.

BMGK’nin 1325 sayılı kararından sonra Kadın, Barış ve Güvenlik ajandasının bir parçası olarak sekiz karar daha onaylanmıştır. Bunlardan dördü (BMGK 1820, BMGK 1888, BMGK 1960, ve BMGK 2106 sayılı kararları ) özellikle çatışmalarla bağlantılı cinsel şiddet üzerinde odaklanmaktadır. Bu kararlarla ilgili aydınlatıcı bir nokta da kararların erkekler ve erkek çocukları da kapsıyor olmasıdır. Ayrıca bazı başka kararlar da ÇBCŞ ile insan kaçakçılığı ve aşırı şiddet gibi benzer konular arasında bir bağ kurmaktadır (BMGK 1321 sayılı kararında olduğu gibi).

DAEŞ ve Boko Haram gibi aşırı uçtaki gruplar yeni savaşçı toplamak ve mevcut savaşçıları ellerinde tutabilmek için Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddeti bir araç olarak kullanmışlar, örneğin savaşçılara “eş” ve seks köleleri sağlama vaadinde bulunmuşlardır.
)

DAEŞ ve Boko Haram gibi aşırı uçtaki gruplar yeni savaşçı toplamak ve mevcut savaşçıları ellerinde tutabilmek için Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddeti bir araç olarak kullanmışlar, örneğin savaşçılara “eş” ve seks köleleri sağlama vaadinde bulunmuşlardır.

2000 yılında Kadın, Barış ve Güvenlik ajandası oluşturulduğundan beri çatışmaların doğası da değişmiş ve siviller giderek daha fazla aşırı şiddetin hedefi haline gelmişlerdir. Aynı zamanda, korumayla görevlendirilmiş aktörlerin çatışmalarla bağlantılı cinsel şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmekteki sorumlulukları da kesindir. NATO’nun sivilleri çatışmalardaki fiziksel şiddet veya bu tür şiddet tehdidinden korumaktaki rolünü vurgulayan bu sorumluluk NATO’nun rehber belgeleri kapsamına alınmıştır (özellikle Haziran 2015’te kabul edilen Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel ve Cinsiyet Temelli Şiddeti Önleme ve Bunlarla Mücadele konusundaki Askeri Rehber’de).

NATO’nun Temmuz 2016’da onayladığı Sivillerin Korunmasıyla İlgili Politika uyarınca, sivillerin fiziksel şiddete maruz kalmalarını önlemek ve bu tür durumlarla mücadele etmek amacıyla askeri operasyonlar öldürücü güç kullanımı da dahil olmak üzere çok çeşitli eylemler içerecektir. Bu politika ayrıca sivillerin korunmasının NATO’nun üç temel görevinin üçüyle de – kriz yönetimi, toplu savunma ve güvenlik işbirliği – bağlantılı olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla sivilleri fiziksel şiddete karşı koruma amacı doğrultusunda, bugün NATO operasyonlarında konuşlandırılan kuvvetler doğrudan doğruya ile mücadele etmekle görevlendirilmektedirler.

NATO operasyonlarında ÇBCŞ’nin ele alınması

Sivillerin Çatışmalarla Bağlantılı Cinsel Şiddete karşı etkili biçimde korunabilmeleri, asker, polis ve sivil aktörlerin geniş kapsamlı ortak çalışmalarını gerektirir. Çatışmalar sırasında cinsel şiddetle mücadele konusunda bu unsurların her birinin kendilerine has çok önemli rolleri olduğu herkes tarafından bilinmelidir. Askeri personel hem güvenlik sağlama konusunda uzmanlık sahibi olması hem de görevlerinin koruma olması dolayısıyla bu alanda hayatî bir rol oynar. NATO doktrini sivilleri fiziksel şiddete karşı korumanın NATO’nun tüm temel görevleri ile bağlantılı olduğunu vurgulamaktadır. Bu da ÇBCŞ ile mücadelenin tüm operasyonların planlama ve uygulama süreçlerinde tüm potansiyel tehditlerle aynı düzeyde ele alınması gereken bir komutanlık sorumluluğu olduğunu gösterir.

ÇBCŞ olaylarını önlemek ve bu tür olaylara karşı mücadele edebilmek amacıyla girişilen askeri eylemlerin başarısı, durumun içeriği konusunda geniş bilgi sahibi olunmasına ve operasyonların planlama ve icra safhalarında aktörlerin ve tehditlerin ayrıntılı analizinin yapılmış olmasına dayanır. Güvenlik tehditleri ile korunmasız toplumlar arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi aktör ve tehdit analizlerinin bir parçasıdır. Bu ilişkinin ortaya çıkarılması için yapılacak analizde aşağıdaki sorular üzerinde durulmalıdır:


  • Şiddeti uygulayan kimdir?

  • Şiddet kime karşı uygulanmaktadır?

  • Tehdit/aktör nasıl ve ne zaman ortaya çıkmaktadır?

  • Potansiyel suçlunun tehdidi eyleme çevirmesi için ne olması gerekir?

  • Şiddet olaylarının nedeni nedir?

  • Sivil halkın elinde ne gibi korunma mekanizmaları bulunmaktadır?

  • Ne gibi dış kaynaklı koruma unsurları mevcuttur ve bunlar duruma nasıl dahil edileceklerdir?



Sorunlar ve ileriye dönük yapılacaklar

Çatışmalar sırasındaki cinsel şiddet olaylarını engelleme sorumluluğu, NATO üyesi ülkelerin operasyon hazırlıkları sırasında verilen askeri eğitim ve öğretimin cinsel şiddet konusunu kapsamasını gerektirir. Askeri personelin cinsel şiddet olaylarını önlemek ve bu olaylarla mücadele etmekteki kesin rol ve sorumlulukları ısrarla vurgulanmalıdır. Bir başka deyişle, kadın ve erkek tüm askerlerin NATO’nun temel askeri görevleri bağlamında doktrin, yönergeler ve angajman kurallarının vurgulandığı sistemli bir ÇBCŞ eğitimi almaları önemlidir. Kuvvet kullanmak ve kuvvet kullanmaya hazır olmak bunun önemli bir boyutudur.

Sivillerin ÇBCŞ’e karşı etkili biçimde korunabilmeleri asker, polis ve sivil aktörlerin kapsamlı, müşterek mücadelelerini gerektirir. Atılması gereken adım bu aktörlerin müştereken ve entegre biçimde eğitilmeleridir. © Civil-Military Cooperation Centre of Excellence
)

Sivillerin ÇBCŞ’e karşı etkili biçimde korunabilmeleri asker, polis ve sivil aktörlerin kapsamlı, müşterek mücadelelerini gerektirir. Atılması gereken adım bu aktörlerin müştereken ve entegre biçimde eğitilmeleridir. © Civil-Military Cooperation Centre of Excellence

Sivilleri fiziksel şiddet ve diğer tehditlerden korumanın pek çok yolu olduğu unutulmamalıdır. Operasyonlarda askeri kuvvetler çatışmalardan etkilenen bölgelerdeki sivil nüfusun fiziksel güvenliğini arttırarak tüm bu koruma mekanizmaları içinde önemli bir rol oynarlar. Askeri kuvvetlerin operasyon ortamında koruma görevi verilmiş diğer aktörlerle etkileşimleri çok önemlidir; askeriyenin bu mücadele mozayiği içindeki kendine has önemli rol ve sorumluluklarının iyice anlaşılması gerekir.

Operasyonlar sırasında ÇBCŞ ve bunun çeşitli sonuçları ile kapsamlı biçimde mücadele konusunda her bir unsurun kendisine ait belli bir rolü olduğu için, koruma ile görevli tüm aktörler arasında bağlantı sağlanması ve bu bağlantıların güçlendirilmesi şarttır. ÇBCŞ’yi önleme ve bu olguyla mücadele etme konusu geniş kapsamlı olarak ele alınmazsa, gerekli eylemler arasındaki bağlantı kopar;bu da operasyonun sivilleri fiziksel şiddete karşı yeterince koruyamadığı anlamına gelir. Bu durum silahlı çatışmadaki askeri kuvvetler ile uluslararası örgütler, sivil toplum örgütleri, ve sivil toplum arasında daha sıkı işbirliği gerektiğini gösterir.

İleriye dönük olarak, geniş kapsamlı anlayışı geliştirmek, etkili bir mücadele verilmesini garanti etmek, ve zor durumlarda yarardan çok zarar verilmesi önlemek açısından asker, polis ve sivil tüm aktörler için müşterek ve entegre bir eğitim programının geliştirilmesi önerilmektedir. Operasyonlarda konuşlandırılancak olan kişilerin eğitim ve hazırlık süreçlerinde koruma önlemlerinin göz önünde bulundurulması, askeri kuvvetlerin ÇBCŞ ile mücadele operasyonlarının planlama ve icrasına daha iyi hazırlanmalarını sağlar. Bu da sonuçta NATO’nun çatışma bölgelerinde istikrarı sağlama ve sivilleri koruma hedefine ulaşabilecek donanıma sahip olduğunun göstergesidir.