NATO liderliğindeki kuvvetlerin Güneydoğu Avrupa’da (Bosna Hersek, Kosova ve eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti*) konuşlandığı yıllarda herşeyin çok farklı olacağı tahmin ediliyordu. Yapılan müdahale sonunda düşmanlıklar sona ermişti ve demokrasi ve Avrupa-Atlantik entegrasyonu vasıtasıyla bölgenin artık barış ve refah yolunda ilerleyeceği umuluyordu. Ne yazık ki işler hiç de umulduğu gibi yürümedi. Otoriter elit kesimin söylemleri bölgedeki gerginlikleri yeniden başlatmakla tehdit eder tonda, daha kavgacı bir retoriğe dönüşmeye başladı.

Bölgede entegrasyon ve istikrar çabaları

İttifak’ı ilk kez kendi sahası dışına çıkartan NATO başkalığında yürütülen müdahaleler hem Bosna-Hersek ve Kosova’daki çatışmaları durdurmayı başardı hem de eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti’ndeki düşmanlıklara son verdi. Avrupa-Atlantik entegrasyonu Güneydoğu Avrupa’daki tüm ülkelere Yugoslavya’nın dağılmasından kaynaklanan savaşlardan uzaklaşmaları ve istikrara kavuşmaları için bir fırsat da getirdi.

NATO, uluslararası toplumun Bosna ve Hersek’teki çatışmaları durdurmak için gösterdiği çabaları desteklemeye başladığı 1990’ların başlarından beri Batı Balkanlar’da uzun vadeli barış ve istikrar oluşumu için çalışmaktadır. ©NATO
)

NATO, uluslararası toplumun Bosna ve Hersek’teki çatışmaları durdurmak için gösterdiği çabaları desteklemeye başladığı 1990’ların başlarından beri Batı Balkanlar’da uzun vadeli barış ve istikrar oluşumu için çalışmaktadır. ©NATO

Uzun yıllar ilerleme kaydediliyor gibiydi: 2006’da Bosna ve Hersek, Karadağ ve Sırbistan ve bunu takiben bölgedeki tüm ülkeler İttifak’ın Barış İçin Ortaklık girişimine katıldılar. Ancak o tarihlerde henüz bağımsızlığını ilan etmemiş olan Kosova halâ BİO üyesi değildir.

Arnavutluk ve Hırvatistan NATO’ya 2009'da katıldı;
Karadağ ise 2015 te katılmaya davet edildi. Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti 1999 yılından beri NATO’nun Üyelik Eylem Planı’nda (ÜEP) yer almaktadır. Bosna ve Hersek de 2010 yılında savunma ile ilgili taşınmazlar ile ilgili sorunun halledilmesi şartına bağlı olarak ÜEP’ye katılıma davet edilmiştir (ilerleme kaydedilmesine rağmen bu şart halen yerine getirilmemiştir).

Hırvatistan 2013 yılında Avrupa Birliği’ne katıldı. Arnavutluk, eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti, Karadağ ve Sırbistan AB adayı ülkelerdir. Bosna ve Hersek ve Kosova Avrupa Birliği ile İstikrar ve Ortaklık Anlaşması imzalamışlardır. Bosna ve Hersek 2016 yılında AB üyeliği için resmi başvurusunu yapmıştır.

Soldan sağa: Arnavutluk başbakanı Sali Berisha ve Hırvatistan başbakanı Ivo Sanader 7 Nisan 2009’da ülkelerinin NATO’ya katılımı üzerine basın mensupları ile konuşuyorlar. ©NATO
)

Soldan sağa: Arnavutluk başbakanı Sali Berisha ve Hırvatistan başbakanı Ivo Sanader 7 Nisan 2009’da ülkelerinin NATO’ya katılımı üzerine basın mensupları ile konuşuyorlar. ©NATO

Avrupa ve Avrupa-Atlantik entegrasyon süreçlerinin Orta ve Doğu Avrupa’dan Avrupa Birliği ve NATO’ya katılan ülkelerde istikrarın yerleşmesine ve bu süreçleri destekleyen reformlara büyük ölçüde katkıda bulunduğu açıktır. Ancak bu süreçler çatışma yönetimi amacıyla değil, uluslararası kurumlara katılımı kolaylaştırmak amacıyla düzenlenmişti. Beş ülkenin (Arnavut, Boşnak, Hırvat, Makedon ve Sırp) birbiriyle örtüşen sorunları, savaş ve etnik temizlik gibi olaylar bunlarla başa çıkmak için konuşlandırılan araçlarla çözümlenemeyecek kadar karmaşıktır.

Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri 1990’ların ikinci yarısı ve 2000’lerin ilk birkaç yılında Güneydoğu Avrupa’daki gelişmeleri çok yakından kontrol ediyordu ancak daha sonra dikkatlerini dünyanın başka yerlerindeki daha acil çatışmalar üzerinde yoğunlaştırdılar.

Ayrıca, bölge halkının Batı Avrupa ile daha yakın ilişkilere ve dolayısıyla temel değişikliklere duyduğu isteği karşılamanın yolu her şeyden önce sürecin sonunda üyeliklerinin gerçekleşme olasılığına bağlıdır. Ancak Avrupa Birliği kendi dahili sorunları – devletlerin borçlarından doğan kriz, bugüne kadar görülmemiş çapta büyük bir göçmen akını ve Brexit - ile boğuşurken, bu ümit de giderek kaybolmaya başlamıştır. Bu nedenle reform süreçleri durma noktasına gelmiş, otoriter elit kesim giderek daha fazla güç sahibi olmuş ve irredantizm tekrardan siyasi ajandada yerini almıştır.

Rusya’nın etkisi

Batı’nın zayıflayan etkisi ve başarısız politikaların yarattığı boşluk Rusya’ya bölgede çıkar sağlama fırsatı yarattı. Moskova, mali ve siyasi fazla bir kapital harcamadan, Batı karşıtı düşünceleri (özellikle Sırplar arasında) teşvik etme, benzer düşüncedeki rejimleri güçlendirme, ve Avrupa-Atlantik entegrasyonu beklentisini zayıflatma çabaları içindedir.

Rusya, Sırplar arasında kendi dünya görüşünü yaymak amacıyla özellikle Sırpça yayın yapan medya kanallarına (“Russia Today” radyosu ve “Sputnik News” web sitesi) yatırım yapmaktadır. Ayrıca Sırbistan ve Sırp Cumhuriyeti’nde (Bosna ve Hersek’te Sırpların hakim olduğu entite) enerji sektörüne yatırım yapmıştır. Daha da önemlisi, Sırp pozisyonlarını desteklemek için uluslararası kuruluşlardaki, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’ndaki nüfuzundan yararlanmıştır.

Rusya, 1999 yılında NATO’nun yürüttüğü hava kampanyasını gayrımeşru bularak itiraz etmiş ve bu nedenle de Kosova’nın statüsü ile ilgili Sırp pozisyonlarını desteklemek için BM Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyeliğini sistematik olarak kullanmıştır. Böylece 18 yıl önce BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararı ile Kosova’da konuşlandırılan BM misyonu halâ oradaki varlığını korumaktadır. Moskova, ayrıca, Belgrad’ın itiraz ettiği Güvenlik Konseyi önlemlerini (özellikle Saraybosna katliamını 20. yıldönümünde soykırım olarak niteleyen Güvenlik Konseyi kararını) bloke etmiştir.

Sırbistan yakın zamanda Rusya’dan indirimli fiyatlarla askeri teçhizat ve 6 adet MiG-29 savaş uçağı satın almıştır. © wallpapersdsc.net
)

Sırbistan yakın zamanda Rusya’dan indirimli fiyatlarla askeri teçhizat ve 6 adet MiG-29 savaş uçağı satın almıştır. © wallpapersdsc.net

Rusya Sırbistan’ın ekonomisine de stratejik yatırımlar yapmıştır. Örneğin, Gazprom Neft, Sırbistan’ın petrol ve gaz şirketi Naftna Industrija Srbije’nin çoğunluk hisselerini 400 milyon Avroya satın almıştır. Ayrıca Sırbistan ile askeri işbirliğini geliştirmiş, 2016 Aralık ayında Sırbistan’a indirimli fiyatlarla altı MiG-29 savaş uçağı, 30 T-72 tank, ve 30 BRDM amfibik araç satmıştır (hepsi bu yıl teslim edilecektir).

Rusya’nın yaklaşımının Sırbistan’ın NATO ile olan bağlantılarını ve İttifak’ın Sırbistan üzerindeki etkisini sınırlamayı amaçladığı açıkça görülmektedir. Bu çabalar ancak kısmen başarılı olmuştur çünkü yerel medyaya pek fazla yansımasa bile, Sırbistan’ın NATO ile olan askeri işbirliği Rusya ile ilişkisinden çok daha geniş kapsamlıdır.

Ayrıca, Rusya’nın yatırımlar, turist sayısı, ve daimi oturma izni olan kişilerin sayısı itibarı ile en ağırlıklı olduğu ülke olan Karadağ da İttifak’ın 29. üyesi olmak üzeredir. Uzun yıllardır ülkenin başkanlığını yürüten Milo Djukanovic 2006’da, Karadağ’ın Sırbistan’dan ayrıldığı tarihte –nüfusun, önemli bir bölümünün, özellikle de Sırp toplumunun çekincelerine karşın - Podgorica için gayet net bir Avrupa-Atlantik yol haritası hazırlamıştı. Sonuçta Rusya Karadağ’da muhalefeti desteklemeyi yeğlemiştir. Nitekim Ekim ayında yapılan genel seçimlerin hemen öncesinde Podgorica Rus milliyetçilerini darbe girişimi planlamakla suçlamıştır.

Soldan sağa: NATO Genel Sekreteri Jens Soltenberg ve Karadağ Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri ve Avrupa Entegrasyon Bakanı Igor Luksic Karadağ’ın İttifak’ın 29. üyesi olarak katılım görüşmelerine başlaması için yapılan çağrıyı açıklıyor -- NATO HQ, 2 Aralık 2015.© NATO
)

Soldan sağa: NATO Genel Sekreteri Jens Soltenberg ve Karadağ Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri ve Avrupa Entegrasyon Bakanı Igor Luksic Karadağ’ın İttifak’ın 29. üyesi olarak katılım görüşmelerine başlaması için yapılan çağrıyı açıklıyor -- NATO HQ, 2 Aralık 2015.© NATO

Rusya’nın eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti’ndeki pozisyonu Karadağ’daki pozisyonunun tam tersidir. Moskova, uzun süredir başbakanlık görevini yürütmekte olan Nikola Gruevski yönetimini - gizli dinleme skandalına imada bulunsa da - sistematik biçimde desteklemiş ve Batı’nın işe karışmasına ve ülkenin muhalefet partisine sempati göstermesine karşı çıkmıştır.

Moskova’nın bölgedeki en yakın müttefiki Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik’tir. Milodan Dodik, ikinci kez göreve geldiği 2006 yılından beri büyük bir kararlılıkla Sırp Cumhuriyetine özerklik kazandırmayı ve mümkün olursa bu entiteyi bağımsızlığa taşımayı amaçlayan politikalar izlemiştir. Bir zamanlar ABD’nin koruması altında olan Dodik bu süreç içerisinde Moskova’yı desteklemeye başlamış, hatta Sırp Cumhuriyeti’nin enerji sektörünün önemli bir hissesini Rusya’ya ait Zarubezhneft adlı şirkete satmıştır.

Moskova, Dodik’in çabalarını aleni şekilde desteklemiş ve dolayısıyla Barış Uygulama Konseyi’nin (Bosna Savaşı’na son veren 1995 Dayton Barış Anlaşması’nın uygulanmasına nezaret etmesi amacıyla kurulan birim) diğer üyeleriyle de ters düşmüştür. Moskova Yüksek Temsilcilik Bürosunun kapatılmasını savunmaktadır ve Kasım 2014’te EUFOR’un (2014’te Bosna ve Hersek’teki NATO barışı koruma misyonunun yerini alan AB başkanlığındaki barış gücü) görev yönergesinin uzatılması için BM Güvenlik Kurulu’nda yapılan oylamada çekimser kalmıştır.

9 Ocak 2017’de Dodik’in Bosna ve Hersek Anayasa Mahkemesi’ne ve Yüksek Temsilci Valentin İnzko’ya meydan okurcasına Sırp Cumhuriyeti Günü kutlamaları (askeri geçit töreni dahil) düzenlemesiyle olaylar doruğuna ulaştı. Dodik bu konuyu seçimlerden bir hafta önce yasal olmayan bir referandumla halka sunmuştu.

Üzerinde 21 dilde “Kosova Sırbistan’dır” yazısı bulunan bir tren Sırpların hakimiyetinde bulunan kuzey Kosova’ya gelmeden hemen önce durdu. © You Tube
)

Üzerinde 21 dilde “Kosova Sırbistan’dır” yazısı bulunan bir tren Sırpların hakimiyetinde bulunan kuzey Kosova’ya gelmeden hemen önce durdu. © You Tube

Sırp günü kutlamalarından iki gün sonra eski Kosova başbakanlarından ve Kosova Kurtuluş Ordusu Komutanı Ramush Haradinaj Sırbistan’ın tutuklama emriyle Fransa’da tutuklandı. Bundan iki gün sonra Sırbistan, Kosova özel kuvvetlerinin Belgrad’dan Mitrovica’ya (Kosova’nın kuzeyinde, Sırp hakimiyetindeki dışa kapalı bir yerleşim bölgesi) gitmekte olan bir özel treni Kosova özel kuvvetlerinin bu trene saldırı planladığı iddiası ile durdurdu. Rus yapımı bu trenin üzeri Sırp bayrağının renkleri ve 21 dilde “Kosova Sırbistan’dır” yazısı ile donatılmıştı. Bu olayların sonucunda bölgenin büyük bölümünde görülmedik çapta kavgacı söylemler ve kaçınılmaz olarak eski düşmanlıkların canlanacağı konuşmaları başladı.

Batı yeniden bölge üzerinde odaklanmalıdır

Doğal olarak hem Rusya’nın etkisi hem de düşmanlıkların yeniden başlama olasılığı abartılıyor olabilir. Rusya’nın kışkırtmalarına rağmen Sırbistan çoğunlukla Batı ile çatışmayı değil birlikte çalışmayı amaçlamıştır. Nitekim Eylül 2011’de o zamanki Rus Büyükelçisi Aleksandr Konuzin Belgrad Güvenlik Forumu’nda Sırbistan’ı Kosova’ya ihanet etmekle suçlamış ve “Bu odada hiç Sırp var mı?” diye sorarak Forumu terk etmişti.

Ayrıca, uluslararası barışı koruma güçlerinin – Kosova’da +/- 4,300 askeri ile KFOR, ve Bosna’da 600 askeri olan EUFOR –güvenli bir ortamı koruyacak görev yönergeleri ve olası durum planları vardır.

Bununla beraber, giderek gerginleşen durumun yakından izlenmesi, diplomatik çevrelerin bölgeye odaklanması ve henüz çözümlenememiş çeşitli konulara yönelik yeni stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir.

Halen Kosova’da NATO önderliğindeki barışı koruma gücü KFOR’un bir parçası olarak +/- 4,300 asker konuşlanmış bulunmaktadır.
)

Halen Kosova’da NATO önderliğindeki barışı koruma gücü KFOR’un bir parçası olarak +/- 4,300 asker konuşlanmış bulunmaktadır.

Değişim başlamış olabilir. Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti’nde siyasi partiler arasında AB ve ABD görüşmecilerinin yardımıyla varılan anlaşma sonucunda Aralık 2016’da olağanüstü seçimler yapıldı.
Kosova’da 1 Ocak 1998 ile 31 Aralık 2000 tarihleri arasında işlendiği iddia edilen insanlık suçları, savaş suçları, ve diğer suçları yargılama yetkisine sahip yeni bir mahkeme (Specialist Chambers and Specialist Prosecutors Office) 1 Ocak tarihinde faaliyete geçti. Amerika Birleşik Devletleri 17 Ocak’ta Dodik’e Dayton Barış Anlaşması’nın ihlal etmesi nedeniyle bazı yaptırımları uygulamaya koydu. Ve 24 Ocak’ta Avrupa Birliği, Belgrad-Priştine Diyaloğu çerçevesinde Başbakanlar ve Devlet Başkanları düzeyinde bir toplantı yaparak Sırbistan ve Kosova arasındaki ilişkileri normale döndürmeyi amaçlayan AB önderliğindeki süreçle ilgili güveni arttırmak için çalışmalara başladı.

Bu faaliyetler gerçek bir değişimin başlangıcı ise bölgede durumun düzelmesine yönelik uzun bir süreç başlamış demektir.

*Türkiye bu devleti anayasal adıyla Makedonya Cumhuriyeti olarak tanımaktadır.