İki uzman Avrupa Konseyi’nin 15 Aralık 2016’da yapılan toplantısından çıkan sonuçlarının önemini tartışıyorlar.

Avrupalı liderler bu zorlu jeopolitik ortamda Avrupa güvenliği ve savunmasını güçlendirmek için Avrupa’nın daha fazla gayret göstermesi gerektiği konusunda aynı düşüncedeler.

Liderler Avrupa Birliği’nin ne derece iddialı olduğunu belirleyen AB Küresel Güvenlik ve Savunma Stratejisinin uygulanmasına ilişkin önerileri tartıştılar. Komisyonun teklif ettiği Avrupa Savunma Eylem Planını memnuniyetle karşıladılar, bir Avrupa Savunma Fonu oluşturulmasını ve AB devletleri tarafından kabul edilen yeteneklerin müştereken geliştirilmesini sabırsızlıkla beklediklerini ifade ettiler. Ayrıca, müştereken kabul edilen alanlarda AB-NATO işbirliğinin hızla başlatılmasını teşvik ettiler.

Sven Biscop

Bunu kim yapacak?

Birleşik Krallık’ın Brexit oylaması ve Yüksel Temsilci Frederica Mogherini’nin AB Küresel Stratejisini yayınladığı Haziran ayından beri, Avrupa ülkelerinin daha fazla işbirliği yaparak savunma çabalarını hızlandırmalarına yönelik bir öneriler fırtınası yaşadık. Avrupa Konseyi’nin 15 Aralık’ta belirttiği şekilde, Avrupalıların “gerektiği zaman ve yerde kendi başlarına, ve mümkün olan her yerde ortaklarıyla beraber hareket edebilecek” yeteneğe kavuşmaları ancak işbirliğini ciddi biçimde arttırmaları, hatta askeri entegrasyona yönelmeleri ile mümkün olur.

“Stratejik özerkliği” Küresel Stratejinin amaçları arasına dahil etmek ileri görüşlü bir adımdı. ABD stratejisinin odağı zaten Asya ve Pasifik’e kaymıştı; yeni Başkan Donald Trump da bu eğilimi güçlendirecek gibi gözüküyor. Bu arada birçok Avrupa başkenti ile NATO Müttefiki (olan) Türkiye arasındaki güvensizlik giderek artıyor. Bu şartlar altında Avrupalı devletlerin son seçenek olarak kendi başlarına hareket etmelerini sağlayacak güçlendirilmiş askeri yeteneklere ve bir komuta yapısına erişime ihtiyaçları olduğu apaçıktır. Tabii ki, fazladan bir Avrupa yeteneği otomatik olarak NATO için de ekstra bir yetenek olacaktır.

Ancak Avrupa ülkelerinden hangileri AB’nin yaratmış olduğu teşvikler ve kolaylıkları (Yapılandırılmış Daimi İşbirliği (PESCO) gibi) kullanmaya istekli olacaktır? Birçok ülke önerilerini sunmuştur, ancak çoğunluğu henüz bir harekette bulunmamıştır.

Julian Lindley-French

Bir sorunumuz var. Sven ile şiddetli bir fikir birliği içindeyiz.

Bu çok önemli, stratejik bir andır. Geri kalan AB ülkelerinin hep istiyorlarmış gibi davrandıkları bir tür Avrupa Savunma Birliği ve zamanla bir Avrupa Ordusunun kurulması için her türlü fırsat mevcuttur. Son “AB savunma zirvesi” beklentileri yükseltmiş ama sonra hayal kırıklığı yaratmıştır – kaldırabileceğimiz kadar tehditle uğraşalım.

Bugün Avrupğa’nın radikalleşme zamanıdır - İttifak’ı birbirini karşılıklı güçlendirecek İngilizce konuşan ülkeler ve Avrupa ülkeleri grubu (Anglosphere ve Eurosphere) olarak yeniden yapılandırmak için elimizde gerçek bir şans var. Bir operasyonun hangi bayrak altında yürütüldüğü konuşlandırılacak kuvvet kadar önemli olduğundan etkili bir Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası şarttır.

Bir sene önce Litvanya’da karların içinde durmuş Britanya’nın AB’den çıkma fikrini (Brexit) reddediyordum çünkü Avrupalı hemşerilerimin özgürlüğü Brüksel’in anti-demokratik uygulamaları karşısındaki kızgınlığımın önüne geçiyordu. Ayrı bir AB komuta yapısının kurulmasının maliyeti konusunda lafı döndürüp dolaştırabilirdim ama bu gerçek bir stratejik vizyon ise bunu da bu düşüncenin siyasi maliyeti olarak kabullenirdim.

Ne yazık ki bir AB “savunma zirvesi” henüz “ne olmuş yani” testini geçemedi.

“Bugün NATO ile birlikte güvenlik ve savunma konusundaki çalışmalarımızı hızlandırmaya karar verdik” – Donald Tusk, Avrupa Konseyi Başkanı, 15 Aralık 2016, Brüksel. ©Avrupa Birliği
)

“Bugün NATO ile birlikte güvenlik ve savunma konusundaki çalışmalarımızı hızlandırmaya karar verdik” – Donald Tusk, Avrupa Konseyi Başkanı, 15 Aralık 2016, Brüksel. ©Avrupa Birliği

Sven Biscop

Berlin’e geçelim. Savunma diğer önemli konu haline geliyor ve herkes Almanya’nın Avrupa’ya liderlik etmesini bekliyor.

AB içinde Yapılandırılmış Daimi İşbirliği (PESCO) ve NATO içinde Müttefik ülkelerin gruplar halinde ve bir çerçeve ülkenin koordinasyonu altında kuvvetler ve yetenekler geliştirmek amacıyla çalıştıkları Çerçeve Ülkeler Kavramını ele alalım. Almanya Çerçeve Ülkeler Kavramı’nı başlattı ve yakında PESCO ile ilgili önerilerini sunacaktır. Her ikisi de aynı şeyi amaçlıyor: savunma işbirliğinden (diğer ortaklarla birlikte çalışabilir hale getirmesi) entegrasyona (müştereken sahiplenilen ve işletilen stratejik destekler dahil, çok uluslu daimi kuvvet paketleri oluşturmak) bir sıçrama yapmak.

Her iki çerçeve de yararlı olabilir. PESCO’nun Avrupa Komisyonundan fon almaya aday olması gibi bir avantajı var. Şu ana kadar masaya konmuş en somut unsur Komisyonun Avrupa Savunma Fonunun savunma projelerine yatırım yapması ile ilgili planlarıdır. Eğer Komisyon da bu paranın yüklü bir bölümünü paylaşırsa, bu plan yürüyebilir.

Ve bu plan ancak Fransa da bu atılımı yaparsa yürüyebilir. Paris ve Berlin’in oyunda olması şarttır, zira onlar olmadan hiçbir birleştirici tasarı onu yaşayabilir kılacak düzeye erişemeyecektir. Ancak Fransa için Birleşik Krallık en tercih edilen askeri ortak olmaya devam etmektedir. Ayrıca, iddialı hedefleri doğrultusunda yaşamaya devam edebilmesi için de savunma entegrasyonuna ihtiyacı vardır. Acaba bir Fransız-Alman ekseni olabilir mi?

Julian Lindley-French

Tekrar sorayım: ne olmuş yani? Bunlar sadece laf! AB’nin savunmayı onarma çabaları gerçek bir savunma gücü kazandıracak mı?

ABD Başkanı Trump önümüzdeki baharda NATO’nun maddi yükü paylaşmasıyla ilgili büyük bir zirve yapılması talebiyle Brüksel’e gelecek. Başkan Trump’a göre 2014’te Galler’de yapılan NATO zirvesinde Müttefiklerin taahhüt ettiği yüzde 2 ilâ yüzde 20 oranındaki savunma yatırımı ABD’nin gelecekte Avrupa savunması için yapacağı harcama için sadece bir ön ödemedir ve hemen ödenmelidir. 2014 zirvesinde verilen bu söze göre Müttefikler gayri safi yurt içi hasılalarının en az yüzde 2’sini savunma için, savunma bütçelerinin ise yüzde 20’sinden fazlasını ARGE çalışmaları dahil, daha büyük teçhizata harcayacaklardır.

Evet, bir mini AB karargâhının kurulması, alımlarda daha akıllıca harcama yapılması ve kuvvetlerde marjinal entegrasyona gidilmesi konusunda alınan karar az da olsa etkinliği artırabilir ve evet, AB’nin %2 - %20 konusundaki savunma yatırımı yapacağı vaadi (bir tür vaat) tutacağını beyan etmesi memnuniyetle karşılanmalıdır.

Ancak yukarıda söylenenlerin hiç biri Avrupalı Müttefiklerin Avrupa savunmasının temel ilkeleri ile yüzleşmelerini sağlamaya yetmez. Çok uzun bir zaman çerçevesi (2024) için gelişigüzel alınmış bir beyan anlamsızdır çünkü yapılması gerekenlerle yapılan vaatler bir türlü birbirine uymaz.

Çağımız affetmeyen güç zamanıdır. Şartların gayet katı olduğu günümüzde Berlin, siyaseten ve psikolojik olarak, küçük ve yumuşak bir Avrupa savunması dışında bir konuda liderlik edecek kapasitede değildir. Britanya savunma harcamalarını arttıracaktır zira elindeki Brexit kartı Fransa’yı Berlin’e değil Londra’ya yaklaştıracak kozdur.

Üzülerek söylüyorum ki, bu son AB zirvesi savunmadan ziyade yine rol yapmakla geçti.

Savunmada bir Fransa-Almanya ekseni olabilir mi? 1989 yılından beri AB’nin Avrupa Kolordusunun bir bölümünü oluşturan bir Fransız-Alman tugayı Kosova’da konuşlandırılmıştır. © Marie-Lan Nguyen
)

Savunmada bir Fransa-Almanya ekseni olabilir mi? 1989 yılından beri AB’nin Avrupa Kolordusunun bir bölümünü oluşturan bir Fransız-Alman tugayı Kosova’da konuşlandırılmıştır. © Marie-Lan Nguyen

Sven Biscop

Britanya’nın savunmaya yatırım yapması son derece önemli olacaktır – umarım ki Birleşik Krallık AB’den tam olarak ayrılıp ekonomisi ve para birimi zarar görürse bu yatırım da zarar görmez. Bugünlerde fırtınadan önceki sükuneti yaşıyor olabiliriz.

Fransa ciddi operasyonlar söz konusu olduğunda Birleşik Krallığı ortağı olarak görmeye devam ediyor. Ancak Birleşik Krallık tüm dikkatini Brexit konusundaki görüşmelere vermiş olduğundan Fransa tek başına Avrupa’nın oynadığı seferi rolün başını çekebilecek mi? Ve Avrupa’nın çok uluslu yetenek geliştirmesi bağlamında, Paris belki Londra’nın katılımına - özellikle Brexit referandumundan sonra - pek fazla bel bağlayamaz, ama Alman parasının bu işi başaracağını umabilir. Bu nedenle giderek entegre olan Avrupa’nın geniş çaplı kuvvet paketinin özünü oluşturacak bir Fransız-Alman eksenine ihtiyacımız var. Komisyon teşvikleriyle desteklenecek olan bu paket Birleşik Krallık ile birlikte çalışabilirliği geliştirir.

AB ve NATO bunu kolaylaştırabilirler, ama bu işi yapacak olan ülkelerdir. Ama bu yapmayı gerçekten istiyorlar mı?

Belki Avrupalıların Birleşik Krallık’ın 1930’ların ortalarında yaptığı seçimi düşünmeye başlamalarının zamanıdır: artık ortaya çok ciddi bir tehdit çıkmayacağını veya başka birinin gelip bizim için bu tehlikeyi savuşturacağını var saymaya devam edemeyiz; onun için ciddi olarak yeniden silahlanmaya başlamalıyız. 28 AB ülkesinin parasını ödediği 1.5 milyon askerden daha azı ile de idare edebiliriz ama bölge dışı operasyonlar ve savunma için çok daha fazla gerçek yeteneğe ihtiyacımız olduğu açıktır.

Julian Lindley-French

Sven’in bu mükemmel analizi karşısında bir adım geri çekilip daha büyük stratejik tabloya bir bakmak isterim.

Bugün Avrupa’nın dahili savunması konusundaki yürütülen tartışmalar Avrupa güvenliğini dünya güvenliği ile ilişkilendiremezse, kişisel saplantılardan öteye geçemeyecektir. Eğer halklarımızı karşımızdaki çeşitli tehditler ve tehdit oluşturan aktörlere karşı korumak istiyorsak NATO ve AB’nin inanılır savunma ve güvenlik aktörleri olmalarına ihtiyacımız var.

Bu da gerçek bir NATO-AB stratejik ortaklığı, bu doğrultuda gerek Britanya gerek Türkiye’nin bu çalışmalara düzgün şekilde entegrasyonu, ve Amerika’nın küresel misyonuna angaje olmuş Avrupa’nın müttefiği olan bir Amerika demektir. Bu da strateji, vizyon, esneklik ve sorumluluk azim gerektirir.

2017 yılında liderlerimizin iki tarafın da kazançlı çıkacağı (win-win) politikalara duyulan ihtiyacı giderecek kadar büyük liderler mi oldukları veya hepimizi büyük bir dünyada küçük bir Avrupa “hepsini kaybet” durumuna mahkûm edecek liderler mi olduklarını göreceğiz. Seçim sizin liderler…