2001 yılında Akdeniz’de anti terör operasyonları başladığından beri terörle bağlantılı tek bir tutuklama dahi yapılmadı. Operasyon üyelerinden biri denizlerin güvenliğinin nasıl sağlanacağını anlatıyor.
Eğer ortaya çıkmakta olan güvenlik ortamı becerinin silah gücünden, işbirliğinin zorbalıktan ve ağların sayılardan daha üstün olduğunu gösteriyorsa, o zaman NATO’nun Akdeniz’deki varlığı gelecekle ilgili önemli ipuçları sunmaktadır. Deniz ticaretinin önemli yollarından biri olmasının yanı sıra, Akdeniz tarihin önemli kavşaklarından biridir ve NATO’nun geleceğini şekillendirecek fırsatlar sunmaktadır.
ACTIVE ENDEAVOUR Operasyonunun (AEO) katalizör görevi yaptığı ortamda, NATO’nun Deniz Durum Bilinci (DDB) ve Deniz Güvenliği (DGO) operasyonlarındaki dinamik girişimleri global denizcilik camiasında NATO’yu teknoloji uygulamaları ve kavram geliştirme yeteneğiyle ön plana çıkartmıştır.
Active Endeavour operasyonu’nun (AEO) temel amacı Akdeniz’in terörist faaliyetler için kullanılmasını önlemek, bu amaçla yürütülecek faaliyetleri kesintiye uğratmak ve bu denizi korumaktır. NATO’nun ilk ve tek 5. Madde operasyonu olan ve 2001 yılında başlatılan AEO’nun karşılaştığı zorluklarından biri de terörist faaliyetler ile denizlerde cereyan eden çok çeşitli girişimleri birbirinden ayırt edebilmek olmuştur.
Her bir unsurun gerçek zamanlı ve bilinen modellerle uyuşan Değerlendirilmiş Hava Fotoğrafının (DHF) tersine, denizlerdeki ortam bilinmezlerle doludur. Kısıtlı alıcı menzilleri, hava şartları, deniz sahaları kısıtlamaları, ve Akdeniz’in büyüklüğü birçok sorunlar getirmektedir. Değerlendirilmiş Deniz Fotoğrafı (DDF) terör amaçlı olmasa bile, yasal ve yasa dışı faaliyetlerde bulunan çok büyük ve çok çeşitli gemiler nedeniyle giderek bulanıklaşmaktadır.
Gözetleme yeteneği açısından, günümüzdeki ağ sistemi birkaç yıl öncesine kıyasla müthiş bir sıçrama kaydetmiştir.
Bazı faktörler Akdeniz’in Değerlendirilmiş Deniz Fotoğrafının alınmasına yardımcı olmaktadır. Coğrafi olarak Akdeniz oldukça kapalı bir deniz olduğundan ve dışa açılım noktaları kısıtlı olduğundan (Süveyş Kanalı, Türkiye’nin boğazları ve Cebelitarık Boğazı) kolaylıkla kontrol edilebilir. Bu gözetleme faaliyetleri özellikle liman idareleri ve ulusal hükümetlerin gayretleri bir araya geldiğinde daha etkili olmaktadır.
Siyasi açıdan bakıldığında, Akdeniz’deki ülkeler mümkün olduğunca kapsamlı DDF’ler elde edebilmek için bilgi ve kaynak paylaşımının ne kadar önemli olduğu konusunda hemfikirler.
Geri planda böyle bir coğrafya ve politik faktörlerin bulunduğu bir ortamda, Napoli’deki Deniz Komutanlığı Karargahı’nın görevi adeta samanlıkta iğne arar gibi Akdeniz’deki günlük faaliyetler arasında terörizmle bağlantılı olabilecek faaliyetleri tespit etmektir. Active Endeavour Operasyonunun Görev Gücü Komutanı olarak Napoli’deki Deniz Komutanlığı Karagahı, Deniz Durum Bilinci ağları ve süreçleri için bir araç çantası geliştirmek ve uygulamak amacıyla diğer NATO unsurları ile birlikte çalışmıştır.
Bu araçlar vasıtasıyla Deniz Harekat Merkezindeki görevliler kıyı, deniz ve hava sensörlerden gelen ham bilgiyi işleyebiliyorlar. Bu bilgilerden bazıları Otomatik Tanımlama Sistemi (OTS) şeklinde gelir. 300 ton üzerideki tüm ticari gemiler bu sistemi kullanmak zorundadır. Akdeniz ve Karadeniz’de 15 ülkeye yayılmış sensörleri olan bu enformasyon sistemi günde ortalama 8,000 noktadan gelen verilerle gerçek zamanlı bilgi sağlar.
Gözetleme kapasitesi açısından, bugünkü ağ sistemi birkaç yıl öncesine oranla müthiş bir ilerleme kaydetmiştir. Bu kadar ham bilginin var olduğu bir ortamda, DDB, temas kuran geminin adı, kayıt numarası, taşıdığı kargo, sahipleri terk ettiği ve gideceği limanları doğrulamak amacıyla
gönderilen bilgiyi gerçek zamanlı olarak veritabanıyla karşılaştıracak teknolojik araçları geliştirir.
Bu araçlar görevlilerin alışılmışın dışındaki temas noktaları üzerinde odaklanmalarına ve istihbarat ve deniz analiz kaynaklarını herhangi bir açıklama olmadan rota değiştirmek veya yolda oyalanmak gibi sıra dışı davranışlar gösteren gemiler üzerinde yoğunlaştırmalarına yardımcı olur.
AWACS (Havadan Erken İhbar ve Kontrol Sistemi) uçuşları ilişkilerin gelişmesini ve yeni tekniklerin benimsenmesini teşvik etmiştir.
Kıyı sensörlerinin DDB’nin ayrılmaz bir unsuru olduğu, ve ülkelerin bu sistemdeki kümülatif ham bilgiye ulaşmalarında yarar olduğunu dikkate alan Napoli Deniz Komutanlığı Karargahı, özellikle Akdeniz Diyaloğu şemsiyesi altındaki ortak ülkelere erişimin önemli bir köşe taşı olarak kabul etmektedir. Ortak çıkarların doğurduğu bu girişim, askeri işbirliğinin diğer alanlarına da yayılan ilişkiler geliştirilmesinde etkili olmuştur. Buna ilaveten, Türkiye’nin BLACK SEA HARMONY Operasyonu, İtalya’nın CONSTANT VIGILANCE operasyonu veya Fransa ve İspanya’nın LEVRIER operasyonu gibi ulusal çabalar ve BM’in Lübnan’daki UNIFIL misyonu gibi uluslararası çabalar da taktik düzeyde verimli işbirliği olanakları sunmaktadır.
Hava sensörlerinin kullanımı Akdeniz’deki, özellikle de kıyıdaki sensörlerin gerisinde kalan alanlardaki gözetleme yeteneğine büyük katkıda bulunmaktadır. Napoli Deniz Komutanlığı Karargahı, AEO kapsamında çeşitli NATO ülkelerinden gelen Hava Devriye uçaklarını kullanmaya devam etmektedir. Ayrıca geçen yıl, NATO Havadan Erken Uyarı (NEAEW) Filosu’ndan ve diğer ülkelerden gelen E-3 uçakları operasyonda DDF geliştirilmesi için uçuşlar yapmışlardır. Bu AWACS uçuşları çeşitli personel arasındaki ilişkilerin gelişmesine ve yeni teknikler ve prosedürlerin benimsenmesine yardımcı olmuştur, ki bunun da NATO’nun müşterek operasyon yürütebilme yeteneği üzerinde olumlu etkileri olmuştur.
Ayı şekilde, NATO, seçilmiş alanlarda yüksek düzeyli DDB sağlanması için, iki NATO Daimi Deniz Grubunu (NDDG) ve iki NATO Daimi Mayın Karşı Önlem Grubunu (NDMKÖG) desteklemektedir.“Surged Operations” adı verilen ve bir noktaya odaklanan bu faaliyetler bir veya iki hafta sürer ve gözetleme veya caydırma etkileri oluşturmak amacıyla tasarlanırlar. Bu çalışmaların yoğunluğu eldeki varlıklara, coğrafi konuma, ve enformasyon operasyonunun önceliklerine bağlıdır.
“Surge” operasyonları sırasında NATO, Polonya, Bulgaristan ve Romanya gibi normalde Akdeniz’de yürütülen NDDG-2 ve NDMKÖG-2 gibi faaliyetlere katkıda bulunmayan NATO ülkelerinden deniz unsurlarını kullanmıştır. Bu da NATO birliklerinin birlikte çalışma konusunda pratik yapabilecekleri gerçek bir ortam sağlamıştır.
Ayrıca, Ukrayna ve Rusya gibi NATO ortakları da AEO “surge” operasyonlarına kuvvet göndererek katkıda bulunmuşlar ve bir yandan işbirliği, birlikte çalışabilirlik ve karşılıklı bilinç sağlarken, bir yandan da gerçek bir dünya misyonuna katkıda bulunmuşlardır.
NATO’nun 2008 yılında Afrika Boynuzu civarında yürüttüğü ilk korsanlıkla mücadele operasyonunda (ALLIED PROVIDER) Active Endeavour operasyonundan kazanılan deneyimlerden yararlanıldı.
Napoli’deki MC Karargahı Deniz Operasyonları Merkezi terörizmle ilgisi olmayan ama bölgedeki ülke yetkililerini ilgilendirebilecek sıra dışı bilgileri de rutin olarak belirler. OTS bilgileri gelen bilginin yasa dışı bir faaliyeti mi gösterdiği yoksa bir sinyal hatası mı olduğu konusunda her zaman net değildir, ama kendi güvenlikleri açısından ulusal makamlar birçok kere doğrudan önlem almışlardır.
Daha da önemlisi, bu tür bilgi alışverişi karşılıklı anlayış, güven ve ortak bilinç oluşmasına yardımcı olur. NATO’nun DDB araç kutusu geliştikçe, Akdeniz’deki denizcilik modelleri üzerinde bilgi alışverişinde bulunmak isteyen ulusal ve çokuluslu örgütler için tercih edilen bir ortak haline gelebilir.
Napoli Deniz Komutanlığı Karargahı, “Surge” operasyonlarının ayrılmaz bir unsuru olarak, güçlü bir Enformasyon Operasyonları (EO) kampanyası yürütmektedir. Bu kampanyanın amacı denizcilik camiasına NATO’nun teröristlere denizleri kullandırmama taahhüdü konusunda eğitim vermektir. Bu enformasyon çalışmaları, ticari gemi sahipleri ve işletmecilerine NATO’nun Akdeniz’de faal olarak devriye görevi yaptığını ve her türlü denizcilik faaliyetini izlediği mesajını vererek caydırıcılığı attırır. Bu çalışmaların bir başka amacı da daha büyük gemilerin kaptanlarını herhangi bir şüpheli faaliyet tespit ettiklerinde NATO’nun her an mukabele etmeye ve kendilerine talimatlar ve temas noktaları bildirmeye hazır olduğu konusunda bilgilendirmektir. Bu da enformasyon ağını daha genişletecektir.Napoli Deniz Komutanlığı Karargahı, AEO’den kazandığı deneyimlerle, NATO’nun 2008 yılında Afrika Boynuzu civarında yürüttüğü ilk korsanlıkla mücadele operasyonu olan ALLIED PROVIDER (OAP) operasyonunun komutanlığını üstlendi. NDDG, Napoli Deniz Komutanlığı Karargahı komutasında, üç ay süreyle Aden Körfezi ve Somali havzasında BM’nin Dünya Gıda Programı çerçevesinde Somali’ye yardım götüren gemilere güvenlik sağladı ve denizcilik yollarında korsanlık faaliyetlerine karşı devriye görevi yürüttü. Bu operasyon BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un Somali’ye gönderilecek yardım gemilerinin korunması ricası üzerine iki hafta içinde düzenlendi. Bir siyasi zaruret karşısında bu kadar hızla harekete geçilmiş olması deniz kuvvetlerinin, özellikle de NATO Daimi Deniz Gruplarının geleneksel çevikliğini göstermektedir.
Allied Provider Operasyonunun (APO) başarısı NATO’nun korsanlıkla mücadele konusundaki taahhüdünde kısmen etkili oldu. Daha sonra korsanlıkla mücadele kapsamı genişletilerek Allied Protector Operasyonu adını aldı. 2009 yılında Komutası Northwood Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredilen bu operasyon daha da gelişerek bugünkü Ocean Shield Operasyonuna (OSO) dönüştü. Süresi yakın zamanda 2012’ye uzatılan OSO, Hint Okyanusu ve Afrika Boynuzu civarında korsanlığa karşı yürütülen uluslararası çabalara katkıda bulunmaktadır.
Deniz Durum Bilinci araçları gelecekteki tehditlere karşı torpidolar ve füzelerden daha yararlı olacağa benziyor.
Napoli Deniz Kuvvetleri Karargahı ve Northwood Deniz Kuvvetleri Karargahı açık denizlerdeki korsanlık ve terör faaliyetlerine karşı araçlar, organizasyonlar, ve doktrinler geliştirmeye devam ettiğinden kendimize şu soruyu sormalıyız: “Yarının getireceği denizcilik tehditleri karşında ne kadar sağlam bir konumda olacağız?” Öyle gözüküyor ki odak noktamız denizlerdeki çeşitli faaliyetleri daha kapsamlı şekilde anlamak olacak.
Denizlerdeki yasa dışı faaliyetler (esrar, silah ve insan kaçakçılığı, ve kaçak göçler gibi) belki gelecekte ulusal güvenlik ajanslarının kontrolünü aşacak boyutlara gelecek. Böyle olduğu takdirde takip edilecek en iyi yol DDB araçları, denizcilik alanında iyiyi kötüden ayırt edebilme yeteneği, AEO ve daha yakın zamandaki OSO’ya sıkıca tutunmak olacaktır. NATO’nun deniz kuvvetleri geleneksel deniz misyonu yeteneklerini sürdürmeye devam etmelidir. Bu arada, sözü edilen DDB araçları gelecekteki tehditlere karşı torpidolar ve füzelerden daha yararlı olacağa benziyor.
Bu arada NATO’nun denizcilik camiası yasal çerçeveyi etkilemeye, doktrinler geliştirmeye amaçlar ile araçları eşleştirmeye ve denizleri korsanlar için mümkün olduğunca istenmedikleri bir yer haline getirecek taktikler geliştirmeye devam edecektir.