Gerçekten denizcilik çağının sonuna mı geldik? Denizlerde yasaların işlemediği alanlar gelecekte daha da artacak mı? İklim değişikliği denizciliği nasıl etkileyecek? Diego Ruiz Palmer bu konuları ele alıyor.

NATO’nun yeni İttifak Deniz StratejisiTemmuz 2008’de Norfolk, Virginia’da yapılan bir toplantıda NATO’nun en üst düzeyli deniz komutanları ve operasyonlardan sorumlu üst düzeyli sivil görevlileri İttifak’ın geleneksel denizcilik görevlerinin yanı sıra deniz güvenlik operasyonlarına katılımının artmasının ileriye dönük bir İttifak Deniz Stratejisi ve bunu destekleyen bir Deniz Güvenlik Operasyonları (DGO) Kavramı geliştirilmesi gerektiği konusunda anlaştılar. Halen NATO Karargahında her iki belge üzerinde çalışacak kadrolar oluşturuluyor. Herkes güverteye © CC-Mar Naples
)

NATO’nun yeni İttifak Deniz Stratejisi
Temmuz 2008’de Norfolk, Virginia’da yapılan bir toplantıda NATO’nun en üst düzeyli deniz komutanları ve operasyonlardan sorumlu üst düzeyli sivil görevlileri İttifak’ın geleneksel denizcilik görevlerinin yanı sıra deniz güvenlik operasyonlarına katılımının artmasının ileriye dönük bir İttifak Deniz Stratejisi ve bunu destekleyen bir Deniz Güvenlik Operasyonları (DGO) Kavramı geliştirilmesi gerektiği konusunda anlaştılar. Halen NATO Karargahında her iki belge üzerinde çalışacak kadrolar oluşturuluyor.

Herkes güverteye
© CC-Mar Naples

NATO’nun deniz yetenekleriNATO’nun muazzam deniz kapasitesi çeşitli NATO organları ve personeli çerçevesinde mevcut bir grup operasyonel yetenek ve teknik becerileri içerir: geniş müşterek komuta yapısı çerçevesinde Napoli, İtalya ve Northwood, İngiltere’de iki müttefik deniz komutanlığı; daimi olarak Napoli ve Norfolk’a bağlı, ikisi anti-mayın önlemleri üzerine uzmanlaşmış dört daimi çokuluslu deniz su üstü grubu; Fransa, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık önderliğindeki dört hazır çokuluslu görev gücü ve genişletilmiş görev gücü kapasitesine sahip ABD önderliğindeki bir grup (her biri rotasyonla NATO Mukabele Gücü operasyonlarına tahsis edilebilir); Northwood’da NATO Deniz Ulaştırma Merkezi; Açık Deniz Ulaştırma Planlama Heyeti; NATO Deniz Kuvvetleri Silahlanma Grubu; NATO Standardizasyon Ajansı Deniz Standardizasyon Kurulu; Norfolk’da Deniz Mükemmeliyet Merkezi Birleşik Müşterek Operasyonlar; ve Yunanistan’ın Girit adasındaki NATO Deniz Engelleme Harekat Eğitim Merkezi.  Denizlerde rekabet artacak mı?© Italian MoD - Maurizio Sanità
)

NATO’nun deniz yetenekleri
NATO’nun muazzam deniz kapasitesi çeşitli NATO organları ve personeli çerçevesinde mevcut bir grup operasyonel yetenek ve teknik becerileri içerir: geniş müşterek komuta yapısı çerçevesinde Napoli, İtalya ve Northwood, İngiltere’de iki müttefik deniz komutanlığı; daimi olarak Napoli ve Norfolk’a bağlı, ikisi anti-mayın önlemleri üzerine uzmanlaşmış dört daimi çokuluslu deniz su üstü grubu; Fransa, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık önderliğindeki dört hazır çokuluslu görev gücü ve genişletilmiş görev gücü kapasitesine sahip ABD önderliğindeki bir grup (her biri rotasyonla NATO Mukabele Gücü operasyonlarına tahsis edilebilir); Northwood’da NATO Deniz Ulaştırma Merkezi; Açık Deniz Ulaştırma Planlama Heyeti; NATO Deniz Kuvvetleri Silahlanma Grubu; NATO Standardizasyon Ajansı Deniz Standardizasyon Kurulu; Norfolk’da Deniz Mükemmeliyet Merkezi Birleşik Müşterek Operasyonlar; ve Yunanistan’ın Girit adasındaki NATO Deniz Engelleme Harekat Eğitim Merkezi.


Denizlerde rekabet artacak mı?
© Italian MoD - Maurizio Sanità

İklim değişikliği deniz güvenliğini nasıl etkileyecek? © CC-Mar Naples
)

İklim değişikliği deniz güvenliğini nasıl etkileyecek?
© CC-Mar Naples

Uzun vadede deniz kuvvetleri nasıl görülüyor? © CC-Mar Naples
)

Uzun vadede deniz kuvvetleri nasıl görülüyor?
© CC-Mar Naples

Bazı gözlemciler “denizcilik sonrası” dönemin başladığını ilan ettiler—en son İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan, veya Soğuk Savaş’ın gerçek bir savaşa dönüşmesi durumunda NATO deniz kuvvetleri ve Sovyet donanması arasında çıkacağı öngörülen geleneksel deniz savaşlarının olmadığı bir dönem. Bu denizcilik sonrası dönemde artık deniz kuvvetlerinin uçakların kuyruk kancası ile iniş yaptığı büyük uçak gemileri veya büyük kruvazörler gibi ana muharebe gemileri etrafında oluşturulmasına gerek olmadığı iddia ediliyor. Bu iddiaya göre deniz kuvvetleri—öncelikle de Amerikan deniz kuvvetleri—operasyonel odak noktalarını ve gemi inşa programlarını açık deniz operasyonları yerine kıyıya yakın sularda (yeşil ve kahverengi sularda) devriye veya polis misyonları için geliştirilen yeteneklere yönlendirmeliler.

Eğer bu bakış açısı doğruysa, ve gerçekten de denizcilikte bir “devrim” yaşanıyorsa bile, bu görüşün henüz dünyanın ileri gelen deniz ticaret ülkeleri ve denizcilik güçleri tarafından pek paylaşılmadığı görülmekte. Savunma harcamalarında yapılan kısıtlamalar ve büyük filoların getirdiği harcamalara rağmen, bu ülkelerin çoğu açık denizlerde faaliyet gösterebilecek deniz kuvvetlerine yatırım yapmaya devam etmekteler. Örneğin, Brezilya, Fransa, Hindistan, İtalya, Rusya, İspanya, Birleşik Krallık, ve Amerika Birleşik Devletleri şu veya bu şekilde uçak gemisi yeteneklerini sürdürmeye ve daha da geliştirmeye çalışıyorlar; Çin böyle bir yetenek edinme çabasında; Avustralya, Çin, Fransa, İtalya, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Hollanda, İspanya, Birleşik Krallık ve ABD gibi ülkelerde olduğu gibi denizlerin kontrolü, kuvvet oluşturma, insani yardım ve ileri mevcudiyet için geliştirilmiş helikopter gemileri ve amfibi gemilerin sayı ve yeteneklerinde dünya çapında bir artış gözleniyor.

Denizcilik sonrası dönemde bu tür gemi inşa programları stratejik açıdan ileriyi görememenin bir göstergesi olarak görülebilir, ve bu da sadece tüm dünyadaki deniz kuvvet komutanlıklarının bürokratik yetenekleri veya gemi inşaatçılarının başarılı lobi faaliyetleri ile açıklanamaz. Ancak Soğuk Savaşın bitiminden 20 yıl sonra bugün globalleşme ve dünya jeo-ekonomik haritasının yeniden çizilmesi gibi faktörlerin yüksek düzeyde yetenek sahibi deniz kuvvetlerinin caydırıcılıktan krizlere tepki çalışmalarına, ileri angajmanlara ve güvenli, ekolojiyi korumaya yönelik bir denizcilik ortamının korunmasına kadar her çeşit misyona yapmakta olduğu ve ileride de yapabileceği katkılar konusunun bir kez daha incelenmesi gerektiği de inkar edilemez.

Bu tür bir değerlendirme güvenlik politikaları kadar denizcilik planlama ve gemi inşa programlarına, ve müşterek deniz operasyonlarına yol gösterecektir. NATO böyle bir çalışma içindedir ve bu çalışmanın sonuçları İttifak’ın önümüzdeki on yıllarda deniz savunma ve güvenliğine nasıl bir katkı yapacağını belirleyecektir.

Dünyadaki sanayileşmiş ülkelerin refahının kalıcı olabilmesi, denizcilik alanlarının ticaret açısından güvenli olmasına bağlıdır.

Son altmış yıldır denizler bazı dönemler ve yerler dışında tüm insanlık için bir “barış bölgesi” ve refaha giden yol olmuştur. Deniz ticaret hacmi geçtiğimiz yarım yüz yılda dört katına çıkmıştır. Bugün deniz ticareti dünya ticaretinin yüzde doksanından fazlasını oluşturmakta, tüm petrol ihracatının yüzde 60’ı deniz yoluyla yapılmaktadır. Denizlerdeki bu faaliyetler sayıları 50,000’i bulan çeşitli tip ve büyüklükteki ticaret gemilerinden oluşan ve aralarında yeni süper tankerler ve konteyner gemilerinin yanı sıra büyük yolcu gemilerinin de bulunduğu büyük bir filo tarafından sürdürülmektedir.

Birbiri ardına gelen ekonomik darboğazlara rağmen dünyadaki sanayileşmiş demokrasilerin refah düzeyinin sürebilmesi, ve Brezilya, Çin, ve Hindistan gibi yeni ekonomik güçlerin ortaya çıkması, İkinci Dünya Savaşının bitmesinden sonra dünya yüzünün % 70’ini kaplayan denizcilik alanlarının genellikle ticaret açısından güvenli, tehlikesiz olması sayesinde mümkün olabilmektedir.

Seyrüsefer özgürlüğü tüm ülkelerin benimsediği bir ilkedir—büyüklükleri, coğrafi konumları, siyasi sistemleri, ekonomik refah düzeyleri veya askeri yetenekleri ne olursa olsun. Bu bize 20. yüzyılın ikinci yarısından kalan, ancak pek değeri bilinmeyen önemli, olumlu bir mirastır. Deniz ticareti gelişmeye devam ederken, önümüzdeki on yıllarda deniz güvenliğinin korunabilmesi için daha fazla kaynak ve yetenek tahsisi ve çok daha yakın uluslararası işbirliği gerekeceği konusundaki kanıtların giderek arttığı bu dönemde, denizcilikle ilgili sorunlar konusundaki iyi niyetli olsa da ihmalkar tutumdan “deniz körlüğü” diye bahsedilmektedir.

Denizcilik ortamındaki potansiyel güvenlik sorunları

  1. yüzyılın ikinci on yılında ortaya çıkmakta olan denizcilik ortamı eskiden olduğu kadar huzurlu ve “kullanıcı dostu” olmayabilir. Deniz ticaretinde yaşanan patlama ve bunun sonucunda sık kullanılan deniz rotalarının, tıkanma noktalarının ve limanların kalabalıklaşmasının yanı sıra denizlerde insan ticaretinden korsanlığa, terörizme, kitle imha silahlarının (KİS’ler) ve bunları fırlatma araçlarının gizlice nakline kadar çeşitli yasadışı faaliyetlerin artması nedeniyle coğrafi mekanlar ve risk faktörleri ile deniz güvenliği ve deniz savunması konularında yeni ve daha geniş bir yaklaşım arasında nasıl bir bağlantı olduğunun bir kez daha incelenmesi gerekir.

    Giderek değişen ortam uluslararası toplum açısından ortaya üç temel sorun çıkarmaktadır: denizlerde çok yönlü yasadışı faaliyetlerin giderek yaygınlaşması; denizcilik araçlarının doğrudan bir saldırı değilse bile politik sindirme veya askeri zorlama amacıyla kullanılmasını cazip hale getirebilecek stratejik rekabet; ve iklim değişikliğinin denizcilik üzerindeki olası olumsuz etkileri. Bu tehlikeler konusunda yapılan tüm değerlendirmeler tehlikelerin olasılığı, etkileşimleri ve sonuçları konusunda büyük bir belirsizlik olduğunu göstermektedir.

Denizlerde kontrol altına alınamayan alanlar herhangi bir devlete bağlı olmayan suç gruplarının yanı sıra terörizm veya KİS’lerin yayılması gibi yasadışı faaliyetleri destekleyen devletler için mükemmel bir sığınak haline gelebilecektir.

Giderek yaygınlaşan kanun tanımazlık kontrol altına alınmazsa deniz ticareti ve deniz yolculuğunun yanı sıra enerji nakliyatının güvenilebilirliğini de olumsuz yönde etkileyebilecek, ülkeler arasında ticaret ilişkilerinin ve güvenin kaybolmasına ve refah düzeylerinin düşmesine yol açabilecektir. Denizlerde kontrol altına alınamayan alanlar herhangi bir devlete bağlı olmayan suç gruplarının yanı sıra terörizm veya KİS’lerin yayılması gibi yasadışı faaliyetleri destekleyen devletler için de mükemmel bir sığınak haline gelebilecektir. Denizlerdeki bu yeni riskler arasında nadir de olsa deniz araçlarının vurulması da sayılabilir—2000 yılında Amerikan deniz kuvvetleri destroyeri USS Cole’un Yemen’de teröristlerin saldırısına uğraması, 2006’da bir İsrail savaş gemisinin Lübnan açıklarında Hizbullah tarafından füze saldırısına uğraması gibi. Somali açıklarındaki korsanlık faaliyetleri de yeniden ortaya çıkmakta olan eski bir sorunun somut örneğidir.

Diğer taraftan Asya’da gemi inşa programlarına sahip büyük güçler deniz iletişim hatlarını kontrol edebilmek ve koruyabilmek için bir yetenek edinmeyi amaçlamaktadırlar. Böyle bir yetenek bu ülkelerin yeni edindikleri ticaret ortaklığı statüsünü destekleyecek ve onları deniz güvenliğini sağlama çalışmalarına ortak edecektir. Hint Okyanusunun batısında korsanlara karşı yürütülen uluslararası operasyonlar ve giderek daha çok sayıda Pasifik havzası ülkesinin katıldığı çokuluslu deniz tatbikatları bu olumlu eğilimin açık göstergeleridir. Ancak tüm bu programlar aynı zamanda karşılıklı şüphe kaynağı olabilecek ve diğer ileri gelen ticaret ülkeleri arasında endişe doğurabilecek bazı yetenekler de yaratabilirler.

Denizcilikteki rekabet Kuzey Atlantik Antlaşması alanı dışındaki bölgeler açısından daha acil sonuçlar doğurabilir. Müttefiklerin gerek dünya ticaretindeki gerekse uluslararası barış ve güvenliğin korunmasındaki ortak stratejik çıkarları nedeniyle NATO’nun kontrol altına alınmayan denizcilik yarışının neden olacağı olumsuz gelişmelere kayıtsız kalması beklenemez. Bu noktada açık denizlerde ileri mevcudiyet ve caydırıcılık yeteneğinin çatışmaları önleme konusunda çok büyük yararları olabilir. Ayrıca Soğuk Savaş sırasında kazanılan deneyimler, nükleer güçlerin denizcilikteki yarışının veya münferit deniz vakalarının hiçbir şekilde büyük ölçekli çatışmalara dönüşmesine izin vermeyeceklerini göstermektedir. Deniz ticaretinin ve deniz yolculuklarının sürekli artması da bu başarıyı riske atabilecek denemelere engel olacak bir diğer nedendir.

İklim değişikliği gerek deniz güvenliği, gerekse kıyı bölgelerde yaşayan halkın güvenlik ve refahı açısından olasılığı az da olsa eşit derecede önemli bir tehlike kaynağıdır. Kara ve denizlerde kaynakların tüketilmesi, çevrenin bozulması ve daha sert hava şartları bir araya gelince yıkıcı sonuçlar doğuracağı bilinen, ancak olasılığı belirsiz “mükemmel bir fırtına” oluşturabilir.

Denizcilik planlama ve gemi inşa programları açısından doğacak sonuçlar

Bu karmaşık ve tehlikeli olabilecek jeo-stratejik ve denizcilik ortamında donanmaların gelecekteki ihtiyaçları belirlenirken temkin elden bırakılmamalıdır. Bu nedenle Amerikan Deniz Kuvvetlerinin ortaya çıkmakta olan güvenlik ortamına göre yapılandırılıp yapılandırılmadığı konusunda süregelen tartışmalar yersizdir. Bunun üç nedeni vardır. Birincisi, önümüzdeki on yıllarda ABD deniz kuvvetleri “follow on” sınıfı uçak gemileri inşa etme planından vazgeçse bile, deniz kuvvetlerinin temelini uçak gemisi muharebe grupları ve diğer seferi vurucu ve amfibi gruplar oluşturmaya devam edecektir. Amerikan donanması İkinci Dünya Savaşında uçak gemisi merkezli eşsiz ve rakipsiz nitelikte bir donanmanın planlanması, edinimi ve operasyonu konusunda deneyim ve teknik know-how kazanmıştır; 60 yılı aşkın bir süredir de donanmasını büyük bir kararlılık ve büyük harcamalarla muhafaza etmektedir. Bu ABD’nin vazgeçmeyi düşüneceği bir stratejik yetenek değildir — en azından 21. yüzyılın güvenlik ortamının nitelikleri daha netleşip böyle bir yeteneğe gerek olmadığı anlaşılana kadar.

Önümüzdeki yıllarda bu stratejik, "ufuk ötesi" yeteneğin belkemiğini sadece Amerikan donanması oluşturabilecektir.

İkinci olarak, ABD donanmasının okyanus filosu yerine sığ sulara yönelik bir deniz yeteneği geliştirmesinin ne uluslararası toplum ne de NATO açısından bir avantajı olması pek mümkün değildir—korvetler ve açık deniz devriye uçaklarına ağırlık verecek, hem operasyonel hem de bütçe açısından tercih edilebilecek yeni bir dengeleme yapılsa bile. Bunun önemli bir nedeni vardır: deniz güvenlik operasyonları sık rastlanan riskler konusunda bile coğrafi noktalara odaklanmak durumunda oldukları için, ancak daha geniş global erişim ve dünya çapında istihbarat üstünlüğüne sahip olan okyanus aşırı deniz yeteneği “şemsiyesi” altında yürütülürlerse etkili olabilirler. Önümüzdeki yıllarda kıyı bölgelerine odaklı taktik deniz güvenlik operasyonları ve bölgesel kapasite geliştirme faaliyetlerini destekleyen bu stratejik, ufuk ötesi yeteneğin belkemiğini sadece ABD donanması oluşturabilecektir.

Son olarak, ABD’nin denizlerin yönetişimi ve güvenliği konusunda Amerika ve diğer ülkelerin deniz birimleri (Deniz Kuvvetleri; Deniz Piyade Birliği, ve Sahil Güvenlik) arasında geniş ortaklık üzerine kurulmuş geniş tabanlı, geniş kapsamlı uluslararası bir yaklaşımı teşvik ettiği şu dönemde, Amerikan deniz kuvvetlerinin kıyı operasyonların gereklerini karşılamaya, bunlar için yetenekler geliştirmeye çalışması yanlış ve mantığa aykırı olacaktır. Zira müttefik ve dost ülkelerin bir çoğunun deniz kuvvetleri bu konuda hem deneyim ve uzmanlığa hem de gereken yeteneklere sahip oldukları için bu tür işleri çok daha çabuk, çok daha kolayca ve daha büyük bir beceriyle yapabilirler.

Bunun yerine, global denizcilik ortaklıklarının artması sayesinde aynı görüşteki uluslar arasında misyonların bölgesel bazda bölüşülmesi yönünde müştereken planlanmış bir uluslararası yaklaşım, görevlerin ve başarılı yöntemlerin paylaşılması, karşılıklı operasyonel ve lojistik destek sağlanması, denizlerde yasaların uygulanması için gereken enformasyonun paylaşımı, ve müşterek eğitim ve tatbikatlar gibi çalışmaların araştırılması için önemli bir fırsat oluşmuştur. Hem operasyonel işbirliğinin askeri merkezi, hem de denizcilik konusundaki danışmalar için bir siyasi forum olarak NATO bu çalışmalarda önemli bir oyuncu ve destekçi olabilir.

NATO’nun belirgin rolü ve katkıları

Kurulduğu günden itibaren denizcilik geleneklerine, global ticaret çıkarlarına ve geniş çaplı denizcilik yeteneklerine sahip ülkelerden oluşan bir ittifak olarak NATO için güvenliğin denizcilik boyutu büyük önem taşımıştır ve bugün de NATO’nun denizcilik güvenliği konusundaki kapsamlı yaklaşımının özünü oluşturmaktadır. Birçok bakımdan NATO özünde bir deniz ittifakıdır. Atlantik Okyanusu, Akdeniz, Baltık Denizi ve Karadeniz hem coğrafi hem de stratejik açıdan müttefikleri birbirlerine bağlamaktadır. Bunlar müttefiklerin ortak miraslarının ve geleceklerinin önemli bir parçasıdır.

İttifak önümüzdeki Lizbon zirvesine kadar yeni Stratejik Kavramını tamamlamaya çalışırken, gündemindeki temel konulardan birisi NATO’nun deniz boyutudur.

NATO’nun deniz kuvvetleri kalıcı caydırıcılık, güvenlik teminatı ve savunma misyonlarının yanı sıra kriz yönetimi ve deniz güvenliği konusunda sıklıkla Avustralya, Finlandiya, Japonya ve Ukrayna gibi NATO üyesi olmayan ortaklarla ileri angajmanları da kapsayan yeni görevler yürütmektedir. Her hangi bir anda Müttefik gemileri ve destek unsurları NATO’nun Hint Okyanusunda korsanlığa karşı yürütülen uluslararası çalışmalara katkı olarak sürdürdüğü Ocean Shield Operasyonu’nda angaje durumda olabilirler; NATO’nun Akdeniz’de terörle mücadele amaçlı Active Endeavor deniz operasyonuna katılıyor olabilirler; veya NATO’nun İstanbul girişimine katılmakta olan Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin deniz kuvvetleriyle manevralara katılıyor, veya İsveç gibi bir Barış için Ortaklık ülkesi ile NATO Mukabele gücünde birlikte çalışıyor olabilirler.

Müttefik ve NATO ortağı ülkelerin deniz kuvvetleri, sahip oldukları açık deniz gözetleme yetenekleri ile, olağan mevcudiyetleri ve angajmanları vasıtasıyla sivil yasa uygulama ajansları ile işbirliği içinde, Avrupa’dan doğu ve batıya uzanan tüm deniz trafiği üzerinde yetki kurulmasına katkıda bulunmaktadırlar. Birlikte çalışabilirlik ve operasyonel etkinlik, ortak NATO taktik, teknik ve yöntemlerine dayanan işbirliği, geniş bilgi merkezleri ve diğer deniz yeteneklerinin desteğiyle sağlanmaktadır. NATO gerçekten bir deniz ittifakı olarak çalışmaktadır.

İttifak önümüzdeki Lizbon zirvesine kadar yeni Stratejik Kavramını tamamlamaya çalışırken, gündemindeki temel konulardan birisi NATO’nun deniz boyutudur. Denizcilik çağı henüz bitmemiştir ama yeni bir denizcilik dönemi ortaya çıkmaktadır.