Marco Vincenzino NATO ülkelerindeki halkın Afganistan’daki savaşa karşı duydukları ilgiyi kaybetmeye başladıklarını söylüyor, ve ilgi ve destek kaybolduğu takdirde savaşın kaybedileceğini savunuyor.

Kimsenin 11 Eylül'ün hatırlatılmasına ihtiyacı yok ama, acaba bazı kişilere bu facianın Afganistan'dan kaynaklandığının hatırlatılması gerekli mi?
© Spencer Platt / Bloomberg News / MAXPPP
Afganistan’ın geleceği büyük ölçüde merkezi hükümetin sıradan vatandaşın beklentilerini yerine getirmesine veya en azından yerine getiriyor imajını vermesine bağlıdır. Bunu yapamadığı takdirde merkezi hükümet meşruiyetini geriye dönüşü olmayacak şeklide kaybedecektir, ki bu da Afganistan’da istenen “başarı”nın karşısındaki en büyük ve önemli uzun vadeli tehdidi oluşturacaktır.
Uluslararası toplum çoğu sektördeki angajmanlarının seviyesini biraz daha yükseltebilir ama bu Afganistan’a sadece biraz daha zaman kazandırır. Afgan halkının uluslararası toplumun taahhüdünün uzun vadeli, tutarlı ve güvenilir olduğuna dair teminata ihtiyacı vardır. Birçok Afgan vatandaşı Sovyetlerin geri çekilmesinden sonra uluslararası toplumun bu ülkeyi ihmal etmesini ve Taliban’ın yükselişini hala hatırlamaktadır.
Uluslararası toplum Afganistan konusundaki taahhüdünde ne kadar kararlıdır? Verilen destek her ne kadar ülkeden ülkeye değişiyorsa da, genel izlenim, özellikle de sıradan vatandaşlar açısından, pek yüreklendirici değildir.
Her şeyden önce NATO devletlerinden ilave fon ve malzeme almak diş çekmek kadar zordur. Birçok NATO parlamentosunda, medya ve kamuoyunda bu konuda ateşli tartışmalar yaşanmıştır. Her ne kadar 40 NATO ülkesi misyona bir şekilde bir katkı sağlıyorsa da, bütüne bakıldığında mevcut çabalar ve kaynaklar burada yürütülmekte olan misyon için hala yetersizdir. Sorumlulukların paylaşılmasında tüm tarafların daha fazla gayretine ihtiyaç vardır. Örneğin, ABD, BK, Kanada ve Danimarka birlikleri Afganistan’ın doğusu ve güneyinde, çatışmaların en ağır olduğu yerlerde görev yapmaktadırlar.
NATO ülkelerinde halk desteğinin giderek azalması bu ülkelerin parlamentolarının birkaç yıl sonra artık görev yönergelerini yenilemeyecekleri olgusunu gerçek bir tehdit haline gelmiştir. Burada sorunun büyük bölümü politikacıların halka Afganistan’daki misyonun önemi ve büyüklüğünü anlatmaktaki başarısızlığından kaynaklanmaktadır. Politikacıların bu başarısızlığının, daha doğrusu isteksizliğinin nedeni, halkın tepkisinin seçim sandıklarına yansıyacağı korkusudur.
11 Eylül faciasının ağırlıklı olarak Afganistan’dan kaynaklandığının ve bu yörenin bölgesel ve uluslararası bir tehdit olmaya devam ettiğinin insanlara hatırlatılması gerekiyor.
Başka bir deyişle, NATO’nun varlığını tehdit eden en önemli konu Afganistan’daki misyonun kendisidir. Ne yazık ki NATO ülkelerinde bu konuya hak ettiği önem verilmiyor ve konu ile ilgili tartışmalar yapılmıyor. Geçtiğimiz aylarda bazı ülkeler katkılarında bir artış yapacaklarını açıklamışlardır ama yine de Afganistan’daki uluslararası misyonun sürekli ve başarılı olmasını garanti edecek şey halk desteğinin sürekli ve uzun vadeli olmasıdır.
ABD’de devlet başkanlığı seçimleri gündeme hakim olduğundan Afganistan konusu pek ilgi görmemektedir. Irak’a kıyasla, Amerikalı vergi mükelleflerinin ödediği paraların çok azı Afganistan için harcanmaktadır. Yine Irak ile karşılaştırıldığında, Afgan halkının genel olarak ülkelerinde bir yabancı varlığın bulunmasına taraftar olması ve kendisine düşen sorumlulukları yerine getirmeye hazır olması konuyu daha az çelişkili hale getirmektedir.
Ülkelerinin dışında olan olaylarla fazla ilgilenmeyenler için Afganistan “dünkü savaş”tır. Kısıtlı da olsa biraz ilgilenenler için ise ara ara canlı bomba ve Taliban saldırısı ile ilgili dehşet verici haberlerinin duyulduğu “diğer savaş”tır.
Atlantik Okyanusu’nun iki yakasındaki liderlerin Afganistan konusunu halklarıyla daha kapsamlı biçimde tartışmaya açma sorumlulukları vardır. Bu tartışmaların günlük klişelerden uzak ve somut tartışmalar olması gereklidir.
Bir başka deyişle, söz konusu durum ABD ve müttefiklerinin ulusal güvenliğini, gelecek nesilleri ve uluslararası istikrarı etkileyecektir. 11 Eylül faciasının ağırlıklı olarak Afganistan’dan kaynaklandığının ve bu yörenin bölgesel ve uluslararası bir tehdit olmaya devam ettiğinin insanlara hatırlatılması gerekiyor.
Siyasi liderler operasyonun hacmini ve ortalama süresini açıklığa kavuşturmak zorundadırlar. Afganistan ve dünyanın diğer yerlerindeki çalışmaların en az bir nesil boyunca taahhüt ve kaynak gerektireceğinin altı çizilmelidir. ABD ve Avrupa ülkelerinden gelen desteğin az olması, desteğin uzun vadeli ve sürekli olduğunu duymak ve daha da önemlisi bunu eylemlerde görmek isteyen Afgan halkının moralini bozacaktır.
Amaç, kısa vadede zaman kazanmak, uzun vadede ise Afgan halkının kendi kendine yeterli hale gelmesi ve başta güvenlik olmak üzere çeşitli alanlarda kontrolü ele almasıdır.
Otuz yıllık savaştan sonra bunu yapmak çok zor gibi görünmekle beraber başarıya ulaşmak olanaksız değildir.
Bilgiler … ve sonuçlar
Halk desteğinin sürekliliğini koruyabilmek için siyasi liderlerin özellikle askeri olmayan konularda zaman zaman değil de, düzenli olarak ilerleme raporları vermeleri gereklidir. İnsanlar vergilerinin nereye harcandığını görmek isterler.
Sistematik zorluklardan, özellikle askeri olmayan konularda hükümetin yeterli uzmanlığa sahip olmamasından dolayı ABD’de bunu yapmak daha zordur. Uzmanların yurt dışı tayinlerinin kısa süreli olması da sorun yaratmaktadır. Aranan niteliklere sahip bir uzman bulunduğunda, bu kişi genellikle bir seneliğine tayin edilir ve bu da tarım, eğitim, sağlık ve hukuk gibi sektörlerde başlatılmış zengin fonlu programları sekteye uğratır. Sürekliliğin sağlanamaması ve uzmanlık alanındaki bu eksiklik ilerleme raporları veya eksikleri belirleyen raporların hazırlanmasını önemli ölçüde yavaşlatmaktadır.
ABD’de, Amerikan halkı ve silahlı kuvvetler (özellikle kara ve deniz kuvvetleri) arasında bir kopukluk da oluşmuştur. Askerlerin büyük bir bölümü sıradan vatandaşların askerlerin yaşadığı gerçeklerden (yüzyüze muharebe,uzun süreli konuşlanmalar veya aile hayatında yarattığı gerginlikler gibi) çok uzak olduklarını düşünürler.
Irak savaşı mimarlarının yarattıkları büyük beklentilerden sonra birçok sıradan vatandaşın deniz aşırı çatışmalar konusundan artık bıkmış olması anlaşılabilir bir durumdur.
İşte sorumlu siyasi liderlik bu noktada önemli bir rol oynar.
Sorumlu siyasi liderler herşeyden önce, Afganistan’da başarısız olmanın doğuracağı ciddi sonuçları açıklayabilir ve misyonun inanılırlığını tekrar canlandırırlar.
İkincisi, misyondaki birliklere kendi ülkelerindeki halkın desteği, Afgan kamuoyuna da ABD ve NATO’nun niyetlerinin uzun vadeli olduğu konusunda güvence verirler.
NATO küresel güvenliğin temel taşı olduğundan, Afganisan’da yaşanacak bir başarısızlık Transatlantik ilişkileri ve uluslararası istikrarı ciddi biçimde zayıflatacaktır.
Dahası, siyasi liderler, Afganistan’ın doğusunda istikrarsız bir Pakistan ve batısında gittikçe kararlı bir ülke haline gelen İran devletinin bulunduğu bir ortamda ABD ve NATO’nun Afganistan’da kaybetmeyi göze alayacağını vurgulamalıdırlar.
ABD açısından, Afganistan’da başarısızlığa uğramak küresel bir güç olarak ABD’nin prestij ve inanılırlığını daha da zedeleyecek ve ülkeyi daha büyük uluslararası tehditlere karşı zayıf hale getirecektir.
NATO açısından Afganistan’da başarısızlığa uğramak, tarihin bu en başarılı askeri ittifakının kendi alanı dışındaki ilk konuşlanmasının ardından sona erdiği anlamına gelebilir. Ve, NATO küresel güvenliğin temel taşı olduğundan, Afganistan’da yaşanacak bir başarısızlık Transatlantik ilişkileri ve uluslararası istikrarı ciddi biçimde zayıflatacaktır.
Afgan halkı için ise başarısızlık kaçırılmış bir başka trajik fırsat anlamına gelecektir. Tarih, 30 yıllık çatışmadan sonra ülkelerini tekrar kurmak için Afgan halkının gösterdiği esneklik ve dayanıklılığa karşın uluslararası toplumun çok sözler verdiğini ama bu sözlerin birçoğunu tutamadığını yazacaktır.
En önemlisi, Afganistan’da yaşanacak bir başarısızlık herkes için öngörülemeyen ve akıldışı yansımalar yaratacak toplu bir bozgun anlamına gelecektir.
Bu da, başta ABD ve NATO olmak üzere, Afganistan’daki uluslararası toplumun daha verimli ve uzun vadeli taahhüdüne duyulan ihtiyacın altını çizmektedir.
NATO’nun genişlemesi konusundaki görüşmelerin önemi şüphe götürmez; ancak Afganistan, İttifak için çok daha kritik bir hedeftir ve tüm üyelerinin bu hedefi takip etmeleri gerekir.