NATO’nun her tür yalan haberler ve komplo teorileri için kolay bir hedef haline geldiği “Gerçekler sonrası dünya”da, Atlantik İttifakı ile ilgili güvenilir bilgi almak isteyenlerin baş vuracağı kitapların halâ var olması sevindirici bir durum: Seth A. Johnston’un “How NATO Adapts” (NATO Nasıl Uyarlanıyor) ve Stanley R. Sloan’ın “Defense of the West” (Batı’nın Savunması) NATO’nun neredeyse yetmiş yıla yayılan evrimi konusunda son derece sağlam bir anlatıma sahip iki kitap.
How NATO Adapts
Kitabında NATO’nun tarihindeki “kritik dönemeçleri” anlatan Johnston, bu çerçevenin okuyucuların sadece ulusların sorunlarla nasıl baş ettiklerini değil, örgütün kendisini de incelemelerine olanak sağladığını söylüyor. Johnston örgütün oynadığı rolün yeteri kadar takdir edilmediğine inanıyor. Kitabında söz ettiği birçok “kritik dönemeçten” biri olan Kore Savaşı’nın NATO’nun gerçek bir örgüte dönüşmesine ve Batı Almanya’nın NATO içindeki geleceği konusunun giderek önem kazandığı 1950’lerin başlarına; bir diğeri Küba füze krizinin ABD’yi (ve dolayısıyla NATO’yu) erken nükleer güç kullanımını daha az vurgulayacak bir strateji arayışına girmek zorunda bıraktığı 1960’ların başlarına; ve bir başkası ise Soğuk Savaşın sona ermesi ve NATO’nun amacının sorgulandığı (NATO ile ilgili en iyi bilinen kritik dönemeç) yıllardır.
Johnston, NATO tarihindeki önemli olaylar üzerinde odaklanarak hem birçok olayı ele alıyor hem de söz verdiği şekilde NATO’nun sürekli olarak uyarlanmasında bizzat örgütün rolünü inceliyor. Fransa’nın entegre askeri yapıdan ayrılması sonucunda gerçekleştirilen kurumsal değişiklikler ve bunu takiben NATO Karargahı’nın Fransa’dan Belçika’ya taşınması bu konudaki örneklerden biridir. Johnston’un söz ettiği örgütsel adaptasyon konusundaki diğer örnekler arasında Nükleer Planlama Grubu’nun kurulması, esnek mukabele kavramının benimsenmesi, ve tabii ki 1967 yılındaki “Harmel Raporu” gösterilebilir. Harmel Raporu Müttefikleri ortak hedefler dizisi çerçevesinde bir araya getirmiş ve Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’ün politik fantazilerinin neden olduğu muazzam krizin etkilerini hafifletmeye yardımcı olmuştur.
Ancak bu yaklaşımının dezavantajları da oldukça açıktır. Evet, Johnston’un seçtiği “kritik dönemeçler” inandırıcıdır, ancak önemli olaylardan sadece bazıları üzerinde odaklanmak kaçınılmaz olarak diğerlerin ihmal edilmesi riskini getiriyor. Bu da zaman zaman garip sonuçlar doğuruyor: Yugoslavya’nın dağılmasındaki kanlı olayların haklı olarak NATO’nun bir kriz yöneticisine dönüşmesine yol açtığını belirtiyor ama bu ülkenin neden dağıldığı hakkında hiçbir açıklanma getirmiyor. 1980’lerin başlarında, NATO’nun yaşadığı en önemli krizlerden biri olan Avrupa’da yeni nükleer silahlar konuşlandırılması konusundaki çekişmelere ise hemen hemen hiç değinmemiş. Dışarıda bırakılan bu ve benzer olaylar “kritik dönemeçler” yazarın yaklaşımının bir sonucu olmakla beraber geçmişinden de kaynaklanmaktadır: Johnston olayları bir ABD askerinin bakış açısı ile anlatmakta. Bu nedenle askeri strateji ve yapıdaki değişikliklere geniş yer verirken bazı önemli politik olaylar üzerinde fazla durmamış.
Johnston’un, kaynak yetersizliğinden dolayı, çeşitli Genel Sekreterler ve Avrupa Müttefik Yüksek Komutanları (SACEUR’ler) gibi önemli kişilerin oynadıkları roller konusunda anlattıkları biraz eksik, ama yine de okuyucuya bürokrasilerin değişen şartlara uyum sağlamakta ne kadar yaratıcı olabilecekleri konusunda yeterli bilgi veriyor. Ulus devletler görevlerini yaparlar ama alınacak kararlar konusunda bazen anlaşmazlığa düşebilirler. İşte bu noktada fikir birliğini sağlayacak makul bir yol bulunması için örgüt ve önemli aktörler “dürüst aracı” rolünü üstlenirler.
Johnston’un bazı görüşleri biraz abartılı gibi. Enerjik liderlik tarzı ve gündemi belirleme becerisi dikkate alındığında Genel Sekreter Manfred Wörner’ın “devrimci” (s.146) olduğu konusundaki fikrini paylaşmamak elde değil; buna karşılık Wörner’in halefi Willy Claes konusundaki olumlu değerlendirmesi biraz garip kaçıyor. Bir yıllık kısa görev süresinin başından itibaren adı silah alımıyla ilgili bir skandala karışmış olan Claes, NATO’nun dönüşümünde bir iz bırakamamıştır. Bosnalı Sırplara karşı yürütülen hava saldırılarının engellenmemesi için Kuzey Atlantik Konseyi’ni toplamamış olması Claes’in ne kadar kurnaz bir politikacı olduğunu gösterebilir, ama eğer Johnston’un bulabildiği tek “liderlik” örneği bu ise, bu bölümü dışarda bırakması daha iyi olurdu. Daha da önemlisi, Genel Sekreterler Robertson, Rasmussen ve Stoltenberg’den sadece kısaca söz etmekte; Solana ve de Hoop Scheffer’den ise hiç söz etmemektedir. NATO’nun dahilȋ dönüşümünü anlatmayı amaçlayan bir çalışma için bu çok yetersiz kalıyor.
Kosova olaylarını, 11 Eylül terörist saldırılarını ve Afganistan’ı sadece birkaç sayfada anlatmaya çalışan sondan bir evvelki bölüm yazarın “kritik dönemeçler” yaklaşımına bir hayli zarar veriyor. 11 Eylül gibi son derece önemli olayları tam olarak anlatmıyor – adeta okuyucunun bunları gayet iyi bildiğini varsayıyor gibi. Ve Irak savaşı. ABD’nin o tarihte NATO nezdindeki Büyükelçisi Nick Burns’ün “NATO için neredeyse ölüm gibi” diye nitelediği derin bir krize neden olan Irak savaşından neredeyse hiç söz edilmiyor. Bu daha da garip, zira yazar NATO’nun 2003’te Afganistan’daki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü’nün (ISAF) komutasını devralmasının Irak Savaşı sonrası gerginleşen transatlantik ilişkilerin düzeltilmesinde önemli rolü olduğunun bilincindedir.
“How NATO Adapts” sağlam bilgiler sunan, rahat okunan bir kitap; ancak yapısı ikna edici değil. “Kritik dönemeçler” yaklaşımı ve ağırlıkla askeri konular üzerinde duruyor olması bir yandan önemli noktaların kitap dışında kalmasına neden olurken diğer yandan da ortaya bir takım cüretkâr yargılar ortaya koyuyor. Bu da kitabın öğrenciler için bir ders kitabı olarak kullanımını kısıtlıyor. NATO konusuyla ilgilenenler için ise, kitapta verilen bilgilerin zenginliği kitabın yapısındaki kusurları fazlasıyla örtüyor.
Defense of the West
Stanley R. Sloan’ın “Defense of the West” adlı kitabı yeni bir analitik yaklaşım getirdiği iddiasında değil; bu nedenle de Johnston’ın kitabından daha iyi. “Defense of the West” hem daha geniş kapsamlı, hem de NATO’nun evriminin siyasi ve askeri boyutları konusunda daha iyi bir denge yakalamış. Her bölümün sonunda bulunan “tartışılacak konular” kısmına bakılınca hedef okuyucu kitlesi öğrencilermiş gibi görünüyorsa da, kitap bir NATO El Kitabı olacak kadar kapsamlı.
Sloan daha önceki kitapları gibi bu kitabı da Amerika Birleşik Devletleri’nin NATO nezdindeki eski Büyükelçisi Harlan Cleveland’ın NATO’yu bir “Transatlantik Pazarlık” olarak tanımlamasına dayanıyor. Sloan NATO’nun evrimi boyunca altta yatan bu pazarlığın da evrim geçirdiği görüşünde. En başta bu pazarlık gayet basitti: savaştan sonra Avrupa toparlanacak ve ABD kıtanın korunmasına yardımcı olacaktı; ancak, pazarlık giderek daha karmaşık hale geldi. Avrupa Birliği’nin yeni bir güvenlik oyuncusu olarak ortaya çıkması veya gayet belirgin çıkarları olan birçok ülkenin NATO üyeliğine kabul edilmeleri, konuya bir de “alt pazarlıklar” (Sloan) eklenmesi anlamına geldi.
Sloan güvenlik politikalarındaki ikilemi de gayet iyi anlıyor; örneğin, NATO içinde Rusya’yı yabancılaştırmadan Orta ve Doğu Avrupa’dan bazı ülkeleri üyeliğe davet etmekte yaşanan sancılı bölünmeler gibi. Dolayısıyla, NATO’nun Doğu Avrupalı üyelerini İttifak’ın içine değilse de daha yakınına çekmek için geliştirilen işbirliği çerçevesi Barış İçin Ortaklık (BİO) konusunda şunları söylüyor: “BİO kavramı bir politika yapıcısının rüyası idi. Üye olmayı umanlara seslerinin duyulduğu sinyalini verdi, ancak geleceğe dönük hiç bir vaatte bulunmadı. Daha da önemlisi, zaman satın aldı. Rusya ile ilişkileri istikrarsız hale getirmekten kaçındı... [ve] ABD yönetimindeki genişleme taraftarları ile bu konuda çekimser olanların arasındaki görüş ayrılıkları arasında bir köprü oluşturdu” (s. 113).
Bu tür yerinde tanımlamalar Sloan’ın kitabını NATO hakkında yazılmış kitapların pek çoğundan daha üstün kılıyor. NATO’nun 1999’daki çelişkili Kosova hava kampanyası veya 2011’deki Libya operasyonu konusunda da benzer sağlam hükümler var. Sloan, bir çok kitapta yapılan tipik ahlâki değerlendirmelerden kaçınarak olayların artı ve eksileri ortaya koyuyor.
Atlantik Okyanusu’nun her iki yanında da aranan bir konuşmacı olan Sloan Kuzey Amerika ve Avrupa’nın güvenlik konusundaki farklı algılarını gayet net görebildiği gibi Müttefiklerin siyasal kimlikleri ve ulusal özellikleri arasındaki farkların da bilincinde. Kitabın bir bölümünü bu farklılıklara ayırıyor (Bölüm 5). Farklı görüşleri ikna edici biçimde açıklamakta gösterdiği beceri 2003 Irak savaşı gibi büyük transatlantik anlaşmazlıkları tanımlamakta özellikle yararlı oluyor. Sloan bu krizin nasıl çıktığını açıklıyor, ve aynı zamanda krizin sonunda İttifakı parçalayamamasının nedenini de ortaya koyuyor: ortak çıkarlar ve ortak değerlerin transatlantik bağın kopmasına engelleyecek kadar güçlü olması.
Sloan kitabında Avrupa Birliği’nin kuruluşuna bir hayli yer ayırıyor ve AB’yi aydın transatlantik ilişkilere dahil edilecek yeni bir gerçek olarak kabul ediyor. Bu arada bir önceki kitabında ileri sürdüğü, AB ve NATO’nun bir tür yeni Atlantik Toplumu olarak birleşmeleri yönündeki pek gerçekçi olmayan önerisini de bir kenara bırakmışa benziyor. Bugünkü ortamda böyle bir fikir her zamankinden daha da uzak görünüyor.
Bununla beraber “Defense of the West” yapı olarak her zaman inandırıcı değil. Zaman zaman listeler halinde sunulan maddeler anlatımın akışını kesiyor (örneğin s. 193; 201-204); bu da kitabın bazı kısımlarının sanki aceleyle yazılmış olduğu duygusunu uyandırıyor. Siber saldırılardan NATO ile AB arasındaki etkisiz işbirliğine kadar çeşitli konuların listelendiği “External threats and internal challenges” (Dış tehditler ve iç sorunlar) başlıklı sondan bir önceki bölümde ise sanki metinde başka kısımlara sığdırılamayan tüm konular rastgele bir araya getirilmiş gibi; ancak bu bölüm öğrenciler için çok yararlı olabilir.
Son olarak da kitabın uzunluğu konusu var: 370 sayfadan oluşan kitabı (Johnson 350 sayfa yazmış) okuyabilmek için sabırlı bir okuyucu olmak gerekiyor. Ama bu sabrı gösterenlerin ödülü büyük: “Defense of the West” NATO’nun geçmişi ve bugünü konusunda son derece geniş kapsamlı ve gayet dengeli bir kitap.